- 12 Temmuz 2006
- 1.006
- 0
- 42
Sokak lambasının yanmasının bile beklemedim. Erkenden perdeleri kapattım. Bu akşam ışığı yakmak içimden gelmedi. Sen karanlıkta film izlemeyi severdin, bense; geç saatlere kadar kitap okumayı. Sen ışığı söndürürdün ben yakardım inadına. Işık konusunda da anlaşamazdık. Oysa bu akşam içimden film izlemek geliyor. Hem de ışıklar kapalıyken. Kül tablasını yanı başımdan ayırmıyorum yine; fakat bu akşam diğer akşamlardan çok farklı daha ilk sigaramı bile yakamadım. Sigarayı paketten çıkarıyorum, parmaklarımın arasında yuvarlıyorum; ama bir türlü yakamıyorum. Aklıma hep sigarama kızışın geliyor. Utanıyorum. Yakamıyorum. İçimden içki de içmek gelmiyor. Şaraplar senin yokluğunda daha da eskiyor.
Yatmadan önce yemek yemiyorum artık horlamıyorumdur her halde. Dişlerimi fırçalamadan yatağa da girmiyorum artık ama…
Sabah erkenden kalktım. Sanki sen uyuyormuşsun ve ben seni uyandırmamaya çalışıyorum. Çıt bile çıkarmıyorum. Çayı ocağa koydum. Sıcacık çıtır çıtır ekmek de aldım. Her zaman çiçeklerle ilgilenmediğimden yakınırdın ya bak çiçekleri suluyorum. Menekşelerin mahzun bakmayacak, küpelin komşuları bile kıskandıracak. Fesleğenlerin toprağını değiştirdim. Gülleri budadım. Sırf senin yokluğunu hissettirmemek için şarkı bile söyledim onlara.
Ah! Bulaşıklar tezgâhın üstünü zapt etmiş. Kolları sıvadım, önlüğü taktım ve bulaşıkları yıkadım. Öyle erkek adam bulaşık yıkamaz tavırlarına girmedim
Çalışma odamın dağınıklığından yakınırdın hep. Yazdıklarımı beğenmezsem kâğıtları buruşturur sağa sola atardım. Sen de çok kızardın bana. Kendime çeki düzen vermemi nasihat ederdin. Her seferinde şirinlik eder güldürürdüm seni. Geçiştirirdim bütün yanlışlarımı. Sen yoksun ya odam dağılmaya korkuyor. Kâğıtlar yere düşmeye utanıyor.
Sen gittiğin günden beri her gün gömleğimi değiştiriyorum. Öyle kravatım kayık, gömleğimin iki düğmesi açık liseli gençler gibi gezmiyorum. Her gün ayakkabılarımı bile boyuyorum. Sakallarımdan hoşlanmazdın. Ben ise sakalım sakalım diye diretirdim. Artık her gün tıraş oluyorum. Evet, haklıymışsın sakalsız halim daha iyiymiş ama sen yoksun.
Hafta sonları akşam gezmelerini yalnız yapıyorum. Eskisi gibi değil denizin kokusu. Uzmanların dediği gibi bok kokuyor. Bütün gemiler gidici gözümde, el sallamak bile gelmiyor içimden. Yan yatmış ruhunu kaybetmiş bir tekne görüyorum, ona benzetiyorum kendimi. Ağır adımlarla dönüyorum eve. Kapıyı açarken ellerim titriyor. Merdivenleri sürünerek çıkıyorum. Yatağa bir ceset gibi yığılıyorum. Ağladığıma bakma, yıkılmadım, umudum var hala, geri döneceksin. Sen beni böyle yalnız ve çaresiz bırakamazsın. Geri döndüğünde çiçeklerin ve ben bekliyor olacağız seni. Hayalin gözlerimin önünde duruyor. Belki de daha fazla ağlamamak için kapatıyorum gözlerimi.
Sabah erkenden kalktım. Ağrıdan başım çatlıyor. Off! İçkiyi yine çok kaçırmışım. Oda yine sigara dumanı. Üstün açılmış. Ne kadar tatlı uyuyorsun. Seni böyle saatlerce seyredebilirim.
Ah! Hemen kalkmalıyım. Odayı havalandırmalıyım. Çay suyunu koymalı, sıcak ekmeğini almalıyım. Bulaşıkları yıkamalıyım. Yerler yine kâğıt dolmuş, oda yine dağılmış, toplamalıyım. Sakallarımı kesmeliyim hemen. Çiçekler, çiçekleri sulamalı, bakımlarını yapmalıyım.
Yeter ki ikinci kez terk etme beni.
Yatmadan önce yemek yemiyorum artık horlamıyorumdur her halde. Dişlerimi fırçalamadan yatağa da girmiyorum artık ama…
Sabah erkenden kalktım. Sanki sen uyuyormuşsun ve ben seni uyandırmamaya çalışıyorum. Çıt bile çıkarmıyorum. Çayı ocağa koydum. Sıcacık çıtır çıtır ekmek de aldım. Her zaman çiçeklerle ilgilenmediğimden yakınırdın ya bak çiçekleri suluyorum. Menekşelerin mahzun bakmayacak, küpelin komşuları bile kıskandıracak. Fesleğenlerin toprağını değiştirdim. Gülleri budadım. Sırf senin yokluğunu hissettirmemek için şarkı bile söyledim onlara.
Ah! Bulaşıklar tezgâhın üstünü zapt etmiş. Kolları sıvadım, önlüğü taktım ve bulaşıkları yıkadım. Öyle erkek adam bulaşık yıkamaz tavırlarına girmedim
Çalışma odamın dağınıklığından yakınırdın hep. Yazdıklarımı beğenmezsem kâğıtları buruşturur sağa sola atardım. Sen de çok kızardın bana. Kendime çeki düzen vermemi nasihat ederdin. Her seferinde şirinlik eder güldürürdüm seni. Geçiştirirdim bütün yanlışlarımı. Sen yoksun ya odam dağılmaya korkuyor. Kâğıtlar yere düşmeye utanıyor.
Sen gittiğin günden beri her gün gömleğimi değiştiriyorum. Öyle kravatım kayık, gömleğimin iki düğmesi açık liseli gençler gibi gezmiyorum. Her gün ayakkabılarımı bile boyuyorum. Sakallarımdan hoşlanmazdın. Ben ise sakalım sakalım diye diretirdim. Artık her gün tıraş oluyorum. Evet, haklıymışsın sakalsız halim daha iyiymiş ama sen yoksun.
Hafta sonları akşam gezmelerini yalnız yapıyorum. Eskisi gibi değil denizin kokusu. Uzmanların dediği gibi bok kokuyor. Bütün gemiler gidici gözümde, el sallamak bile gelmiyor içimden. Yan yatmış ruhunu kaybetmiş bir tekne görüyorum, ona benzetiyorum kendimi. Ağır adımlarla dönüyorum eve. Kapıyı açarken ellerim titriyor. Merdivenleri sürünerek çıkıyorum. Yatağa bir ceset gibi yığılıyorum. Ağladığıma bakma, yıkılmadım, umudum var hala, geri döneceksin. Sen beni böyle yalnız ve çaresiz bırakamazsın. Geri döndüğünde çiçeklerin ve ben bekliyor olacağız seni. Hayalin gözlerimin önünde duruyor. Belki de daha fazla ağlamamak için kapatıyorum gözlerimi.
Sabah erkenden kalktım. Ağrıdan başım çatlıyor. Off! İçkiyi yine çok kaçırmışım. Oda yine sigara dumanı. Üstün açılmış. Ne kadar tatlı uyuyorsun. Seni böyle saatlerce seyredebilirim.
Ah! Hemen kalkmalıyım. Odayı havalandırmalıyım. Çay suyunu koymalı, sıcak ekmeğini almalıyım. Bulaşıkları yıkamalıyım. Yerler yine kâğıt dolmuş, oda yine dağılmış, toplamalıyım. Sakallarımı kesmeliyim hemen. Çiçekler, çiçekleri sulamalı, bakımlarını yapmalıyım.
Yeter ki ikinci kez terk etme beni.