• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Bale

Elif

Onur Üyesi
Pro Üye
12 Temmuz 2006
35.078
30.660
1.123
61
Konya
Bale, kuralları belli akademik dans (danse d’école) tekniğinin, başka sanatsal öğelerle de birleştirilerek bir sahne gösterisi oluşturacak biçimde sunulmasıdır. Bale terimi, bu akademik dans tekniği için de kullanılır. Bir gösteri sanatı olarak genellikle müzik eşliğinde, dekor ve sahne giysileriyle sunulan, son derece titiz bir danstır. Bir bale, dans, müzik ve tasarımla dramatik bir öykü anlatabilir ya da hiç bir öykü olmadan yalnızca müziğin dans aracılığıyla bir yorumu biçiminde sunulabilir.
 
Bale ; Kadın ve erkek dansçıların bir tiyatro sahnesinde yorumladıkları figürlü danstır.

2005952101487108687_rs.jpg


Terimin genel anlamıyla dans eski çağlara kadar uzanır; ama sözcüğün gerçek anlamıyla bale sanatının izlerine, Rönesans'tan önce hiç rastlanmaz. Bununla birlikte, topluluk halinde yorumlanan dans sahnelerinin doğaçtan, yani hazırlıksız yapılamayacağı da bir gerçektir, bu nedenle de kurallara bağlanmasalar bile önceden belirlenmeleri gerekir; çünkü bazı dansçıların öbürlerinden daha önemli "rolleri" olacaktır. Dolayısıyla, eski çağlarda dinsel törenlerde yapılan danslar ile bale sanatı arasında bir benzerlik kurulabilir; ama bu Eskiçağ balelerinin, XVI. yy'dan sonra Avrupa'da görüldüğü gibi kesin verilere göre oluşturuldukları düşünülemez.

Bununla birlikte, ister dinsel olsun, ister dindışı, dans sanatının Eskiçağ'da soylu bir özelliği olduğu ve Roma uygarlığının çöküşüne ve daha sonra Ortaçağ dönemine kadar süren halk gösterilerinde üstünlüğünü hep koruduğu tartışma götürmez. Ortaçağ'da İspanya'nın geleneksel dansı olan "moresca "ya, henüz kurallara bağlanmamış olan danslı di-vertimentolar eklendi. XV.yy'ın ikinci yarısında, Guglielmo Ebreo (Dans Sanatı Uygulaması, 1463) ve Cornazzano da Piacenza (1465) ilk koreogrofi kitaplarım yazdılar. Bale tekniğiyle ilgili kurallar, bale betimlemeleri ve ilk yarım puantlarla ilgili bilgiler, XVI. yy'ın ikinci yarısında Cesare Negri tarafından derlendi. Balenin evrimi, Rönesans döneminde belli bir ölçüde operanın evrimine bağlı kaldı. Bu arada yapılan bütün denemeler, İtalya'da müzikli dramın,Fransa'da saray balesinin doğmasına yol açtı. İlk saray balelerinden biri olan Bal-let çomiaue de la Reine, Paris'te Bal-dassarino Belgiojoso (Balthazar de Beaujoyeubc) tarafından, 1581 yılında Beaulieu ve Salmon gibi bestecilerin ve ressam Jacques Patin'in yardımıyla izleyicilere sunuldu. Sonraki yıllarda, çeşitli şenliklerde baleye de yer verilmeye başlandı. Fransa'da Löuis XIV'ün hükümdarlığı şırasında, sarayın resmi bestecisi Lully opera-bale dönemini başlattı. 1661'de Krallık Dans Akademisi, 1723'te Opera Dans Okulu kuruldu; dans yavaş yavaş profesyonel sanatçıların işi haline geldi (bu arada kral ve çevresi de bazı balelere katıldılar). Koreografi, divertimen-tolar biçiminde tiyatroya girdi: Moliere'in komedi-baleleri (Kibarlık Budalası, Lully'yle birlikte; Hastalık Hastası, müzik: Marc-Antoine Charpentier).
Louis XV. döneminde Dupre, Vest-ris, Mademoiselle Prevost ve Made-moiselle Camargo gibi bale sanatçıları, başarılarıyla dikkati çektiler. Mouret'nin (Les Grâces, 1733) ve Rameau'nun (Les Indes galantes, 1735; Le Temple de la gloire, 1745) yapıtları da büyük ilgi gördü.

2005918777874358092_rs.jpg


Çağdaş balenin ilk düzenleyicisi sayılabilecek olan jean-Georges Noverre, sanatını büyük bir gerçekçilik üstüne kurdu; ama Fransa'da pek başarı sağlayamadı. Yüzyılın sonlarında, İtalya'da dansçı ve koreograf Sal-vatore Vigano ile karısı Maria Medi-na balenin gelişmesine büyük katkıda bulundular. 1750'ye doğru Avusturyalı Franz Hilderpfing baleye ulusal giysileri soktu ve çeşitli bale-pantomimler yarattı. Onun etkisinde kalan Gasparo Angiolini de, akademik baleyi bütünüyle kaldırmaya çabştı. Bu arada çeşitli balelerde ilk Rus yüdızları parladı. Almanya'dan gelen romantizm hareketi XLX. yy'da dans alanım da etkiledi. 1831'de Robert der Teufel'in (Şeytan Robert, müzik: Meyerbeer) üçüncü perdesinde ilk olarak bir balerin (Maria Taglioni) sahneye çıktı; aynı balerin 1832'de La Sylphide (müzik: Schneitzerhoeffer) balesinde joseph Mazilier'yle birlikte büyük ün kazandı. Bu balede, balerin kostümü (beyaz muslinden uzun tütü) ilk olarak kullanıldı; balerinin başında çiçeklerden bir taç vardı; ayaklarına da yalnızca ayak uçlarıyla dans etmeyi sağlayan beyaz dans ayakkabıları giymişti. Birinci perdenin dışında, bütün koreografi, puantlar, arabeskler ve geniş balonelerle yorumlanıyordu. Şeytan Robert'le başlayan romantik dönem, ancak on yıl kadar sürdü ve Giselle' le (1841) doruk noktasına ulaştı. Giselle balesinde (müzik: Adolphe Adam; libretto: Theophile Gautier ve Vernoy de Saint-Georges; yorumcular: Carlotta Grisi ve L. Petipa) bütün romantik eğilimlere yer verilmişti.

2005901312400781429_rs.jpg


Romantik balenin başarıya ulaştığı bu on yıllık süre içinde, Lucile Grahn, Fanny Cerrito ve Fanny Elssler gibi büyük balerinler yetişti.

Vigano'nun balelerinden sonra, müzik partisyonları, belli bir ortam yaratan destek görevi üstlenmişlerdi. Bir süre sonra Fransa'da bale sanatı tehlikeye girdi ve yalnızca İtalya'da Basis'in yetiştirdiği balerinlere rol verilmeye başlandı. Bununla birlikte CoppeJia (Arthur de Saint-Leon; müzik: Leo Delibes, 1870), Sylvia (müzik: Leo Delibes, 1876) ve Les Deux pigeons (müzik: Andre Messager, 1886) sahneye kondu.


XX. YÜZYILDA BALE

Fransız koreograflarından ve İtalyan dansçılarından XVIII. yy'dan sonra sürekü yararlanan Rusya, Petersburg'da Marius Petipa'yı (doğ. Marsilya, 1822) bir bale okulu kurmakla görevlendirdi. Petipa, yalnızca Ruslardan oluşan bir dansçılar topluluğu oluşturma hazırlıklarına girişti; dayanıklılık ve çevreye uyma yetenekleri sayesinde çok sayıda bale hazırladı ve sahneledi: Uyuyan Güzel (1890); Kuğu Gölü (1891); Fındıkkıran (1902, müzik: Çaykovski); vb. Rus balesi gün geçtikçe yeni bir doğrultu kazandı.
Alexandr Gorski, daha gerçekçi kavramlar benimsetmeye çalıştı, İsadora Duncan, Loîe Fuller yepyeni dans biçimleri yarattüar. Debussy,Strauss gibi yeni müzikçilerin, Rimski-Korsakov, Borodin, Çerepnin gibi Rus bestecilerinin ve öncü ressamların etkisiyle, bale daha özgür, daha renkli ve anlatım yolları daha dolaysız bir nitelik kazandı. Sergey Diaghilev, Petersburglu en iyi dekoratör ve yorumcuları çevresine toplayarak, 1909 yılında Paris'te çok parlak bir dizi gösteri sundu (bu gösteriler V. Nijinski, T. Karsavina, I. Rubinstein gibi çok iyi nitelikli dansçılar, A.Benois, L. Bakst, N. Roerich, A. Golovin gibi dekoratörler, M. Fokin ve V. Nijinski gibi koreograflar ve en çok yapıt verenleri İgor Stravinskiy olan bestecilerin katkılarıyla gerçekleşti). Ölümüne kadar (1929) 20 yıl süreyle Paris' te, Londra'da ve Monte-Carlo'da çok sayıda koreografi gösterisi sahneleyen Diaghüev, Picasso, Rouaulti Chirico gibi ressamlar, Satie, Ravel, Sauguet, Milhaud, Prokofyev, Hindemith gibi besteciler, L. Massine, G. Balanchine gibi koreograflar, S. Lifar,O.Spessivetseva gibi dansçılar ve yazar jean Cocteau'yle çalıştı. Sahnelediği başhca yapıtlar arasında şunlar sayılabilir: Stra-vinskiy'nin müziği üstüne,Ateş Kuşu (1910); Petruşka (1911); Bahar Ayini (1913) ;Rimski-Korsakov'un Şehrazad'ı (1910); Debussy'nin Bir Kır Perisinin Öğleden Sonrası (1912); Ravel'in Daphm's ile Chloe'si (1912); Dukas'ın Peri Kızı; Manuel de Falla'nın. Üç Köşeli Şapka ve Sihirbazın Aşkı baleleri; Darius Milhaud'nun Le Train bleu'sü {Mavi Tren); Francis Poulenc'in Les Biches adlı balesi.


Birinci Dünya savaşından sonra, gerçeküstücülük, dadacılık gibi yeni estetik anlayışları, İspanya'daki gibi folklor kökenli yeni esin kaynakları ve yeni klasikçilik ortaya çıktı.

Devlet Operaları gibi resmî toplulukların dışında, dünyanın her yerinde,bale toplulukları kuruldu. Diaghilev döneminde, Paris Operası, Jacques Rouche'nin yönetiminde bütünüyle yenilendi.

Koreograf ve dansçı Serge Lif ar. Paris Operası'nda yirmi yıldan uzun süre boyunca çok sayıda bale sahneledi; özellikle başlangıçta Solange Schvvarz, Lucette Darsonval ve Yvette Chauvire gibi dansçılara eşlik etti. Daha sonra Lander ve Aveline gibi koreograflar, Les mdes galantes'ı gerçekleştirdiler.

İsveç balesi, 1921'de fean Cocteau'nun yazdığı Les Mari-es de la Tour Eiffel'i (Eiffel Kulesinde Evlenenler, 1921; müzik: Germai-ne Tailleferre, Georges Auric, Arthur Honegger, Darius. Milhaud ve Francis Poulenc) sahneledi. 1928'de Ninette de Velois'nın Vic-VVells Bal-let'i Şah-Mot'ı (daha sonraları Margot Fonteyn'le) sundu; Ballet jooss 1932'de La Table Verte et le Mi-roir'ı (Yeşil Masa ve Ayna) sahneledi; George Balanchine'in girişimiyle kurulan, koreografları arasında jeröme Robbins'in de bulunduğu New York City Ballet, özellikle Balanchine'in yapıtlarına yer verdi. Fransa'da da birçok topluluk kurul-du:Ballet des Champs-FJsyees(1945); Ballet de Paris de Roland Petit (1948); Ballets du marquis de Cue-yas (1947).

Ayrıca janine Charrat ve jean Babilee koreografi alanında önemü çalışmalar yaptılar. Kostüm-lerdeki fazlalıklaruı atılmasından yana olan Maurice Bejart mayo.külötlu çorap ve blucin kullanımına yer verdi: Villa-Lobos'un bir prelüdü üstüne hazulanan L'İtranger (Yabancı) ve Aaron Copland'uı bir partisyonu (1957) üstüne hazulanan Chapeaux (Şapkalar), Ballet Theatre de Paris tarafından yorumlandı ve sanatçının yaşamında bir dönüm noktası oluşturdu. 1960'tan sonra Ballet du XXe siecle adlı toplulukla ve P.Henry'nin de katkısıyla La Reine verte (YeşU Kraliçe, 1963), Variations pour une porte et un soupir (Bir Kapı ve Bir İççekiş İçin Çeşitlemeler, 1965), Messe pour le temps present (Şimdiki Zaman İçin Ayin, 1967) gibi yapıtları gerçekleştirdi; Stravinskiy'in besteleri üstüne Düğün ve Bahar Ayini'ni yorumladı, 1964'te Opera de Paris için Faust'un Lanetlenmesi'ni (müzik: Berlioz) sahneledi.
 
OPERA İÇİNDE BALE


Balenin operalarda da küçümsenmeyecek bir işlevi vardır. Lirik bölümlerin danslı bölümlere olan üstünlüğünün pek ayırt edilemediği bir dönemden sonra, XVIII. yy'da ikisi arasında kesin bir ayrım yapılmaya başlandı. Rameau'nun opera-bale-leri, her iki öğenin kusursuz biçimde bağdaşmış olduğu son örnekler arasındadır. O dönemden başlayarak bale, Gluck'un operalarıyla, lirik yapıtlara divertimento olarak girdi. Mitoloji konularının işlendiği dönemden sonra, koreograflar gösteriye, dramatik aksiyonun doğal akışını yarıda kesen psikolojik durumlar, çağa uymayan öğeler, kostümler katma eğilimi gösterdiler.

XIX. yy. operalarının büyük bir bölümünde, gösterinin belli bir yerinde bale topluluğu işe karışırdı (Obe-ron, Faust Aitia, Romeo ve juliette, Samson ve Dalila, Boris Godunov,Prens İgor); yalnızca konunun elverişli olmadığı durumlarda (Wertherj ya da bazı gerçekçi türden yapıtlarda (La Boheme; LouiseJ baleye yer verilmezdi. Bazı durumlarda da konu, şan sanatçılarının dansa çok yatkın olmasını gerektirirdi: Salome;. Carmen; Thais; vb. XX. yy'da, Albert Roussel'in La Naissance de la lyre (Lirin Doğuşu) ve Padmavati gibi birer opera-bale olan yapıtları dışında, gerçek anlamda hiçbir opera.baleye başvurmamakta, günümüzde türlerin ayrımı eğilimi ağır basmaktadır.
2005944595237808625_rs.jpg

TÜRKİYE'DE BALE


CUMHURİYET ÖNCESİ. Türk-İtalyan kültür üişkilerinin başladığı XVI. yy'da İtalyan sanatçüarmın Türkiye'ye gelerek İstanbul'da bir klasik bale gösterisi düzenledikleri, Osmanlı saraylarındaki düğünlere katıldıkları, şehzadelerin sünnet törenlerinde gösteriler yaptıkları ve bu arada bazı Türk sanatçılarının yetişmesine yardımcı oldukları bilinir. Paris'teki Osmanlı elçisi Yirmisekiz Mehmet Çelebi ile Moskova'daki Osmanlı elçisi Rasih Efendi, görevle gittikleri ülkelerde gördükleri bale ve operalardan etkilenmişler, yurda döndüklerinde, bu sanatlara yönelik bir ilgi uyandırmaya çalışmışlardır.

Ayrıca XIX. yy'da ve XX. yy'm başlarında yabancı ülkelerden gelen bale topluluklarının, İstanbul'daki çeşitli tiyatrolarda opera, operet gösterilerinin yanı sıra, bale gösterileri de verdikleri bilinir.


CUMHURİYET DÖNEMİ.

Cumhuriyetin ilanından sonra, Devlet Konservatuvarı'nın kuruluş yıllarında, Biryan Güzel, Giselle, Kuğu Gölü, Sylvia, Fındıkkıran gibi klasik baleler izledi. Gene o dönemde sergilenen çağdaş bale yapıtları arasında The Rake's Progress, Şah-Mat, Pagodalar Prensi, vb. sayılabilir. Ayrıca Türk bestecierinin müziği üstüne yabancı koreografların düzenlediği baleler de sahneye konmuştur: Çeşmebaşı (müzik: Ferit Tüzün); Hançerli Hanım (müzik: Bülent Tarcan): Sinfonietta (müzik: Nevit Kodallı). 1968 yılında koreograf Sait Sökmen, Ravelin yaylı çalgılar dörtlüsü üstüne Cari adlı bir bale yapmış, 1969 yılında da Çetin Işıközlü Alfred Rodriguez'in isteğiyle Judith adlı özgün Türk balesinin müziğini bestelemiş ve bu yapıt 1970 yılında sergilenmiştir. Hem bestecisi, hem de koreografı Türk olan balelerin 1973 yılından başlayarak ortaya çıktığı görülür. Gerçekten 1973'te Oytun Turfanda, Necil Kâzım Akses'in BaZ/ade'mdan yararlanarak Pembe Kadın'ı, Duygu Aykal da Cengiz Tanç'ın Divertimen-fo'sundan yararlanarak Çoğul'u düzenlemiş, bir yıl sonra gene Duygu Aykal, İlhan Usmanbaş'm bir müziğinden yararlanarak Oluşum'u yaratmış, 1975 yılında Oytun Turfanda ikiyapıt daha oluşturmuştur: Cengiz Tanç'ın bazı orkestralamaları üstüne Yoz Döngü; Nevit Kodalh'nın süitle-rinden oluşan Güzelleme.Daha sonraki yıllarda sahnelenen Türk baleleri arasında özellikle müziğini Nevit Kodalh'nın bestelediği,koreograüsini Oytun Turfanda'nın yaptığı Hurrem Sultan, müziğini Necdet Levent'in bestelediği, koreografisini Suna Şenel'in yaptığı Ço-ban Yıldızı (1983), koreografismi Altan Tekin'in yaptığı Milli EgemenlikDestanı (1989) sayılabilir.
 
Back