- 7 Mayıs 2007
- 269
- 107
Bebe bisküvisi denen şey tamamen yapay, işlenmiş, gıda bir diyemeyeceğim bir "şey"dir. Pek çok marka kutularının üzerine organik, vitamin, bebek, sağlık gibi çekici kelimeleri yerleştirerek oldukça akıllı bir pazarlama stratejisi geliştirmiş durumda. Bir üreticinin ürününü satmak için her türlü süse (ve kandırmacaya) başvurması bu yüzyılın bir gerçeği ama bizlerin de kandırmacaların kurbanı olmayı reddetme şansımız her zaman var.
Hiçbir markayı diğerlerinden ayrı tutmuyorum. İçeriklerinden bazılarına bakalım:
- Buğday unu:
Tam buğday unu olması durumunda küçücük bir şans verebilirdim bu maddeye ama beyaz unun sağlığımıza zarararlının artık hepimiz farkındayız. O yüzden bu konunun detaylarına girmesem de olur. Bırakın bebeklerimizi kendimiz bile tüketmemeliyiz.
- Şeker:
Şeker? Artık acaba şeker de sigara ve alkol gibi devlet tarafından denetlense mi tartışmaları süregiderken bir bebeğe rafine şeker vermenin tehlikelerinden bahsetmek zorunda olmak istemezdim. Şeker, boş kalori olmasının ötesinde toksik bir maddedir. Sindirimi sırasında vücuttaki değerli vitaminleri ve mineralleri emer. Vücut kendini bu maddeden arındırabilmek için müthiş bir savaş verir. Hergün alınması durumunda vücudu haddinden fazla asidik yapar. Böylelikle vücut asit-alkali dengesini sağlayabilmek için normalin üzerinde çaba gösterir ve desteğe ihtiyaç duyar. Kanı koruyabilmek için vücut kemikler ve dişlerden kalsiyum emmeye başlar. Neticede vücut yorgun ve bitkin düşer. Düzenli şeker tüketimi zamanla iç organları etkilemeye başlar. Hepsinden önce karaciğer etkilenir, çünkü şeker glukoz formunda burada depolanır. Elbette karaciğerlerimizin de bir kapasitesi vardır ve neticede çeşitli hastalıklara davetiye çıkarılmış olur.
Şeker, en çok beyin fonksiyonlarına zarar verir, enerjimiz alır, hafızamızı etkiler, muhasebe ve hesap yeteneğimize zarar verir... Büyüme çağındaki bir bebeğe bunları yapmalı mıyız gerçekten? Şekerin zararlarını saymakla bitiremem. Umarım bu yazdıklarım yeterince ikna edici olmuştur. Olmamışsa şekerin kanserin en iyi dostu olduğunu da ekleyeyim. Çocuklarımıza şeker ve şeker içeren maddeler vermeyelim, kendimiz de yemeyelim.
- Buğday nişastası
Bütün nişastalar aynı değildir. Bazıları zararsız ya da minimum zararlıyken bazılarından kesinlikle uzak durmak gerekir. Buğday ve diğer glutenik nişastalar EN kötüleridir. Ben nişastayı buğdayın işlem görerek oluşturulmuş bir ¨dışkı¨sı olarak tanımlıyorum hep.
- Bitkisel yağlar
Bilmiyorum bitkisel yağların sağlığımıza direkt zararlarını bilmeyen kaldı mı? Margarin dediğimiz madde bitkisel yağlardan yapılır mesela. O yüzden artık sofralarımızda görmüyoruz. İnsanoğlu bu yağların 1900'lerin başına kadar farkında değildi çünkü ancak o zaman bu yağları oluşturabilecek kimyasal işlemler geliştirildi. Bu yağlar nelerdir: kanola, soya, mısır, ayçiçek gibi yağlar... Tereyağı ve hindistancevizi yağının aksine bu yağlar doğal yolla elde edilemezler. Binbir farklı işlemden geçirilmek zorundadırlar. Yeri gelmişken vurgulayayım: tereyağı bir zamanlar çılgınca kötülendiği gibi zararlı filan değildir. Bilakis mutfağımızın başının tacı olmalıdır.
Kötü olan bitkisel yağlar değildir aslında, bu yağların elde ediliş biçimidir. Bitkilerin yağı yüksek ısı, basınç ve çeşitli kimyasal işlemler yoluyla elde edilir. Tüm bu işlemler hassas bitkilerin kimyasal yapısını bozar, bitkideki antioksidanlar ölür, serbest radikaller ortaya çıkar. Önemli olan yağın yukarıda saydığım işlemlerle değil, sıcak pres yoluyla değil, soğuk pres yöntemiyle elde edilmesidir. Bu bağlamda zeytinyağı ve üzüm çekirdeği yağı da çok sağlıklıdır.
- Yağsız süt tozu
Süt tozu zaten başlıbaşına problemdir. Yağsızı da probleme problem ekler. Süt tozunu elde etmek için süt bir kimyasal işlemden geçirilir ve bu esnada lesitin denilen bir madde kullanılır. Bu madde vücudumuzda doğal olarak bulunur ancak bu şekildeki kullanımı zon derece zararlıdır. Soyafasülyesinden elde edilir. Soya her ne kadar tartışmalı da olsa benim tasvip ettiğim bir şey değil. En basitinden herhangi bir süt tozu ambalajına baktığınızda son kullanma tarihi 567 sene sonrası filandır ve süte kıyasla daha ucuzdur. Tıpkı UHT sütler gibi son kullanma tarihi çok uzun müddetler olan ve ucuz olan ¨yiyeceklere¨ şüpheyle yaklaşmak gerekir.
Süt tozlarının oksitlenmiş karbonhidrat içerdiği muhakkak. Bunun sağlığımıza ne oranda zararı olduğu ise tartışmalı. Netice: çocuklarımıza vermeyelim, kendimiz de kullanmayalım.
Bu içerikler, kendini organik olarak pazarlayan bebe bisküvilerinin içerikleri. Diğerlerinde her türlü katkı maddesi, aroma ve gıda boyası bulunabilir. Ama piyasadaki bütün bebe bisküvileri eşit oranda sağlıksızdır. Hiçbirini diğerinden ayırt etmem. Ben çocuklara bu maddelerden vermek için herhangi bir neden düşünemiyorum. Eğer ille de bisküvi yesin istiyorsanız evde kendiniz yapın, tam tahıl unu kullanın ve kesinlikle şeker koymayın derim. Eğer paketlenmiş gıda vermekte ısrar ediyorsak (ki ben ısrarla uzak durmanızı öneriyorum) şeker içermemesine özen gösterelim.
Bir noktada annelerin kendi yediklerini önemsemeseler bilebebeklerine yedirdikleri konusunda daha dikkatli olmaya başlamaları gerekiyor çünkü bebeklerin kendi sağlıklarını koruma şansı yok.(milliyet)
Ev Yapımı Müthiş Bebek Maması Tarifleri İçin Tıklayınız
Hiçbir markayı diğerlerinden ayrı tutmuyorum. İçeriklerinden bazılarına bakalım:
- Buğday unu:
Tam buğday unu olması durumunda küçücük bir şans verebilirdim bu maddeye ama beyaz unun sağlığımıza zarararlının artık hepimiz farkındayız. O yüzden bu konunun detaylarına girmesem de olur. Bırakın bebeklerimizi kendimiz bile tüketmemeliyiz.
- Şeker:
Şeker? Artık acaba şeker de sigara ve alkol gibi devlet tarafından denetlense mi tartışmaları süregiderken bir bebeğe rafine şeker vermenin tehlikelerinden bahsetmek zorunda olmak istemezdim. Şeker, boş kalori olmasının ötesinde toksik bir maddedir. Sindirimi sırasında vücuttaki değerli vitaminleri ve mineralleri emer. Vücut kendini bu maddeden arındırabilmek için müthiş bir savaş verir. Hergün alınması durumunda vücudu haddinden fazla asidik yapar. Böylelikle vücut asit-alkali dengesini sağlayabilmek için normalin üzerinde çaba gösterir ve desteğe ihtiyaç duyar. Kanı koruyabilmek için vücut kemikler ve dişlerden kalsiyum emmeye başlar. Neticede vücut yorgun ve bitkin düşer. Düzenli şeker tüketimi zamanla iç organları etkilemeye başlar. Hepsinden önce karaciğer etkilenir, çünkü şeker glukoz formunda burada depolanır. Elbette karaciğerlerimizin de bir kapasitesi vardır ve neticede çeşitli hastalıklara davetiye çıkarılmış olur.
Şeker, en çok beyin fonksiyonlarına zarar verir, enerjimiz alır, hafızamızı etkiler, muhasebe ve hesap yeteneğimize zarar verir... Büyüme çağındaki bir bebeğe bunları yapmalı mıyız gerçekten? Şekerin zararlarını saymakla bitiremem. Umarım bu yazdıklarım yeterince ikna edici olmuştur. Olmamışsa şekerin kanserin en iyi dostu olduğunu da ekleyeyim. Çocuklarımıza şeker ve şeker içeren maddeler vermeyelim, kendimiz de yemeyelim.
- Buğday nişastası
Bütün nişastalar aynı değildir. Bazıları zararsız ya da minimum zararlıyken bazılarından kesinlikle uzak durmak gerekir. Buğday ve diğer glutenik nişastalar EN kötüleridir. Ben nişastayı buğdayın işlem görerek oluşturulmuş bir ¨dışkı¨sı olarak tanımlıyorum hep.
- Bitkisel yağlar
Bilmiyorum bitkisel yağların sağlığımıza direkt zararlarını bilmeyen kaldı mı? Margarin dediğimiz madde bitkisel yağlardan yapılır mesela. O yüzden artık sofralarımızda görmüyoruz. İnsanoğlu bu yağların 1900'lerin başına kadar farkında değildi çünkü ancak o zaman bu yağları oluşturabilecek kimyasal işlemler geliştirildi. Bu yağlar nelerdir: kanola, soya, mısır, ayçiçek gibi yağlar... Tereyağı ve hindistancevizi yağının aksine bu yağlar doğal yolla elde edilemezler. Binbir farklı işlemden geçirilmek zorundadırlar. Yeri gelmişken vurgulayayım: tereyağı bir zamanlar çılgınca kötülendiği gibi zararlı filan değildir. Bilakis mutfağımızın başının tacı olmalıdır.
Kötü olan bitkisel yağlar değildir aslında, bu yağların elde ediliş biçimidir. Bitkilerin yağı yüksek ısı, basınç ve çeşitli kimyasal işlemler yoluyla elde edilir. Tüm bu işlemler hassas bitkilerin kimyasal yapısını bozar, bitkideki antioksidanlar ölür, serbest radikaller ortaya çıkar. Önemli olan yağın yukarıda saydığım işlemlerle değil, sıcak pres yoluyla değil, soğuk pres yöntemiyle elde edilmesidir. Bu bağlamda zeytinyağı ve üzüm çekirdeği yağı da çok sağlıklıdır.
- Yağsız süt tozu
Süt tozu zaten başlıbaşına problemdir. Yağsızı da probleme problem ekler. Süt tozunu elde etmek için süt bir kimyasal işlemden geçirilir ve bu esnada lesitin denilen bir madde kullanılır. Bu madde vücudumuzda doğal olarak bulunur ancak bu şekildeki kullanımı zon derece zararlıdır. Soyafasülyesinden elde edilir. Soya her ne kadar tartışmalı da olsa benim tasvip ettiğim bir şey değil. En basitinden herhangi bir süt tozu ambalajına baktığınızda son kullanma tarihi 567 sene sonrası filandır ve süte kıyasla daha ucuzdur. Tıpkı UHT sütler gibi son kullanma tarihi çok uzun müddetler olan ve ucuz olan ¨yiyeceklere¨ şüpheyle yaklaşmak gerekir.
Süt tozlarının oksitlenmiş karbonhidrat içerdiği muhakkak. Bunun sağlığımıza ne oranda zararı olduğu ise tartışmalı. Netice: çocuklarımıza vermeyelim, kendimiz de kullanmayalım.
Bu içerikler, kendini organik olarak pazarlayan bebe bisküvilerinin içerikleri. Diğerlerinde her türlü katkı maddesi, aroma ve gıda boyası bulunabilir. Ama piyasadaki bütün bebe bisküvileri eşit oranda sağlıksızdır. Hiçbirini diğerinden ayırt etmem. Ben çocuklara bu maddelerden vermek için herhangi bir neden düşünemiyorum. Eğer ille de bisküvi yesin istiyorsanız evde kendiniz yapın, tam tahıl unu kullanın ve kesinlikle şeker koymayın derim. Eğer paketlenmiş gıda vermekte ısrar ediyorsak (ki ben ısrarla uzak durmanızı öneriyorum) şeker içermemesine özen gösterelim.
Bir noktada annelerin kendi yediklerini önemsemeseler bilebebeklerine yedirdikleri konusunda daha dikkatli olmaya başlamaları gerekiyor çünkü bebeklerin kendi sağlıklarını koruma şansı yok.(milliyet)
Ev Yapımı Müthiş Bebek Maması Tarifleri İçin Tıklayınız