• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Bediüzzaman Said Nursi- Takdire Şayan Değerli Alim

askitotomsu

Yiğit Aras_SMA destek
Kayıtlı Üye
31 Mart 2012
10.869
7.480
448
On yaşlarındayken kabiliyet ve mertliğine hayran olan hocası Seyyid Nur Muhammed, Küçük Said’le birlikte birkaç arkadaşını da yanına alarak, anne-babasını ziyaret etmek ve onları yakından tanımak ister. Altı-yedi saatlik bir mesafeden Nurs köyüne gelirler. Said’in babası Mirza Efendi evde yoktur.

Misafirleri karşılayan Nuriye Hanım onlara eşinin evde olmadığını ve çifte gittiğini söyler. Evin önündeki kuru ağacın altına hasır ve posteki sererek oturmalarını rica eder. Az sonra Mirza Efendi, önünde ağızları bağlı iki inek ve öküzle çıkagelir. Selam ve tanışmadan sonra Küçük Said’in hocası, Sofi Mirza’ya hayvanların ağızlarının bağlı olmasının sebebini sorar.

Mirza Efendi mahcup bir edayla cevap verir:

“Bizim tarla biraz uzaktır. Yolda gelirken birçok kimsenin tarla ve mahsulünden geçerek geliyorum. Eğer bu hayvanların ağzı bağlı olmazsa yabancıların mahsullerinden yeme ihtimalleri var. Bu sebepten ekmeğimize haram lokma karışmaması için böyle yapıyorum.”

Sofi Mirza’nın bu yüksek ahlak ve faziletine şahit olan Seyyid Nur Muhammed, bu sefer annesine sorar:

“Siz bu çocuğu nasıl yetiştirdiniz?”

Nuriye Hanım, “Ben Said’e hamile kalınca, abdestsiz yere basmadım. Said dünyaya gelince de, bir gün olsun onu abdestsiz emzirmedim.” der.

Küçük Said’in hocası ve arkadaşları, “Elbette böyle bir anne ve babadan böyle bir evlat beklenir.” derler.


Üstad Bediüzzaman Said Nursî, asrının müceddidi kabul edilen büyük bir İslam âlimidir. 1877'te Bitlis’in Nurs köyünde dünyaya gelmiş ve 1960 yılında Urfa’da vefat etmiştir. Tarihte eşine rastlanamayacak bir şekilde, normalde 15 yıl süren medrese tahsilini üç ayda bitirerek 14 yaşında iken icazet almıştır. Sonra kendi çabalarıyla fen bilimlerinin tahsiline yönelmiş, bu sahada da çok önemli bir seviye kazanarak, din ilimlerinin yanında fen bilimlerine de ileri derecede vakıf olmuştur.

Çocuk denecek yaşta, diğer âlimlerle girdiği bütün ilmî münazaraları kazanmış, gerek İslâm ilimlerinden, gerek müsbet fenlerden sorulan bütün suallere muhakkak surette doğru cevaplar vermiştir. Bediüzzaman'ın her suale, hem de hiç düşünmeden cevaplar vermesi, alimler arasında, ilminin vehbî, yani Allah vergisi olduğuna dair genel kanaate sebep olmuştur.

Bu ilmî mertebesi yanında, sünnet-i seniye, takva ve zühd üzere bir hayat sürmüş, inandığı doğruları yaşamaktan hiçbir baskı ve zulüm asla onu engelleyememiştir. Peygamber vârisleri olan büyük âlimler gibi, ilminin gerektirdiği kemâlâtı yaşayarak göstermiştir.

Bu başlıkta bu örnek insanın alıntılanan sözlerini okuyabilirsiniz.
 
Son düzenleme:
Karşımda müdhiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, îmanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeğe, îmanımı kurtarmağa koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış. Ne ehemmiyeti var? O müdhiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler! Dar görüşler!

Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin îmanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harb meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harblerde, bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan menedildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım. Zaman oldu ki hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni menetmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.
 
Allah'ı bulan neyi kaybeder, O'nu kaybeden neyi bulur? Bulsa da başına bela bulur. Bediüzzaman Said Nursi
 
Allah’ı tanıyan ve itaat eden, zindanda da olsa bahtiyardır… O’nu unutan, sarayda da olsa, zindandadir, bedbahttır.
 
Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz; sahipsiz olmaz. Bir harf katipsiz olmaz, biliyorsun.. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket (kainat) hakimsiz olur? Bediüzzaman Said Nursi -Sözler
 
Herşey hakikaten güzeldir. Ya bizzat güzeldir veya neticeleri itibariyle güzeldir.
 
Herşeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyata kördür.
 
Vicdan kalp penceresinden bakar. Akıl gözünü kapasa da vicdanın gözü daima açıktır.
 
Sevgiyi sevip düşmanlığa düşman olmak,inançla coşan bir kalbin en mümeyyiz vasfıdır. Herkesten nefret ise ya gönlü şeytana kaptırmışlık veya bir cinnet eseridir. Sen insanı sev;insanlığa hayran ol.
 
Dünyanın lezzetleri,zevkleri ve zinetleri Hâlıkımızı,Mâlikimizi ve Mevlamızı bilmediğimiz takdirde cennet bile olsa cehennemdir.
 
İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir.
 
Kendini beğenen belayı bulur,zahmete düşer;kendini beğenmeyen sefayı bulur,rahmete girer.
 
Şu gecenin sabahı, şu kışın baharı, ne kadar muhakkak ve kat’i ise Haşr’ın sabahı, berzah’ın baharı da o kadar muhakkak ve kat’idir.
 
Isledigimiz her bir günah, kafamiza giren her bir süphe, kalb ve ruhumuzda yaralar açar.
 
Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde fani dünya da bıraktığın eserlere de kıymet verme.
 
Sünnet-i seniye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki altında bir nur bir edep bulunmasın.
 
Back