- 14 Eylül 2012
- 10.762
- 12.400
- Konu Sahibi ispanakliborek
- #1
Kabataş'ta başörtülü bacıyı 80-100 kişilik üstleri çıplak, deri eldivenli adamlar tartakladı, kadının kucağında bebeği vardı, acımadılar bir de üstüne idrarını yaptılar.
Recep Tayyip Erdoğan bir başbakan olarak başörtülü bacısının mağduriyetini miting alanından hepimize ilan etti.
İsmet Berkan bir gazeteci olarak olayın kaydı olan MOBESE görüntülerini izledi, dehşete kapıldı. Balçiçek İlter vücudundaki morlukları görmüş, travmasına tanık olmuştu.
Bir ülkenin başbakanı yalan söylemez dedik inandık, bir de gazeteci görmüş eyvah dedik Gezi direnişi ne kadar da barışçıldı oysaki. Kimler yaptı bu onur kırıcı hareketi?
MOBESE görüntülerini bir tek gazeteci izledi, savcı, polis eylemlerde bir gecede onlarca insan topladılar da bu adamları bulamadılar.
13 Şubat'ta o olayın görüntüleri ortaya çıktı; 80-100 kişilik yarı çıplak erkekler yoktu, kimse kimsenin üzerine çişini yapmamıştı.
Bir ülkenin başbakanı yalan söylemez diyen gazeteciler, görüntüleri izleyen gazeteciler birden sus pus oldular.
Camide ezilmiş bira kutusu da buldular. Sonra bu haberi yapan gazete de (Zaman) iktidarla arası bozulunca yalan haber yaptıklarını kabul etti.
Başka bir camide de Ermeniler ve Rumlar yine direniş sırasında şarap içmişlerdi de o kadar olay olmadı herhalde gâvurdur ne yapsa yeridir dediler.
Tabii ki bu da kanıtlanmadı.
Camide seks yapan eylemciler vardı halen ondan da bir haber çıkmadı.
Kim bilir kaç cuma geçti önümüzdeki cuma diye diye başbakan ahlaksızlık görüntülerini bir türlü yayınlamadı.
Kadın düşmanlığıyla nam salan iktidar ve adaletimizi hatırlayalım;
Konuşma ve zihinsel engelli kadın tecavüze uğradı, rızası var denildi
13 yaşındaki kıza koca koca adamlar tecavüz ettiler -çoğu da rütbeli- rızası var denildi.
Bir gazeteci sevgilisinin kızına cinsel istismarda bulundu, o küçük kız çocuğunun psikolojisi bozulmamış diyerek adli tıp rapor verdi.
Bir kadının karnındaki bebeği polis tekmeleriyle öldürüldü. Kadın suçluydu çünkü evli değildi ve halen üniversitede öğrenciydi. Polis ya da polisler ise ceza almadılar.
Gezi döneminde gözaltına alınan kadınlar sistematik tacize maruz kaldılar.
Tecavüz tehdidiyle, hakaretlerle, çıplak aramayla tacize uğradılar. Biz bunları önce Elif Kaya'dan duyduk.
Bu olayların hepsi de kanıtlı üstelik. Tecavüz raporları, darp raporları mevcut.
İktidardan ya da iktidar yanlısı insanlardan kimse üzülmedi bu kadınlara, Kabataş'ta hayali saldırıya uğrayan kadına üzüldükleri kadar.
Üstelik başbakan Kabataş'taki hanımefendiye bacım derken sıra eylemciye gelince 'kız mıdır kadın mıdır bilemem' dedi.
Oysaki bilmesine de gerek yoktu.
Kızdır, kadındır şiddete uğramıştır, tacize uğramıştır, polis şiddetiyle sakat kalmıştır.
Bir başbakan kızlıkla kadınlıkla uğraşmamalı, derdi bu olmamalı, oluyor ama ne yapalım.
Her kürtaj bir Uludere'dir ama polis tekmeleriyle bebeğini kaybeden kadına yapılanı buna dahil edemeyiz asla.
'Kadının beyanı esastır' her gün tecavüze, tacize, şiddete maruz kalan kadınlarımız çok olunca bu maddeyi de iyi bilir olduk.
Görüntüler ortaya çıkmasına rağmen, yani kimsenin o kadının üstüne işemediğini gördüğümüz halde kadının beyanı esastır denilmeye devam edildi.
Peki o kadın 12 yaşında 28 kişinin tecavüzüne uğrayan bir kız çocuğu olunca neden dikkate alınmadı bu öncelik?
Kadın düşmanı, yalanlara ortak bir meclis dolusu adam ve kadın oturuyor o ceylan derisi meclis koltuklarında.
Ne yazık ki kadından sorumlu bakanlığın adı bile değişti Aileden sorumlu bakanlık oluverdi birden bire.
Kadının toplumdaki rolü üremek üzerine yazılınca kadından değil aileden sorumlu kadın bakanlar seçilmeye başlandı.
Hiçbir kadın bakanımızı da ne nefret ne de tecavüz davalarında göremedik.
Kızlık, kadınlık sorgusu yapan jinekolog başbakanın seçtiği kadın bakandan bunu beklemek benim hatam olsun o zaman.
Başbakanın geçen yıldan beri söylediği yalanlar TCK 216/1 maddesine denk geliyor yani:
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama
(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Türbanlı bacımız iyi ki o anlatılan şiddete maruz kalmamış. İyiki gerçekten psikolojisinde büyük bir travma yaratacak böyle bir olayla karşılaşmamış ama bu ülkenin başbakanı açık açık suç işliyor.
Reyhanlı'da ölen 54 Sünni vatandaşımız diye bastırarak söylerken, benim başörtülü bacım derken, camide içki içtiler derken açık açık suç işliyor.
Polisinin altta kalır tarafı hiç yok.
İktidar destekçileri bu iktidarın bütün içi boşalmış ahlak anlayışına sahip, bizden olmayan ahlaksızdır inancına sahip, onlardan olmayana tüm kötülükleri yakıştırıyorlar.
Halbuki Kabataş olayının gerçek olma ihtimalini düşündükçe benim yüzüm kızarmıştı.
Onlardan olduğuna inandığı kadına açık açık yalan beyanda bulunduruyor ve aşağılanmasına neden oluyor.
Her türlü zarar yine kadına.
İster başörtülü bacı ister başı açık isterse kızlık kadınlık şüphesiyle bakıldığın kadın ol; ajitasyon da nefret de kadının üzerinden yürütülüyor.
Evet başbakan ve bir meclis dolusu adam yalan söylüyor. Her seferinde kızlı-erkekli, hanımlı beyli inanan oluyor.
Her gün bir kadın daha öldürülüyor, tecavüze uğruyor, köşe başında, otobüste, gittiği bir yerde tacize uğruyor ve kadınlı-erkekli onu suçlu bulanlar çıkıyor.
Kadının değil başbakanın beyanı esastır. Camide bira kutusu, parkta idrar kokusu, Kabataş'ta 100 tane yarı çıplak adam hepsini bir o görüyor bir o duyuyor.
Kaynak : http://blog.radikal.com.tr/sayfa/basbakanin-kabatas-beyani-esastir-49798
Recep Tayyip Erdoğan bir başbakan olarak başörtülü bacısının mağduriyetini miting alanından hepimize ilan etti.
İsmet Berkan bir gazeteci olarak olayın kaydı olan MOBESE görüntülerini izledi, dehşete kapıldı. Balçiçek İlter vücudundaki morlukları görmüş, travmasına tanık olmuştu.
Bir ülkenin başbakanı yalan söylemez dedik inandık, bir de gazeteci görmüş eyvah dedik Gezi direnişi ne kadar da barışçıldı oysaki. Kimler yaptı bu onur kırıcı hareketi?
MOBESE görüntülerini bir tek gazeteci izledi, savcı, polis eylemlerde bir gecede onlarca insan topladılar da bu adamları bulamadılar.
13 Şubat'ta o olayın görüntüleri ortaya çıktı; 80-100 kişilik yarı çıplak erkekler yoktu, kimse kimsenin üzerine çişini yapmamıştı.
Bir ülkenin başbakanı yalan söylemez diyen gazeteciler, görüntüleri izleyen gazeteciler birden sus pus oldular.
Camide ezilmiş bira kutusu da buldular. Sonra bu haberi yapan gazete de (Zaman) iktidarla arası bozulunca yalan haber yaptıklarını kabul etti.
Başka bir camide de Ermeniler ve Rumlar yine direniş sırasında şarap içmişlerdi de o kadar olay olmadı herhalde gâvurdur ne yapsa yeridir dediler.
Tabii ki bu da kanıtlanmadı.
Camide seks yapan eylemciler vardı halen ondan da bir haber çıkmadı.
Kim bilir kaç cuma geçti önümüzdeki cuma diye diye başbakan ahlaksızlık görüntülerini bir türlü yayınlamadı.
Kadın düşmanlığıyla nam salan iktidar ve adaletimizi hatırlayalım;
Konuşma ve zihinsel engelli kadın tecavüze uğradı, rızası var denildi
13 yaşındaki kıza koca koca adamlar tecavüz ettiler -çoğu da rütbeli- rızası var denildi.
Bir gazeteci sevgilisinin kızına cinsel istismarda bulundu, o küçük kız çocuğunun psikolojisi bozulmamış diyerek adli tıp rapor verdi.
Bir kadının karnındaki bebeği polis tekmeleriyle öldürüldü. Kadın suçluydu çünkü evli değildi ve halen üniversitede öğrenciydi. Polis ya da polisler ise ceza almadılar.
Gezi döneminde gözaltına alınan kadınlar sistematik tacize maruz kaldılar.
Tecavüz tehdidiyle, hakaretlerle, çıplak aramayla tacize uğradılar. Biz bunları önce Elif Kaya'dan duyduk.
Bu olayların hepsi de kanıtlı üstelik. Tecavüz raporları, darp raporları mevcut.
İktidardan ya da iktidar yanlısı insanlardan kimse üzülmedi bu kadınlara, Kabataş'ta hayali saldırıya uğrayan kadına üzüldükleri kadar.
Üstelik başbakan Kabataş'taki hanımefendiye bacım derken sıra eylemciye gelince 'kız mıdır kadın mıdır bilemem' dedi.
Oysaki bilmesine de gerek yoktu.
Kızdır, kadındır şiddete uğramıştır, tacize uğramıştır, polis şiddetiyle sakat kalmıştır.
Bir başbakan kızlıkla kadınlıkla uğraşmamalı, derdi bu olmamalı, oluyor ama ne yapalım.
Her kürtaj bir Uludere'dir ama polis tekmeleriyle bebeğini kaybeden kadına yapılanı buna dahil edemeyiz asla.
'Kadının beyanı esastır' her gün tecavüze, tacize, şiddete maruz kalan kadınlarımız çok olunca bu maddeyi de iyi bilir olduk.
Görüntüler ortaya çıkmasına rağmen, yani kimsenin o kadının üstüne işemediğini gördüğümüz halde kadının beyanı esastır denilmeye devam edildi.
Peki o kadın 12 yaşında 28 kişinin tecavüzüne uğrayan bir kız çocuğu olunca neden dikkate alınmadı bu öncelik?
Kadın düşmanı, yalanlara ortak bir meclis dolusu adam ve kadın oturuyor o ceylan derisi meclis koltuklarında.
Ne yazık ki kadından sorumlu bakanlığın adı bile değişti Aileden sorumlu bakanlık oluverdi birden bire.
Kadının toplumdaki rolü üremek üzerine yazılınca kadından değil aileden sorumlu kadın bakanlar seçilmeye başlandı.
Hiçbir kadın bakanımızı da ne nefret ne de tecavüz davalarında göremedik.
Kızlık, kadınlık sorgusu yapan jinekolog başbakanın seçtiği kadın bakandan bunu beklemek benim hatam olsun o zaman.
Başbakanın geçen yıldan beri söylediği yalanlar TCK 216/1 maddesine denk geliyor yani:
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama
(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Türbanlı bacımız iyi ki o anlatılan şiddete maruz kalmamış. İyiki gerçekten psikolojisinde büyük bir travma yaratacak böyle bir olayla karşılaşmamış ama bu ülkenin başbakanı açık açık suç işliyor.
Reyhanlı'da ölen 54 Sünni vatandaşımız diye bastırarak söylerken, benim başörtülü bacım derken, camide içki içtiler derken açık açık suç işliyor.
Polisinin altta kalır tarafı hiç yok.
İktidar destekçileri bu iktidarın bütün içi boşalmış ahlak anlayışına sahip, bizden olmayan ahlaksızdır inancına sahip, onlardan olmayana tüm kötülükleri yakıştırıyorlar.
Halbuki Kabataş olayının gerçek olma ihtimalini düşündükçe benim yüzüm kızarmıştı.
Onlardan olduğuna inandığı kadına açık açık yalan beyanda bulunduruyor ve aşağılanmasına neden oluyor.
Her türlü zarar yine kadına.
İster başörtülü bacı ister başı açık isterse kızlık kadınlık şüphesiyle bakıldığın kadın ol; ajitasyon da nefret de kadının üzerinden yürütülüyor.
Evet başbakan ve bir meclis dolusu adam yalan söylüyor. Her seferinde kızlı-erkekli, hanımlı beyli inanan oluyor.
Her gün bir kadın daha öldürülüyor, tecavüze uğruyor, köşe başında, otobüste, gittiği bir yerde tacize uğruyor ve kadınlı-erkekli onu suçlu bulanlar çıkıyor.
Kadının değil başbakanın beyanı esastır. Camide bira kutusu, parkta idrar kokusu, Kabataş'ta 100 tane yarı çıplak adam hepsini bir o görüyor bir o duyuyor.
Kaynak : http://blog.radikal.com.tr/sayfa/basbakanin-kabatas-beyani-esastir-49798
Son düzenleme: