Öncelikle buraya doğum öykümü yazdıran Allaha binlerce şükür olsun...
Kerem şu anda 4. ayının içerisinde ve maşallah sağlıklı bir bebek. Hamileliğimin en başından doğumuma hatta sonrasında yaşadıklarıma kadar size bahsetmek isterim. Güzel anne adayları belki kıssadan hisse alırlar diye. Bir nebze yardımcı olabilirsem ne mutlu bana. Çünkü gebeliğimde bu öyküleri okuyarak bilinçlenip psikolojik olarak güçlenmiştim. Gelelim hikayeye...
Biz Keremi dünyayaya getirebilmek için babasıyla yaklaşık 1,5 sene bekledik. Bu süre içerisinde gerek ben gerekse babamız çeşitli doktorlara giderek çareler aradık. Başımıza gelen ilk olumsuzluk bir özel hastanede yapılan spermiyogram testinden çıkan yanlış sonuç akabinde yaşadığımız hayal kırıklığıydı. Sonuç bize doğal yollardan kolayca bebeğiniz olmaz diyordu. Ve doktorumuz aşılama öneriyordu. (Bende herhangi bir sıkıntı yok bu arada) Karalar bağladık haliyle. Özellikle eşim için çok zor günlerdi. Fakat içime sinmeyen bir şey vardı ve araştırma hastanesine gitme konusunda eşimi ikna ettim. Tekrar örnekler verildi ve beklemeye başladık. İki ölçüm arasında yaklaşık 1 ay vardı. Laboratuvar sonuçları çıktığında doktorumuzun yüzündeki ifadeyi unutamayacağım. Muazzam bir fark vardı sperm sayısı, kalitesi vs. sinde... yorumu şu oldu: özel hastane laboratuvarı hatalı çalışmış. Sevinmek ve sinir krizi geçirmek arasında kalmıştım. Demem o ki; özel hastanelerde doğuracaksanız ki ben öyle yaptım her şeye rağmen, testlerinizi devlet hastanelerinde yaptırın! Bu aşamadan sonra bebeğimizin olmaması için hiç bir sebep yoktu fakat bir türlü olmuyordu. Herkes stresin sürece zarar verdiğini, düşünmemem gerektiğini söylüyordu. Ama ben bunu normal şartlarda hiç beceremedim. Biz gurbette yaşıyoruz ve o sıra kayınvalide bizi ziyarete gelmişti. Aynı ev içerisinde birilerinin olma fikri hep rahatsız ederdi beni ve birlikte olamazdım eşimle. O ay 1 gece beraber olduk. Dün gibi hatırlarım dalga geçmiştim o kadar uğraş dur olmasın 1 seferde mi olacak diye. Ve gerçekten OLDU!!! İdrar testinin sonucunu gördüğümde biri bana şaka yapıyor ya da hala uyuyorum sandım. Yani neymiş bazen unutup dalga geçecekmişiz hanımlar. Beynimizin vücudumuzun her zerresine nasıl hükmettiğini çok net anlamış oldum. 9 ay çok sağlıklı ve huzurlu bir hamilelik yaşadım. Çok rahat bir insan değilimdir ama vesveselerden hep kaçtım. Bana iyi gelecek şeyleri yapmaya çalıştım. Tek sıkıntımız gebelik şekeriydi. Onu da diyetle dengeledik ve sonucunda sadece 10 kiloyla doğuma gidip 4 kilo bebek doğurdum. Şeker yüklemesine korkunç düzeyde mesafeli olan ben şimdi diyorum ki kesinlikle yaptırın. Ciddi sonuçlardan döndürüyor. Nasıl bu kadar net konuşabiliyorum derseniz; benim bu konuya mesafeli durduğumu gören doktorum hastanenin diyabet hemşiresiyle bir görüşme ayarladı bana. Bütün ayrıntıları kendisinden dinledim. Uzun uzadıya yazmayım buraya ama en basit şekliyle içtiğin su bebeğin kordonundan içeri akmıyor. Böyle bir yanılgı var anne adaylarında. Yaptırmanın faydası zararından milyon kat fazla dedi.
Neyse gel zaman git zaman gebelik şekerinin etkisiyle Keremcik tosunlaşıyordu. Bu da normal doğum ihtimalimi azaltıyordu. Doktorumuz sınırın 4 kilo olduğunu söyledi. Başladık beklemeye. 40 hafta tamamlandı fakat Kerem çok rahattı gelmeye hiiiç niyeti yoktu. Açıklığa bakıldı 1 santim bile yoktu. Sancı deseniz makinada sadece 1 sefer 56 gördüm sanırım. Düzenli sancı falan kesinlikle yok. İnanılmaz stres altındaydım artık. Çünkü kesilmekten çok korkuyorum ve bebek için en iyisi normal doğum algısı vardı bende. Son kontrolüme 40+1 de nasıl olsa sancı yok geri döneceğim diyerek gittim. Bebek iri olduğu için suyunu içip koruma mekanizması geliştirip işemediği için su miktarımın azaldığını gördük. Bebek 3950 gram! Doktorum suyun tekrar yükselmesinin mucize olacağını ve o akşam bebeği almamız gerektiğini söyledi. Suni sancı veremezmiş açıklık sadece 1 cm di çünkü. Fakat Türkiyede yaşayan çoğu kadın gibi bende o an potansiyel yalancı gözüyle baktım doktoruma. Oysa ki çok sever ve inanırım kendisine. 1 gece daha istedim. Ertesi sabah gidecektim muayene olacaktım ve duruma göre ameliyata alınacaktım. Aynen öyle oldu. su yaşam sınırına düşmüştü artık. Ve Rabbim o gün tüm şartları benimle aynı olan bir anne adayını çıkardı karşıma. Onun doktoru suni sancı deneyelim diyordu. Ben doğumumu yaptım çıktım. Akşam misafirlerimi ağırlıyordum odamda. Kızcağız o saate kadar sancı çekip, genel anestezi sezaryen doğuma yetiştirildi ve sonrasında yaşadığı acıları size anlatamam. O anda ne kadar doğru bir karar verildiğini bir kez daha anlamıştım. Normal doğum yapsaydım nasıl olurdu bilmiyorum ama Kerem tam olarak 3970 gram doğdu ve iç dış rahim parçalayarak çıkabilirdi ya da vakum yoluyla zorlanabilirdi. Doktoruma güvenmekle (ne kadar kısa süreli şüphe etsemde) çocuğuma belkide en faydalı şeyi yaptığımın farkına vardım. Kesilmekten çok korkan ben ameliyathaneye fazlasıyla tedirgin ama bir o kadarda yavrumun hasretiyle indim. İnanılmaz bir ekip karşıladı beni. Yapacakları her işlemi en ufak detayına kadar anlatan bir ekip. Sürekli beni konuşturup güldüren gözlerimin içine gülerek bakan o insanlardan Allah bin kere razı olsun. Epidural sezaryene karar vermiştik. Ameliyatın hiç bir aşamasında acı hissi yaşamadım. Epidural iğnesi kan aldırmaktan daha kolaydı. Karnımın kesildiğini kesinlikle hissetmedim. Sadece midem bulandı. Başınızda bulunan anestezi uzmanı sürekli soruyor zaten size, ilaçla hemen kesiyor bulantıyı. Sedyeden aşağı kusmuyorsunuz yani :) ve o sedyeye yatmanızla minnoşunuzun sesini duymanız arasında 5 dk zaman geçiyor. Her şey çok hızlı ilerliyor. Ben dikim aşamasında uyumak istemedim ama uyumamın beni dinlendireceğini söylediler. İyikide öyle olmuş. 30 senelik ömrümün en güzel uykusuydu. Ameliyat sonrası 2 gün ağrılarınız oluyor elbet ama inanın 1 hafta içerisinde neredeyse eski halinize dönüyorsunuz. Asla yalan söyleyemem o acılar unutuluyor diyemem. Unutulmaz çünkü ama geçmişte kalır ve analık gururuyla anlatılır.
Çok uzattım farkındayım ama asıl mesele emzirmek! İnanın doğumdan daha zor emzirme işi. Meme ucu yaralarıyla başlayan uyku sorunu ve moralsizlikle devam eden süreçte sütümü bir türlü çoğaltamadım. kerem iştahlı bir bebekti doyuramadım. Bir de üstüne sarılık tehlikesi ve kilo azalışı yaşanınca dayadık çocuğa biberonu. Size önerim meme yaralarınız varsa ve emziremiyorsanız bir şekilde iyi bir elektrikli pompa edinin. Ben nasıl olsa sütüm gelir diyerek en dandik pompayı aldırdım eşime çoğalacağı yerde azaldı sütüm. Pompayla sağdığınız sütüde kaşık ya da şırıngayla verin bebişinize. Biberon bir şekilde girdimi bebenin ağza çok çabuk alışıyorlar. Tabi hiçbir pompa bebek ağzı gibi çalışmaz. Dayanabildiğiniz kadar emzirin. Sütünüze, memenize inanın. Asla ve asla sütüm yok demeyin. Ben bu hatayı çoook yaptım. Sütüm yok dedim ağladım. Ağladım uykularım kaçtı dinlenemedim. Bu süreç böyle ilerlerse tabiki süt artmazdı. Cahillik yaptım. Her süt yapıcı şeyi yedim içtim ne denediysem olmadı. En güzel ilaç inanarak bol bol emzirmek sanırım. Ha birde su içmenin çok etkili olduğunu söylüyorlar. Meme çatlakları için de kalkan kesinlikle kullanmayın. Her ne kadar hava delikleri olsada içerde terleme yapıyor ve yaralar iyileşmiyor. (Tam 1 ay yaralarla boğuştuktan sonra öğrendim ve 5 günde yaralar iyileşti) saç kurutma makinası kullanarak meme başının her zerresini kurutun her emzirme ya da yıkamadan sonra. Krem sürecekseniz tamamen kurumuş memeye sürün. Bebekler kuru ağızla doğarlar. Tükürük bezleri çalışmaz. Kuru ağızla kuru memeye asılan bebek paramparça eder meme başını. Her emzirmeden önce varsa sütünüzle yoksa kaynamış soğumuş suyla ıslatıp sonra emzirin. Ben biraz rızık diye bakıyorum meseleye. İçim hiç rahat olmamasına rağmen hatta anneliğimi sorguladığım zamanlara rağmen Allahın Keremime bahşettiği mucize süt, mama aralarında kahve niyetine verdiğim sütmüş diyorum. Buna şükür olsun.
Umarım yazdıklarım içinizden en az birinin işine yarar. Ve umarım çooook sağlıklı bebeklerinizi, en hayırlı yöntemle, gözleriniz ışıldaya ışıldaya dünyaya getirir, şarıl şarıl akan sütünüzle beslersiniz.
Şimdiden Allah kurtarsın güzel anneler :)
Kerem şu anda 4. ayının içerisinde ve maşallah sağlıklı bir bebek. Hamileliğimin en başından doğumuma hatta sonrasında yaşadıklarıma kadar size bahsetmek isterim. Güzel anne adayları belki kıssadan hisse alırlar diye. Bir nebze yardımcı olabilirsem ne mutlu bana. Çünkü gebeliğimde bu öyküleri okuyarak bilinçlenip psikolojik olarak güçlenmiştim. Gelelim hikayeye...
Biz Keremi dünyayaya getirebilmek için babasıyla yaklaşık 1,5 sene bekledik. Bu süre içerisinde gerek ben gerekse babamız çeşitli doktorlara giderek çareler aradık. Başımıza gelen ilk olumsuzluk bir özel hastanede yapılan spermiyogram testinden çıkan yanlış sonuç akabinde yaşadığımız hayal kırıklığıydı. Sonuç bize doğal yollardan kolayca bebeğiniz olmaz diyordu. Ve doktorumuz aşılama öneriyordu. (Bende herhangi bir sıkıntı yok bu arada) Karalar bağladık haliyle. Özellikle eşim için çok zor günlerdi. Fakat içime sinmeyen bir şey vardı ve araştırma hastanesine gitme konusunda eşimi ikna ettim. Tekrar örnekler verildi ve beklemeye başladık. İki ölçüm arasında yaklaşık 1 ay vardı. Laboratuvar sonuçları çıktığında doktorumuzun yüzündeki ifadeyi unutamayacağım. Muazzam bir fark vardı sperm sayısı, kalitesi vs. sinde... yorumu şu oldu: özel hastane laboratuvarı hatalı çalışmış. Sevinmek ve sinir krizi geçirmek arasında kalmıştım. Demem o ki; özel hastanelerde doğuracaksanız ki ben öyle yaptım her şeye rağmen, testlerinizi devlet hastanelerinde yaptırın! Bu aşamadan sonra bebeğimizin olmaması için hiç bir sebep yoktu fakat bir türlü olmuyordu. Herkes stresin sürece zarar verdiğini, düşünmemem gerektiğini söylüyordu. Ama ben bunu normal şartlarda hiç beceremedim. Biz gurbette yaşıyoruz ve o sıra kayınvalide bizi ziyarete gelmişti. Aynı ev içerisinde birilerinin olma fikri hep rahatsız ederdi beni ve birlikte olamazdım eşimle. O ay 1 gece beraber olduk. Dün gibi hatırlarım dalga geçmiştim o kadar uğraş dur olmasın 1 seferde mi olacak diye. Ve gerçekten OLDU!!! İdrar testinin sonucunu gördüğümde biri bana şaka yapıyor ya da hala uyuyorum sandım. Yani neymiş bazen unutup dalga geçecekmişiz hanımlar. Beynimizin vücudumuzun her zerresine nasıl hükmettiğini çok net anlamış oldum. 9 ay çok sağlıklı ve huzurlu bir hamilelik yaşadım. Çok rahat bir insan değilimdir ama vesveselerden hep kaçtım. Bana iyi gelecek şeyleri yapmaya çalıştım. Tek sıkıntımız gebelik şekeriydi. Onu da diyetle dengeledik ve sonucunda sadece 10 kiloyla doğuma gidip 4 kilo bebek doğurdum. Şeker yüklemesine korkunç düzeyde mesafeli olan ben şimdi diyorum ki kesinlikle yaptırın. Ciddi sonuçlardan döndürüyor. Nasıl bu kadar net konuşabiliyorum derseniz; benim bu konuya mesafeli durduğumu gören doktorum hastanenin diyabet hemşiresiyle bir görüşme ayarladı bana. Bütün ayrıntıları kendisinden dinledim. Uzun uzadıya yazmayım buraya ama en basit şekliyle içtiğin su bebeğin kordonundan içeri akmıyor. Böyle bir yanılgı var anne adaylarında. Yaptırmanın faydası zararından milyon kat fazla dedi.
Neyse gel zaman git zaman gebelik şekerinin etkisiyle Keremcik tosunlaşıyordu. Bu da normal doğum ihtimalimi azaltıyordu. Doktorumuz sınırın 4 kilo olduğunu söyledi. Başladık beklemeye. 40 hafta tamamlandı fakat Kerem çok rahattı gelmeye hiiiç niyeti yoktu. Açıklığa bakıldı 1 santim bile yoktu. Sancı deseniz makinada sadece 1 sefer 56 gördüm sanırım. Düzenli sancı falan kesinlikle yok. İnanılmaz stres altındaydım artık. Çünkü kesilmekten çok korkuyorum ve bebek için en iyisi normal doğum algısı vardı bende. Son kontrolüme 40+1 de nasıl olsa sancı yok geri döneceğim diyerek gittim. Bebek iri olduğu için suyunu içip koruma mekanizması geliştirip işemediği için su miktarımın azaldığını gördük. Bebek 3950 gram! Doktorum suyun tekrar yükselmesinin mucize olacağını ve o akşam bebeği almamız gerektiğini söyledi. Suni sancı veremezmiş açıklık sadece 1 cm di çünkü. Fakat Türkiyede yaşayan çoğu kadın gibi bende o an potansiyel yalancı gözüyle baktım doktoruma. Oysa ki çok sever ve inanırım kendisine. 1 gece daha istedim. Ertesi sabah gidecektim muayene olacaktım ve duruma göre ameliyata alınacaktım. Aynen öyle oldu. su yaşam sınırına düşmüştü artık. Ve Rabbim o gün tüm şartları benimle aynı olan bir anne adayını çıkardı karşıma. Onun doktoru suni sancı deneyelim diyordu. Ben doğumumu yaptım çıktım. Akşam misafirlerimi ağırlıyordum odamda. Kızcağız o saate kadar sancı çekip, genel anestezi sezaryen doğuma yetiştirildi ve sonrasında yaşadığı acıları size anlatamam. O anda ne kadar doğru bir karar verildiğini bir kez daha anlamıştım. Normal doğum yapsaydım nasıl olurdu bilmiyorum ama Kerem tam olarak 3970 gram doğdu ve iç dış rahim parçalayarak çıkabilirdi ya da vakum yoluyla zorlanabilirdi. Doktoruma güvenmekle (ne kadar kısa süreli şüphe etsemde) çocuğuma belkide en faydalı şeyi yaptığımın farkına vardım. Kesilmekten çok korkan ben ameliyathaneye fazlasıyla tedirgin ama bir o kadarda yavrumun hasretiyle indim. İnanılmaz bir ekip karşıladı beni. Yapacakları her işlemi en ufak detayına kadar anlatan bir ekip. Sürekli beni konuşturup güldüren gözlerimin içine gülerek bakan o insanlardan Allah bin kere razı olsun. Epidural sezaryene karar vermiştik. Ameliyatın hiç bir aşamasında acı hissi yaşamadım. Epidural iğnesi kan aldırmaktan daha kolaydı. Karnımın kesildiğini kesinlikle hissetmedim. Sadece midem bulandı. Başınızda bulunan anestezi uzmanı sürekli soruyor zaten size, ilaçla hemen kesiyor bulantıyı. Sedyeden aşağı kusmuyorsunuz yani :) ve o sedyeye yatmanızla minnoşunuzun sesini duymanız arasında 5 dk zaman geçiyor. Her şey çok hızlı ilerliyor. Ben dikim aşamasında uyumak istemedim ama uyumamın beni dinlendireceğini söylediler. İyikide öyle olmuş. 30 senelik ömrümün en güzel uykusuydu. Ameliyat sonrası 2 gün ağrılarınız oluyor elbet ama inanın 1 hafta içerisinde neredeyse eski halinize dönüyorsunuz. Asla yalan söyleyemem o acılar unutuluyor diyemem. Unutulmaz çünkü ama geçmişte kalır ve analık gururuyla anlatılır.
Çok uzattım farkındayım ama asıl mesele emzirmek! İnanın doğumdan daha zor emzirme işi. Meme ucu yaralarıyla başlayan uyku sorunu ve moralsizlikle devam eden süreçte sütümü bir türlü çoğaltamadım. kerem iştahlı bir bebekti doyuramadım. Bir de üstüne sarılık tehlikesi ve kilo azalışı yaşanınca dayadık çocuğa biberonu. Size önerim meme yaralarınız varsa ve emziremiyorsanız bir şekilde iyi bir elektrikli pompa edinin. Ben nasıl olsa sütüm gelir diyerek en dandik pompayı aldırdım eşime çoğalacağı yerde azaldı sütüm. Pompayla sağdığınız sütüde kaşık ya da şırıngayla verin bebişinize. Biberon bir şekilde girdimi bebenin ağza çok çabuk alışıyorlar. Tabi hiçbir pompa bebek ağzı gibi çalışmaz. Dayanabildiğiniz kadar emzirin. Sütünüze, memenize inanın. Asla ve asla sütüm yok demeyin. Ben bu hatayı çoook yaptım. Sütüm yok dedim ağladım. Ağladım uykularım kaçtı dinlenemedim. Bu süreç böyle ilerlerse tabiki süt artmazdı. Cahillik yaptım. Her süt yapıcı şeyi yedim içtim ne denediysem olmadı. En güzel ilaç inanarak bol bol emzirmek sanırım. Ha birde su içmenin çok etkili olduğunu söylüyorlar. Meme çatlakları için de kalkan kesinlikle kullanmayın. Her ne kadar hava delikleri olsada içerde terleme yapıyor ve yaralar iyileşmiyor. (Tam 1 ay yaralarla boğuştuktan sonra öğrendim ve 5 günde yaralar iyileşti) saç kurutma makinası kullanarak meme başının her zerresini kurutun her emzirme ya da yıkamadan sonra. Krem sürecekseniz tamamen kurumuş memeye sürün. Bebekler kuru ağızla doğarlar. Tükürük bezleri çalışmaz. Kuru ağızla kuru memeye asılan bebek paramparça eder meme başını. Her emzirmeden önce varsa sütünüzle yoksa kaynamış soğumuş suyla ıslatıp sonra emzirin. Ben biraz rızık diye bakıyorum meseleye. İçim hiç rahat olmamasına rağmen hatta anneliğimi sorguladığım zamanlara rağmen Allahın Keremime bahşettiği mucize süt, mama aralarında kahve niyetine verdiğim sütmüş diyorum. Buna şükür olsun.
Umarım yazdıklarım içinizden en az birinin işine yarar. Ve umarım çooook sağlıklı bebeklerinizi, en hayırlı yöntemle, gözleriniz ışıldaya ışıldaya dünyaya getirir, şarıl şarıl akan sütünüzle beslersiniz.
Şimdiden Allah kurtarsın güzel anneler :)