- 8 Haziran 2012
- 5.378
- 1.437
- 248
- Konu Sahibi AngryPenguin
- #1
Açlık sınırı 1167, yoksulluk sınırı 3802, asgari ücret 846 lira. O üç kuruşu alabilmek için hayatta kalmak
gerek, ancak pek de kolay değil. Ölümlü iş kazalarında demokrasimize imrenen Avrupanın birincisi,
dik duruşumuza hayran dünyanın da üçüncüsüyüz. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin raporuna
göre, 2013 yılında ölen işçi sayısı en az 1203. Bunların 59u çocuk.
Ayakkabı kutularında milyonlar saklayan iktidara göre, asgari ücrete yapılacak yüzde 3 zam yeterliydi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, açlık sınırının altına denk gelen asgari ücretle bal gibi
de geçinilir diyerek işçilere gülümsüyordu. İş kazalarına gelince, kafaya takmaya değmezdi. Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekçi, demokrasimizin özlemini çeken Avrupayı bir kez daha kıskandıran sözler
ediyor, iş kazaları medeniyet göstergesidir diyordu.
Okulda olması gereken saatlerde, haftalığı 100 liraya çalışmak zorunda kalan 13 yaşındaki Ahmet
Yıldız, pres makinesine sıkışarak öldü. Eğitim masraflarını karşılamak için Vandan İstanbula çalışmaya
gelen 19 yaşındaki Erdoğan Polat, halatın kopması sonucu, çalıştığı inşaatın 15. katından düşerek
öldü. 3. Köprü inşaatında meydana gelen göçükte enkaz altında kalan 3 işçi öldü. 2014ün ilk üç
ayında 80 işçinin evine ateş düştü.
AKP Türkiyesi, kaderlerinde ölüm olan işçilerin güzel öldüğü; çocuğum işsiz diye bağıran bir
babanın, senin çocuğun da işsiz kalsın. Otur! Bana kişisel sorunlarını getirme, genel sorunları getir
diye azarlandığı; çiftçinin anasını ağlattınız diyene artistlik yapma, ananı da al git diye ayar verildiği;
göçük altında ezilen, baraj gölünde boğulan, AVM inşaatında yanan işçilerin sorumlularının cezasız
bırakıldığı bir ülke. AKPcesi, medeni!
Kayseri İl Müftüsü Ali Maraşlıgil, 1 Mayısta isyan etmeyin, ibadet edin buyurmuş. Daha sözünün
manasızlığı üzerine iki kelâm edemeden, Kayseri Organize Sanayi Bölgesinde yaşanan patlamada 8
işçinin yaralandığı haberi geldi. Bunlara karşı mücadele etmeyelim de ne yapalım diye soran
sendikalara müftünün cevabı kısa oldu: açıklama yapma gereği duymuyorum.
İktidarın bu akıl dışı ve Anayasayı çiğneyen tavrı, açlık sınırının altındaki asgari ücretle hayatta
kalmaya çalışan işçiler, ellerinde karanfilleri kardeşlerinin katledildiği yere bırakıp, bayramlarını
kutlamasın diye... Zulmün nedeni, özgürlük ve direniş meydanı olarak simgeleşen Taksimi halktan
koparmak... 1 Mayıs meydanına işçiler çıkarsa kent yaşamı olumsuz etkilenir sözlerinin gerçeği
yansıtmadığını en iyi, 2010 yılında 1 Mayıs hem bayram, hem Taksim Meydanında diye pankart asan
AKP bilir.
Kenti olumsuz etkileyen şey, ellerinde çiçeklerle halay çeken işçiler değil; yolları kapatan, kenti polis,
toma ve akreple dolduranlar; hak ve özgürlüklerin üzerine gaz atıp, mermi sıkanlardır. Batının özlem
duyduğu bir demokrasiye sahip olmanın boş havasını atmadan önce akla ve hukuka karşı tutarlı
davranan bir hükümet olmak gerekir. Sağlam irade boy avantajıyla değil; ancak, bir bayram günü
ülkede sıkı yönetim ilan ettiren faşist dürtüyü yok ederek elde edilir.
Aksi, bayramdan savaş yaratan zehirli bir kibir... Tarih bu zulmü de yazacak. Adınız eziyetinizle
anılacak; ama bu utanç yine de size yetmeyecek.
http://birgun.net/yazi-goster/gozde-bedeloglu/2-5-2014/bayramdan-savas-yaratan-kibir-2533.html
gerek, ancak pek de kolay değil. Ölümlü iş kazalarında demokrasimize imrenen Avrupanın birincisi,
dik duruşumuza hayran dünyanın da üçüncüsüyüz. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin raporuna
göre, 2013 yılında ölen işçi sayısı en az 1203. Bunların 59u çocuk.
Ayakkabı kutularında milyonlar saklayan iktidara göre, asgari ücrete yapılacak yüzde 3 zam yeterliydi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, açlık sınırının altına denk gelen asgari ücretle bal gibi
de geçinilir diyerek işçilere gülümsüyordu. İş kazalarına gelince, kafaya takmaya değmezdi. Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekçi, demokrasimizin özlemini çeken Avrupayı bir kez daha kıskandıran sözler
ediyor, iş kazaları medeniyet göstergesidir diyordu.
Okulda olması gereken saatlerde, haftalığı 100 liraya çalışmak zorunda kalan 13 yaşındaki Ahmet
Yıldız, pres makinesine sıkışarak öldü. Eğitim masraflarını karşılamak için Vandan İstanbula çalışmaya
gelen 19 yaşındaki Erdoğan Polat, halatın kopması sonucu, çalıştığı inşaatın 15. katından düşerek
öldü. 3. Köprü inşaatında meydana gelen göçükte enkaz altında kalan 3 işçi öldü. 2014ün ilk üç
ayında 80 işçinin evine ateş düştü.
AKP Türkiyesi, kaderlerinde ölüm olan işçilerin güzel öldüğü; çocuğum işsiz diye bağıran bir
babanın, senin çocuğun da işsiz kalsın. Otur! Bana kişisel sorunlarını getirme, genel sorunları getir
diye azarlandığı; çiftçinin anasını ağlattınız diyene artistlik yapma, ananı da al git diye ayar verildiği;
göçük altında ezilen, baraj gölünde boğulan, AVM inşaatında yanan işçilerin sorumlularının cezasız
bırakıldığı bir ülke. AKPcesi, medeni!
Kayseri İl Müftüsü Ali Maraşlıgil, 1 Mayısta isyan etmeyin, ibadet edin buyurmuş. Daha sözünün
manasızlığı üzerine iki kelâm edemeden, Kayseri Organize Sanayi Bölgesinde yaşanan patlamada 8
işçinin yaralandığı haberi geldi. Bunlara karşı mücadele etmeyelim de ne yapalım diye soran
sendikalara müftünün cevabı kısa oldu: açıklama yapma gereği duymuyorum.
İktidarın bu akıl dışı ve Anayasayı çiğneyen tavrı, açlık sınırının altındaki asgari ücretle hayatta
kalmaya çalışan işçiler, ellerinde karanfilleri kardeşlerinin katledildiği yere bırakıp, bayramlarını
kutlamasın diye... Zulmün nedeni, özgürlük ve direniş meydanı olarak simgeleşen Taksimi halktan
koparmak... 1 Mayıs meydanına işçiler çıkarsa kent yaşamı olumsuz etkilenir sözlerinin gerçeği
yansıtmadığını en iyi, 2010 yılında 1 Mayıs hem bayram, hem Taksim Meydanında diye pankart asan
AKP bilir.
Kenti olumsuz etkileyen şey, ellerinde çiçeklerle halay çeken işçiler değil; yolları kapatan, kenti polis,
toma ve akreple dolduranlar; hak ve özgürlüklerin üzerine gaz atıp, mermi sıkanlardır. Batının özlem
duyduğu bir demokrasiye sahip olmanın boş havasını atmadan önce akla ve hukuka karşı tutarlı
davranan bir hükümet olmak gerekir. Sağlam irade boy avantajıyla değil; ancak, bir bayram günü
ülkede sıkı yönetim ilan ettiren faşist dürtüyü yok ederek elde edilir.
Aksi, bayramdan savaş yaratan zehirli bir kibir... Tarih bu zulmü de yazacak. Adınız eziyetinizle
anılacak; ama bu utanç yine de size yetmeyecek.
http://birgun.net/yazi-goster/gozde-bedeloglu/2-5-2014/bayramdan-savas-yaratan-kibir-2533.html