selam,
aslında derdimi daha önce açmıştım ama bir de hamilelik bölümünde sormak istedim.
(problemimi anlattığım kısmı yazının en altına kopyaladım )
ameliyattan beri düzelmeyen baş dönmesi ve denge problemim var.
şöyle ki:
belli bir hareket yaparken ya da aniden ayağa kalkınca değil,
devamlı 24 saat devam eden şiddetli baş dönmesi.
şiddetli sarhoşluk gibi.
kulak falandır zannedip onun da ilaçlarını kullandırdılar önce ama doktorların son kararları: ameliyata bağlı bir sorun bu.
biliyorsunuz sinir hücreleri yenilenip iyileşmiyor, felç olan insanların ömürleri boyunca öyle kalması gibi, benim de denge hücrelerim zarar görmüş sanırım.
bir de kemik alınmıştı omuriliğin başladığı yerden sanırım o da kafamı iyi tutamamama neden oluyor.
sürekli gözlerimin önünde uçuşan siyah noktalar vs de cabası.
kullanılacak bir ilaç ya da yapılacak bir şey pek yok,
vücudun zamanla bu yeni duruma adapte olmasını sağlamalısın diyorlar.
hani kolu kopan insanın tekrar kolu yerine çıkmaz ama bir süre sonra diğer eliyle yazmayı ya da onu daha iyi kullanmayı filan öğrenir ya onun gibi.
denge egzersizlerim filan var çok işe yaramıyor.
geçen seneki testte %78 çıkmıştı düşme riskim öyle söyleyeyim (
ama koltuk değneksiz filan yürüyorum diye doktor şaşırdı.
zaten sadece yürürken değil otururken de devam eden berbat bir şey, bu bütün hayatını zehir ediyor insanın,
çok sevdiğim sinemaya bile gidemiyorum doğru dürüst çünkü karanlıkta artıyor.
oturduğum koltuk yattığım yatak hep sallanıyor gibi.
sanki teknedeyim ya da çok içki içmişim.
bu da algılamamı filan her şeyimi etkiliyor.
( ben çok az içki içerdim zaten başımın dönmesini eskiden de sevmediğim için, ameliyattan beri sadece 1 kez şarap içtim, artık hiç içmiyorum yılbaşı vs bile olsa )
ve yazdığım saatten anlaşıldığı gibi uykusuzluk devam.
(şu an saat 03:54)
işe dönemedim çünkü uzun süre bilgisayara bakamıyorum.
zaten otobüse vs binemiyorum.
arabada da kötü oluyorum kafama yastıklar falan koyup hafif uzanarak biniyorum mecbur olursam.
yani çok kısıtlı bir hayat yaşıyorum,
çok az şey yapabiliyorum yaptıklarım da hep bir camın ardından izler gibi ya da suyun altındaymışım gibi bir his veriyor.
hayat çok zor ve yorucu bir hal aldı.
yaşadığım her günün sonunda "bunlar hiç geçmeyecekse ben nasıl böyle yaşayacağım, bundan sonraki hayatımın ne anlamı var, tüm yaşamım gitti" gibi hissediyorum.
çünkü buradan sonra çok düzelme beklemiyorum.
işte belki de bu yüzden belki saçma diyeceğiniz bir isteğim var şu günlerde,
ki eşim dışında şu an ablam annem bile bilmiyor,
sadece sizinle paylaşıyorum:
çocuk sahibi olmak istiyorum!
sizce bencilce mi aptalca mı?
ya hamileliğim döneminde başım döner de hiç ayağa kalkamazsam?
ya çocuğu boynumdan dolayı taşıyamazsam?
ya doğduktan sonra şu halimle ona yeterli olamazsam?
ya da hastalığım tekrarlarsa ve onu çok küçük annesiz bırakırsam?
bunları düşüne düşüne yaşım 31'e geldi ki bu zaten hamilelik şansını azaltan bir şey.
bir de benim hastalıklarım var -tiroid filan da var, kontrol altında ama sonuçta ömür boyu o hastalık da var, ilerleyebilir, ameliyat gerektirebilir -
yani çok mu saçma olur çocuk sahibi olmaya çalışmam?
şu an daha tam deniyoruz bile sayılmayacağı için hiçbir yakınıma söylemedim,
ama 2 gündür acaba şu an hamile olma ihtimalim var mıdır diye bir düşünce düştü içime,
içimde öyle bir his var!
ve bunun hissi bile beni mutlu ediyor.
kasıklarım ağrıyor gibi sanki ama başka belirti de yok.
ama sadece duygusu bile güzel işte.
sizce benim çocuğum olur mu olursa bakabilir miyim durumum nasıl olur?
her türden görüşlerinize açığım çünkü çok zor durumdayım
eski yazım:
uzun zaman bekledim bu yazıyı yazabilmek için ama insan bir türlü hazır olamıyor işte..
başıma o kadar büyük bir şey geldi ki..
ben daha "bunun" bana olduğunu kendime itiraf edemedim..
hala kendimi hepsinin bir rüya olmasını umarken buluyorum..
yatacağım,
yeterince bekleyeceğim,
tertemiz bir uykuya dalacağım ve uyanınca..
yanımda uzanan eşime bakıp "aşkım çok kötü bi rüya gördüm " diyeceğim..
o da isteksizce dinleyecek..
sonra yine en büyük derdimiz evimizin taksidi olacak,
araba bozulursa nasıl yaptıracağız diye üzüleceğiz en fazla,
çözmekte en fazla zorlandığımız sorun "Arthur'un mamasını almayı unutmuşuz, bu saatte nereden bulacağız?" olacak..
ben en kötü ihtimalle ne yapacağımı hep biliyor olacağım..
ama olmuyor..
ben artık ne yapacağımı bilemiyorum.
ben plan yapamıyorum..
20 Mayıs'ta ilk kez oldu.
ben hayatımda ilk kez,
20 Mayıs 2011'de,
ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum!
bir hastanenin bahçesinde,
bir kolumda kayınpederim,
bir kolumda aşkım
"ne yapalım şimdi nereye gidelim" sorularına cevap veremiyordum!
hayatımda ilk defa!
düşünsenize bir..
1 gün önce her şey bambaşkaydı,
bir gün sonra ben orada dikilmiş ağlıyordum!
19 Mayıs tatildi,
mucize eseri ben evdeydim,
mucize eseri nöbet bana düşmemişti iş yerinde,
sevgilim de çalışmıyordu,
hafta içi bir gün ikimiz de evdeyiz,
aylaklık edebiliriz,
istediğimzi yapabiliriz.
mutlu olabiliriz.
belki de hayatımda son kez!
kim bilebilirdi ki..
Arthur beni peşine düşürecek,
ben onu evde kovalarken küçük tuvaletin kapısını çekeceğim,
kapıya takılı spor aleti başıma düşecek ama hiçbir şey olmayacak..
hafif bir şiş,
morluk bile yok..
ama ben korkacağım,
ertesi gün işyerinde bana rahat vermeyecek başımdaki ağrı
ve izin alıp doktora gideceğim,
doktor "nörolojik muayene çok iyi aslında pek gerek yok ama tomografi de çekelim" diyecek.
ben tomografiden döneceğim.
doktorla beraber oturacağız bilgisayarın karşısına.
size tomografiniz üzerinden bir şey göstereceğim diyecek.
-bakın başınıza darbe aldığınız yer burası.
-evet.
-hiçbir sorun yok gördüğünüz gibi.
-evet.
-kafatasınız falan da sağlam çatlama falan yok..
-evet çok iyi.
-aşağı doğru iniyorum şimdi bakın beyin sapında problem yok.
-evet (eee ne gösteriyorsun o zaman diyorum ben de içimden )
-omuriliğin tam başladığı yerde bir sorun var. başka bir şey bu.
-nasıl yani?
-orada olmaması gereken bir şey var..
-evet?
-bakın büyütüyorum görüntüyü. bu kitle omuriliğinize baskı yapmış..
-kitle? derken?
-hemen boyun MR'ı çektirmeniz lazım aşağıya yolluyorum sizi..
-durun ben MR'a giremiyorum.
-çok acil bir konu bu, sanırım anlatamadım. omuriliğinize baskı yapan orada olmaması gereken bir şey var diyorum size!
-tamam baktırırım sonra detaylı. şimdi işe dönmem lazım.
-çok ciddi durum diyorum.
-yani en kötü ne olabilir?
-en kötüsünü söyletmeyin şimdi bana.
-orada kalsa olmaz mı şu an ben hiçbir rahatsızlık hissetmiyorum.
-tomografiye bakarak yorum yaptırmayın bana hayatınız hakkında. acilen MR çektirmeniz gerek diyorum.
-ailem yurtdışıda onlar gelsin çektiririm haftaya (hala durumu kavrayamamışım. fıtık filan gibi bir şey var, beni apar topar ameliyat etmeye çalışıyorlar sanıyorum )
-o zaman kağıt imzalayacasınız burada.
-ne kağıdı?
-doktorum beni uyarmasına rağmen gerekli tetkikleri yaptırmadım. sorumluluk bana ait yazacaksınız.
-ne demek şimdi bu?
-bir haftanın bile önemi var demek..
hala olayın tam farkında olmadan doktorla pazarlık yapıyorum.
yalvar yakar bir açık MR merkezinin kartını alıyorum,
çünkü ben gerçekten ayık halde MR'a giremem.
ama bugün mutlaka çektirip hemen getireceksin sonuçları ben seni hocalarla görüştüreceğim diyor.
hocalar derken?
iyi huylu da çıksa kesinlikle ameliyat olacaksınız diyor...
iyi huylu?..
zaten iyi huylu gibi görünüyor. etrafı kireçlenmiş. uzun zamandır burada demek ki ama bi şikayete yol açmamış. hemen çıkartılırsa...
Allahım tümor bu!
tümor var beynimde.
kafamın içinde tümor var.
ben anlamadan yıllardır büyümüş hem de!
bir de omuriliğe baskı yapıyor.
sakat kalacağım, öleceğim ya da!
ya da sırayla ikisi de olacak..
hastaneden fırlayıp bir taksiyle gidiyorum MR'a..
eşimi arıyorum kapıda, çektiremiyorum tek başıma.
sakinleştiricilerle filan zorla giriyorum açığına bile.
görüntüleri CD'ye attırıp dönüyoruz hastaneye..
bana ilk bakan doktor ve bir radyolog bakıyorlar görüntülere önce.
teşhisten emin olunca,
hocaların hocası diye bahsettikleri bir profesörün odasına giriyoruz.
4-5 doktor bakıyor bana ve haberi veriyorlar:
kafanda tümör var.
beyin zarı tümörü!
menengioma.
omuriliğine baskı yapıyor.
başlangıç seviyesinden hem de.
biraz daha büyüse boyundan aşağısını felç eder.
başka tedavisi yok iyi huylu da olsa ameliyatla çıkarılacak.
hepsi hemfikirler..
rahatlar..
ben ağlıyorum..
olduğum yerde çakılmış bekliyorum..
patolojiye gitmeden anlaşılmaz,
o ancak ameliyattan sonra olur ama,
iyi huylu gibi gözüyor, diyorlar.
2-3 gün içinde ameliyat tarihi verecekler bıraksam.
eşimin kolunda yarı baygın oradan ayrılıyorum.
devlet hastanesine de gidelim diyorum.
özel hastaneler hemen ameliyat ister belki gerek yoktur diyorum hala.
kabullenmiyorum hala..
teşhiste bi yanlışlık vardır diyorum hala!
koskoca profesörlere inanmıyorum!
düşünsenize!
insan başına gelmeden anlamıyor.
ama kabullenmenin neden zor olduğunu ben o saniye idrak ediyorum.
konduramıyorsun!
başka bir doktora gideceksin,
yok canım bişeyin bi fıtık başlangıcın var,
rahatsızlık verirse ameliyat olursun,
hadi dön işine demelerini bekliyorsun.
aynı gün devlet hastanesine de gidiyoruz,
ama devlet hastanesindeki doktor,
daha da soğuk,
teyit ediyor durumu.
eşim, görümcem, kayınpederim, ben,
karşısında dururken yanına çağırıyor bizi:
-siz misiniz? diyor.
ama yüzünde öyle bir bakış var ki.
o zavallı, o çaresiz sen misin der gibi bakıyor.
belki bana öyle geliyor.
-benim..
-omurilik başlangıç seviyesinde tümör var.
-e.. ev.. evet..
-ameliyat olacaksınız. yalnız bu boyundan aşağısını felç eder. (gayet sakin söylüyor bunu )
-nas-nası-nasıl yani kurtulma şansım yok mu?
-zor bi ameliyat. tümör baskı yapıyor.. geçen hafta iki tane yaşlı hasta masada kaldı bu ameliyatta.. ama ilerlemişti onların ki.. elini kolunu sallayarak yürüyerek çıkanlar da oluyor tabi.
gidenler de var.
ama kalanlar da var!
o buz gibi masada narkoz altında yapayalnız ölenler yani!
ya da uyanıp elini kolunu boynundan aşağısını hareket ettiremeyenler!
o hastanenin bahçesine çıkıyoruz.
ve soruyorlar "napalım? nereye gidelim?"
BİLMİYORUM!
HAYATIMDA İLK DEFA NE YAPACAĞIMI BİLMİYORUM.
ağlamak ağlamak ağlamak..
inanamamak...
hele o sabah uyanmaları..
insanın içinde bir ocak yanar mı?
benim göğsümde yanıyor.
uyanır uyanmaz.
içim ateş gibi,
karnıma yayılıyor sancılar,
gerçek fiziksel bir ağrı bu!
içim yanıyor dedikleri işte bu.
o zaman anlıyorum..
keşke hiç anlamasam..
aşk acıları,
yakınları kaybetmek bile buna benzemiyor.
beyninde bir tümör taşımak.
Allah kimseye göstermesin.
tüm samimiyetimle söylüyorum Allah düşmanıma bile vermesin o duyguyu...
sakat mı kalacağım ölecek miyim belli değil ve ben daha 28 yaşındayım!
neden ya neden ben neden neden NEDEN NEDEN NEDENNNNNN..
NAPTIM BEN BUNU HAK EDECEK KADAR!
NAPTIM ALLAHIM NOLUR AFFET GERİ AL BUNU RÜYA OLSUN HEPSİ ALLAHIM NOLUR
o gün 20 Mayıs 2011 Cuma.
benim birinci hayatım bitti.
haftasonu tatili araya girince ben 2 gün bu duyguyla yaşadım.
2 koca gün hiç susmadan ağladım.
annemler Portekiz'deydi, geldiler..
anneme söyleyemedik.
babama da ben söyleyemedim.
ablam söyledi.
pazartesi günü 2 doktordan daha randevu aldık.
ikisi de MR'a baktı.
ben ikisinin karşısında da ağladım.
ikisi de aynı şeyleri tekrarladı.
ameliyat olacaksın!
ama ben bir hafta sonra tatile gidiyordum.
paramız yetmeyecek diye korka korka çok güzel bir otelde rezervasyon yaptırmıştık!
19 Mayıs'tı 3 gün önce,
ben evde eşimle kedimle mutluydum,
kendimi mutsuz sanıyordum ama mutluymuşum ben.
yaşıyormuşum ben!
allahım burda bana nefes yok.
ameliyat filan olamam ben diyorum.
önce planladığım tatile gideceğim ben diyorum.
psikiyatriste görünüyorum,
herkesin yapma etme bir an önce gir ameliyata demesine rağmen,
ben yanıma eşimi ve bir kutu yeşil reçeteli ilacımı alıp tatile gidiyorum.
sebebini anlamıyor,
neden bir an önce girmiyorsun diyorlar.
çünkü ben o masadan kalkacağıma inanmıyorum!
kalksam da elimi kolumu kullanamayacağım,
ya da beynim ödem yapacak hasar kalacak kimseyi hatırlayamayacağım,
bitki gibi boş bakacağım belki insanlara,
belki aşık olduğum adamı tanımadan ben, bir hastane odasında onun suratına bakacağım!
belki de bu benim "ben" olarak son 1 haftam.
anlatamıyorum ama yine de gidiyoruz.
Kaş ve Kemer..
eşsiz güzellikler,
tekne gezileri,
Patara, Kekova, Demre, Kaputaş..
ağlasam da,
dönüşte olacaklardan korksam da hepsine gidiyorum..
ve 8 Haziran'da ameliyata girmek üzere 6 Haziran'da İstanbul'a dönüyorum.
ameliyattan önceki 2 gün belki de yaşadığım en zor günlerdi.
anneannemlere gittim..
alışverişe gittim,
hastanede giymek için pijamalar aldım.
son gün sinemaya da gittim belki de son gidişimdir diye.
İstinye Park'ta Karayip Korsanları, 3 boyutlu.
herşeyi denedim ama o göğsümde yanan ocak,
hiç sönmedi.
hele sabah uyanmak!
Allahım nolur kimseye gösterme. başka türlü anlatamıyorum bu duyguyu.
kimse bu duruma düşmesin.
ameliyattan bir gün önce anestezi muayenesine gittim.
o doktorun karşısında da ağladım.
o gün eşimin ateşi çıktı.
soğuk denizlerde yüzmektendir sandım ama üzüntüdenmiş,
ben ameliyata girince düşmüş.
ablamla eşi bize geldiler o gece evde ikimiz oturup oturup düşünmeyelim diye.
tatili filan anlattık,
fotoğraflara baktık.
belki de son günlerim diyorum ben içimden.
sabah babam almaya geldi.
arkada ablamlar,
ben annemden habersiz,
yastığımı ağlaya ağlaya öpüp çıktığım evimin önünden ameliyata gittim.
elimde sevdiceğin yıllar önce hediye aldığı bir ayıcık...
burada doktor hastane ismi filan vermek belki sakıncalıdır,
ama Türkiye'nin en iyi hastanelerinden birinde,
Türkiye'nin en iyi doktorlarından birine ameliyat oldum.
ameliyata girmeden,
odada hazırlıyorlar sizi,
kıyafetlerinizi çıkarttırıp ameliyat elbisesi giydiriyorlar,
varis çorabı giydiriyorlar,
damar yolu açıyorlar..
ben bunları nasıl yaptırdım?
nasıl dayandım..
ağlaya ağlaya..
canımdan can kopa kopa..
hani bi efsane vardır,
sana bir ilaç veriyorlar,
güle oynaya giriyorsun ameliyata diye..
bana öyle bir şey vermediler..
sadece 1 tane sakinleştirici verdiler o da o üzüntüye etki metki etmedi..
arkadaşlarım kuzenlerim bayağı bi kalabalık ile beraber gittik ameliyathane kapısına.
görseniz bir film sahnesi zannedersiniz..
ben son an kapıda yatakta yatarken "yol bitti mi geldik mi?" diyorum telaşla..
evet burası diyorlar.
"ne olur girmeden bi vedalaşayım son kez sarılacağım durun" diye haykırıyorum.
duruyorlar.
deli gibi ağlıyorum artık zaten narkoz vermeseler de bayılacağım neredeyse.
eşimi kendime çekip Arthur sana emanet diyorum.
öpüyorum kokluyorum..
Allahım nolur bi daha yaşatma!
o da ağlıyor.
kaçıyor artık kollarımın arasından yoksa giremeyeceğim.
sonradan anlatıyor ben ameliyata girince kopmuş zaten arkadan herkes..
ağlamayan kalmamış..
yönetmen orada "tamam" dese bitecek bir film gibi..
zaten böyle şeyler sadece filmlerde olur di mi?..
biri evet desin..
ama demiyor..
bir gün önce karşısında "uyanamamaktan korkuyorum ben" diye ağladığım kadın,
anestezi uzmanı,
melek gibi,
tatlı rüyalar göreceksin ve uyanacaksın korkma demişti bana..
ameliyathaneye girer girmez,
"şimdi tatlı rüyalar başlayacak" diyor...
benim korkum narkozu son anda vermeleri.
yani saçlarımın kazınmasını (enseden bir bölüm) masaya sabitlenmemi filan bekleyecek olmam.
Allahıma çok şükür ki narkozu hemen veriyorlar.
kapkaranlığa sürükleniyorum ve sonra ilk hatırladığım eşimin ismini haykırarak kalkmaya çalışışım!
o yanımda dikiliyor zannetim bir an.
öyle değilmiş.
hayalmiş.
kafanızı kaldırmayın lütfen diyorlar.
ameliyat bitti mi dediğimi hatırlıyorum.
bitti diyorlar.
doktorun ellerine sarılıyorum.
bana 15 sn kadar gelen bir süre tekrar kendimden geçmişim.
sonra tekrar gözümü açtım.
1 saliselik zaman dilmi içinde aklıma ellerim ayaklarım geldi.
oynatabiliyordum!
onu anladım...
sonra da zaten bağırmaya başladım.
kafamdaki korkunç ağrıyı çünkü o zaman algıladım.
sanki kafamı ortadan yarmışlar ve kapatmamışlar.
öyle beynim açıkta kafamda baltayla filan duruyormuşum gibi bir ağrı.
4 saat aralıksız bağırdım.
yoğun bakımda.
5 dk. için yanıma bir kaç yakınım geldi gitti ama ben hep bağırdım.
ağrı dayanılmazdı.
benzer ameliyat geçirecekler varsa isterlerse buraları okumasınlar.
bünyeden bünyeye değişirmiş tabi ama ilk gece inanılmaz bir ağrı oluyor.
nörolojik vaka olduğunuz için uyutmuyorlar.
ağrı kesicileri son haddine kadar verdik dediler,
ama ben tam 4 saat aralıksız bağırdım.
ne kadar ayıp hastanede bağırılmaz falan denilecek gibi değil.
hani birisi kolunuzu alıp büker falan da istemsiz bağırırsınız ya.
bağırmadan durulmayacak kadar ağrıdı.
ilk gece yoğun bakımda geçiyor.
yanınızda bir yakınınız da olmuyor.
doktorlara bayıltın beni ölmeye razıyım diye yalvardım ama bayıltmadılar.
sabaha kadar o ağrıyla yaşadım.
sabah o büyük ağrı geçmişti ama yerine yine hatırı sayılacak bir ağrı bırakmıştı.
5 gün hastanede yattım,
ameliyat sonrası da 10 ay kadar geçti ama hala ağrılarım geçmedi.
biraz azaldı ama hala boynumu tam hareket ettiremiyorum.
uyuyacak bir pozisyon bulamıyorum.
kafamın arkası hala uyuşuk,
bacağımın üzerine yatmışım da karıncalanmış gibi..
hastane günlerimi sonraki olayları filan artık bu yazıda anlatamayacağım,
ama gerçekten zor bir sürecin içindeyim.
ameliyattan beri hiçbir gece 1 saatten fazla uyumadım.
15 dk dalıyorum sonra 3-4 saat uykusuzum.
işten ayrıldım.
günlerim başıma neden bu felaketin geldiğini ve bundan sonra ne olacağını düşünmekle geçiyor.
kendimi oyalamak için herşeyi yapıyorum ama sorular gitmiyor.
neden oldu bu bende?
tekrar olmaması için ne yapmalıyım.
bu soruların yanıtları yok.
patoloji sonucum iyi huylu çıktı.
çok şükür.
zaten kötü huylusunda ortalama yaşam süresi 5-6 ay diyor nöroloji sitelerinde.
iyi huylularda..
%20'si 10 yıl içinde tekrar edebilirmiş.
şu an benim tedavim durdu.
tümör alındı.
MR çekildi.
tamamı alınmış.
şimdi yapacağım ameliyattan kaynaklanan sorunların iyileşmesine uğraşmak.
ve 1 yıl sonra çekilecek MR'I beklemek.
o temiz çıkarsa 1 yıl sonrakini..
sonra...
kısacası çok karanlık bir yola girdim ben.
her an acaba şu an tekrar içimde bi lanet tomurcuklanıyor mu,
bir daha o acıları yaşayacak mıyım diye düşünüyorum.
her gün her saat her dakika her saniye..
düşünün bir!
daha da kötüsü bir daha olursa kötü huylu olabilirmiş,
yayılım gösterebilirmiş,
beynin farklı bir noktasında da olabilirmiş..
Allahım nolur bir daha gösterme..
ben artık iyileşeyim.
eski ben olayım, unutayım diyorum ama olmuyor.
benim artık birinci hayatım bitti.
tekrar olacak mı olursa da daha kötüsü mü olacak diye bir bekleyişe dönüştü benim hayatım.
hiç olmadığım kadar mutsuz, umutsuz ve psikolojik durumumun düzeleceğinden inançsızım.
belki 5 yıl sorunsuz yaşayacağım ama ya sonra?
ya sonra tekrar gelirse.
ben bir daha nasıl mutlu olacağım Allahım nasıl hayata tutunacağım.
bilen varsa yol göstersin bunca acı unutulur mu?
olmaz bir daha boşver denilip hiçbir şey olmamış gibi yola devam edilir mi?
bana edilmez gibi geliyor..
bir gün bir MR sonrası başıma daha gelecekler var gibi geliyor.
korkunç ağrılara korkunç üzüntülere uzanıyor benim yolum..
nasıl dayanacağım..
Allahım nolur rüya olsun.
bunlar benim başıma gelmemiş olsun ne olur..
düzelmesinin başka yolu yok bunun..
bir daha mutlu olmamın başka yolu yok..
aslında derdimi daha önce açmıştım ama bir de hamilelik bölümünde sormak istedim.
(problemimi anlattığım kısmı yazının en altına kopyaladım )
ameliyattan beri düzelmeyen baş dönmesi ve denge problemim var.
şöyle ki:
belli bir hareket yaparken ya da aniden ayağa kalkınca değil,
devamlı 24 saat devam eden şiddetli baş dönmesi.
şiddetli sarhoşluk gibi.
kulak falandır zannedip onun da ilaçlarını kullandırdılar önce ama doktorların son kararları: ameliyata bağlı bir sorun bu.
biliyorsunuz sinir hücreleri yenilenip iyileşmiyor, felç olan insanların ömürleri boyunca öyle kalması gibi, benim de denge hücrelerim zarar görmüş sanırım.
bir de kemik alınmıştı omuriliğin başladığı yerden sanırım o da kafamı iyi tutamamama neden oluyor.
sürekli gözlerimin önünde uçuşan siyah noktalar vs de cabası.
kullanılacak bir ilaç ya da yapılacak bir şey pek yok,
vücudun zamanla bu yeni duruma adapte olmasını sağlamalısın diyorlar.
hani kolu kopan insanın tekrar kolu yerine çıkmaz ama bir süre sonra diğer eliyle yazmayı ya da onu daha iyi kullanmayı filan öğrenir ya onun gibi.
denge egzersizlerim filan var çok işe yaramıyor.
geçen seneki testte %78 çıkmıştı düşme riskim öyle söyleyeyim (
ama koltuk değneksiz filan yürüyorum diye doktor şaşırdı.
zaten sadece yürürken değil otururken de devam eden berbat bir şey, bu bütün hayatını zehir ediyor insanın,
çok sevdiğim sinemaya bile gidemiyorum doğru dürüst çünkü karanlıkta artıyor.
oturduğum koltuk yattığım yatak hep sallanıyor gibi.
sanki teknedeyim ya da çok içki içmişim.
bu da algılamamı filan her şeyimi etkiliyor.
( ben çok az içki içerdim zaten başımın dönmesini eskiden de sevmediğim için, ameliyattan beri sadece 1 kez şarap içtim, artık hiç içmiyorum yılbaşı vs bile olsa )
ve yazdığım saatten anlaşıldığı gibi uykusuzluk devam.
(şu an saat 03:54)
işe dönemedim çünkü uzun süre bilgisayara bakamıyorum.
zaten otobüse vs binemiyorum.
arabada da kötü oluyorum kafama yastıklar falan koyup hafif uzanarak biniyorum mecbur olursam.
yani çok kısıtlı bir hayat yaşıyorum,
çok az şey yapabiliyorum yaptıklarım da hep bir camın ardından izler gibi ya da suyun altındaymışım gibi bir his veriyor.
hayat çok zor ve yorucu bir hal aldı.
yaşadığım her günün sonunda "bunlar hiç geçmeyecekse ben nasıl böyle yaşayacağım, bundan sonraki hayatımın ne anlamı var, tüm yaşamım gitti" gibi hissediyorum.
çünkü buradan sonra çok düzelme beklemiyorum.
işte belki de bu yüzden belki saçma diyeceğiniz bir isteğim var şu günlerde,
ki eşim dışında şu an ablam annem bile bilmiyor,
sadece sizinle paylaşıyorum:
çocuk sahibi olmak istiyorum!
sizce bencilce mi aptalca mı?
ya hamileliğim döneminde başım döner de hiç ayağa kalkamazsam?
ya çocuğu boynumdan dolayı taşıyamazsam?
ya doğduktan sonra şu halimle ona yeterli olamazsam?
ya da hastalığım tekrarlarsa ve onu çok küçük annesiz bırakırsam?
bunları düşüne düşüne yaşım 31'e geldi ki bu zaten hamilelik şansını azaltan bir şey.
bir de benim hastalıklarım var -tiroid filan da var, kontrol altında ama sonuçta ömür boyu o hastalık da var, ilerleyebilir, ameliyat gerektirebilir -
yani çok mu saçma olur çocuk sahibi olmaya çalışmam?
şu an daha tam deniyoruz bile sayılmayacağı için hiçbir yakınıma söylemedim,
ama 2 gündür acaba şu an hamile olma ihtimalim var mıdır diye bir düşünce düştü içime,
içimde öyle bir his var!
ve bunun hissi bile beni mutlu ediyor.
kasıklarım ağrıyor gibi sanki ama başka belirti de yok.
ama sadece duygusu bile güzel işte.
sizce benim çocuğum olur mu olursa bakabilir miyim durumum nasıl olur?
her türden görüşlerinize açığım çünkü çok zor durumdayım
eski yazım:
uzun zaman bekledim bu yazıyı yazabilmek için ama insan bir türlü hazır olamıyor işte..
başıma o kadar büyük bir şey geldi ki..
ben daha "bunun" bana olduğunu kendime itiraf edemedim..
hala kendimi hepsinin bir rüya olmasını umarken buluyorum..
yatacağım,
yeterince bekleyeceğim,
tertemiz bir uykuya dalacağım ve uyanınca..
yanımda uzanan eşime bakıp "aşkım çok kötü bi rüya gördüm " diyeceğim..
o da isteksizce dinleyecek..
sonra yine en büyük derdimiz evimizin taksidi olacak,
araba bozulursa nasıl yaptıracağız diye üzüleceğiz en fazla,
çözmekte en fazla zorlandığımız sorun "Arthur'un mamasını almayı unutmuşuz, bu saatte nereden bulacağız?" olacak..
ben en kötü ihtimalle ne yapacağımı hep biliyor olacağım..
ama olmuyor..
ben artık ne yapacağımı bilemiyorum.
ben plan yapamıyorum..
20 Mayıs'ta ilk kez oldu.
ben hayatımda ilk kez,
20 Mayıs 2011'de,
ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum!
bir hastanenin bahçesinde,
bir kolumda kayınpederim,
bir kolumda aşkım
"ne yapalım şimdi nereye gidelim" sorularına cevap veremiyordum!
hayatımda ilk defa!
düşünsenize bir..
1 gün önce her şey bambaşkaydı,
bir gün sonra ben orada dikilmiş ağlıyordum!
19 Mayıs tatildi,
mucize eseri ben evdeydim,
mucize eseri nöbet bana düşmemişti iş yerinde,
sevgilim de çalışmıyordu,
hafta içi bir gün ikimiz de evdeyiz,
aylaklık edebiliriz,
istediğimzi yapabiliriz.
mutlu olabiliriz.
belki de hayatımda son kez!
kim bilebilirdi ki..
Arthur beni peşine düşürecek,
ben onu evde kovalarken küçük tuvaletin kapısını çekeceğim,
kapıya takılı spor aleti başıma düşecek ama hiçbir şey olmayacak..
hafif bir şiş,
morluk bile yok..
ama ben korkacağım,
ertesi gün işyerinde bana rahat vermeyecek başımdaki ağrı
ve izin alıp doktora gideceğim,
doktor "nörolojik muayene çok iyi aslında pek gerek yok ama tomografi de çekelim" diyecek.
ben tomografiden döneceğim.
doktorla beraber oturacağız bilgisayarın karşısına.
size tomografiniz üzerinden bir şey göstereceğim diyecek.
-bakın başınıza darbe aldığınız yer burası.
-evet.
-hiçbir sorun yok gördüğünüz gibi.
-evet.
-kafatasınız falan da sağlam çatlama falan yok..
-evet çok iyi.
-aşağı doğru iniyorum şimdi bakın beyin sapında problem yok.
-evet (eee ne gösteriyorsun o zaman diyorum ben de içimden )
-omuriliğin tam başladığı yerde bir sorun var. başka bir şey bu.
-nasıl yani?
-orada olmaması gereken bir şey var..
-evet?
-bakın büyütüyorum görüntüyü. bu kitle omuriliğinize baskı yapmış..
-kitle? derken?
-hemen boyun MR'ı çektirmeniz lazım aşağıya yolluyorum sizi..
-durun ben MR'a giremiyorum.
-çok acil bir konu bu, sanırım anlatamadım. omuriliğinize baskı yapan orada olmaması gereken bir şey var diyorum size!
-tamam baktırırım sonra detaylı. şimdi işe dönmem lazım.
-çok ciddi durum diyorum.
-yani en kötü ne olabilir?
-en kötüsünü söyletmeyin şimdi bana.
-orada kalsa olmaz mı şu an ben hiçbir rahatsızlık hissetmiyorum.
-tomografiye bakarak yorum yaptırmayın bana hayatınız hakkında. acilen MR çektirmeniz gerek diyorum.
-ailem yurtdışıda onlar gelsin çektiririm haftaya (hala durumu kavrayamamışım. fıtık filan gibi bir şey var, beni apar topar ameliyat etmeye çalışıyorlar sanıyorum )
-o zaman kağıt imzalayacasınız burada.
-ne kağıdı?
-doktorum beni uyarmasına rağmen gerekli tetkikleri yaptırmadım. sorumluluk bana ait yazacaksınız.
-ne demek şimdi bu?
-bir haftanın bile önemi var demek..
hala olayın tam farkında olmadan doktorla pazarlık yapıyorum.
yalvar yakar bir açık MR merkezinin kartını alıyorum,
çünkü ben gerçekten ayık halde MR'a giremem.
ama bugün mutlaka çektirip hemen getireceksin sonuçları ben seni hocalarla görüştüreceğim diyor.
hocalar derken?
iyi huylu da çıksa kesinlikle ameliyat olacaksınız diyor...
iyi huylu?..
zaten iyi huylu gibi görünüyor. etrafı kireçlenmiş. uzun zamandır burada demek ki ama bi şikayete yol açmamış. hemen çıkartılırsa...
Allahım tümor bu!
tümor var beynimde.
kafamın içinde tümor var.
ben anlamadan yıllardır büyümüş hem de!
bir de omuriliğe baskı yapıyor.
sakat kalacağım, öleceğim ya da!
ya da sırayla ikisi de olacak..
hastaneden fırlayıp bir taksiyle gidiyorum MR'a..
eşimi arıyorum kapıda, çektiremiyorum tek başıma.
sakinleştiricilerle filan zorla giriyorum açığına bile.
görüntüleri CD'ye attırıp dönüyoruz hastaneye..
bana ilk bakan doktor ve bir radyolog bakıyorlar görüntülere önce.
teşhisten emin olunca,
hocaların hocası diye bahsettikleri bir profesörün odasına giriyoruz.
4-5 doktor bakıyor bana ve haberi veriyorlar:
kafanda tümör var.
beyin zarı tümörü!
menengioma.
omuriliğine baskı yapıyor.
başlangıç seviyesinden hem de.
biraz daha büyüse boyundan aşağısını felç eder.
başka tedavisi yok iyi huylu da olsa ameliyatla çıkarılacak.
hepsi hemfikirler..
rahatlar..
ben ağlıyorum..
olduğum yerde çakılmış bekliyorum..
patolojiye gitmeden anlaşılmaz,
o ancak ameliyattan sonra olur ama,
iyi huylu gibi gözüyor, diyorlar.
2-3 gün içinde ameliyat tarihi verecekler bıraksam.
eşimin kolunda yarı baygın oradan ayrılıyorum.
devlet hastanesine de gidelim diyorum.
özel hastaneler hemen ameliyat ister belki gerek yoktur diyorum hala.
kabullenmiyorum hala..
teşhiste bi yanlışlık vardır diyorum hala!
koskoca profesörlere inanmıyorum!
düşünsenize!
insan başına gelmeden anlamıyor.
ama kabullenmenin neden zor olduğunu ben o saniye idrak ediyorum.
konduramıyorsun!
başka bir doktora gideceksin,
yok canım bişeyin bi fıtık başlangıcın var,
rahatsızlık verirse ameliyat olursun,
hadi dön işine demelerini bekliyorsun.
aynı gün devlet hastanesine de gidiyoruz,
ama devlet hastanesindeki doktor,
daha da soğuk,
teyit ediyor durumu.
eşim, görümcem, kayınpederim, ben,
karşısında dururken yanına çağırıyor bizi:
-siz misiniz? diyor.
ama yüzünde öyle bir bakış var ki.
o zavallı, o çaresiz sen misin der gibi bakıyor.
belki bana öyle geliyor.
-benim..
-omurilik başlangıç seviyesinde tümör var.
-e.. ev.. evet..
-ameliyat olacaksınız. yalnız bu boyundan aşağısını felç eder. (gayet sakin söylüyor bunu )
-nas-nası-nasıl yani kurtulma şansım yok mu?
-zor bi ameliyat. tümör baskı yapıyor.. geçen hafta iki tane yaşlı hasta masada kaldı bu ameliyatta.. ama ilerlemişti onların ki.. elini kolunu sallayarak yürüyerek çıkanlar da oluyor tabi.
gidenler de var.
ama kalanlar da var!
o buz gibi masada narkoz altında yapayalnız ölenler yani!
ya da uyanıp elini kolunu boynundan aşağısını hareket ettiremeyenler!
o hastanenin bahçesine çıkıyoruz.
ve soruyorlar "napalım? nereye gidelim?"
BİLMİYORUM!
HAYATIMDA İLK DEFA NE YAPACAĞIMI BİLMİYORUM.
ağlamak ağlamak ağlamak..
inanamamak...
hele o sabah uyanmaları..
insanın içinde bir ocak yanar mı?
benim göğsümde yanıyor.
uyanır uyanmaz.
içim ateş gibi,
karnıma yayılıyor sancılar,
gerçek fiziksel bir ağrı bu!
içim yanıyor dedikleri işte bu.
o zaman anlıyorum..
keşke hiç anlamasam..
aşk acıları,
yakınları kaybetmek bile buna benzemiyor.
beyninde bir tümör taşımak.
Allah kimseye göstermesin.
tüm samimiyetimle söylüyorum Allah düşmanıma bile vermesin o duyguyu...
sakat mı kalacağım ölecek miyim belli değil ve ben daha 28 yaşındayım!
neden ya neden ben neden neden NEDEN NEDEN NEDENNNNNN..
NAPTIM BEN BUNU HAK EDECEK KADAR!
NAPTIM ALLAHIM NOLUR AFFET GERİ AL BUNU RÜYA OLSUN HEPSİ ALLAHIM NOLUR
o gün 20 Mayıs 2011 Cuma.
benim birinci hayatım bitti.
haftasonu tatili araya girince ben 2 gün bu duyguyla yaşadım.
2 koca gün hiç susmadan ağladım.
annemler Portekiz'deydi, geldiler..
anneme söyleyemedik.
babama da ben söyleyemedim.
ablam söyledi.
pazartesi günü 2 doktordan daha randevu aldık.
ikisi de MR'a baktı.
ben ikisinin karşısında da ağladım.
ikisi de aynı şeyleri tekrarladı.
ameliyat olacaksın!
ama ben bir hafta sonra tatile gidiyordum.
paramız yetmeyecek diye korka korka çok güzel bir otelde rezervasyon yaptırmıştık!
19 Mayıs'tı 3 gün önce,
ben evde eşimle kedimle mutluydum,
kendimi mutsuz sanıyordum ama mutluymuşum ben.
yaşıyormuşum ben!
allahım burda bana nefes yok.
ameliyat filan olamam ben diyorum.
önce planladığım tatile gideceğim ben diyorum.
psikiyatriste görünüyorum,
herkesin yapma etme bir an önce gir ameliyata demesine rağmen,
ben yanıma eşimi ve bir kutu yeşil reçeteli ilacımı alıp tatile gidiyorum.
sebebini anlamıyor,
neden bir an önce girmiyorsun diyorlar.
çünkü ben o masadan kalkacağıma inanmıyorum!
kalksam da elimi kolumu kullanamayacağım,
ya da beynim ödem yapacak hasar kalacak kimseyi hatırlayamayacağım,
bitki gibi boş bakacağım belki insanlara,
belki aşık olduğum adamı tanımadan ben, bir hastane odasında onun suratına bakacağım!
belki de bu benim "ben" olarak son 1 haftam.
anlatamıyorum ama yine de gidiyoruz.
Kaş ve Kemer..
eşsiz güzellikler,
tekne gezileri,
Patara, Kekova, Demre, Kaputaş..
ağlasam da,
dönüşte olacaklardan korksam da hepsine gidiyorum..
ve 8 Haziran'da ameliyata girmek üzere 6 Haziran'da İstanbul'a dönüyorum.
ameliyattan önceki 2 gün belki de yaşadığım en zor günlerdi.
anneannemlere gittim..
alışverişe gittim,
hastanede giymek için pijamalar aldım.
son gün sinemaya da gittim belki de son gidişimdir diye.
İstinye Park'ta Karayip Korsanları, 3 boyutlu.
herşeyi denedim ama o göğsümde yanan ocak,
hiç sönmedi.
hele sabah uyanmak!
Allahım nolur kimseye gösterme. başka türlü anlatamıyorum bu duyguyu.
kimse bu duruma düşmesin.
ameliyattan bir gün önce anestezi muayenesine gittim.
o doktorun karşısında da ağladım.
o gün eşimin ateşi çıktı.
soğuk denizlerde yüzmektendir sandım ama üzüntüdenmiş,
ben ameliyata girince düşmüş.
ablamla eşi bize geldiler o gece evde ikimiz oturup oturup düşünmeyelim diye.
tatili filan anlattık,
fotoğraflara baktık.
belki de son günlerim diyorum ben içimden.
sabah babam almaya geldi.
arkada ablamlar,
ben annemden habersiz,
yastığımı ağlaya ağlaya öpüp çıktığım evimin önünden ameliyata gittim.
elimde sevdiceğin yıllar önce hediye aldığı bir ayıcık...
burada doktor hastane ismi filan vermek belki sakıncalıdır,
ama Türkiye'nin en iyi hastanelerinden birinde,
Türkiye'nin en iyi doktorlarından birine ameliyat oldum.
ameliyata girmeden,
odada hazırlıyorlar sizi,
kıyafetlerinizi çıkarttırıp ameliyat elbisesi giydiriyorlar,
varis çorabı giydiriyorlar,
damar yolu açıyorlar..
ben bunları nasıl yaptırdım?
nasıl dayandım..
ağlaya ağlaya..
canımdan can kopa kopa..
hani bi efsane vardır,
sana bir ilaç veriyorlar,
güle oynaya giriyorsun ameliyata diye..
bana öyle bir şey vermediler..
sadece 1 tane sakinleştirici verdiler o da o üzüntüye etki metki etmedi..
arkadaşlarım kuzenlerim bayağı bi kalabalık ile beraber gittik ameliyathane kapısına.
görseniz bir film sahnesi zannedersiniz..
ben son an kapıda yatakta yatarken "yol bitti mi geldik mi?" diyorum telaşla..
evet burası diyorlar.
"ne olur girmeden bi vedalaşayım son kez sarılacağım durun" diye haykırıyorum.
duruyorlar.
deli gibi ağlıyorum artık zaten narkoz vermeseler de bayılacağım neredeyse.
eşimi kendime çekip Arthur sana emanet diyorum.
öpüyorum kokluyorum..
Allahım nolur bi daha yaşatma!
o da ağlıyor.
kaçıyor artık kollarımın arasından yoksa giremeyeceğim.
sonradan anlatıyor ben ameliyata girince kopmuş zaten arkadan herkes..
ağlamayan kalmamış..
yönetmen orada "tamam" dese bitecek bir film gibi..
zaten böyle şeyler sadece filmlerde olur di mi?..
biri evet desin..
ama demiyor..
bir gün önce karşısında "uyanamamaktan korkuyorum ben" diye ağladığım kadın,
anestezi uzmanı,
melek gibi,
tatlı rüyalar göreceksin ve uyanacaksın korkma demişti bana..
ameliyathaneye girer girmez,
"şimdi tatlı rüyalar başlayacak" diyor...
benim korkum narkozu son anda vermeleri.
yani saçlarımın kazınmasını (enseden bir bölüm) masaya sabitlenmemi filan bekleyecek olmam.
Allahıma çok şükür ki narkozu hemen veriyorlar.
kapkaranlığa sürükleniyorum ve sonra ilk hatırladığım eşimin ismini haykırarak kalkmaya çalışışım!
o yanımda dikiliyor zannetim bir an.
öyle değilmiş.
hayalmiş.
kafanızı kaldırmayın lütfen diyorlar.
ameliyat bitti mi dediğimi hatırlıyorum.
bitti diyorlar.
doktorun ellerine sarılıyorum.
bana 15 sn kadar gelen bir süre tekrar kendimden geçmişim.
sonra tekrar gözümü açtım.
1 saliselik zaman dilmi içinde aklıma ellerim ayaklarım geldi.
oynatabiliyordum!
onu anladım...
sonra da zaten bağırmaya başladım.
kafamdaki korkunç ağrıyı çünkü o zaman algıladım.
sanki kafamı ortadan yarmışlar ve kapatmamışlar.
öyle beynim açıkta kafamda baltayla filan duruyormuşum gibi bir ağrı.
4 saat aralıksız bağırdım.
yoğun bakımda.
5 dk. için yanıma bir kaç yakınım geldi gitti ama ben hep bağırdım.
ağrı dayanılmazdı.
benzer ameliyat geçirecekler varsa isterlerse buraları okumasınlar.
bünyeden bünyeye değişirmiş tabi ama ilk gece inanılmaz bir ağrı oluyor.
nörolojik vaka olduğunuz için uyutmuyorlar.
ağrı kesicileri son haddine kadar verdik dediler,
ama ben tam 4 saat aralıksız bağırdım.
ne kadar ayıp hastanede bağırılmaz falan denilecek gibi değil.
hani birisi kolunuzu alıp büker falan da istemsiz bağırırsınız ya.
bağırmadan durulmayacak kadar ağrıdı.
ilk gece yoğun bakımda geçiyor.
yanınızda bir yakınınız da olmuyor.
doktorlara bayıltın beni ölmeye razıyım diye yalvardım ama bayıltmadılar.
sabaha kadar o ağrıyla yaşadım.
sabah o büyük ağrı geçmişti ama yerine yine hatırı sayılacak bir ağrı bırakmıştı.
5 gün hastanede yattım,
ameliyat sonrası da 10 ay kadar geçti ama hala ağrılarım geçmedi.
biraz azaldı ama hala boynumu tam hareket ettiremiyorum.
uyuyacak bir pozisyon bulamıyorum.
kafamın arkası hala uyuşuk,
bacağımın üzerine yatmışım da karıncalanmış gibi..
hastane günlerimi sonraki olayları filan artık bu yazıda anlatamayacağım,
ama gerçekten zor bir sürecin içindeyim.
ameliyattan beri hiçbir gece 1 saatten fazla uyumadım.
15 dk dalıyorum sonra 3-4 saat uykusuzum.
işten ayrıldım.
günlerim başıma neden bu felaketin geldiğini ve bundan sonra ne olacağını düşünmekle geçiyor.
kendimi oyalamak için herşeyi yapıyorum ama sorular gitmiyor.
neden oldu bu bende?
tekrar olmaması için ne yapmalıyım.
bu soruların yanıtları yok.
patoloji sonucum iyi huylu çıktı.
çok şükür.
zaten kötü huylusunda ortalama yaşam süresi 5-6 ay diyor nöroloji sitelerinde.
iyi huylularda..
%20'si 10 yıl içinde tekrar edebilirmiş.
şu an benim tedavim durdu.
tümör alındı.
MR çekildi.
tamamı alınmış.
şimdi yapacağım ameliyattan kaynaklanan sorunların iyileşmesine uğraşmak.
ve 1 yıl sonra çekilecek MR'I beklemek.
o temiz çıkarsa 1 yıl sonrakini..
sonra...
kısacası çok karanlık bir yola girdim ben.
her an acaba şu an tekrar içimde bi lanet tomurcuklanıyor mu,
bir daha o acıları yaşayacak mıyım diye düşünüyorum.
her gün her saat her dakika her saniye..
düşünün bir!
daha da kötüsü bir daha olursa kötü huylu olabilirmiş,
yayılım gösterebilirmiş,
beynin farklı bir noktasında da olabilirmiş..
Allahım nolur bir daha gösterme..
ben artık iyileşeyim.
eski ben olayım, unutayım diyorum ama olmuyor.
benim artık birinci hayatım bitti.
tekrar olacak mı olursa da daha kötüsü mü olacak diye bir bekleyişe dönüştü benim hayatım.
hiç olmadığım kadar mutsuz, umutsuz ve psikolojik durumumun düzeleceğinden inançsızım.
belki 5 yıl sorunsuz yaşayacağım ama ya sonra?
ya sonra tekrar gelirse.
ben bir daha nasıl mutlu olacağım Allahım nasıl hayata tutunacağım.
bilen varsa yol göstersin bunca acı unutulur mu?
olmaz bir daha boşver denilip hiçbir şey olmamış gibi yola devam edilir mi?
bana edilmez gibi geliyor..
bir gün bir MR sonrası başıma daha gelecekler var gibi geliyor.
korkunç ağrılara korkunç üzüntülere uzanıyor benim yolum..
nasıl dayanacağım..
Allahım nolur rüya olsun.
bunlar benim başıma gelmemiş olsun ne olur..
düzelmesinin başka yolu yok bunun..
bir daha mutlu olmamın başka yolu yok..