Evet, insanların bir kısmından tiksiniyorum.
mesela kendi halinde sokakta dolaşan bir kediye taş atan insanlardan tiksiniyorum. bugünkü derdim bu. kedim şu anda yuvasına sığındı ve dışarı çıkamıyor.
ev balkonlu, anneleri sokak kedisiydi ve biz de özgür olsunlar diye sokağa gidip gelmelerine hiç müdahale etmedik. sabah uyanırlar mamalarını yerler sonra çıkar bir iki saat sokakta arkadaşlarıyla takılırlar sonra gelirler zaten sıcak da basmıştır uyurlar, tekrar mama yer sokağa çıkarlar, gece olunca da uyumaya gelirler.
ama Şaziment bu sabah erkenden dışarı çıktı ve geri geldiğinde saat akşam 9'du, karşıdaki bahçede oturdu ve bizim balkona bakarak miyavladı.
Çünkü ayağı şişmişti ve üst kata çıkamıyordu. aldık eve getirdik hayvan bütün gün sokakta olduğunda deli gibi acıkmıştı, mamaya saldırdı, 2 defa mama yedi aç kalma korkusuyla.
sonra aldık veterinere götürdük, kırığı yokmuş, ağrı kesici bir fısfıs verdi ve yolladı ama Şaziment eve gelince topallayarak yuvasına girdi. kardeşi oynamak istiyor ama ondan bile kaçıyor.
insanlar tamamen savunmasız bir canlıya nasıl zarar verebiliyorlar. bunlar benim elimde doğdu, anneleri hepsini besleyebilsin diye neler yaptım. kardeşler birbirilerini itti uyurken ben üşümesinler diye koynumda uyuttum. veterine gittim kısırlaştırdım, ağrıları oldu, sızlandılar, onlarla bir sabahladım.
anneleri aldı taşıdı, komşunun bahçesine götürdü onları bebekken kocaman ağızlı hortumla su tuttular uyuyan bir aylık bebeklerin üzerine. evde kedi kafesi yoktu, yavruları bezlerin, havluların içine sarıp apartopar veterine götürdük bir şey olmasın diye, biri nefes alırken zorlanıyordu.
doğdukları günden beri su tutan oldu, taş atan oldu.
baktık ki olmayacak eve aldık, biz sahiplenince biraz kesildi. ne de olsa onlar artık "mal"dı, sokaktaki sahipsiz bir kediye eziyet ettikleri gibi eziyet edemediler.
ama yine de çocuğu kediden korkan anneler "taş at, geç" diye akıl! veriyorlar çocuklarına. ne yalan söyleyeyim o çocuklara değil ama annelere taş atmak da benim içimden geçiyor, yapmıyorum.
nasıl bu kadar acımasız olabiliyor insan. aklım tutuluyor. hiç mi bir canlıyı sevmedin hayatında? hiç mi canın yanmadı?
sonra da şaşırıyoruz, dünyada neden bu kadar vahşet var?
insandan daha zalim, daha vahşi bir tür gördünüz mü? kasten, bilerek, isteyerek, beslenme ya da kendini koruma güdüsünün dışında bir canlıyı sırf zevk uğruna katleden başka bir canlı biliyor musunuz?
doğayı talan ediyoruz, denizleri, dereleri, gölleri kurttuk, yakında içmek için su bile bulamayacağız.
doğanın bir parçası olduğumuzu unuttuk, ona borçlu olduğumuzu unuttuk. Dünya bize aitmiş gibi davranıyoruz.
hayvanların doğal alanlarını gaspettik. Kediyi köpeği, atı, kendi çıkarımız için evcilleştirdik, şimdi de onları yokluğa mahkum ediyoruz, işkence ediyoruz. onlara bakmak ve tahammül etmek zorundayız.
etçil hayvan vardır, otçul hayvan vardır, hepçil hayvan vardır hatta leşçi hayvan bile vardır ama çöpçü hayvan yoktur. ama insanoğlu sayesinde artık var.
ben sokakta çöpten yemek bulmaya çalışan kemikleri birbirine geçmiş muhtemelen o kışı çıkaramayacak bir köpek gördüğümde içim acıyorken insanlar onlara nasıl eziyet edebiliyor aklım almıyor.
gerçekten bazı insanlardan tiksiniyorum. böyle insanların yaşıyor ve yaşayacak olması, bir canlıya eziyet ederken hiç azap duymaması benim için bir dert, içime bir dert.
Hamiş: gelecek eleştiridir illa ki; aç çocukların olması, açlıktan çocukların ölmesi de benim içime dert.
ama bu gece başka bir şeyi dert ediyorum kendime.