Babama yabanciyim, sucluluk duyuyorum..

Belinsi

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
12 Kasım 2014
494
197
Evlendim, cocugum bile oldu. Fakat icimdeki kirginlik bir türlü gecmek bilmiyorum. Esim cocugumla ilgilenirken bile bazen hüzünleniyorum. Alistim yavas yavas. Ilk zamanlarda cok zordu, dügünlere gitmek, baba kiz iliskilerine sahit olmak..
Babamla iliskimiz cevremdeki tanidik herhangi biriyla olan iliskim kadardi. Yani konusmaz etmezdik. Bildim bileli icki sigara. Annem sükreder kötü birsey yapmiyor diye beni öyle teselli ederdi. Fakat bu bir insani sevmek icin yetmiyor.
Birakin döktora götürmesini, okula gelmesini, daha hangi bölüme gittimi bilmez. Baskalarina yardim eder ama evdeki cocuklarini bir kez sevdigini görmedim. Ancak sarhosken severdi. Yok duygular aciga cikarmis falan hic umurumda degil. Öyle bencil ki, beni sarhosken sevmesi bile bencillikle doluydu.
Iyi bir insan diyoruz ama sürekli küfür eder. Sigara dumani ve küfürün icinde büyüdüm. Siddet yoktu ama annem sabahlara kadar masasinda onu beklemek zorunda kalirdi. Uyursa küfür ederdi sürekli, uyutmazdi. Bircok kötü anim da oldu ama beterin beteri vardir dedik, ki öyle de.
Sükretmek lazim ya hani.
Bogazima birsey dügümleniyor baba kelimesini duyunca. Ben evlenirken bile yanimda degildi. Sarhostu, beni evden cikaran o degil dayimdi. Insan kizina sarimaz mi hic..
Ailem dügünümde hic yanimda olmadi, bir tek annem vardi. Öylesine ugradilar desem yeridir herkes gibi.
Evdeyken halam ugrasir dururdu, onun yüzünden erkenden yollara düstüm annemle okumak icin. Babam bir kere bile bizi korumadi. Hakkimiz yendi, aile icinde bizimle cok ugrastilar ama o bizi hic umursamadi. Varsa yoksa kendi babasi, abisi. Ele güne muhtac etti bizi yeri geldi. Icki ve sigara parasi olsun ona yeter gerisini hic düsünmedi.
Ne okurken beni aradi ne de evlendikten sonra. Annemle konusurum hep. Sanki onun kizi degilim o kadar umurunda degiliz.
Ben bu yükün altindan kalkamiyorum. Aramam lazim, hayirli evlat olmam lazim diyorum ama onu arayamiyorum. Babadir sonucta ama babalik etmedi ki.. Arada kaldim. Hic babam gibi görmüyorum. Kalbim cok kirik. Ama babam. Maddi olarak yardim etmese bile bir kere sirtima dokunsa arkanda ben varim deseydi..
O kadar cile cektim, bir kere de benim kizim o diyip yanimda olsaydi. Yapamiyorum, babam gibi göremiyorum. Baba evinde ezildim durdum. Hic mi bir insanin umurunda olmaz evladi. Ben nasil evlatlik görevimi yapacagim bu kirik yürekle. büyüdüm anneyim ama sindiremiyorum. anlatacak cok sey olsa da gecmiste kaldi diyorum ama babam gibi göremiyorum. Sanki hic babam olmamis gibi. gölgesi bile yeter dedigimiz babama karsi cok kirginim.
 
benimde annem babam ben 2 yaşıma gelmeden ayrılmışlar ve bunun yokluğunu daha yeni yeni hissetmeye başlıyorum ama ben biraz öfke doluyum...

içki belası bizim ailede de varmış ki bunun yüzünden ayrılmışlar zaten..

ben aramasam hayatta beni arayıp kızım ne yapıyorsun demez.. parası yoktur utanmasa benden ister..

bundan dolayı mıdır nedir hayatıma aldığım erkeklere(uzun süreli iki ilişkim oldu) babam gibi sarıldım ve bağlandım onlara..

hatta hep çocuğum olursa beni değil en çok babasını sevsin derdim...

ama isteme günüm kabus gibiydi ve ben babamdan nefret ediyorum..

artık değil evlat sahibi olmak evlenmek bile istemiyorum..

ve sevgili hemcinsim bana kızma ama baban asla değişmeyecek... içki sigara vs onun ilk aşkıymış ve hep öyle kalacak

hani demişsin ya hiç sırtımı okşamadı diye...

bırak okşamasın... en iyisi böyle.
 
ben de baba kelimesini duyunca içi cız edenlerdenim.babamın içkisi,şiddeti,aldatması falan yoktu ama bizde yoktuk onun için..hep işi ve mesleği öncelikliydi.bir kez dahi karşısına alıp konuştuğunu bilmem,hala öyle..çok isterdim sohbetler edeceğim bir babam olsaydı,hayatımda kararlar alırken danışabilseydim,destek olduğunu hatta karşı çıktığını görebilseydim yeter ki varlığını hissedebilseydim..ama olmadı,olmuyor.biliyorum bizi seviyor ama sevgisini göremiyoruz.
 
evlenirken akrabam üzerime saldirdi az kaldi dügün iptal oluyordu gelinligim yirtilsaydi sacim basim dagilsaydi.. Babam umursamadigi icin ezilen oldum hep. Nefret ediyorum diye az haykirmiyorum bazen ama görevim onu aramak ya hani. Sesini duyunca bile sinirleniyorum bazen telefondan laf yetistiriyor anneme. Bu duyguyla basa cikmak zor oluyor..
 
Babasiz büyümek bana cok hatalar yaptirdi. Insan o sevgiyi baska sevlerle kapatmaya calisiyor hep ama olmuyor. Sevgisi olsa da ne, hayvan bile yavrusunu seviyor, ama kolluyor da..
 


biliyorum hatta ben aramasa keşke hiç duymasam sesini diyorum..

işi gerreği yazlık bir ilde çalışıyor ve ben yazları hiç svmiyorum her yaz çağırır beni...
 
Babasiz büyümek bana cok hatalar yaptirdi. Insan o sevgiyi baska sevlerle kapatmaya calisiyor hep ama olmuyor. Sevgisi olsa da ne, hayvan bile yavrusunu seviyor, ama kolluyor da..

insan bi baba istiyor hayatında korusun kollasın diye ama maalesef.
 
biliyorum hatta ben aramasa keşke hiç duymasam sesini diyorum..

işi gerreği yazlık bir ilde çalışıyor ve ben yazları hiç svmiyorum her yaz çağırır beni...
torununu sevmeye calisiyor yazlari yanina gidince. Hic veresim gelmiyor ama baba iste. Cok zor katlaniyorum bu duruma. O kadar icim acirken ve sinirliyken. Hicbirsey yapamiyorum..
 
insan bi baba istiyor hayatında korusun kollasın diye ama maalesef.
Babasi olmayanlar bile daha sansli diyorum bazen. en azindan babalarindan nefret etmiyorlar. Kendimi hem babamdan yoksun hem de ona karsi kirgin ve sinirli bulmak daha agir geliyor..
 
torununu sevmeye calisiyor yazlari yanina gidince. Hic veresim gelmiyor ama baba iste. Cok zor katlaniyorum bu duruma. O kadar icim acirken ve sinirliyken. Hicbirsey yapamiyorum..


eşin nasıl peki...

hiç aynı cinsten nasıl olsa deyip ona da öfkeyle baktığın oluyor mu??
 
eşin nasıl peki...

hiç aynı cinsten nasıl olsa deyip ona da öfkeyle baktığın oluyor mu??
Esim hicbir erkege benzemiyor bu yüzden onunla aramdaki bag cok kuvvetli. Yani tanidigim hicbir erkek esim kadar duygusal degildi. Yeri gelir birbirimize sarilir aglariz. Ama erkeklere karsi bir sinirim vardi artik umurumda degil. Babamdan sonra Allah esimi cikardi önüme. Onun babaligini gördükce bazen aglayasim geliyor, kücük kiz gibi kiskaniyorum evladimla esimin iliskisini ..
 


ben bazen erkek arkadaşlarımla kavga ederken babamı hatırlar daha da öfkelenirdim... hatta hiç unutmuyorum 5 yıllık sevgilim aynı babam gibisin dediğim için bana sarılmış ve koskoca okulun önünde deli gibi sarılıp ağlamıştık..

sen gerçekten çok şanslısın ve eşini öyle görmediğin için içimi ısttın..

ben artık yapamıyorum sanki hangi erkeğe baksam babamı görüyorum 22 yaşındayım belki evlilik zaten uzak bir düşünce olmalı bana ama öyle uzak geliyor ki daha şimdiden...
 
beni derinden sarsan bir yazı..


Çocukluğum babamı beklemekle geçti

Son bir senedir aramızda yepyeni bir köprü kurmayı başarmıştık. Asma bir köprüydü, en ufak bir rüzgârda sallanan. Bazen bir hatalı söz, bir yanlış anlama yetiyordu sallanmasına. Gene de o asma köprünün varlığı gelecekte bir gün birbirimizi daha iyi anlayabileceğimize dair bir umut, bir ihtimaldi. Ben bugün o ihtimali kaybettim.
Elif ŞAFAK 9 Şubat 2015

Babamla birlikte çekilmiş hiç fotoğrafımız yok. Ya da ben öyle bildim uzun seneler boyunca. Sonra, kim bilir nereden, eski bir fotoğraf geçti elime. Bebekliğim. Fransa günleri. Doğduğum şehir Strasbourg. Genç, uzun boylu, kıvırcık saçlı, yakışıklı bir adam. Açık renkli, boğazlı bir kazak giymiş, 1970’lerin modası uyarınca. Kucağında bir bebek tutuyor. Balkonda yalnızlar. Yüzlerinin yarısına güneş vurmuş, yarısı gölgede kalmış. Aşağısı boşluk. Aşağısı soğuk.... Bir daha bulamadım o fotoğrafı. Kimseye soramadığım için hiçbir zaman emin olamadım. Gerçek miydi acaba? Yoksa düş mü? Tek bildiğim, babamla ilişkimin özetiydi o boşluk, o muğlaklık. Hem var hem yoktu.

Küçükken, annemle babamın ayrı olmasını bir sorun olarak yaşamadım. Babamın ikinci bir evlilik yapmasını da kötü bir şey olarak algılamadım. Hiçbir önyargıyla yetiştirilmedim. “Evlilik gibi boşanmak da bu hayatın parçası evladım” derdi anneannem, buna inandım. Babamın iki erkek çocuğu olduğunu zamanla öğrendim lakin onları tanımadan büyüdüm. Birlikte büyüyebilmeyi isterdim halbuki. Onlar bana kardeş, ben onlara abla olurdum. Böyle olmadı.

Doğrusu ve işin dürüstçesi, çocukluğum ve genç kızlığım boyunca ben hep babamı bekledim. Hep beni hatırlasın, beni görmeye gelsin, evine davet etsin, yaş günümde bir sürpriz yapsın istedim. Böyle de olmadı.

Derken lise bitti, üniversite başladı. ODTÜ yılları. Benim de bekleme mevsimim bitti, öfke mevsimim başladı. Bir tufan içimde, filizkıran fırtınası. Yirmili yaşlarım boyunca babama hep kızgındım. ‘Öteki evlat’ olmaktan sıkılmıştım. Unutulduğuma kanaat getirmiştim, öyleyse kendimi hatırlatmalıydım. İsyandı benimkisi ve her isyan gibi şiddetli, deli... Soracak sorularım vardı. Temas kurdum. Telefonlar açtım, mektuplar yazdım, sordum, sorguladım. Aldığım cevaplara ne kalbim ikna oldu ne beynim. Ben babama “Sevgi” dedim, o bana kitaplardan, edebiyattan bahsetti. Sanchez’in Çocukları, Rashomon, Seneca’nın mektupları... Ben ona “Hasret” dedim, o bana felsefeden söz etti. Daha da sinirlendim. Kim bilir belki de benim kitapları, edebiyat ve felsefeyi ne kadar sevdiğimi gördüğü için oralardan cevap vermeye, kendini anlatmaya çalışmıştı. Ya da belki de nicelerimiz gibi o da entelektüel ve teorik açıdan olgun ama özel ve duygusal hayatında kâh olgun kâh çocuktu. Bunları o zaman anlayamadım. Tek istediğim bana sevgiden bahsetmesiydi.

O TEK FOTOĞRAF


Strasbourg’da bir yılbaşı akşamı... Elif Şafak ve babası Nuri Bilgin’in beraber tek fotoğrafı...

Derken o mevsim de geldi geçti. Kendi öfkemden yorgun düştüm. Durumu olduğu gibi kabullendim. Geri çekildim. Bu sefer babam daha çok görüşmek istedi, o daha çok denedi. Ama ben artık ruhen orada değildim. O da denemekten yorulup geri adım attı. Aynı müziği duyamadıkları için uyumla dans etmeyi başaramayan çiftlere benziyorduk. Ben sola yönelince, babam gidiyordu sağa. O bir tarafa meyledince, ben beri yana. Bir türlü aynı dalga boyunda olamadık. Meğer insanlar da saatler gibiymiş. İki insanın uzlaşması, barışması ve anlaşması için karşılıklı duygu ve çabaların eşzamanlı olması gerekirmiş.

Geçen sene Prof. Erdal Yavuz’dan dost ve nazik bir mesaj aldım. Eskilerde dolaşırken Strasbourg’daki evde bir yılbaşı partisinde çekilen bir fotoğraf bulduğunu söylüyordu. Böylece sayesinde babamla çekilmiş bir fotoğrafım oldu. Öğrenci ortamı, solcular, sosyal demokratlar, masalarda kadehler, yüzlerde umut ve ışıltı.... Babam kameraya bakıyor gülümseyerek, ben de kucağında, yeni doğmuş, ona bakıyorum....

Şu hayatta hiç kimse mükemmel değil. En başarılı işadamları, en muktedir siyasetçiler, en âlâ sanatçılar ya da bilim insanları... Dışarıdan bakınca gayet akıllı, bilgili görünenlerimizin bile görünmeyen bir ‘gölgesi’ var. Balkona vuran güneş ışığının ulaşamadığı bir köşe mevcut her zaman.

BİR GÖLGEYDİM BELKİ

Babam özel biriydi. İyi bir hoca, iyi bir eş, iyi bir sosyal demokrat, iyi bir akademisyen ve şüphesiz ki yıllar sonra tanıdığım kardeşlerime iyi bir babaydı. Ben onun parlak ve sevgi dolu hayat hikâyesindeki gölgeydim. Resimdeki güve yeniği. Bütünü bozan detay. Ayın karanlıkta kalan kısmı. Kardeşlerim güneş ışığıyla büyüdü, ben gölgede serpildim. Onlara kelimeler düştü, bana sessizlik. Bunlar beni zorlasa da belki de uzun vadede yazarlığıma, kelimelere ve hikâyelere sevdama büyük katkı yaptı. Ben hep boşlukları doldurmak istedim kitaplarımda, gölgeleri açığa çıkarmak... Babam Türkiye’nin dünya çapında ender sosyal psikologlarındandı. Entelektüel, birikimli, aydındı. O, toplumların psikolojisini çözmeye çalışırdı, toplumdan bireye giderek; bense karakter işçiliğini seçtim, insandan/bireyden topluma giderek. Yollarımız kesişmedi. Bunca kitap, bunca kelime, teori, birikim, birbimizi tam olarak anlamaya yetmedi.

Benim onu daha iyi anlayabilmem için belki de anne olmam gerekti. Onun da bana açılabilmesi için torunlara ihtiyacı vardı kim bilir. Benimle kuramadığı ilişkiyi torunlarıyla kurdu. Bunu ben de yürekten destekledim. Bana söyleyemediklerini onlara fısıldadı. Galiba biraz böyle bir şey Türkiye’de babalık. Çocuklarıyla kuramadıkları sevgi dilini torunlarıyla yakalayan ne kadar çok dede var aslında.

SÜREYA HAKLIYMIŞ


Türkiye’nin sayılı sosyal psikoloji uzmanlarından Prof. Nuri Bilgin, 67 yaşında hayata veda etti.

Yaşadıklarımız ve yaşayamadıklarımız kimsenin suçu değildi. Ya da herkes bir parça kabahatliydi. Artık önemi yok.

Babamın bana en son gönderdiği e-mail’lerden birinde Romalı ozan Terentius’dan alıntılayarak dediği gibi, “Ben bir insanım ve insana dair hiçbir şey bana yabancı değildir.”

Son bir senedir aramızda yepyeni bir köprü kurmayı başarmıştık. Ne taştan, ne tahtadan. Bizimkisi asma köprüydü, en ufak bir rüzgârda sallanan. Bazen bir hatalı söz, bir yanlış anlama yetiyordu sallanmasına. Gene de köprüydü, hiç yoktan iyiydi. Daha sık yazışmaya başladık. Kelimelerle yakınlaştık. İkimiz de kendiliğinden yeşeren bu sevgiden hafif sarhoştuk, mutluyduk. O asma köprünün varlığı gelecekte bir gün birbirimizi daha iyi anlayabileceğimize dair bir umut, bir ihtimaldi.

Ben bugün o ihtimali kaybettim. Portekiz’de yağmurlu bir öğleden sonra aldım babamın ölüm haberini.

“Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü” demişti Cemal Süreya. Benim babam iki kez öldü. Bir yokluğunda, eskiden; bir de şimdi, seneler sonra tam birbirimize yakınlaşmaya başlamışken, aniden... Ve haklıymış şair. Kör oldum.
 
Ben 21 yasinda evlendim ve üc sene oluyor evleneli. Dogru erkek önüne cikinca gecmisin sayfasini kapatiyorsun.. Acilar icimizde, öfke de. Hep bizimle olacaklar. Ama bu sekilde yasamak cok yorucu, birine güvenmek ihtiyac gibi.
evlenirken hic tereddüt etmedim. Beni üzmeyecek tek erkek oydu biliyordum. böyle babalardan böyle esleri hak ediyoruz hepimiz
 


kesinlikle.. bende o baba figürünün boşluğunu hep onunla doldurmaya çalıştım ama malesef ayrıldık onunla...

bir daha böyle bir güven duyar hatta evliliği düşünür müyüm bilmiyorum
 
kesinlikle.. bende o baba figürünün boşluğunu hep onunla doldurmaya çalıştım ama malesef ayrıldık onunla...

bir daha böyle bir güven duyar hatta evliliği düşünür müyüm bilmiyorum
Hayatimda bir erkekten en büyük vurgunu yedikten sonra esimle yollarimiz kesisti öyle diyeyim. erkekler konusunda hep sanssizdim oysa ki. Elimden kacirabilirdim bu sevgiyi ama korkmadim ve sonuna kadar gittim ve evlendim. Bir an da hayat degisiyor.. Eski hep icimizde oysa ki, bugün elimizdekilere sükrederek geciyor..
 


o zaman darısı başıma ben aynı vurgunu iki kere yedim...
 
o zaman darısı başıma ben aynı vurgunu iki kere yedim...
Erkekleri taniyana kadar insan cok vurgun yiyor. Bizim durumumuzda olanlar hele ki.. Hicbir sey sonsuza kadar böyle devam etmez, etmemeli. Senin icin de birseyler degisecek, bu dünyada da biraz adalet olmali..
 
Erkekleri taniyana kadar insan cok vurgun yiyor. Bizim durumumuzda olanlar hele ki.. Hicbir sey sonsuza kadar böyle devam etmez, etmemeli. Senin icin de birseyler degisecek, bu dünyada da biraz adalet olmali..


valla ben o adaletin sadece kız ismi olduğuna inananlardanım artık sanki

inşallah bu yanılgımı yıkacak mümkünse 1.90 üstü bir erkek olsun artık
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…