Başımızın belası:nancy pelosi...

kronick

bize her yer TRABZON:)
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
1.807
29
44
Birkaç gün öncesinin "Ermeni soykırımı" kepazeliğinin siyasi mimarlarından, Kaliforniya Eyaleti Temsilcisi "Demokrat" Nancy Pelosi, Başkan Bush ve Yardımcısı Cheney'den sonra üçüncü sırada; yani, Amerikan Anayasasına göre, ikilinin başına bir şey gelmesi durumunda, 1940 doğumlu, beş çocuklu ve muhtelif torunlu İtalyan kökenli, bu Katolik "Hanımağa," "Başkan" oluyor.
54214.jpg


Amerikan Kongresi standartlarında bile "süper-zengin" kadının net 25 milyon dolar olduğu kaydedilen serveti, yirmi yıldır temsilcisi olduğu (1987'de ölen bir vekilin yerini doldurmak için yapılan özel seçimle gelmiş) Kaliforniya Sekizinci Bölgede yer alan San Francisco Körfez Bölgesi (Bay Area) denen sahil şeridinde "gayrimenkul alım satım ve müteahhitlik işleri"yle iştigal eden kocası Paul Pelosi ile ortakmış; ilâveten Microsoft, Amazon vs. gibi dünya devlerindeki milyonluk hisseleri de biliniyor. Kasım 2006 seçimlerinde Demokratların Temsilciler Meclisinde çoğunluk sağlamalarını müteakiben, 2007 başında "Sözcü" seçilmiş.

ABD'de halen bir milyon civarında Ermeni yaşıyor; bunların yarısı California'da, Glendale, Fresno, Los Angeles ve San Francisco şehirlerinde. İlk ailelerin (1874) yerleşim yerleri, Fresno. "Yeltem" ya da "Cennet Bahçesi" dedikleri California'nın incir, üzüm yetiştirmeye elverişli zengin topraklarına akın 1920'lere kadar devam etmiş. Bu tarihten sonra, şehirlere taşınmaya başlamışlar, 1930'da Los Angeles Ermenilerin en yoğun yaşadıkları şehir olmuş. William Saroyan buralı, Karabağ'ı işgal eden kuvvetleri yöneten Monte Melkonyan buralı, MGM film şirketinin yerini alan ve televizyonlarımızda üçgene benzer simgesini gördüğümüz "Tricinda Corporation"ın tek sahibi, kumarhaneler şehri Las Vegas'ın kurucularından, 1917 doğumlu milyarder (2007 serveti Forbes dergisine göre 18 milyar dolar) Kirk Kerkoryan, buralı. Her ne kadar bütünüyle saklı bir hayat yaşıyorsa da, vakıfları aracılığıyla Ermeni davasına 100 milyon dolardan fazla harcadığı biliniyor.

Pelosi'nin "İyilik Defteri"

Kaliforniya, özellikle de San Francisco Körfez Bölgesi, Ermeni Ulusal Komitesi'nin "en aktif" olduğu bölgelerden de birisi. Öyle ki, müteveffa Hrant Dink'in katledilmesini izleyen günlerde Roksan Makascıyan'ın başkanı olduğu San Francisco Körfez Bölgesi Şubesi'nin (1) etkinlikleri, Amerikan medyasında büyük yer bulmuş, tasarının kabulüne giden yolu açmıştı: "Hrant Dink'in katli, Türk hükümet politikalarından ayrıştırılamaz... Türk hükümeti, Hrant'ın açık sözlülüğünü (yani, 1915 olaylarını "soykırım" olarak nitelemiş olmasını) Türkiye'nin ne kadar demokratik bir ülke olduğuna kanıt olarak kullanma çabası içindedir. Ermenistan'a yaptığı açılımlar, sahici uzlaşma girişimleri değil, Avrupa Birliği, Amerika ve diğer devletlere 'Soykırımı tanımak için yasa yapmanıza gerek yok, çünkü biz zaten Ermenilerle uzlaşma yolundayız, yasalarınız işimizi zorlaştırır' mesajlarıdır. İşin doğrusu, Dink cinayeti ile sonuçlanan ateşi körükleyen, Türkiye'nin soykırımı inkâr ediyor olması ve nedamet getirmemesidir... Ermeniler açısından uzlaşma, ancak /gerçeğin kabulü/ ve tazmin edilmesi ile mümkündür, /izleyen sürecin/ Türkiye'ye de nedamet ve nekahet getirebileceği umut edilir." (10 Mart 2007)

Konuşmacıların arasında, Bush'un eski Ermenistan Büyükelçisi John Evans da vardı. Erivan'a 2004'te atanan, ancak Dışişleri Bakanlığı'na "soykırım" tasarısının gündeme gelmesi için defalarca müracaat ederek yönetimi sıkıntıya sokan, "ne üslerim, ne de aslarım bir şey yapabildi; çünkü Amerika'nın Türkiye'de sahici çıkarları var. Bu çıkarlar önde geliyor" diyerek yakınan Evans, 2006'da geri çekilmiş, yerine "her ne kadar 1915 olaylarının varlığını teslim ediyorsa da, bunları soykırım olarak nitelemeyen, hatta Amerikan-Türk ilişkilerinin selâmeti için tarihi Ermeni soykırımı gerçekliğini hâlâ tanımayan" Richard Hoagland atanılmaya çalışılmıştı. "Çalışılmıştı" diyorum; çünkü atama kararı, Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonunda "Ermeni soykırımını tanımayan birisi Ermenistan'da Amerikan çıkarlarını kollayamaz" gerekçesiyle iki kez veto edildi. Veto eden de, 1953 Küba göçmeni bir ailenin 1954 Amerika doğumlu oğlu Robert Menendez isimli New Jersey "Demokrat" senatörü. Nan cy Pelosi'nin hempası Menendez, 30 Eylül günü Los Angeles'de Ermeni Milli Komitesi tarafından "Yılın Adamı" ilan edilirken, Elizabeth Çulcuyan isimli bir diğer kadın ki, Ermeni Milli Komitesi'nin İletişim Direktörü olarak Washington'da çalışıyor, Hrant Dink cinayetinin Amerikan hükümetinin "utanmazlığını" ortaya çıkardığını iddia ediyordu: "Dışişleri Bakanlığı'na mesajımız açıktır... Türk hükümetine utanmazca pzvk'lik etmekten vazgeçin... Bakanlığın Amerikan dış politikasına haysiyet ve ahlâk getirecek /Evans gibi/ bir adamı onurlandıracak yüreği yoksa bunu Ermeni Milli Komitesi ve Amerikan Ermeni cemaati olarak biz yaparız."

San Francisco Körfez Bölgesi, ayrıca, New York'un Manhattan'ından sonra seçmen nüfusunun en yoğun olduğu ve "Amerika'nın en liberal seçmenleri"nin yaşadığı yerleşim. Anglo-Amerikan anlayışında "liberal"in, Fransa'dan farklı olarak, "sol" eğilimli demek olduğunu hatırlatayım. Yeşiller gibi sol-kanat partilere de oy çıkmakla birlikte, kesinlikle "Demokrat." 2004 seçimlerinde Demokratların başkan adayı John Kerry, buradan % 84 oy alırken, Bush % 14'te kalmış. Cumhuriyetçiler son yirmi yıldır kadının karşısına dişe gelir bir rakip çıkartamamışlar. Muhaliflerinin ifadesiyle, "arlanmaz bir liberal" olan Pelosi'nin oyu, % 80'lerin altına düşmüyor.

"Hanımağa", siyaseti, Baltimore'da (Maryland) belediye başkanlığı yapan babası Thomas D'Alesandro'dan öğrenmiş. Evlerinde üzerinde el yazısı ile "İyilik Defteri" yazan bir defter varmış; babası kadını bu deftere sorunlarını çözdüğü misafirlerinin adlarını ve iyiliğin cinsini günü geldiğinde karşılığını talep etmek üzere kaydetmekle görevlendirmiş. Pelosi, bu uygulamayı aynen sürdürmüş; örneğin, Ermeni tasarısı gibi konuda oy mu lâzım, bütün yaptığı telefonu açmak, "iyiliği dokunduğu" birisinden oy istemek. Söz konusu "iyilik" de hemen her zaman para. Nitekim Pelosi, parti liderliğine giden yolda Demokrat adayların seçim masrafları için kapıdan-kapıya dolaşıp milyonlarca dolar bağış toplayarak yükselmiş. Temsilciler Meclisi'ne seçildiği güne kadar (ki, o zaman 47 yaşındaymış) Demokratların California bağış kampanyalarını yürütmüş. Yaptığı "iyilikler"e rağmen, herhangi bir nedenle reddedildiğinde buz kesiyor, tırnaklarını çıkarıyor: "Bir anne ve büyükanne olarak, 'dişi' arslan gibi düşünürüm; yavrularıma yaklaşırsan, ölürsün."(2) En sevdiği rol, bu "Hanımağa" rolü; Parti toplantılarında gürültülü hazirunu "Bana 'beş çocuk anası' sesimi kullandırmayın!" diye susturacak kadar da eli maşalı.

Nancy Pelosi, Margaret Thatcher'in daha kaba bir versiyonu. En az onun kadar hırslı ve disiplinli ancak dünya vizyonu hayli sığ. Bugünlerde başlıca hedefi, yıllardır seçim kazanamayan, bir yasa tasarısı olsun veremeyen, yılgın Demokratları ayağa dikmek. Açıklarını kapatmak için olacak, "partizan" Hanımağa, Temsilciler Meclisi sözcülüğünün ilk "100 saat"inde gerçekleştirilmek üzere bir iş planı hazırlamış ki, bunların arasında başta Ermeni tasarısının geçirilmesi olmak üzere, kök-hücre (AIDS için) araştırmalarına destek, asgari ücret zammı, aile planlamasına kaynak, bireysel silahsızlanma, zehirli atıkların denetlenmesi, kürtaj ve eşcinsel evliliklere izin gibi kendi Katolik arka planı şöyle dursun, birtakım liberal Demokratlara bile ters gelen "sol" çıkışlar var. Göçmen yasalarının gevşetilmesi, yasadışı göçmenlere oy hakkı gibi konular, kendi seçim bölgesini doğrudan ilgilendiren konular. California, Meksika sınırından sızan göçmenlerin ülkesi, Hanımağa, onların oylarına talip olduğunu saklamıyor.

Dış politikaya gelince, başlıca uğraş alanı Çin ve Çin'deki "insan hakları" mücadelelerine destek. Neden Çin? Çünkü San Francisco'nun % 19'u Çinli. (Amerikan toplamı 3,6 milyon) Öte yandan, Pelosi'nin dış ülkeler söz konusu olduğunda sergilediği "hümanizma" cilası, ABD çıkarları söz konusu olduğunda kayboluyor. Uzun yıllar "İstihbarat Komisyonu"nda görev yapan Hanımağa, "U.S. Patriot Act" diye bilinen ve Amerikan kolluk kuvvetlerinin yetkilerini görülmemiş bir biçimde artıran "Amerikan Yurtsever Yasası"nın ateşli destekleyicilerinden. 11 Eylül'den sonra "terörizmle mücadele" gerekçesiyle çıkarılan bu yasa, telefon dinlemek, e-mail okumak, banka hesaplarını denetlemek, mahkeme kararı olmaksızın evlerde/işyerlerinde arama yapmak, göçmen bürosu yetkililerine yabancılar üzerinde gözaltına alma dâhil olağanüstü yaptırım yetkileri tanımak gibi, Amerikan liberallerinin şampiyonluğunu yaptığı insan haklarını (ve Amerikan anayasasını) ayaklar altına alan bir yasa. Öte yandan, kadının Irak savaşına karşı olması, Bush'u "Amerikan askerlerinin ölümünden sorumlu" tutması, Cumhuriyetçi hükümeti yıpratma taktiğinden ibaret. Bush'a, anaç bir tavırla ağzına geleni söylüyor, ama Başkan'ın yargılanması gündeme geldiğinde (2004) "işin ucu nereye gider bilinmez" gerekçesiyle ve şiddetle karşı çıkıyor.

Bush'u aratan bir potansiyele sahip

İsrail'e ilişkin tutumu da Amerikalı politikacıların bildik tutumlarından farklı değil. Ancak, savaş karşıtlığını "Irak savaşı hem Amerika'yı hem de İsrail'i daha az güvenli kılıyor" şeklindeki açıklaması İsrail lobisini tatmin etmiyor, hatta yuhalanıyor. Aralarını düzeltmek için, bu defa da İran'daki rejim karşıtlarını desteklemek üzere Bush'un emrine 10 milyon dolar tahsis eden 2005 yasasına evet oyu veriyor. Oysa bu yasanın İran'ın teokratik hükümetini devirip, liberal demokrasi ile ikame edilmesinin ilk adımı ve İran'ın ABD liderliğinde işgaline giden yolun başlangıcı olduğu kabul ediliyor. Dahası, Bush'un Kongre'den geçirmeden savaş ilân etmesinin yolunu açtığı için, Amerikan Anayasasının ihlâli söz konusu. Patrick J. Buchanan ki, kendisi Amerikan sağının en ünlü geleneksel muhafazakâr politikacı-yazarlarından olup, Nixon, Ford, Reagan üçlüsüne danışmanlık yapmış, 1992 ve 1996 başkanlık seçimlerinde aday-adayı olmuştur; "Sırf İsrail lobisi /Pelosi'nin boynundaki/ zinciri çektiği için.../kadın/ kendisinin ve partisinin bir sonraki savaşı Bush'un keyfine terk etmeye karar verdi" diye yakınmaktadır, "Oysa Yahudi cemaatinin % 88'i Demokratlara oy verdi ve % 77'si Irak savaşına karşı."

Bu yıl bir de İsrail ve Suriye'ye anlamsız gezi yapıyor. "Barışa giden yol Şam'dan geçer" beyanının Bush'a kafa tutmaktan öte bir işlevi olmadığı ortaya çıkarken; İsrail kaynakları, "Pelosi konuşulanlardan işine gelen kısımları aldı, dilediği gibi kullandı" diyorlar. Hanımağa, arada uğradığı Suudi Arabistan'da Kral Abdullah'a Şûra'ya kadın politikacılar almasını tembih etmekten de geri kalmıyor.

Hâsılı, Bush'u bile aratma potansiyeline sahip bir kadınla karşı karşıyayız. Tokmak bu kifayetsiz muhteris kadının elindeyken, Ermeni tasarısının Amerikan Temsilciler Meclisi'nden geçmemesi büyük sürpriz olur. Dahası, Amerika'daki lider buhranı da berdevam. Önümüzdeki seçimlerde bir başka vasat siyasinin bu defa "Demokratlar"ın listesinden çıkageldiğini görmemiz de büyük ihtimal. Hal buyken, önümüzdeki günlerde ABD'ye yolculamaya hazırlandığımız Başbakan'ımız, orada kime/kimlere nefes tüketecek? Başbakan'ımızın bu seyahatinden beklenen nedir? Amerika'da kimin/kimlerin yaptırım gücü var? İktidar, kimde/kimlerde?
 
X