• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Başbakan TV yöneticisine 'altyazıyı kaldırın' talimatı verdi

AngryPenguin

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2012
5.378
1.437
248
TBMM Genel Kurulu'nda internetle ilgili torba tasarının görüşmeleri sırasında söz alan MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, tablet bilgisayarından Başbakan Erdoğan'la bir haber kanalının yöneticisine ait olduğunu belirttiği bir telefon görüşmesini dinletti.

Hürriyet gazetesinden Umut Erdem’in haberine göre MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, Başbakan Erdoğan’ın haber kanalı yöneticisiyle yaptığı görüşmede, bu yöneticiden, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşmalarının televizyon kanalında altyazı olarak geçmesinin kaldırılmasını istediğini savundu.

Halaçoğlu, daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü:

“Herhalde sansürden tutun da yapacağımız internet görüşmelerine kadar, bir skandalı hepiniz gözler önünde görebilecek durumdasınız. Aslında her şey iflas etmiştir. Türkiye Cumhuriyetini yönetenler iflas etmiştir. Kendi dikta rejimini nasıl kurduklarını ortaya koymuştur. Bütün basının nasıl kontrol altına alınarak, nasıl bir dolap çevrildiği gözler önüne serilmiştir. Konuşmaların altyazı olarak dahi geçmesine tahammül edemeyenler, ileri demokrasiden bahsediyor. Ayıptır. Bundan utanmanız lazım hepinizin. Böyle bir skandalı tarih daha yazmamıştır; ama artık sizin Başbakanınız adına yazmıştır tarih.”

MECLİS'TE TARTIŞMALARA NEDEN OLDU

Bu arada Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile MHP Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan arasında ses kaydı nedeniyle tartışma yaşandı.

Genel Kurul'da Torba Kanunu Tasarısı'nın 4. bölümü üzerindeki görüşmeler sırasında konuşan Ayhan, Başbakan'ın bir televizyon kanalını aradığı iddialarına değinerek, Bakan Yılmaz'a, "Biraz önce Sayın Genel Başkanımızın bir televizyonda altyazı olarak geçen konuşmalarının Sayın Başbakan tarafından bizzat telefon edilerek çıkartılmak istenmesi doğru mudur? Bununla ilgili sayın bakanım bir bilginiz var mıdır? Bu olay ortalığa düştü yalan mıdır, doğru mudur? Bu haysiyetli bir davranış biçimi midir?" diye sordu.
Bakan Yılmaz'ın, "Telefon edip ifşa edenlerinki haysiyetli bir davranış mıdır" ifadesi üzerine Ayhan, şunları söyledi:

"Sizin bu hale düştüğünüz beni sevindirmiyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ne hale düştü. Üzücü bir olay. Bir havuz hadisesi var. Böyle bir hadise varsa bu havuza para koyduğu iddia edilenler bu millete küfrediyor. Duydunuz mu? Türk milletine böyle bir şey nasıl içinize siniyor? Türk milletine nasıl böyle bir hakareti reva görürsünüz. Biriniz çıkın da birşey söyleyin."


‘BEN KÜFÜR FALAN ETMEDİM’

Daha sonra söz alan Bakan Yılmaz'ın, sayın milletvekilinin kullandığı üslubun hiç bir şekilde tasvip edilemeyeceğini söylemesi üzerine Ayhan, yüksek sesle, "Ben küfür falan etmedim. Konuşamazsın öyle" dedi.

Bunun üzerine Bakan Yılmaz, şunları söyledi:

"Gayet rahat konuşurum. Oturun oturduğunuz yere. Her türlü lafı söyleyeceksiniz. Bir de bizi konuşturmayacaksınız burada. Saygılı olun ve dinleyin. Bir dinle bağırma öyle. Bağırma hakkını nereden buluyorsun. Bağıramazsın. Ben de sana bağırırım o zaman. Hepimiz milletvekiliyiz belli bir üslupla konuşmak zorundayız. Bağırmaya hakkınız yok. Karşınızda çocuk yok. Sizin bağırabileceğiniz insanlar değiliz biz. Hakaret etmeden de bağırmadan da bir fikri ifade edebilirsiniz, eleştirebilirsiniz. Fakat karşınızdaki insanları rencide etmek için hakaret ederek, üslubunuzu bozarak konuşuyorsanız müsaade edin biz de buna bir cevap verelim."

Yılmaz, dinleme hadiseleriyle ilgili genel bir tutum alınması gerektiğini vurgulayarak, "Siyaset kurumu olarak bu devletle, bu milletle ilgili sorumluluk hisseden insanlar olarak genel bir tutum almamız gerekiyor. Tek tek bu işlerin detayına inersek, tek tek dinleyenlerin, konuşulanların, insanların mahrem hayatlarına girersek ben bu işten bir çıkış yolu olduğunu görmüyorum. Devletimizin bekası, siyaset kurumunun saygınlığı adına bir çıkış yolu olduğunu görmüyorum" diye konuştu.


‘BİZ DE ÖZELEŞTİRİ YAPMALIYIZ’

Burada hukuki ve ahlaki bir tavır alınması gerektiğini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:

"Kendimizin de bir özeleştiri yapması lazım. Geçmişe dönüp bakarak, biz de bir özeleştiri yapmalıyız. İçeriden veya dışarıdan birtakım çevrelerin, birtakım kesimlerin insanların özel hayatlarına, en mahrem ortamlarına girerek, bunları elde etmeleri... Bunun da doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Bugünkü dünyada montaj imkanları var, bin türlü numara yapma imkanları da var. Sizin suretinizi alırlar bir başkasına yapıştırırlar, sesinizi alırlar bir başka yere kopya ederler. Genel bir hukuki ve ahlaki tavır olarak biz topyekün, bütün partiler olarak, siyaset kurumu olarak biz buna karşı bir tavır almazsak, biz bunların önüne geçmezsek, bunların detaylarında boğulursak ülkemizin geleceği adına sürekli bir şekilde bu tehditlerin altında yaşamaya devam ederiz. Bugün 'a' şahsına, yarın 'b' şahsına olur. Bugün birine olur, yarın bana olur, öbür gün size olur. Buralarda akil insanların değişik partilerden, değişik görüşlerden insanların bu konulara karşı genel bir hukuki ve ahlaki tavır geliştirmesi lazım. Ben buna inanıyorum."


'TÜRK MİLLETİ GÖRECEKTİR'
Bu arada konuyla ilgili olarak MHP Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Şefkat Çetin tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:

" Tayyip Erdoğan ’ın çiftliğine dönen Türkiye’de, medya ve sermaye güçlerinin yanı sıra etrafından eksik edilmeyen istihbarat araçları ile kuşatılan Milliyetçi Hareket Partisi her daim gerçek bir iktidar alternatifi, millet adına hesap soracak milli güç merkezi olarak varlığını korumaya, doğru bildiği yolda yürümeye devam edecektir. Tayyip’in medyasının görmediğini büyük Türk milleti elbette ki görmektedir."
http://www.radikal.com.tr/politika/...ine_altyaziyi_kaldirin_talimati_verdi-1174185
 
CHP Konya milletvekili Atilla Kart, bugün yaptığı basın açıklamasında Türkiye’deki siyaset, medya ve El Kaide bağlantılarına ilişkin çok konuşulacak bilgiler paylaştı.

Bu ilişkiler ağı içinden Başbakan Erdoğan, Turgay Ciner, ABD’nin Terörist listesinde olan El Kaide destekçisi Yasin El Kadı ve onun Türkiye’deki finans işlerini yürüten Mehmet Fatih Saraç bulunmakta.

Biz önce size M. Fatih Saraç’ın kim olduğundan söz edelim.

MERAK EDİLEN SARAÇ

Başbakan Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen ve Habertürk gazetesinin yönetimine girmesiyle gündeme gelen Mehmet Fatih Saraç’ın sadece gazetenin yönetimine değil, Ciner Medya Grubu’nu kontrol eden Ciner Yayın Holding’in de başına getirildi.

Birleşik Devletler’in El Kaide terör örgütüyle bağlantısı olduğu iddiasıyla malvarlığını doldurduğu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ise “Kefilim” dediği Arap işadamı Yasin El Kadı’nın eski ortağı olan Mehmet Fatih Saraç, Park Holding ve Habertürk’ün sahibi Turgay Ciner ile birlikte Kasımpaşaspor Faaliyetleri A.Ş. yönetim kurulunda görev yapıyor.

Başbakan’ın eski danışmanı Cüneyt Zapsu ile BİM’de de eski ortak olan ve halen mağazacalık yapan Saraç ile Ciner’in ilginç iş ortaklığı, UCZ Mağazacılık Ticaret A.Ş. ile başladı.

Bu şirket, 10 Nisan 2012’de kuruldu.

Şirketin ortakları: Park Holding, Mes Yatırım Danışmanlığı Limited Şirketi, Nedim Şener, Orhan Yüksel, Doğan Pençe.

Sermayesi 3 milyon lira olan şirketin % 89’u Park Holding’in; yani Ciner’in. % 10’u da Mes Yatırım’ın. Mehmet Fatih Saraç, Mes Yatırım’ı temsilen yönetim kurulu başkanlığına seçildi.

UCZ Mağazacılık, 8 ay önce kurulmuş olmasına karşın İstanbul’da tam 199 şube açarken, Mes Yatırım, 2008’de kurulmuş 5 bin lira sermayeli bir şirket. Şirketin sermayesi 2010 yılında 500 bin liraya çıkartırıldı.

Saraç’ın Ciner’le medya alanındaki işbirliği ise Ciner’e C Görsel Yayınlar A.Ş.’nin 21.12.2012’de yapılan genel kurul toplantısında yönetim kuruluna girmesiyle başladı. Saraç, yönetime girmekle kalmadı, başkan yardımcılığına getirildi.

Şirketin 90 milyon liralık sermayesinin 89 milyon 980 bin liralık bölümü Ciner Medya Yatırımları A.Ş.’ye ait. Saraç’ın şirketten hisse alıp almadığına ilişkin bilgi yok. Bir başka deyişle Saraç'ın şirketin yönetimine profesyonel yönetici olarak mı, yoksa ortak olarak mı girdiği konusunda henüz bilgi bulunmuyor.

Ancak bu derece zengin birisi neden Ciner’in maaşlı elemanı olur anlamak da pek mümkün değil. Bu nedenle Saraç için Ciner’in perde arkasındaki ortağı yorumu yapılıyor.

Turgay Ciner’e ait Habertürk Gazetesi, Habertürk TV, reklam ve yayın hizmetleri şirketlerini bünyesinde toplayan Ciner Yayın Holding en son 24 Eylül 2012’de sermaye artırımı yaparak, sermayesini 210 milyon liraya yükseltti. Şirketin sermayesinin 209 milyon 999 bin 900 lirası Turgay Ciner’e ait. Kalan 100 liralık hisse ise Ciner’in şirketlerinin profesyonel yöneticileri olan Mehmet Kenan Tekdağ, Gürsel Usta, Fercan Aykutlu, Eyüp Erzan Tanyel, Naci Övünç ve Fatih Altaylı’ya ait.

SARAÇ HÜKÜMET KOMSERİ Mİ

Saraç’ın holding hisselerini satın alıp almadığı ya da ne kadar hissesini satın aldığı henüz bilinmiyor. Ancak Saraç, holdingin 26 Aralık 2012 tarihinde yaptığı olağanüstü genel kurul toplantısında yönetime girdi ve yönetim kurulu başkan vekilliğine getirildi. Saraç, İstanbul Ticaret Odası sicil kayıtlarında ise Mehmet Kenan Tekdağ ile birlikte Ciner Yayın Holdingin Müşterek Yönetim Kurulu Başkanı görünüyor.

Habertürk Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.’nin 28.6.2012’de sermayesi 250 milyon liradan 400 milyon liraya yükseltildi. Şirketteki Ciner Yayın Holding’in payı 249 milyon 998 bin 980 liradan 399 milyon 998.980 liraya yükseldi. Kalan bin 20 liralık hisse Ciner’in profesyonel yöneticilerine ait.

Saraç, İTO kayıtlarına göre; Habertürk Gazetecilik ile Ciner Medya TV Hizmetleri A.Ş.’nin de yönetim kurulu üyeliğine getirildi. Ancak Ticaret Sicil gazetesinde buna ilişkin herhangi bir bilgi bulunmuyor.

Saraç’ın, perakende piyasasına girmeye çalışan Ciner’in UCZ Mağazacılık şirketine sadece 300 bin lira sermaye ile ortak olmasına karşın, Ciner Yayın Holding’in başına getirilmesi ve grubun bütün yayın şirketlerinde yönetime girmesi işin arkasında hükümetin olduğu, Habertürk’ü kendi medya grubuna kattığı iddiasını güçlendiriyor.

ATİLLA KART’TAN İLGİNÇ SORULAR

Dönelim Atilla Kart’ın açıklamasına…

Kart, AKP iktidarı döneminde Kamu yönetiminde illegal ve denetlenemez ilişkiler ağı olduğuna dikkat çekerek, özelleştirme, ihaleye fesat karıştırma, Kamu İhale Kurumu ve TMSF gibi kurumlar aracılığıyla haksız kazanç, yolsuzluk, bağımlı ve sansürcü medyanın oluşturulduğuna vurgu yaptı.

CHP’li Kart, yakın zaman önce TMSF tarafından el konulan Akşam gazetesindeki değişimi ve Gezi Parkı eylemleri sırasında Habertürk’ün iktidardan yana tavrını da bu ilişkiler ağıyla açıkladı.

KARANLIK SAYFALAR ARALANIYOR

CHP’li vekil, 7 Temmuz 2006 tarihinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’yla birlikte Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı’na Yasin El Kadı, Mehmet Fatih Saraç, H.Cüneyd Zapsu’nun da aralarından bulunduğu 8 kişi hakkında; Kara Para aklanması, sahtecilik yapmak ve terörle mücadele kanununa muhalefet etmekten suç duyurusunda bulunduklarını söyledi.

CHP yaptığı suç duyurusuna dayanak olarak Mali Suçları Araştırma Kurulu, Müfettiş Raporu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları, Dışişleri Bakanlığı İstihbarat Ve Araştırma Genel Müdürlüğü’nün resmi yazıları, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın resmi kayıtlarını gösterdi.

Peki bu raporlar da neler yer alıyor?

CHP’li Kart, o kayıtlara ilişkin açıklamasına şöyle devam etti: “Yasin El Kadı, Türkiye’de görünürde 8-9 şirketin ortağıdır. M.Fatih Saraç da bu şirketlerin büyük bölümünde ortaktır. İslami çevrelerde etkili bir isim olan Emin Hoca’nın oğlu olan Mehmet Fatih Saraç’ın , Tayyip Erdoğan’ın Mali Danışmanı olduğu ifade edilmektedir. Emin Saraç’ın ise, Fazilet Partisinin parçalanması sürecinde Tayyip Erdoğan’la Necmettin Erbakan’ı evinde görüştüren kişi olduğu ve camiada etkin olduğu bilinmektedir.

VERGİ DAİRESİNDE KAYDI YOK

Yasin El Kadı’nın, birkaç trilyona ulaşan hesaplarına rağmen Vergi Dairesinde kaydı bulunmamaktadır. Yani, adı geçen kişinin kendi adına kurduğu ya da işlettiği bir ticarethanesi mevcut değildir. Oysa, bu hesaplara herhangi bir ticari ilişki içerisinde bulunulmayan şahıslar tarafından paralar yatırılmakta, yine herhangi bir ticari ilişki içerisinde bulunulmayan şahıslara bu hesaptan ödemeler yapılmaktadır.”

Yani ortada Yasin El Kadı’ya ait olduğu belirtilen hesaplarda trilyonlar var, aynı kişinin Türkiye’de şirketleri var ve bu hesaplara paralar yatırılıyor, ödemeler yapılıyor ancak Yasin El Kadı’nın Vergi dairesinden kaydı bulunmuyor.

Atilla Kart açıklamasının devamında, Başbakan’ın mali danışmanlığını da yapan ve Yasin El Kadı’nın şirketlerine ortak olan Mehmet Fatih Saraç’la ilgili olarak ise, bulundukları suç duyurusundaki ilgili rapordan bilgi aktardı.

HESAPSIZ ÖDEMELER

Kart’ın sözüne ettiği raporun 39. sayfasındaki ilgili bölüm şöyle:

“Şüpheliler arasında bulunan M.Fatih Saraç’ın hesaplarında 1997-2001 döneminde 621.993.232.277.00 TL’lik bir meblağ işlem görmüştür. M.Fatih Saraç’ın herhangi bir ferdi işletmesi ya da Vergi Dairesine kaydı bulunmamaktadır. Adı geçen kişinin kendi adına kurduğu veya işlettiği bir ticarethanesi mevcut değildir. Bu hesaplara herhangi bir ticari ilişki içerisinde bulunulmayan Şahıslarca para yatırılmakta, yine herhangi bir ticari ilişki içerisinde bulunulmayan şahıslara bu hesaptan ödemeler yapılmaktadır.”

Atilla Kart, raporlardaki bu gerçeklere dayanarak Avrupa Birliği, BM Güvenlik Konseyi ve T.C. Bakanlar Kurulu kararlarıyla; bütün para, mal, hak ve alacakları dondurulan Yasin El Kadı ve ortağı Mehmet Fatih Saraç’ı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturmasının zorunlu olduğuna dikkat çekti.

CİNER GRUBUYLA İLİŞKİLER

Benzer ilişkilerin Ciner gurubuyla da yaşandığını belirten Atilla Kart, Mehmet Fatih Saraç’ın Ciner’in şirketlerine ortak olduğunu ve Aralık 2012 yılında Habertürk Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevine geldiğini belirtti. CHP’li Kart, Saraç’ın doğrudan Başbakan Erdoğan’ın isteğiyle bu göreve getirildiğini ifade etti.

Atilla Kart, Habertürk TV’nin Gezi Parkı eylemleri sırasında iktidardan yana yayın politikasını değiştirmesini de bu ilişkiler ağıyla açıkladı.

Yasin El Kadı’nın MİT Müsteşarı’yla olan diyaloğuna da açıklık getirilmesi gerektiğini söyleyen Kart, 15 Şubat 2013 tarihinden Bakırköy’de meydana gelen kazanın, içinde birçok soruyu barındırdığını söyledi. Bu kazada arabanın içinde, Erdoğan’ın finansörü olduğu iddia edilen Yasin El Kadı, iş ortağı Usame Kutub ve Başbakan’ın koruması İbrahim Yıldız’ın yaralandığı yazılmıştı.

HABERTÜRK’ÜN GİZLİ PATRONU

Atilla Kart açıklamalarını şu sözlerle bitirdi:

Hiç kimse hakkında hüküm kurmuyoruz. Başbakan ile özel yakınlığı olduğu bilinen M.Fatih Saraç’ın nüfuz ilişkileri yoluyla, bir Medya Grubunun nasıl gizli patronu haline geldiğini yasama denetimi sorumluluğu ve anlayışıyla irdeliyoruz.

Yargıda, Kolluk’ta, Medyada, sivil toplumda, meslek kurumlarında Hükümet eliyle yaratılan “Hükümet Komiserliği” mekanizmasının yarattığı talanın ve kirli ilişkilerin sonuçlarını, haksız kazanç yapılanmalarını sorguluyoruz.

Bu yapı sebebiyledir ki; insanların , temel hak ve özgürlüklerinin tehdit altında olduğunu; Hükümet eliyle doğrudan ya da dolaylı olarak bilgi kirliliği yaratıldığını; Türkiye’nin , gerçek sorunlarının konuşulamadığını; toplumun, Başbakan eliyle inançlar üzerinden ve nefret söylemiyle ayrıştırıldığını kaygıyla görüyor ve gözlemliyoruz.

Bu fotoğraf, “temiz” değildir.

Bu fotoğrafı yaratanlar “temiz ilişkilerin” içinde değildirler.

Bu ilişkileri yaratanlar; haklarındaki ciddi ve somut iddiaları ortadan kaldırmak istiyorlarsa; kamuoyunun ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin denetim organlarının, bu ilişkileri denetlemesini engellememelidirler. “Flu ilişkiler ve fotoğrafların” yoğun olduğu sistemlerin adı Demokrasi değildir. Bu ilişkileri ve fotoğrafları bundan böyle de sorgulamaya devam edeceğiz.

Kimdir Yasin Al Kadı?

Kimdir Mehmet Fatih Saraç?

Bu kişilerin yolları nerede kesişiyor? Hangi kritik aşamalarda kesişiyor? Bu kritik aşamalarda, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyla neden ve nasıl biraraya geliyorlar?

Hemen ve önemle ifade ediyoruz; bu kişilerin şahıslarıyla bir ihtilafımız söz konusu olamaz. Bu anlamda muhatabımız değillerdir. Bu kişiler ile , Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın ilişkilerini , irdeliyoruz, sorguluyoruz…

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ; bu kişilerin sermaye gücü ve ilişkileri üzerinden nüfuz suiistimali yapıyor mu, çıkar ilişkileri yaratıyor mu? Haksız kazanç ilişkilerine yol açıyor mu, zemin yaratıyor mu? Kamu görevi ve yetkisini kötüye kullanıyor mu?

Yasama denetimi anlayışı ve sorumluluğu içinde bu konuyu, fikri takip anlayışıyla anlatmaya, gündemde tutmaya ve ilgili merciler nezdinde duyuru yapmaya bundan böyle de devam edeceğiz.
http://www.odatv.com/n.php?n=haberturkun-gizli-patronu-o-1807131200
 
Bülent Arınç: ''Medyayı zapturapt altına almak aklımızın ucundan geçmez.Böylesi Muz Cumhuriyeti olur.''
Sayelerinde Muz Cumhuriyeti tabiri ülkemiz için az kalıyor artık.
 
Son düzenleme:
Bülent Arınç: ''Medyayı zapturapt altına almak aklımızın ucundan geçmez.Böylesi Muz Cumhuriyeti olur.''
Sayelerinde Muz Cumhuriyeti tabiri ülkemiz için az kalıyor artık.

Haber kanallarini gazeteleri zapturapt altina almak yetmemis olacak ki sosyal medyaya da el atiyolar.
 
Bülent Arınç: ''Medyayı zapturapt altına almak aklımızın ucundan geçmez.Böylesi Muz Cumhuriyeti olur.''
Sayelerinde Muz Cumhuriyeti tabiri ülkemiz için az kalıyor artık.

Aldıkları kadar aldılar zaten medyayı..
Sosyal paylaşım sitelerinede el attılar..
 
Yavuz hirsiz ev sahibini bastirir hesabi soruya cevap vermiyor da dinlemelere takmis.

Ben milletvekiline katilmiyorum bunlarin bu hale dusmesine hic uzulmuyorum onceki davalarda onlar uzulmedigi gibi.

Once dinleme problem degildi fisleme hala problem degil bi bunlara haksizlik yapiliyor. Hep mi magdursunuz beee?

Faiz lobisi, israil, dis mihraklar hep suclu da parayi kim caldi sayin Basbakan.
 
Back