Istanbul: 17°C
49 vatandaşımızı kaçıran ve her gün kafa kesen IŞİD ile aylarca pazarlık yapan ve bununla da övünen hükümet Çağlayan’da neden kısa sürede operasyon yapmıştır?
ÇAĞLAYAN’DA İNFAZI GÖRDÜM
Baştan belirteyim. İster Berkin’in hesabının sorulması nedeniyle isterse başka bir nedenle olsun, bu tür eylemlere karşıyım. Politik açıdan da son derece yanlış bulurum. Evet, devlet çok açık bir şekilde Berkin’in katillerini saklıyor. Ancak Berkin’in cenazesine katılan milyonların adalet arayışı er- geç katilleri yargı önüne çıkaracak. Berkin’in vurulması kamuoyunun büyük kesiminde vicdanları yaralamışken bu şekildeki kaba intikamcılığın Berkin’in hatırasına da ailesine de büyük bir haksızlık olduğuna inanıyorum. Bu eylemle Berkin’in ailesi de büyük bir yük altına sokulmuştur.
Gelelim asıl konumuza…
Çağlayan Adliyesi’ndeki eylem duyulur duyulmaz olay yerine gittim. Yüzlerce meslektaşımla birlikte olayı baştan sona yerinde takip ettim. Bir ara Okmeydanı’nda örgütün kurduğu barikatlara da uğradım. Oradaki örgüt sempatizanlarıyla da konuştum. Sosyal medya üzerinden gerek örgüt adına yapılan açıklamaları gerekse içeriden gelen bilgileri saniye saniye takip ettik. Bir gazeteci olarak elbette somut bilgiye ve belgeye bakmak esastır. Ancak kişisel kanaatimi de yazayım: Seçim öncesi güç gösterisine ihtiyaç duyan AKP, devletin savcısını feda etme pahasına infaz yolunu seçti. 49 vatandaşımızı kaçıran ve her gün kafa kesen IŞİD ile aylarca pazarlık yapan ve bununla da övünen hükümet Çağlayan’da neden kısa sürede operasyon yapmıştır? Bir çok ülkede benzer eylemlerde pazarlık günlerce sürer. Süre uzatılarak eylemcilerin yorulmaları, enerjisiz kalmaları , kafalarının karışmaları sağlanır. AKP bu yolu tercih etmemiştir.
Diyeceksiniz ki pazarlık devam ederken eylemciler ateş açtılar ve operasyon bu şekilde başladı…
Bu resmi açıklama pek inandırıcı değil.
Çağlayan Adliyesi önündeki yüzlerce gazeteci, hep birlikte önce büyük bir patlama sesi duyduk. Patlama sesinden sonra 5-6 dakika sessizlik oldu. Ardından da bir el silah sesi geldi. Yine sessizlik oldu ve üst üste silah sesleri dakikalarca sürüp gitti.
Bu durumda yanıtlanması gereken sorular şöyle:
- Sonradan ortaya çıkan bilgilere göre büyük patlama polisin sis ya da gaz bombası. Patlama öncesi silah sesi gelmediğine göre nasıl oluyor da ilk ateşi eylemciler açıyor.
- Operasyon başlamadan kısa bir süre önce örgütün sosyal medya hesaplarından şu açıklama yapıldı: “Anlaşma sağlandı, biraz sonra Berkin’i vuran polisler açıklama yapacak” Böyle bir açıklamadan birkaç dakika sonra neden durup dururken savcıyı vursunlar.
- Eylemciler, arkadaşımız Ahmet Şık’ın sorularını yanıtlarken talepleri yerine getirilirse savcıyı vurma niyetinde olmadıklarını ve pazarlığın devam ettiğini söylediler. Ne devlet ne de örgüt tarafından pazarlığın bittiği açıklaması gelmediğine göre neden aniden savcı vurulsun?
- Örgüt önce 4 talep öne sürdü ve 15:35’e kadar süre verdi. Sonra talepleri 1’e indirdi ve verdiği süre saatlerce aşılmasına rağmen ateş etmemişken neden birden bire ateş etsin.
- Böyle eylemlerde örgütler propaganda amaçlı olarak mümkün olduğu kadar süreyi uzatırlar. (devlet de bu nedenle yayın yasağı getirdi) Operasyon yapılmadan örgüt bu süreyi kullanmak yerine neden ateş etsin?
- Savcının odasındaki telefon açıktı ve sesler kaydediliyordu. Örgüt tarafından yayınlanan ses kaydı da resmi açıklamayı yalanlıyor. Bu durumda operasyon emrini kim verdi? (Örgütün böyle eylemlerde ses kaydı yapma gibi bir geleneği var. Örnek: Sabahat Karataş’ın da vurulduğu operasyon)
Evet..Bunlar gazeteci olarak aklımıza gelen sorular ve resmi açıklamayı yapan İstanbul Emniyet Müdürü’ne sormak isterdik. Ancak bu kadar önemli bir olayda emniyet müdürü gazetecilerden soru almamayı tercih etti.
Bir kaç soru da örgüt kanadına:
- Eylem devam ederken içerdekilerin kaç kişi olduğunu açıklamamak anlaşılabilir. Ancak operasyon bittikten sonra örgüte yakın twitter hesabından neden “3 arkadaşımız öldürüldü” açıklaması yapıldı. Öldürülen militanlar 2 kişiyken neden 3 kişi oldukları yazıldı..?
- Eylem başlar başlamaz açıklandığına göre müzakere edecek isimlerin örgüt tarağından önceden belirlendiği ve üzerinde düşünüldüğü anlaşılıyor. İstanbul Baro Başkanı’nın belirlenmesi anlaşılabilir. Peki , CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun ismi neden açıklandı. Bunun AKP tarafından algı operasyonuna dönüştürüleceğini, bunun da hükümetin ekmeğine yağ sürmek olduğunu örgüt bilmiyor mu?
Aklımıza takılan sorular bunlar…Tekrar başa dönecek olursak…
Seçim öncesi milliyetçi tabana güç gösterisi yapmak, iç güvenlik paketini meşrulaştırmak ve paketi pürüzsüz şekilde uygulamaya koymak üzere hakim ve savcıları denetim altına alan AKP, yargının savunma kanadını da iyice kıskaca almak ve adliyede tam kontrolü sağlamak için ikna değil infaz yolunu seçti.
Kaynak yönhaber