PSİKO ANALİST
53. doğum günün kutlu olsun, doktor. Ölümünün ilk gününe hoş geldin.
New York'lu bir psikanalist olan Dr. Frederick Starks tehdit dolu, gizemli bir mektup alır. Kendini, Rumpelstiltskin adlı bir adamın tasarladığı korkunç bir oyunun ortasında bulur. Kurallar bellidir: İki hafta içinde Starks onun kim olduğunu tahmin edebilirse özgürlüğünü geri kazanacaktır. Başarısız olursa Rumpelstiltskin, Dr. Starks'ın sevdiği 52 yakınını tek tek öldürecektir ancak ona bir seçenek daha sunar: Kendini öldür.
Zamana karşı bu zorlu yarışta Starks'ın kaderi, intikamını dolambaçlı yollardan almak isteyen bir psikopatın ellerindedir. Bu deli adamı durdurmanın bir yolunu bulmak zorundadır... yoksa deliren kendisi olacaktır.
"Hem Bir Gerilim Romanı, Hem Bir Varoluşsal Tez, Hem de Freudyen Bir Cehennem Seyir Raporu... Kusursuz bir zamanlama ile gerilimi asla elden bırakmıyor. Katzenbach öyle kıvrak bir anlatıma sahip ki kitabın atmosferi içinize işleyecek." -Washington Post-
"Müthiş bir iç hesaplaşma. Çalınan kimlik, intikam ve benliğin keşfi üzerine yazılmış sonuna kadar özgün bir hikaye." -USA Today-
"Sizi esir alacak... Defalarca okumak isteyeceksiniz."
-Rocky Mountain News-
(Tanıtım Bülteninden)
-------------------------------------------------------------------
AŞKIN GÖZYAŞLARI ŞEMSİ TEBRİZİ
Yedinci ve en tesirli bıçak darbesi ensesine gelir, boynu sağa doğru bükülmüştür. Dervişler yere kapanmasını bekleye dursun, Şems Hz. Peygamberin şu hadisini sesi boğuk mırıldanır:
“Allah’a kavuşmayı isteyeni Allah da sever”
Dervişlerden birisi sırtına tekmeyi vurur. Yüzüstü taş zemine kapanır, dudağı patlamış, dişleri zemine dökülmüştür Siyah feracesi kanlar içinde bordoya dönmüştür. Saçlarından tutarak kafasını kaldıran dervişin niyeti Şems'in başını gövdesinden ayırmaktır.
Baş derviş engeller. "Bırakın son nefesini versin. Sonra da en yakın bir kuyuya atın. Kıyafetine sarp atın. Avluyu yıkayın. Sabah ile yola çıkarız."
Şems hala son nefesini vermemiştir.
Sille taşının üzerindeki başını hafifçe göğe kaldırır ve:
“Allah ne güzel sevgilidir. Rabbim sana aşığım. Ve bu canı sana hediye ediyorum.”
Mevlana içeri girer, mendili koklar eli titreyerek açar. İçinden san kağıda yazılmış bir not çıkar:
“Yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş.”
Mevlana olduğu yere düşüp bayılmıştır.
Geceden sonra doğan ve kalplerin çöllerini cennetlere çeviren bir gözyaşı bu.
Çoraklaşmış ve çöle dönmüş kalpler; açın sadrınızı!
Aşkın gözyaşları, serin serin, sağanak sağanak, üzerimize damlıyor; bakın gökyüzüne, nasılda aşk yağıyor..
-------------------------------------
BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ
Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan’ın Khaled Hosseini’de yaşadığı gibi…
Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı’yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini’nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden…
Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar…
Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem.
Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla "beklenen" bir roman...
------------------------------------------
ben kitapları seçtim kızlar beğenmesi sizden...
hangisini okumak isterseniz msj atın çoğunluğa göre o kitabı seçelim..