Bir babanın evlenecek kızına öğüdü

siyah papatya

Guru
Kayıtlı Üye
6 Şubat 2007
428
18
Sevgili kızım;

...tüm sırlarını açmak gerekiyormuş, ben de şimdi daha iyi fark ettim aile kavramını.... Evlilik denildiği zaman önce ne anlıyoruz ona bakalım...


Önce, dertdaş olup dertlerinden arındırarak güçlendirecek boynu dik, alnı açık edecek, sade zihin ile kendinden emin bir şekilde yaşamasını sağlayacaksın. Senin yanında dertlerini, kederlerini unutacaktır. Hep güler yüzle karşılayacak, kendisinin gönül eğitimine katkıda bulunduğun erkeğine gene sonsuz bir saygı duyarak, değerini hiç hafife almayacaksın.

Sevgili kızım;

Bizim aile yapımız herkesin hayran olduğu bir güzellikler bileşkesidir.

Dikkat edersen; nefesimizden, bindiğimiz asansörle gönül yurdumuza, can şehrimize inerken gördüğümüz her oluşum, aile nizamındandır. Saygıya dayalı sevgi, gönül bahçemizde uçsuz bucaksız çiçek bahçeleri var etmiştir.

Düşünelim ki, bahçe çiçeği beğenmese, çiçek bahçeyi eksik, kusurlu görse; bu bahçe ailesinde sevgi tamlığı meydana gelir ve bu kadar güzel çiçekler olur muydu?

Demek ki kadın erkeğini ne kadar eksiksiz ve tam görürse, erkek de benim eşim dünyanın en güzel insanı derse o ailede sıkıntı ve keder kalmaz.

EVLİLİĞE HAZIRLIK

Evlilik denildiği zaman önce ne anlıyoruz ona bakalım...

İç dünyamızın sesine daha net kulak verelim. Merakımızı iyice artıran iç sesimiz tatlı bir nameyle bizlere neler tavsiye ediyor... Dikkat kesilip dinleyelim...

Evlenmek demek evine gelmek demek... Demek ki önce kendi evimizi yani mahlûk yapımızı tanıyarak evleneceğiz. Öyle ya kendimizi düzenlemeden, kendi evimizi kurmadan, elin oğlunu nereye alacağız, nereye koyacağız?

O zaman şu güzel evimizi iyice bir temizleyelim de elden önce kendi içimize sinsin. Gövde yapımızın dış dünyaya açılan penceresinden başlayalım.

Herkes gözünden bakar kızım. Sense baktığını göreceksin...

Herkes nefes alır kızım, sense dünyaya kâinatın en büyük sırrı, nefesi, anlayıp sırlarına vakıf olacaksın...

Herkes tadar kızım, sense yiyeni, yenileni, yedireni birleştireceksin...

Herkes konuşur kızım, sense sözlerin en güzelini içinden duyacak, lisanına geleni en güzeliyle hayata vereceksin...

Herkes düşünür kızım, sense düşüncelerine yön verecek, kendi emin yaşantını oluşturacaksın...

Herkes düşler kızım, sense özünden duyarak, duyduğuna uyarak, ispatı vücuda getireceksin...

Herkes konuşur, herkes ben bunları zaten biliyorum der sana melek kızım. Hatta üstten bakanı da görürsün. Sen de onlara dersin ki "Bilmenin ispatı yaşamaktır..."

Evet, birden durakladık. Baştan söylemek istediklerim şimdi dökülüyor dudaklarıındrn. Demek ki aile olmak için can-ı gönülden samimiyeti bulmak gerekirmiş...

Tüm sırlarını açmak gerekiyormuş, ben de şimdi daha iyi fark ettim aile kavramını. Haydi bakalım kâşif sultan, daha yolumuz uzun; yaşayacak nice heyecanlar, nice mutluluk keşifleri var...

Yiğit kızım, can kızım;

Çocukluğumuzdan beri bizler çok eziyetler çektik. Sıkıntılarımızın temelinde kendimizi tanıyamamak vardı. Aile yaşantımızı oluşturamadık. Her diyenin dediğine kandık da iç dünyamız ne diyor diye dönüp bakmadık. Yıllarımızı kulağımızdan yönetenler çaldı da bu çalınan hayatlar kimin diye dönüp bakmadık. Ne zaman ki iç dünyamızı duyduk, işte o zaman hayatımızı başkalarının ellerinden aldık.

Kendimizi tanıdıkça gördük ki istediğimiz takdirde bizler kendi hayatımızı kendimiz kontrol edebilmişiz. Anladık ki hayatımız aslında bizimmiş. Ne zaman ki gönül yurdumuza uğradık, işte o zaman işlerin çok başka olduğunu anladık. Asıl kâinatı var eden gücün bizdeki amacını öğrendik. Artık sorumluluğumuzu biliyoruz, neyin adına yaşadığımızı anlıyoruz ve bu gönül keşfimize çıkışımızın amacını daha da iyi idrak ediyoruz...

ÇEYİZ

Gövde yapımız ne kadar 60 kilo görünse de içimizden baktığımızda uçsuz bucaksız bir varlığız dikkat ettin mi? İşte burayı daha net görmeden öteler açılmıyor melek kızım...

Çeyiz denildiğinde de oya-işlengi akla gelmesin. O zaten sosyal hayatın gerekleri. Bize lâzım olan iç dünyamızın çeyizleri...

İşte gönül sandığını bulduğun güzel gönül yurdundan ağır ağır kapağı açılan gönül çeyizlerin.

Kâinatın sana armağan olarak hazırladığı bu insanlık çeyizlerini, tertemiz yaşantına kattıkça hayatının ne kadar mutlu ve ne kadar huzurlu olduğunu göreceksin... Çeyiz sandığından parlayan ışık, gönül keşfinin sağlam temelleri üzerine daha güçlü durman için bir kapı aralıyor, işte hayatının ciddiyetine açılan kapı:

GÜDÜMLER ŞEHRÎ

Sana tüm insanlığın ilk çeyizini göstermek istiyorum. Gönül adımlanmı iyi takip et. İşte insanlığın en özelindeki sır:

"İlk insan bu kâinata geldiğinde" ifadesi, aslında ilk insanın kendine geldiğinde olmalıdır. Kendinde olmayan insan hayalde, zandadır. Böylesi bir insan da hiç bir şeyi anlayamaz, yapamaz.

Demek ki ilk insan kendine geldiğinde, önce kendinden yansıyan bu coğrafyayı anlamış, tanımış. Ve kendi beden elbisesinin, yani maddi gövdesinin keşfine çıkmıştır. Beden evinin içine girdiğinde, içsel bir yalnızlık hissetmiş; gönül yârini, sevenini bulmak dürtüsüyle kendi gönül keşfine çıkmış ve bulduğu ilk gönüi çeyizinin aşkı ve sevgisi olduğunu görmüştür.

Onun için tüm insanlığın ilk çeyiz sandığından çıkan yitiği; SEVGİSÎDÎR...

Sevgili kızım;

Sevgi her şeydir, hayatın tadı, tuzudur: sevgisiz hiçbir hareket olmaz. Sevgisiz hiçbir iş yapılmaz. Ama insanlann kendi sevgilerine açılan kapıda gene aracı, insana yardımcı sensin kızım. Çünkü sen sevdireceksin her şeyi. Sen aracı olacaksın sevenle sevilene.

İşte güdümler şehrinde kulaklanna fısıldanan, kâinatın tertemiz sözleridir bunlar. Sen cansın, canından canlar var edilmesine sebep olan. Sen tertemiz kansın, kanından tertemiz milletler var olmasına sebep olan. Sen hayatsın, tertemiz yaşantından kâinata bir mana, bir amaç, bir hedef veren. Senin için türküler yakılacak, senin için ulaşılmazlara gidilecek, senin için dağlar delinecektir.

Kendi gönül keşfinde bulduğun bu çeyiz sandığından güdümler şehrine açılan geçiş kapısında durup, senden önce gelip geçen asil soylu yiğit kadınları anlayacak ve "Şanlı insanlık tarihimden geldim... Tekrar tertemiz insanlık tarihine, bir kilometre taşı olacağım..." diyeceksin.

Her genç kızın bu yitik çeyizlerini bulmasına vesile olacak; tüm genç kızların tekrar onurlarını keşfetmelerini, tekrar kendi öz kimliklerini bulmalannı sağlayarak

(İhsan Ağır'ın Yedi Harf kitapevinden yayınlanmış olan Işığını Bul adlı eserinden alınmış bir metindir...)
 
Sevgili kızım;

...tüm sırlarını açmak gerekiyormuş, ben de şimdi daha iyi fark ettim aile kavramını.... Evlilik denildiği zaman önce ne anlıyoruz ona bakalım...


Önce, dertdaş olup dertlerinden arındırarak güçlendirecek boynu dik, alnı açık edecek, sade zihin ile kendinden emin bir şekilde yaşamasını sağlayacaksın. Senin yanında dertlerini, kederlerini unutacaktır. Hep güler yüzle karşılayacak, kendisinin gönül eğitimine katkıda bulunduğun erkeğine gene sonsuz bir saygı duyarak, değerini hiç hafife almayacaksın.

Sevgili kızım;

Bizim aile yapımız herkesin hayran olduğu bir güzellikler bileşkesidir.

Dikkat edersen; nefesimizden, bindiğimiz asansörle gönül yurdumuza, can şehrimize inerken gördüğümüz her oluşum, aile nizamındandır. Saygıya dayalı sevgi, gönül bahçemizde uçsuz bucaksız çiçek bahçeleri var etmiştir.

Düşünelim ki, bahçe çiçeği beğenmese, çiçek bahçeyi eksik, kusurlu görse; bu bahçe ailesinde sevgi tamlığı meydana gelir ve bu kadar güzel çiçekler olur muydu?

Demek ki kadın erkeğini ne kadar eksiksiz ve tam görürse, erkek de benim eşim dünyanın en güzel insanı derse o ailede sıkıntı ve keder kalmaz.

EVLİLİĞE HAZIRLIK

Evlilik denildiği zaman önce ne anlıyoruz ona bakalım...

İç dünyamızın sesine daha net kulak verelim. Merakımızı iyice artıran iç sesimiz tatlı bir nameyle bizlere neler tavsiye ediyor... Dikkat kesilip dinleyelim...

Evlenmek demek evine gelmek demek... Demek ki önce kendi evimizi yani mahlûk yapımızı tanıyarak evleneceğiz. Öyle ya kendimizi düzenlemeden, kendi evimizi kurmadan, elin oğlunu nereye alacağız, nereye koyacağız?

O zaman şu güzel evimizi iyice bir temizleyelim de elden önce kendi içimize sinsin. Gövde yapımızın dış dünyaya açılan penceresinden başlayalım.

Herkes gözünden bakar kızım. Sense baktığını göreceksin...

Herkes nefes alır kızım, sense dünyaya kâinatın en büyük sırrı, nefesi, anlayıp sırlarına vakıf olacaksın...

Herkes tadar kızım, sense yiyeni, yenileni, yedireni birleştireceksin...

Herkes konuşur kızım, sense sözlerin en güzelini içinden duyacak, lisanına geleni en güzeliyle hayata vereceksin...

Herkes düşünür kızım, sense düşüncelerine yön verecek, kendi emin yaşantını oluşturacaksın...

Herkes düşler kızım, sense özünden duyarak, duyduğuna uyarak, ispatı vücuda getireceksin...

Herkes konuşur, herkes ben bunları zaten biliyorum der sana melek kızım. Hatta üstten bakanı da görürsün. Sen de onlara dersin ki "Bilmenin ispatı yaşamaktır..."

Evet, birden durakladık. Baştan söylemek istediklerim şimdi dökülüyor dudaklarıındrn. Demek ki aile olmak için can-ı gönülden samimiyeti bulmak gerekirmiş...

Tüm sırlarını açmak gerekiyormuş, ben de şimdi daha iyi fark ettim aile kavramını. Haydi bakalım kâşif sultan, daha yolumuz uzun; yaşayacak nice heyecanlar, nice mutluluk keşifleri var...

Yiğit kızım, can kızım;

Çocukluğumuzdan beri bizler çok eziyetler çektik. Sıkıntılarımızın temelinde kendimizi tanıyamamak vardı. Aile yaşantımızı oluşturamadık. Her diyenin dediğine kandık da iç dünyamız ne diyor diye dönüp bakmadık. Yıllarımızı kulağımızdan yönetenler çaldı da bu çalınan hayatlar kimin diye dönüp bakmadık. Ne zaman ki iç dünyamızı duyduk, işte o zaman hayatımızı başkalarının ellerinden aldık.

Kendimizi tanıdıkça gördük ki istediğimiz takdirde bizler kendi hayatımızı kendimiz kontrol edebilmişiz. Anladık ki hayatımız aslında bizimmiş. Ne zaman ki gönül yurdumuza uğradık, işte o zaman işlerin çok başka olduğunu anladık. Asıl kâinatı var eden gücün bizdeki amacını öğrendik. Artık sorumluluğumuzu biliyoruz, neyin adına yaşadığımızı anlıyoruz ve bu gönül keşfimize çıkışımızın amacını daha da iyi idrak ediyoruz...

ÇEYİZ

Gövde yapımız ne kadar 60 kilo görünse de içimizden baktığımızda uçsuz bucaksız bir varlığız dikkat ettin mi? İşte burayı daha net görmeden öteler açılmıyor melek kızım...

Çeyiz denildiğinde de oya-işlengi akla gelmesin. O zaten sosyal hayatın gerekleri. Bize lâzım olan iç dünyamızın çeyizleri...

İşte gönül sandığını bulduğun güzel gönül yurdundan ağır ağır kapağı açılan gönül çeyizlerin.

Kâinatın sana armağan olarak hazırladığı bu insanlık çeyizlerini, tertemiz yaşantına kattıkça hayatının ne kadar mutlu ve ne kadar huzurlu olduğunu göreceksin... Çeyiz sandığından parlayan ışık, gönül keşfinin sağlam temelleri üzerine daha güçlü durman için bir kapı aralıyor, işte hayatının ciddiyetine açılan kapı:

GÜDÜMLER ŞEHRÎ

Sana tüm insanlığın ilk çeyizini göstermek istiyorum. Gönül adımlanmı iyi takip et. İşte insanlığın en özelindeki sır:

"İlk insan bu kâinata geldiğinde" ifadesi, aslında ilk insanın kendine geldiğinde olmalıdır. Kendinde olmayan insan hayalde, zandadır. Böylesi bir insan da hiç bir şeyi anlayamaz, yapamaz.

Demek ki ilk insan kendine geldiğinde, önce kendinden yansıyan bu coğrafyayı anlamış, tanımış. Ve kendi beden elbisesinin, yani maddi gövdesinin keşfine çıkmıştır. Beden evinin içine girdiğinde, içsel bir yalnızlık hissetmiş; gönül yârini, sevenini bulmak dürtüsüyle kendi gönül keşfine çıkmış ve bulduğu ilk gönüi çeyizinin aşkı ve sevgisi olduğunu görmüştür.

Onun için tüm insanlığın ilk çeyiz sandığından çıkan yitiği; SEVGİSÎDÎR...

Sevgili kızım;

Sevgi her şeydir, hayatın tadı, tuzudur: sevgisiz hiçbir hareket olmaz. Sevgisiz hiçbir iş yapılmaz. Ama insanlann kendi sevgilerine açılan kapıda gene aracı, insana yardımcı sensin kızım. Çünkü sen sevdireceksin her şeyi. Sen aracı olacaksın sevenle sevilene.

İşte güdümler şehrinde kulaklanna fısıldanan, kâinatın tertemiz sözleridir bunlar. Sen cansın, canından canlar var edilmesine sebep olan. Sen tertemiz kansın, kanından tertemiz milletler var olmasına sebep olan. Sen hayatsın, tertemiz yaşantından kâinata bir mana, bir amaç, bir hedef veren. Senin için türküler yakılacak, senin için ulaşılmazlara gidilecek, senin için dağlar delinecektir.

Kendi gönül keşfinde bulduğun bu çeyiz sandığından güdümler şehrine açılan geçiş kapısında durup, senden önce gelip geçen asil soylu yiğit kadınları anlayacak ve "Şanlı insanlık tarihimden geldim... Tekrar tertemiz insanlık tarihine, bir kilometre taşı olacağım..." diyeceksin.

Her genç kızın bu yitik çeyizlerini bulmasına vesile olacak; tüm genç kızların tekrar onurlarını keşfetmelerini, tekrar kendi öz kimliklerini bulmalannı sağlayarak

(İhsan Ağır'ın Yedi Harf kitapevinden yayınlanmış olan Işığını Bul adlı eserinden alınmış bir metindir...)
 
Herkes gözünden bakar kızım. Sense baktığını göreceksin...

Herkes nefes alır kızım, sense dünyaya kâinatın en büyük sırrı, nefesi, anlayıp sırlarına vakıf olacaksın...

Herkes tadar kızım, sense yiyeni, yenileni, yedireni birleştireceksin...

Herkes konuşur kızım, sense sözlerin en güzelini içinden duyacak, lisanına geleni en güzeliyle hayata vereceksin...

Herkes düşünür kızım, sense düşüncelerine yön verecek, kendi emin yaşantını oluşturacaksın...

Herkes düşler kızım, sense özünden duyarak, duyduğuna uyarak, ispatı vücuda getireceksin...



Bu kadarı yeterli zaten .Teşekkürler .
 
VENUS'ün eklentisi bu yazıya...

Sevgili kızım.. eşin bazen dışarıda yaşadığı çetin hayat koşullarından dolayı sinirli olabilir, sebepsiz yere sana bağırıp çağırabilir, hatta bir kaç tokat atabilir, Sen yinede güler yüzünü esirgeme.. Kol kırılır yen içinde kalır a kızım .. Sakın ha kocana bu yaptıklarından dolayı hesap sormaya kalkma.. Sonra şanlı Türk Aile yapısının hali nice olur.... !!

İhsan Ağır Bey aynı kitabında Bir babanın evleneceke oğluna öğütlerinide yazmışmı acaba çok merak ettim:uhm:
Teşekkürler arkadaşım yazıyı bizimle paylaştığın için ....
 
X