- 28 Şubat 2007
- 842
- 7
- 55
Yaşamın en zor yanı beklemek” diyor Aziz Nesin bir şiirinde.
Gerçekten de öyle değil midir?
Saatler geçmek bilmez, hatta dakikalar, saniyeler…
Bazen kelimeler tükenir, acılar kıvılcımlaşır yüreğinde, bittiğini sanırsın hala bitmediğini fark ederek.
Yokluklar sarıp sarmalar bitap düşmüş bedenini.
Gözlerinde hüzün dalgalanır, bir nehir olup çağlar içinin dehlizlerinde, kendine bir yol bulmaya çalışır. Oysaki, ne gideceği bir yer vardır ne de damlayacağı bir yer bulabilir kendine.
Bütün yollar kapalıdır, bütün sokaklar çıkmaz sokaktır kendisine, hayallerine, düşlerine…
Kışlar geçer, mevsimler dolanır birbirine, yollar uzayıp gider bir bilinmeyene.
Yine de beklersin işte, öylesine…
Bazen ellerine bakarsın, boş kalmış avuçlarına; yanarsın yılların hızlıca tükenişine, yalnızlığına, gelmeyenine…
Çareler yetmez acılarını dindirmeye; anılar gölgede kalır, anılar saklar hayallerini, söndürür ümitlerini ve tanıyamazsın gölgelerde kalan kendini.
*****
Kimisi umutludur bekleyişlerinden, beklediği kişinin bir gün ona geri döneceğinden.
Onun için beklemek güzeldir, lezzetlidir. Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi;
“Bir kadını bekliyorum,
Eteklerini ve saçlarını uçurarak gelecek…”
Umutlanır insan böyle bekleyişlerden, sonsuz hayallere dalar. Gözleri yollara dalar ve günleri sayar sabırla.
Takvimlerde yapraklar eksilir teker teker.
Yüreğinde baharı yaşar bin bir renkle ve mevsimlerin en güzeliyle.
Fotoğraflara bakılır, tatlı heyecanlar yaşanır; bir iç geçirilir en derininden, en efkarlısından ve en tatlısından aynı zamanda.
Hasretler bulutlara karışır, rüzgarlara sarılır, umutların ayağına dolanır.
En sonunda, beklediğine değecek olmanın hazzı, teselli olur yüreklere.
*****
“Ölüm gibi bir şeydi” diyor Attila İlhan da beklemenin kendisi için. “Ama kimse ölmedi” diyor arkasından da.
Evet, bekleyişler hiç bitmez ki, yaşamın içinden hiç eksilmez ki!.. Bekleyişsiz hayat olmaz ki çünkü.
Elimizde olmadan bekleriz ve de bekletiriz.
Kimisi bekleyişin acı olduğunu bilse de ‘bekle beni’ der, tıpkı Ezginin Günlüğü’nün bir şarkıda söylediği gibi:
“Yağmurlar içinde bekle beni
Karlar tozarken bekle
Ortalık ağarırken bekle
Kimseler beklemezken bekle”
Birinin bir yerlerde seni beklediğini bilmek, güzel bir duygu olsa gerek ki, ‘kimseler beklemezken bekle’ diyor.
Ve bekleyişler daha bir anlam kazanıyor seven gönüllerde.
Kimler, kimleri beklemedi ki, analar oğulları, kalanlar gidenleri, sevenler sevdiklerini…
Ömür hep böyle geçti bekleyişlerle, kimi zaman hüzünlü kimi zaman neşeyle.
Ve böyle de devam edecek, çünkü bekleyişler hiç eksilmeyecek yaşamımızdan.
Hayatımızın tuzu-biberi olacak bir şekilde.
Noktayı yine Ezginin Günlüğü ile koymak istiyorum:
“Tek bir haber bile çıkmasa uzaklardan
Saçma da olsa bekleyişin
Yalnız sen olsan bile bekleyen beni
Bekle beni
emel bahadir
Gerçekten de öyle değil midir?
Saatler geçmek bilmez, hatta dakikalar, saniyeler…
Bazen kelimeler tükenir, acılar kıvılcımlaşır yüreğinde, bittiğini sanırsın hala bitmediğini fark ederek.
Yokluklar sarıp sarmalar bitap düşmüş bedenini.
Gözlerinde hüzün dalgalanır, bir nehir olup çağlar içinin dehlizlerinde, kendine bir yol bulmaya çalışır. Oysaki, ne gideceği bir yer vardır ne de damlayacağı bir yer bulabilir kendine.
Bütün yollar kapalıdır, bütün sokaklar çıkmaz sokaktır kendisine, hayallerine, düşlerine…
Kışlar geçer, mevsimler dolanır birbirine, yollar uzayıp gider bir bilinmeyene.
Yine de beklersin işte, öylesine…
Bazen ellerine bakarsın, boş kalmış avuçlarına; yanarsın yılların hızlıca tükenişine, yalnızlığına, gelmeyenine…
Çareler yetmez acılarını dindirmeye; anılar gölgede kalır, anılar saklar hayallerini, söndürür ümitlerini ve tanıyamazsın gölgelerde kalan kendini.
*****
Kimisi umutludur bekleyişlerinden, beklediği kişinin bir gün ona geri döneceğinden.
Onun için beklemek güzeldir, lezzetlidir. Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi;
“Bir kadını bekliyorum,
Eteklerini ve saçlarını uçurarak gelecek…”
Umutlanır insan böyle bekleyişlerden, sonsuz hayallere dalar. Gözleri yollara dalar ve günleri sayar sabırla.
Takvimlerde yapraklar eksilir teker teker.
Yüreğinde baharı yaşar bin bir renkle ve mevsimlerin en güzeliyle.
Fotoğraflara bakılır, tatlı heyecanlar yaşanır; bir iç geçirilir en derininden, en efkarlısından ve en tatlısından aynı zamanda.
Hasretler bulutlara karışır, rüzgarlara sarılır, umutların ayağına dolanır.
En sonunda, beklediğine değecek olmanın hazzı, teselli olur yüreklere.
*****
“Ölüm gibi bir şeydi” diyor Attila İlhan da beklemenin kendisi için. “Ama kimse ölmedi” diyor arkasından da.
Evet, bekleyişler hiç bitmez ki, yaşamın içinden hiç eksilmez ki!.. Bekleyişsiz hayat olmaz ki çünkü.
Elimizde olmadan bekleriz ve de bekletiriz.
Kimisi bekleyişin acı olduğunu bilse de ‘bekle beni’ der, tıpkı Ezginin Günlüğü’nün bir şarkıda söylediği gibi:
“Yağmurlar içinde bekle beni
Karlar tozarken bekle
Ortalık ağarırken bekle
Kimseler beklemezken bekle”
Birinin bir yerlerde seni beklediğini bilmek, güzel bir duygu olsa gerek ki, ‘kimseler beklemezken bekle’ diyor.
Ve bekleyişler daha bir anlam kazanıyor seven gönüllerde.
Kimler, kimleri beklemedi ki, analar oğulları, kalanlar gidenleri, sevenler sevdiklerini…
Ömür hep böyle geçti bekleyişlerle, kimi zaman hüzünlü kimi zaman neşeyle.
Ve böyle de devam edecek, çünkü bekleyişler hiç eksilmeyecek yaşamımızdan.
Hayatımızın tuzu-biberi olacak bir şekilde.
Noktayı yine Ezginin Günlüğü ile koymak istiyorum:
“Tek bir haber bile çıkmasa uzaklardan
Saçma da olsa bekleyişin
Yalnız sen olsan bile bekleyen beni
Bekle beni
emel bahadir