'Ben böyleyim!' demek öfkeyi karakter haline dönüştürüyor...

Lalle

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
20 Aralık 2009
265
7
Engellenme, önemsenmeme, aşağılanma ve keyfi bir tutumla karşılaşma gibi olaylar öfke sebepleri arasında yer alıyor. Ancak bazı insanlar diğerlerine göre çok daha çabuk öfkelenip pişman olacakları şeyler yapabiliyor. Psikiyatrist Dr. Zafer Atasoy, "Ben böyleyim ne yapayım?" diyen kişilerin öfkeyi bir mizaç haline getirdiğini belirtiyor.

Öfke, içinde bulunduğumuz çağın önde gelen problemlerinden biri. Koşarcasına geçirilen günler, büyük şehirlerin yoğun ve yorucu şartları, eşler arasındaki iletişimsizlik, maddi ve manevi tatminsizlik, sosyal ve özel hayata zaman ayıramama gibi sebepler öfkelenmek için yeterli. Engellenme, önemsenmeme, aşağılanma, keyfi bir tutumla karşılaşma, duygusal veya fiziksel saldırıya uğramada daha da hırçınlaşıyor, öfkeleniyoruz. Kimi zaman öfkeyi içimize atarken kimi zaman da kontrolsüz bir şekilde dışa vuruyoruz. Genellikle ailemize, en yakınlarımıza öfkemizi boşaltıyor, kontrolden çıkıp yıkıcı hale dönüşüyoruz. Anadolu Sağlık Merkezi'nden psikiyatri uzmanı Dr. Zafer Atasoy 'Ben böyleyim, ne yapayım?', 'sinirli birisiyim, beni böyle kabullenin' düşüncesine sahip kişilerin öfkeyi bir mizaç haline getirdiğini belirtiyor. Atasoy, öfkeye karşı kişinin kendisini kontrol etmesi gerektiğini söylüyor.

Öfke, özellikle de aile içi ilişkilerde sonuçları düşünülmeden sergilenebiliyor. Öfke içeren davranışlara şahit olarak yetişen çocuklar bu davranışları modelleyerek bebeklik dönemlerinde oyuncaklarına, çocuklukta arkadaşlarına, evlendiklerinde ise eşlerine ve çocuklarına uyguluyor. Böylece engellenemeyen bir kısır döngü ortaya çıkıyor. Bu döngüye son vermek için öfkeyi oluşturan nedenler hakkında bilgi sahibi olmak, bu duygunun kontrol aşamalarını ve sonuçlarını anlamak gerekiyor. Atasoy, bencil ve obsesif kişilerin daha çabuk öfkelendiğini dile getiriyor. Atasoy, "Böyle kişiler, her şeyin kendileri için mükemmel olmasını ister. Düzenlerinin, dışarıdan gelen bir sebeple bozulmasına tahammül edemezler. Ayrıca merkezi sinir sisteminin yavaşlaması da öfkeyi artırıyor. Aşırı alkol tüketimi, bazı ilaç türleri kişinin duygu kontrolünü yok ediyor. Anti-sosyal kişilikler de öfkelerini kontrol etmekte zorlanıyor." diyor. Öfkenin fizyolojik ve biyolojik değişmelerle kendini hissettirdiğini ifade eden Atasoy şöyle konuşuyor: "Öfkeli kişide bir anda gerginlik başlar, enerjiyi artıran adrenalin salgısı artar, nefes alıp verme sıklaşır, kalp atışları hızlanır, kan basıncı artar, vücut ve zihin 'savaş ya da kaç' tepkisi için hazırdır. Bu belirtiler dış görüntüye de yansır."

Öfkenin genellikle aile veya yakın çevreye sergilendiğini belirten Atasoy bazı davranışların öfke patlamasının devamlılığına sebep olduğunu ifade ediyor. Atasoy'a göre öfke kontrolü sorunu yaşayan kişiler, zaman içinde bu yönlerini bir mizaç haline dönüştürüyor. 'Ben böyleyim, ne yapayım?' şeklinde cümleler kurarak öfkeli olmayı kabul ediyorlar. Bu durum ise öfkeyi daha çok artırıyor. Bağırıp çağırmak, kırıp dökmek, şiddet uygulamak ise çözüm yolu değil. Öfke tamamen ortadan kaldırılamıyor; ancak paylaşılarak azalabiliyor. Niçin öfkelenildiği, neler yaşanıldığı, hislerin ne olduğu, karşı tarafın nasıl algılanıldığı öfke kontrolünde çok önemli.

Sinirlenince ne yapmak gerekiyor?

Sinirlendiğinizi anladığınız anda derin nefes almak için birkaç dakikanızı ayırın. Diyaframdan yavaş ve ritmik bir şekilde derin nefes alın, nefes alıpverdiğiniz de göğüs değil mide şişmeli. Doğru nefes alıp alınmadığını kontrol etmek için sağ elin avuç içini mideye, sol eli ise göğse koyun. Nefes alındığında sağ el hareket ediyorsa doğru nefes alınıyor demektir. Derin nefes almaya başlanıldığı andan itibaren kaslar gevşemeye başlayacak ve gerginlik azalacaktır.

zaman
 
X