- 14 Ağustos 2009
- 53.296
- 42.837
- 898
Türkiye Anayasa Platformu’nca düzenlenen toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevcut sistemimiz bir anormallik halidir. Hem seçilmiş başbakan hem seçilmiş cumhurbaşkanı ile bu sistemin yürümesi fevkalade güçtür” dedi
Sitene Ekle
Abdullah Karakuş
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, içinde başkanlık sisteminin de olduğu yerli ve milli birAnayasa yapılması gerektiğini söyledi. Erdoğan, “Başkanlık sistemi, sağladığı mutlak istikrar ortamı ile Türkiye’yi bu tür sıkıntılardan, risklerden koruyabilme özelliğine sahiptir. Onun sigortasistemleri çok daha güçlüdür. Mevcut sistemimiz bir anormallik halidir. Hem seçilmiş Başbakan hem seçilmiş Cumhurbaşkanı’yla bu sistemin yürümesi fevkalade güçtür. Başkanlık sistemine geçilmeli. Yeni anayasanın bu anlayışla hazırlanması en doğrusu olanı. Bu ihtiyacı dışlayan yeni anayasa süreci sakat doğar. Benim teklifim, kararın milletimize bırakılmasıdır” dedi.
Erdoğan, Türkiye Anayasa Platformu’nca düzenlenen, “Yeni Anayasa İçin Hep Birlikte” temalı programda yeni anayasa ve başkanlık ile ilgili şu mesajları verdi:
MİLLET EL KOYDU: Platformun, ‘Yeni Anayasa İçin Hep Birlikte’ çağrısına şu ana kadar yaklaşık 300 sivil toplum kuruluşu tarafından destek geldiğini öğrendim. Bu sayı, kısa süre içinde inanıyorum ki çok daha yüksek rakamlara çıkacaktır. Bunun ise ülke genelinde milletin birliğine bir çağrı olduğuna inanıyorum. Çünkü bu mesele herhangi bir kurumun veya herhangi bir şahsın değil bizatihi milletimizin meselesidir. Millet kendi meselesi olan yeni anayasa talebine kendisini temsil eden sivil toplum kuruluşları aracılığıyla sahip çıkıyor. Demokrasiye inanan herkesin milletin talebine saygılı olması gerekir. Millet kükrediği zaman onun önünde, ne bentler durabilir ne dağlar durabilir. Bu toplantı ARTık meselenin göz ardı edilemeyecek, ertelenemeyecek, ötelenemeyecek, baştan savrulamayacak bir seviyeye ulaştığını gösteriyor. Milletimiz sivil toplum kuruluşları aracılığıyla artık konuya el koymuştur.
YERLİ VE MİLLİYE DÖNMELİYİZ: Benzer toplantılar, çalıştay ve konferanslarla tüm kesimleri içine alan, tüm kesimlerin ihtiyaçlarını ve beklentilerini yansıtan yeni anayasa süreci hızla olgunlaşacak. Bu mesele millidir, yerlidir, milli, yerli olan her meselede Cumhurbaşkanı olarak ben de varım, bunu açıkça söylüyorum. Bugüne kadar kurulan anayasaların hepsi ithaldir. İthal ürünlerle yönetildik, ithal mantıklar bize hakim oldu. Şimdi biz yerliye ve milliye dönmeliyiz.
TÜRKİYE MODELİ OLSUN: Anayasa metinleri bir toplum sözleşmesi olmalıdır. Oysa bizdeki anayasa metinleri dayatmadır, darbe direktifleri olarak hazırlanmıştır. Gelin darbecilerin değil bizatihi bu milletin, onun temsilcilerinin yaptığı bir anayasayı bizden sonraki nesillere armağan edelim. Hani zaman zaman diyorum ya, ‘Türk tipi başkanlık’. İşte bu konuda da Türkiye modeli anayasayı hazırlama başarısını ortaya koyabilmeliyiz. Millet hazır da, ‘ben elitim’ diye geçinenler, siyasetçiler buna tam hazır değil, sıkıntı burada. Millet zaten meydanlarda hep kükrüyor, bunu bekliyor. Bize göre milleti merkeze alan, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ ilkesiyle ifade ettiğimiz kadim yönetim geleneğimize yaslanan bir anayasa Türk tipi anayasadır.
PARLAMENTER SİSTEMİN MİADI DOLDU: Yeni anayasa çalışmalarında, üzerinde en çok tartışılacak hususlardan biri güçler ayrılığı meselesi. Biz parlamenter sistemin ülkemizde miadını doldurduğuna inanıyoruz. Yeni Türkiye’nin inşası sürecinde yeni anayasaya ve onunla birlikte hayata geçirilecek başkanlık sistemine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Şu yanlışı peşinen düzeltmek istiyorum. Başkanlık sistemi, Tayyip Erdoğan’ın kişisel meselesi değildir. Bu sistemi Cumhurbaşkanlığımda da konuştum, Başbakanlığımda da konuştum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum zaman da konuştum. Başkanlık sistemi şahsıma indirgeyen, bu basitliğe düşen herkes büyük vebalin içine girer.
CUMHURBAŞKANI SİYASİ GÜÇ: Başkanlık sistemi konusundaki bir diğer önemli avantajımız, 10 Ağustos 2014 itibarıyla cumhurbaşkanının doğrudan millet tarafından seçilmeye başlanmış olmasıdır. Adım atıldı, bu iş yürüyor. Ülkemizde bu sistemle seçilen hiçbir Cumhurbaşkanı’nın, siyasi gündemden tecrit edilmiş bir şekilde sadece sembolik konumda bulunması düşünülemez. Meclis’in seçtiği cumhurbaşkanlarının da tümüyle siyasi gündemin dışında kaldığını, yetkilerini tarafsızlık içinde kullandığını söyleyebilmemiz mümkün değildir, kendimizi aldatmayalım. Cumhurbaşkanı’nı doğrudan halkın seçmesiyle yeni ve çok önemli bir gerçekle karşı karşıya olundu. Bu gerçek, cumhurbaşkanlarının siyasi bir güç olarak görevlerini yürütecek olmasıdır. Sandıktan çıkan cumhurbaşkanının bir kenarda oturmasını bekleyen, bu milleti tanımıyor, siyaseti bilmiyor demektir.
DAMDAN DÜŞTÜM BİLİYORUM: Mevcut sistemimiz bir anormallik halidir. Hem seçilmiş Başbakan hem seçilmiş Cumhurbaşkanı’yla bu sistemin yürümesi fevkalade güçtür. Aynı siyasi gelenekten gelmemiş bir Cumhurbaşkanı’yla da ben çalıştım. Ne getirdiğini ne götürdüğünü biliyorum. Damdan düştüm, biliyorum. Aynısı yarın, Cumhurbaşkanı, Başbakan farklı önceliklere sahip değişik siyasi anlayışlardan olursa bu iş nasıl yürüyecek? Bunu biz rahmetli Özal’da, Demirel’de görmedik mi? Gördük. Nasıl birbirlerine saldırılar olduğunu görmedik mi? Gördük. Biz bunlardan ders çıkarmayacak mıyız? Çıkarmamız lazım.
BAŞKANSIZ ANAYASA SAKAT DOĞAR: Sandıktan çıkan cumhurbaşkanı her konuda çok daha etkin olur, cesur davranır. Yapılması gereken kriz halinin ortaya çıkmasını beklemeden, bugünden tedbir alarak yarım kalan işi tamamlamak, yani başkanlık sistemine geçmek. Yeni anayasanın bu anlayışla hazırlanması en doğrusu olanı. Bu ihtiyacı tümden dışlayan yeni anayasa süreci sakat doğar. Benim teklifim, kararın milletimize bırakılmasıdır. Hem parlamento bu noktada bir karar vermelidir ama parlamentonun bu kararı arkasından da millete gidilmelidir ve nihai kararı vekiller değil, asil olan millet vermelidir.
‘Dünyayı başlarına yıkarız’
YAMYAMLAR KAN GÖLÜNE DÖNDÜRDÜ: Geçtiğimiz yıl 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında bu konuda bedelini hala ödediğimiz bir tereddüt yaşandı mı, yaşandı. Her taraf kan gölüne döndü mü, döndü. Niye? İşte açık ortada. Hemen şöyle bir koalisyon zemini ortaya çıktı, bunu fırsat bilen yamyamlar ülkemizi kan gölüne döndürdü. Başkanlık sistemi, sağladığı mutlak istikrar ortamı ile Türkiye’yi bu tür sıkıntılardan, risklerden koruyabilme özelliğine sahiptir. Onun sigorta sistemleri çok daha güçlüdür.
NAMUS BORCUMUZ: Nasıl, sözde ‘cemaat’ adı altında devlet içinde bir paralel yapı oluşturmak isteyenlere dünyayı dar ediyorsak, ‘özerklik’ adı altında, ‘öz yönetim’ adı altında devlet içinde devlet kurmaya çalışanların da dünyayı başlarına yıkarız bunun böyle bilinmesi lazım. Tek millet, tek bayrak, tek Vatan, tek devlet derken meseleyi bölünme, parçalanma edebiyatıyla ele alanlar art niyetli. Hatta bölücünün başta gidenidir. Biz, ‘birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır’ diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Ülkemizin ve milletimizin karşısında kim varsa, ne varsa onunla mücadele etmek de bizim namus borcumuzdur.
Bosna Fermanı tablosu hediye edildi
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Erdoğan’a, Fatih Sultan Mehmet’in Bosna Fermanı’nın bulunduğu bir tablo hediye etti. Erdoğan, sahneden ayrılmadan küçük bir çocuğu kucağına alarak sohbet etti. Erdoğan, kendisini öpen çocuğa aynı şekilde karşılık verdi ve oyuncak hediye etti.
http://www.milliyet.com.tr/baskanligi-dislayan-anayasa-sakat/siyaset/detay/2186023/default.htm
Sitene Ekle
Abdullah Karakuş
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, içinde başkanlık sisteminin de olduğu yerli ve milli birAnayasa yapılması gerektiğini söyledi. Erdoğan, “Başkanlık sistemi, sağladığı mutlak istikrar ortamı ile Türkiye’yi bu tür sıkıntılardan, risklerden koruyabilme özelliğine sahiptir. Onun sigortasistemleri çok daha güçlüdür. Mevcut sistemimiz bir anormallik halidir. Hem seçilmiş Başbakan hem seçilmiş Cumhurbaşkanı’yla bu sistemin yürümesi fevkalade güçtür. Başkanlık sistemine geçilmeli. Yeni anayasanın bu anlayışla hazırlanması en doğrusu olanı. Bu ihtiyacı dışlayan yeni anayasa süreci sakat doğar. Benim teklifim, kararın milletimize bırakılmasıdır” dedi.
Erdoğan, Türkiye Anayasa Platformu’nca düzenlenen, “Yeni Anayasa İçin Hep Birlikte” temalı programda yeni anayasa ve başkanlık ile ilgili şu mesajları verdi:
MİLLET EL KOYDU: Platformun, ‘Yeni Anayasa İçin Hep Birlikte’ çağrısına şu ana kadar yaklaşık 300 sivil toplum kuruluşu tarafından destek geldiğini öğrendim. Bu sayı, kısa süre içinde inanıyorum ki çok daha yüksek rakamlara çıkacaktır. Bunun ise ülke genelinde milletin birliğine bir çağrı olduğuna inanıyorum. Çünkü bu mesele herhangi bir kurumun veya herhangi bir şahsın değil bizatihi milletimizin meselesidir. Millet kendi meselesi olan yeni anayasa talebine kendisini temsil eden sivil toplum kuruluşları aracılığıyla sahip çıkıyor. Demokrasiye inanan herkesin milletin talebine saygılı olması gerekir. Millet kükrediği zaman onun önünde, ne bentler durabilir ne dağlar durabilir. Bu toplantı ARTık meselenin göz ardı edilemeyecek, ertelenemeyecek, ötelenemeyecek, baştan savrulamayacak bir seviyeye ulaştığını gösteriyor. Milletimiz sivil toplum kuruluşları aracılığıyla artık konuya el koymuştur.
YERLİ VE MİLLİYE DÖNMELİYİZ: Benzer toplantılar, çalıştay ve konferanslarla tüm kesimleri içine alan, tüm kesimlerin ihtiyaçlarını ve beklentilerini yansıtan yeni anayasa süreci hızla olgunlaşacak. Bu mesele millidir, yerlidir, milli, yerli olan her meselede Cumhurbaşkanı olarak ben de varım, bunu açıkça söylüyorum. Bugüne kadar kurulan anayasaların hepsi ithaldir. İthal ürünlerle yönetildik, ithal mantıklar bize hakim oldu. Şimdi biz yerliye ve milliye dönmeliyiz.
TÜRKİYE MODELİ OLSUN: Anayasa metinleri bir toplum sözleşmesi olmalıdır. Oysa bizdeki anayasa metinleri dayatmadır, darbe direktifleri olarak hazırlanmıştır. Gelin darbecilerin değil bizatihi bu milletin, onun temsilcilerinin yaptığı bir anayasayı bizden sonraki nesillere armağan edelim. Hani zaman zaman diyorum ya, ‘Türk tipi başkanlık’. İşte bu konuda da Türkiye modeli anayasayı hazırlama başarısını ortaya koyabilmeliyiz. Millet hazır da, ‘ben elitim’ diye geçinenler, siyasetçiler buna tam hazır değil, sıkıntı burada. Millet zaten meydanlarda hep kükrüyor, bunu bekliyor. Bize göre milleti merkeze alan, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ ilkesiyle ifade ettiğimiz kadim yönetim geleneğimize yaslanan bir anayasa Türk tipi anayasadır.
PARLAMENTER SİSTEMİN MİADI DOLDU: Yeni anayasa çalışmalarında, üzerinde en çok tartışılacak hususlardan biri güçler ayrılığı meselesi. Biz parlamenter sistemin ülkemizde miadını doldurduğuna inanıyoruz. Yeni Türkiye’nin inşası sürecinde yeni anayasaya ve onunla birlikte hayata geçirilecek başkanlık sistemine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Şu yanlışı peşinen düzeltmek istiyorum. Başkanlık sistemi, Tayyip Erdoğan’ın kişisel meselesi değildir. Bu sistemi Cumhurbaşkanlığımda da konuştum, Başbakanlığımda da konuştum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum zaman da konuştum. Başkanlık sistemi şahsıma indirgeyen, bu basitliğe düşen herkes büyük vebalin içine girer.
CUMHURBAŞKANI SİYASİ GÜÇ: Başkanlık sistemi konusundaki bir diğer önemli avantajımız, 10 Ağustos 2014 itibarıyla cumhurbaşkanının doğrudan millet tarafından seçilmeye başlanmış olmasıdır. Adım atıldı, bu iş yürüyor. Ülkemizde bu sistemle seçilen hiçbir Cumhurbaşkanı’nın, siyasi gündemden tecrit edilmiş bir şekilde sadece sembolik konumda bulunması düşünülemez. Meclis’in seçtiği cumhurbaşkanlarının da tümüyle siyasi gündemin dışında kaldığını, yetkilerini tarafsızlık içinde kullandığını söyleyebilmemiz mümkün değildir, kendimizi aldatmayalım. Cumhurbaşkanı’nı doğrudan halkın seçmesiyle yeni ve çok önemli bir gerçekle karşı karşıya olundu. Bu gerçek, cumhurbaşkanlarının siyasi bir güç olarak görevlerini yürütecek olmasıdır. Sandıktan çıkan cumhurbaşkanının bir kenarda oturmasını bekleyen, bu milleti tanımıyor, siyaseti bilmiyor demektir.
DAMDAN DÜŞTÜM BİLİYORUM: Mevcut sistemimiz bir anormallik halidir. Hem seçilmiş Başbakan hem seçilmiş Cumhurbaşkanı’yla bu sistemin yürümesi fevkalade güçtür. Aynı siyasi gelenekten gelmemiş bir Cumhurbaşkanı’yla da ben çalıştım. Ne getirdiğini ne götürdüğünü biliyorum. Damdan düştüm, biliyorum. Aynısı yarın, Cumhurbaşkanı, Başbakan farklı önceliklere sahip değişik siyasi anlayışlardan olursa bu iş nasıl yürüyecek? Bunu biz rahmetli Özal’da, Demirel’de görmedik mi? Gördük. Nasıl birbirlerine saldırılar olduğunu görmedik mi? Gördük. Biz bunlardan ders çıkarmayacak mıyız? Çıkarmamız lazım.
BAŞKANSIZ ANAYASA SAKAT DOĞAR: Sandıktan çıkan cumhurbaşkanı her konuda çok daha etkin olur, cesur davranır. Yapılması gereken kriz halinin ortaya çıkmasını beklemeden, bugünden tedbir alarak yarım kalan işi tamamlamak, yani başkanlık sistemine geçmek. Yeni anayasanın bu anlayışla hazırlanması en doğrusu olanı. Bu ihtiyacı tümden dışlayan yeni anayasa süreci sakat doğar. Benim teklifim, kararın milletimize bırakılmasıdır. Hem parlamento bu noktada bir karar vermelidir ama parlamentonun bu kararı arkasından da millete gidilmelidir ve nihai kararı vekiller değil, asil olan millet vermelidir.
‘Dünyayı başlarına yıkarız’
YAMYAMLAR KAN GÖLÜNE DÖNDÜRDÜ: Geçtiğimiz yıl 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında bu konuda bedelini hala ödediğimiz bir tereddüt yaşandı mı, yaşandı. Her taraf kan gölüne döndü mü, döndü. Niye? İşte açık ortada. Hemen şöyle bir koalisyon zemini ortaya çıktı, bunu fırsat bilen yamyamlar ülkemizi kan gölüne döndürdü. Başkanlık sistemi, sağladığı mutlak istikrar ortamı ile Türkiye’yi bu tür sıkıntılardan, risklerden koruyabilme özelliğine sahiptir. Onun sigorta sistemleri çok daha güçlüdür.
NAMUS BORCUMUZ: Nasıl, sözde ‘cemaat’ adı altında devlet içinde bir paralel yapı oluşturmak isteyenlere dünyayı dar ediyorsak, ‘özerklik’ adı altında, ‘öz yönetim’ adı altında devlet içinde devlet kurmaya çalışanların da dünyayı başlarına yıkarız bunun böyle bilinmesi lazım. Tek millet, tek bayrak, tek Vatan, tek devlet derken meseleyi bölünme, parçalanma edebiyatıyla ele alanlar art niyetli. Hatta bölücünün başta gidenidir. Biz, ‘birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır’ diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Ülkemizin ve milletimizin karşısında kim varsa, ne varsa onunla mücadele etmek de bizim namus borcumuzdur.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Erdoğan’a, Fatih Sultan Mehmet’in Bosna Fermanı’nın bulunduğu bir tablo hediye etti. Erdoğan, sahneden ayrılmadan küçük bir çocuğu kucağına alarak sohbet etti. Erdoğan, kendisini öpen çocuğa aynı şekilde karşılık verdi ve oyuncak hediye etti.
http://www.milliyet.com.tr/baskanligi-dislayan-anayasa-sakat/siyaset/detay/2186023/default.htm