- 6 Ağustos 2007
- 8.073
- 20
Genetik mirasın etkili olduğu Behçet hastalığı, genellikle 20- 30’lu yaşlarda belirti göstermeye başlıyor. Halk arasında İpek Yolu hastalığı olarak da bilinen Behçet hastalığı, toplumda yeterince tanınmadığı için çoğu zaman ihmal ediliyor. Erken tanının tedavide büyük şans yarattığını belirten uzmanlar, hastalığın belirtilerine karşı uyarıyor. ASM İç Hastalıkları ve Romatoloji Uzmanı Dr. Selda Öktem, cilt yakınmaları, görme kusurları, eklem rahatsızlıkları gibi belirtilerle kendini gösteren Behçet hastalığı ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
Behçet hastalığı nasıl bir hastalık?
Behçet hastalığı (BH) vücuttaki birçok doku ve organ sistemini etkileyebilme özelliği olan, kronik romatolojik bir hastalıktır. Türkiye’de erkeklerde daha sık görülüyor. Hastalık, çoğunlukla 20- 30’lu yaşlarda başlıyor. Bu hastalarda birçok organ işin içine girdiği için, hasta ilk önce ilgili organlarla ilişkili hekimlere gidiyor. Behçet şüphesi doğmuşsa hastalar hem tanının konması hem de tedavinin düzenlenmesi için romatoloji uzmanına yönlendiriliyor. Behçet hastalığı aslında birçok hekim grubunun ortak çalışmasını gerektiriyor. Ancak, izlemlerin ve tedavi takibinin mutlaka romatolog tarafından yapılması gerekiyor.
Behçet hastalığının belirtileri neler?
En belirgin yakınmalar ağız içinde sık ve çok miktarda olan aft, cinsel organlarda tekrarlayan yaralar, büyük ve yaygın sivilceler ile ağrılı, sıcak cilt altı bezeleri gibi cilt yakınmalarıdır. Gözde kızarıklık, ağrı ve bulanık görmeyle kendini gösteren, görme tabakasında iltihaplanma (üveit) önemli bulgular arasında yer alıyor. Geç fark edilirse ve iyi tedavi edilmezse körlüğe neden olabiliyor. Daha çok diz ve ayak bilek ekleminde görülen şişlik ve ağrı gibi belirtiler yaşanabiliyor. Behçet hastalarında kimi zaman karşılaşılan standart tedavilere dirençli eklem iltihabı, sakatlığa neden olabiliyor.
Hastalarda, omurga boyunca ve kuyruk sokumu bölgesinde, özellikle sabah ağrıları ve tutuklukları ortaya çıkabiliyor. Sıklıkla omurgayı ilgilendiren romatizma sorunları ile birlikte görülüyor. Bazen bacak ve kol damarlarında, bazen iç organları besleyen damarlarda, bazen de beyin içindeki damarlarda pıhtı oluşması ve tıkanıklıklar olabiliyor. Eğer tıkanıklık beyin damarlarında ise ani bilinç kaybı ve felç bulgularına yol açabiliyor. Barsakları besleyen damarlar etkilendiğinde karın ağrısı, kanlı ishal gibi yakınmalar oluşabiliyor. Akciğer ve kalpte daha hafif bulgular yaratır.
Yakınmalar her hastada görülür mü?
Behçet hastalığı birçok sistemde yakınmaya neden olurken tüm bulgular aynı anda ve aynı kişide olmayabiliyor. Bazı hastalar hafif cilt bulgularıyla yıllarca sorunsuz yaşayabilirken, bazı hastalar görme kaybı ve damar tıkanıklıkları nedeniyle yaşamı tehdit eden sorunlarla karşılaşabiliyorlar. Bu nedenle hiçbir Behçet hastası bir diğerine tam anlamıyla benzemiyor. Her insanda hastalık çok farklı seyir gösteriyor. İlginç olarak, hastalık ilk başladığı yıllarda daha şiddetli yakınmalara yol açarken, ilerleyen yıllarda daha selim olma eğilimi gösteriyor. Yıllar içinde hastalık aktivitesinde değişkenlik olabiliyor. İlkbahar mevsiminde yakınmaların arttığı görülüyor.
Ağız içi yaraları her zaman Behçet hastalığına mı işaret eder?
Ağız yaralarının genetik durum, alerji, ilaç, beslenme ve viral enfeksiyonlar gibi çok nedeni olabiliyor. Behçet hastalığında ayda bir veya daha sık, birkaç adet, dudak ve dilde uzun sürede iyileşen büyük yaralar dikkat çekicidir. Ama ağız yarasına genital yara da eşlik ediyorsa, mutlaka Behçet hastalığının araştırılması gerekiyor. Ailesinde Behçet hastalığı olduğu bilinen bir kişide sık sık ağız yarası çıkıyorsa, hasta dikkatle sorgulanmalı.
Hastalığın nedenleri neler?
Behçet hastalığının bilinen ve kanıtlanmış en önemli nedeni genetik bir yatkınlık taşınmasıdır. Özellikle HLA-B5 ve HLA-B51 denen bir genetik molekülün Behçet hastalığına yakalanma riskini artırdığı saptandı. Hastalığın diğer adını aldığı İpek Yolu üzerindeki ülkelerde daha sık rastlanmasının nedeninin de, bu ülkeler arasında evliliklerin sık olması ve genetik yapının karışması olduğu düşünülüyor. Genetik yatkınlığı olan ve ailesinde Behçet hastalığı olan kişilerde geçirilen enfeksiyonlar hastalığı başlatıcı faktör olabiliyor.
Nasıl tanı konur?
Bu hastalığın tanısını koymak bazen kolay, bazen ise zordur. Hastanın yakınmaları ve ayrıntılı sorgulama büyük önem taşıyor. Çünkü hastalar, bazı bulguları dikkate almadıkları için söylemeyebiliyorlar. Tek tek her bulgunun olup olmadığının sorulması gerekiyor. Tanı koymak için bir takım kriterler değerlendiriliyor. Maalesef genetik molekül tespiti dışında tanı koydurucu özel bir laboratuvar testi bulunmuyor. Paterji testi olarak isimlendirilen bir deri testi tanıya yardımcı olabiliyor. Bu testin pozitif olması tanıyı destekliyor ama negatif bulunması hastalık yok anlamına gelmiyor. Yani bu hastalığın tanısının konması bu konuda mutlak deneyimli bir uzman gerektiriyor.
Nasıl tedavi edilir?
Tedaviyi belirlerken tamamen hastalığın şiddetine ve organ tutulumlarına göre hareket ediyoruz. Cilt bulguları ile sınırlı hafif bir hastalık varsa tekli ve basit ilaçlar kullanmak yeterli oluyor. Beyin, damarlar, göz gibi organlarda yakınma varsa o zaman çok daha karmaşık ve özel ilaçlar kullanmak gerekiyor. Çünkü tedavi edilmeyen göz iltihapları körlüğe neden olabiliyor. Damar tıkanıklığı ve beyin tutuluşu yaşamı tehdit edebiliyor ve daha ciddi bir tedavi gerektiriyor. Böyle durumlarda birkaç ilacı bir arada kullanıyoruz. Burada kullanılan ilaçlar çoğu kez kortizon ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlardır. Hastanın yakın ve sık izlenmesi gerekiyor.
Behçet hastalığı nasıl bir hastalık?
Behçet hastalığı (BH) vücuttaki birçok doku ve organ sistemini etkileyebilme özelliği olan, kronik romatolojik bir hastalıktır. Türkiye’de erkeklerde daha sık görülüyor. Hastalık, çoğunlukla 20- 30’lu yaşlarda başlıyor. Bu hastalarda birçok organ işin içine girdiği için, hasta ilk önce ilgili organlarla ilişkili hekimlere gidiyor. Behçet şüphesi doğmuşsa hastalar hem tanının konması hem de tedavinin düzenlenmesi için romatoloji uzmanına yönlendiriliyor. Behçet hastalığı aslında birçok hekim grubunun ortak çalışmasını gerektiriyor. Ancak, izlemlerin ve tedavi takibinin mutlaka romatolog tarafından yapılması gerekiyor.
Behçet hastalığının belirtileri neler?
En belirgin yakınmalar ağız içinde sık ve çok miktarda olan aft, cinsel organlarda tekrarlayan yaralar, büyük ve yaygın sivilceler ile ağrılı, sıcak cilt altı bezeleri gibi cilt yakınmalarıdır. Gözde kızarıklık, ağrı ve bulanık görmeyle kendini gösteren, görme tabakasında iltihaplanma (üveit) önemli bulgular arasında yer alıyor. Geç fark edilirse ve iyi tedavi edilmezse körlüğe neden olabiliyor. Daha çok diz ve ayak bilek ekleminde görülen şişlik ve ağrı gibi belirtiler yaşanabiliyor. Behçet hastalarında kimi zaman karşılaşılan standart tedavilere dirençli eklem iltihabı, sakatlığa neden olabiliyor.
Hastalarda, omurga boyunca ve kuyruk sokumu bölgesinde, özellikle sabah ağrıları ve tutuklukları ortaya çıkabiliyor. Sıklıkla omurgayı ilgilendiren romatizma sorunları ile birlikte görülüyor. Bazen bacak ve kol damarlarında, bazen iç organları besleyen damarlarda, bazen de beyin içindeki damarlarda pıhtı oluşması ve tıkanıklıklar olabiliyor. Eğer tıkanıklık beyin damarlarında ise ani bilinç kaybı ve felç bulgularına yol açabiliyor. Barsakları besleyen damarlar etkilendiğinde karın ağrısı, kanlı ishal gibi yakınmalar oluşabiliyor. Akciğer ve kalpte daha hafif bulgular yaratır.
Yakınmalar her hastada görülür mü?
Behçet hastalığı birçok sistemde yakınmaya neden olurken tüm bulgular aynı anda ve aynı kişide olmayabiliyor. Bazı hastalar hafif cilt bulgularıyla yıllarca sorunsuz yaşayabilirken, bazı hastalar görme kaybı ve damar tıkanıklıkları nedeniyle yaşamı tehdit eden sorunlarla karşılaşabiliyorlar. Bu nedenle hiçbir Behçet hastası bir diğerine tam anlamıyla benzemiyor. Her insanda hastalık çok farklı seyir gösteriyor. İlginç olarak, hastalık ilk başladığı yıllarda daha şiddetli yakınmalara yol açarken, ilerleyen yıllarda daha selim olma eğilimi gösteriyor. Yıllar içinde hastalık aktivitesinde değişkenlik olabiliyor. İlkbahar mevsiminde yakınmaların arttığı görülüyor.
Ağız içi yaraları her zaman Behçet hastalığına mı işaret eder?
Ağız yaralarının genetik durum, alerji, ilaç, beslenme ve viral enfeksiyonlar gibi çok nedeni olabiliyor. Behçet hastalığında ayda bir veya daha sık, birkaç adet, dudak ve dilde uzun sürede iyileşen büyük yaralar dikkat çekicidir. Ama ağız yarasına genital yara da eşlik ediyorsa, mutlaka Behçet hastalığının araştırılması gerekiyor. Ailesinde Behçet hastalığı olduğu bilinen bir kişide sık sık ağız yarası çıkıyorsa, hasta dikkatle sorgulanmalı.
Hastalığın nedenleri neler?
Behçet hastalığının bilinen ve kanıtlanmış en önemli nedeni genetik bir yatkınlık taşınmasıdır. Özellikle HLA-B5 ve HLA-B51 denen bir genetik molekülün Behçet hastalığına yakalanma riskini artırdığı saptandı. Hastalığın diğer adını aldığı İpek Yolu üzerindeki ülkelerde daha sık rastlanmasının nedeninin de, bu ülkeler arasında evliliklerin sık olması ve genetik yapının karışması olduğu düşünülüyor. Genetik yatkınlığı olan ve ailesinde Behçet hastalığı olan kişilerde geçirilen enfeksiyonlar hastalığı başlatıcı faktör olabiliyor.
Nasıl tanı konur?
Bu hastalığın tanısını koymak bazen kolay, bazen ise zordur. Hastanın yakınmaları ve ayrıntılı sorgulama büyük önem taşıyor. Çünkü hastalar, bazı bulguları dikkate almadıkları için söylemeyebiliyorlar. Tek tek her bulgunun olup olmadığının sorulması gerekiyor. Tanı koymak için bir takım kriterler değerlendiriliyor. Maalesef genetik molekül tespiti dışında tanı koydurucu özel bir laboratuvar testi bulunmuyor. Paterji testi olarak isimlendirilen bir deri testi tanıya yardımcı olabiliyor. Bu testin pozitif olması tanıyı destekliyor ama negatif bulunması hastalık yok anlamına gelmiyor. Yani bu hastalığın tanısının konması bu konuda mutlak deneyimli bir uzman gerektiriyor.
Nasıl tedavi edilir?
Tedaviyi belirlerken tamamen hastalığın şiddetine ve organ tutulumlarına göre hareket ediyoruz. Cilt bulguları ile sınırlı hafif bir hastalık varsa tekli ve basit ilaçlar kullanmak yeterli oluyor. Beyin, damarlar, göz gibi organlarda yakınma varsa o zaman çok daha karmaşık ve özel ilaçlar kullanmak gerekiyor. Çünkü tedavi edilmeyen göz iltihapları körlüğe neden olabiliyor. Damar tıkanıklığı ve beyin tutuluşu yaşamı tehdit edebiliyor ve daha ciddi bir tedavi gerektiriyor. Böyle durumlarda birkaç ilacı bir arada kullanıyoruz. Burada kullanılan ilaçlar çoğu kez kortizon ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlardır. Hastanın yakın ve sık izlenmesi gerekiyor.