akçay; Kazdağlar’nın yemyeşil doğası ile Ege’nin mavi sularının kucaklaştığı huzur ve tatil beldesi. Kordon Boyu, Sarıkız heykeli, denizin içinden fışkıran tatlı su, tertemiz sahilleri ile Ege’nin ve Edremit Körfezi’nin çekim merkezi konumundadır.
Edremit; Çanakkale-İzmir yolu üzerinde Akçay´a 9 km uzaklıkta bulunan Edremit, MÖ.15 yy´da Adramytteion adıyla kurulmuştur.
Antandros; Kaz Dağları´nın güneyinde Altınoluk´a yakın bir tepede kurulmuştur. Kent, tepenin üzerinde bir kale ve batı yamaçlarında bir mezarlık ile çevrilmiştir. Altınoluk Beldesi sınırları içinde ki tarihi kentteki kazı çalışmaları devam etmektedir.
Altınoluk; Akçay’a 17 km uzaklıkta Körfezin kuzeyinde Kazdağı´nın güneyinde kurulu kent Antandros adıyla anılır. Bölgenin önemli turizm yörelerinden birisidir. Altınoluk Belediyesi tarafından her yıl düzenlenen "Antandros Kültür Sanat ve Yaşama Saygı Festaivali" büyük ilgi görmektedir.
Pınarbaşı; Güre Beldesi sınırları içinde Akçay´a 6 km mesafede bir piknik yeridir. Yamaçtan akan bol ve buz gibi su yaz aylarında serinlemek için ideal bir köşedir. Orman Müdürlüğü´nce işletilmektedir. Ayrıca piknik alanı içerisinde Alabalık üretilen bir çiftlik bulunmaktadır.
Şahinderesi; Kazdağları´nın Altınoluk bölgesi eteğinde bulunmaktadır. Altınoluk´u tepeden görür. Temiz kaynak suları olan bol ağaçlı bir piknik yeridir. Ayrıca konaklama tesisi ve restoranı bulunmaktadır.
Çağlayan; Kızılkeçili Köyü içinde olup Akçay´a 3 km mesafededir. Kültür Bakanlığı´nca teseillenmiş 800 yıllık çınar ağacı burada bulunmaktadır.
Hanlar (Handeresi); En çok rağbet edilen piknik yerlerindendir. Akçay´a 35 km uzaklıktadır. Ormanları ve soğuk suları ile dikkati çeker. Çevresinde lokanta ve kafeler bulunur.
Mıhlı Çayı: Akçay´a 25 km mesafede Altınoluk-Çanakkale karayolu üzerinde çevresi ormanlık bir dere kenarıdır.
Güre Gelinçamı Piknik alanı; Akçay´a 8 km mesafede halka açık piknik yeridir. Güre´den itibaren yeni açılan yol ile ulaşılabilir. Her yıl Güre Belediyesi´nce yapılmakta olan Sarıkız etkinliklerinin bir bölümü burada yapılmaktadır.
Sütüven; Zeytinli Beldesi sınırları içinde Akçay´a 5 km uzaklıkta piknik alanıdır. Manzara seyir terasları ve oyun alanları düzenlemeleri bulunmaktadır. Alanda 8 m yükseklikten dökülen ve yörenin adı ile anılan Sütüven Şelalesi bulunmaktadır.
Hasan Boğuldu; Zeytinli Beldesi sınırları içinde Sütüven piknik alanından sonra derenin karşı tarafındaki patika yolu izleyerek 1 km sonra ulaşılır. Bir şelalesi ve içinde pek çok balığın bulunduğu gölcükten oluşur.
Tahtakuşlar Etnografya Müzesi; Akçay´a 5 km Balıkesir Çanakkale E-24 karayoluna 2 km uzaklıkta asfalt yolla bağlı, doğal güzellikler içinde kurulmuş, Türkiye´nin ilk Özel Etnoğrafya Müzesi ile 1992 yılında açılan ve Türkiye´de ilk kez bir köyde kurulan bir sanat galerisidir. Galeri´de Orta Asya´dan Türkiye´ye göç eden Konar-Göçer Türk boylarının ilginç ve özgün kültür varlıkları, giyim eşyaları, aletleri, halıları ve çadırları sanat galerisinde her tür sanat yapıtları yıl boyunca sergilenmektedir.
Ayrıca Altınoluk Abdullah Efendi Konağı, Zeytinli Çay Bahçesi, Sarıkız Tepesi, Şıp Şıp Dede ve Edremit Parkı görülmeye değer yerlerdir.
Körfez’in altını ; ZEYTİNYAĞI
Edremit Körfezi kıyılarında dünyanın en nefis zeytinyağının üretimi yapılmakta ve zeytinyağı literatüründe bu bölge düşük asitli, kendine has kokusu (rayiha) olan yağın elde edildiği önemli merkezlerden biri olarak bilinmektedir. Zeytin ağacı aradığı en uygun iklimsel koşulları burada bulmuş ve insanlara değerli bir ürünü, zeytinyağını vermiştir.
Tarihçe ;
Zeytin ve zeytin ağacı ile ilişkimiz insanlık tarihi kadar eskidir. Arkeolojik buluntular zeytinin 800 yıldan beriye tüketildiğini göstermektedir. Bilinen en eski yazılı kaynaklarda da zeytinden sıkça söz edilmektedir.
Zeytinyağı günümüzde olduğu gibi, eski çağlarda da yemeklerin dışında pek çok amaçlı kullanılmıştır. Çeşitli kokular, parfümler ile karıştırılarak bedene sürülmüş, kozmetik denen karışımlara katılmış ve yarıca iyileştirme amaçlı pek çok merhemin karışımına konmuş, aydınlanma ve ısınmada yakıt olarak kullanılmıştır. Zeytin ağacını anavatanın Mezopotamya olduğu ve buradan çevreye yayıldığı sanılmaktadır. “Zeytin” sözcüğünün etimolojik kökeni, ağacın yolculuğu hakkında bilgi vermektedir. İbranice “zeyt” ardından, “ez-zeyt” ile “zeytin” sözcükleri türemiştir. Akkadlar’ın dilinde de “zeirtum” sözcüğü vardır. Daha sonra ise bu sözcükleri İspanyolca’da bulmaktayız, “aseite” ve “aseituna”. Eski Yununca’da ki “elaia”, Latince’de “olea” ve “olivum” sözcüklerine dönüşerek diğer Avrupa dillerine girmiş ve “olivum” olarak uluslar arası alanda yerine almıştır.
Zeytin ağacı ;
Zeytin ağacı, ağır ve zahmetli büyür, ancak buna değecek denli uzun ömürlüdür. Bazı bölgelerde bin yaşından büyük ağaçlar vardır. Yaprakların üst yüzü koyu yeşil, alt yüzü ise gümüş renklidir. Ağacın gövdesi çürümeye karşı çok dayanıklıdır ve ağaç ölse de köklerinden yenisi çıkar. Tüm eski yazılı kaynaklarda Mezopotamya, Akdeniz ve Ege bölgelerinin zeytin ağaçları ile süslü olduğundan söz edilir.
Zeytinyağı türleri ;
Zeytinyağının koku, renk ve asit derecesi ile; tat ve elde ediliş biçimine göre değişen türleri vardır.
NATÜREL ya da diğer deyişle SIZMA zeytinyağı ;
Soğuk pres yöntemiyle zeytinden elde edilen ilk yağdır. Genellikle çiğ olarak tüketilir ve satalara, haşlanmış sebzelere, soslara konur.
ORGANİK Zeytinyağı ;
Son yıllarda gelişen bir anlayışın ürünüdür. Bu yöntemde, yağ alınmadan önceki aşamada zeytin ağacına özel bir bakım uygulanarak, tanelerin ilaç ve kimyasal madde içermeden yağa dönüşmesi hedeflenir. Bu yolla elde edilen mahsulün, yukarıda ki yöntemle sıkılması halinde sonuç olarak “organik yağ” olacaktır. Ancak, bu tür yağı içerdiğini savlayan ambalajda uluslararası bir kuruluş güvencesinin olması, tüketicinin dikkat etmesi gereken önemli bir noktadır.
RAFİNE Zeytinayağı ;
Yüksek asitli zeytinyağının rafine edilmesinden elde edilir ve daha çok yağın lezzetine alışık olmayan ülkelerde tüketilir. Light olarak adlandırılan bu tür yağın rengi daha açık ve kokusu daha hafiftir.
RİVİERA Zeytinyağı ;
Rafine ile natürel zeytinyağının özel karışımından elde edilen yağdır.
Son yıllardaki yaygın inanışın aksine her türlü zeytinyağı kızartmalar için en ideal yağdır. Çünkü yanma derecesi diğer yemeklik yağlardan yüksektir. Erime noktası da 5-7 C olduğundan kolay hazmedilir. Zeytinyağı oda sıcaklığında, ancak ışıksız yerde saklanmalıdır ve buzdolabına koymaya gerek yoktur.
Çeşitli bitki ve otları zeytinyağında bekleterek, birbirinden değişik değişik soslar elde edilebilir. Sarımsak, soğan, fesleğen, Hindistan cevizi tohumu, taze kekik, biberiye ya da defne yaprağıyla bekletilmiş zeytinyağı ile olağanüstü tatta satalar, mezeler ve yemekler hazırlamak olanaklıdır.
Mitolojiden günümüze tarih ve doğa cenneti...
Kazdağları (İDA)
Antik çağlarda ki adı “İDA” olan Kazdağları mitolojiye göre üç büyük tanrıça arasında geçen dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer olmanın yanı sıra aynı yarışmanın yargıcı ve Troia savaşının çıkmasına neden olan çoban Paris’in büyüdüğü yer olarak bilinir. Paris, Troia Kralı Priamos’la karısı Hakebe’nin en küçük oğludur. Annesi Hakebe, Paris’i doğurmadan önce bir düş görür. Düşünde karnından çıkan bir alev Troia surlarını sarmakta ve alevler tüm kente yayılmaktadır. Falcılar bu düşü yeni doğacak çocuğun kenti yıkıma sürükleyeceği şeklinde yorumlarlar. Bunun üzerine Kral Priamos bebeği İda Dağı’na bırakır. Paris bu dağda ölüme terk edilmiştir. Ancak dişi bir ayı bebeği emzirir, bir süre sonra da bir çoban Paris’i bulur ve büyütür. Paris büyüyüp yakışıklı bir delikanlı olunca bir gün bir düğün davetinde tanrıçalar arasında başlayan güzellik kavgası sonrası baş tanrı Zeus Paris’i hakan tayin eder. Paris, Aphrodit’i en güzel seçer ve altın elmayı O’na verir. Daha sonra Paris Sparta Kralı Menelos’la evli güzel Helene’yi kaçırır ve böylece on yıl sürecek Troia Savaşı’nın başlamasına neden olur böylece falcıların yorumladığı gibi Troia savaşlar sonunda yıkılır. Bu anlamda dünyada ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer İda Dağı olması sebebiyle mitolojik önemi bulunmaktadır. Ayrıca Kazdağları’nda yaşanılmış olduğuna inanılan Sarıkız ve Hasan Boğuldu gibi halk hikeyeleri bulunmaktadır.
Kazdağları Milli Parkı
Biga Yarımadası üzerinde Edremit Körfezi’nin kuzey kıyısını takiben doğubatı yönünde 60-70 kilometre uzanan Kazdağı, batıda Ege Denizi boyunca ve kuzeyde Marmara Denizi’ne doğru, araya nehirleri ve vadileri alarak devam ediyor. Karataş Tepesi 1774 metre ile Kazdağı’nın zirvesini oluşturuyor. Onu 1767 metre ile Babadağı Tepesi ve 1726 metre ile Sarıkız Tepesi izliyor. Üçü de Türkmenlerin “Cılbak” olarak nitelendirdiği ağaçsız bir kütlenin üzerinde yer alıyor. 21.300 hektarlık bir alana yayılan Kazdağı Milli Parkı, 17.04.1993 tarihinde Resmi Gazete’de ilan edilmiştir. Kazdağı Milli Parkı’na rehberlerle birlikte ve Milli Parklar Mühendisliği’nden izin alarak girilebiliyor.