Ayaklarımız neden kokar

Nevreste

Yeniden ☀
Yönetici
Editor
16 Ağustos 2010
293.024
602.886
43


Ayak kokusu günlük hayatı zorlaştıran, utanç verici bir durum.

Peki kurtulmakta zorlandığınız kokuyu ve kaynağını anlamak ister misiniz? Ayaklarımızdaki ekosistem bize ne anlatıyor?

Renate Smallegange bir ayak kokusu uzmanı ve bu kokuyu incelemek için ilginç yollara başvuruyor. Kirli çorap biriktiriyor, terli ayakları cam bilyelere sürerek inceliyor, hatta ayakları naylon torbalara sararak ayak kokusunu şişelerde toplamaya çalışıyor. BBC Dergi'den David Robson'ın kaleme aldığı yazıda, çoğu insan için bu pek hoş olmasa da Renate'in yaptığı işten memnun olduğu vurgulanıyor. Ayrıca bu kokular her canlı için rahatsız edici değil. Örneğin sıtmaya yol açan sivrisinekler ayak kokusuna geliyor. İşte Renate de bu ölümcül hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla ayak kokusuna yol açan etkenleri bulmaya çalışıyor.

HAFİF KOKU KAÇINILMAZ
Ne kadar temiz olursanız olun ayakların anatomik yapısı nedeniyle hafif bir koku kaçınılmazdır. Ayaklarda santimetre başına ortalama 600 ter bezi bulunur. Bu sayı koltuk altındakilerden çok daha fazladır. Bu bezlerin ürettiği tuz, glikoz, vitamin ve amino asit içeren salgılar bakteriler için ideal bir ortam oluşturur. İşte bu bölgelere yerleşen bakterilerin ürettiği yağ asitleri ayak kokusuna yol açar.
Ayaklarımızda çok sayıda bakteri yaşadığı için mikrobiyologlar ayak kokusuna hangi bakterinin yol açtığını ve bunların ayağın neresinde yaşadığını bulmak için uzun süre araştırma yapması gerekti.




Loughborough Üniversitesi’nden James Reynolds ve ekibi bu bakterilerin haritasını çıkardı. Beş bakteri grubu göze çarpıyordu. Ama kokunun asıl kaynağı Stafilokokbakterilerin (üstteki kare) ürettiği izovalerikasitti. Ayakta en yoğun olarak tabanda ve ayak parmaklarının kökünde bulunduklarından en çok bu bölgelerin kokması tesadüfi değildir.
Bazı küflü peynirlerde de benzer uçucu kimyasal maddeler üretildiğinden bunların ayak kokusunu andırdığı ifade ediliyor. Reynolds, laboratuvarda kazara yere bu bakterilerden bir damla düşse pis kokunun günlerce çıkmadığını belirtiyor.

Reynolds, bu kokulara yol açan kimyasal bileşimlerin ne olduğu ve hangi bakterilerin buna yol açtığı bilinirse kokuyu emecek uygun bir giysi ya da daha iyi koku giderici deodorantlar üretilebileceğine inanıyor.

TURUNÇGİLLER ÇÖZÜM MÜ?
Fakat bu kolay değil. Ayaklarımızda kokuya neden olan bakterilerin yanı sıra herhangi bir enfeksiyonu önleyecek yararlı organizmalar da yaşıyor. Son dönemlerde Japonya’da yapılan bir araştırmada, turunçgillerde sadece Stafilokokları hedef alan ve diğer bakterilere zarar vermeyen üç kimyasal maddeye rastlandığı görüldü.
Bazı durumlarda ayak kokusu utandırıcı bir halden öteye giderek ciddi sağlık sorunlarına da yol açabilir. Hollandalı bilim adamı Bart Knols, bazı sıtma taşıyıcısı sivrisineklerin ayak kokusuna gittiğini ilk fark edenlerden biriydi. Renate’nin araştırmaları da onun bulgularına dayanıyor. Bu bilgi sıtmaya karşı savaşta etkili bir biçimde kullanılabilir. Renate koku üreten bakterilerden hangilerinin sivrisinek çektiğini anlamaya çalışıyor. Böylece o bakteriler hedef alınarak sıtmaya karşı koruma sağlanabilir.

SİVRİSİNEK TUZAKLARI
Ayrıca bu koku sivrisinek tuzağı olarak da işlev görebilir. Bazıları kirli çorapların sivrisinekleri sekiz gün boyunca çekebildiğine inanıyor. Tuzakta ayrıca Limburgerpeyniri de kullanılabilir. Renate ise izovalerik asit ve diğer bileşimlerin şişelenmesi yoluyla sentetik bir koku üretilmesi üzerinde çalışıyor.

Bu tür önlemlerin ne kadar koruyucu özellik taşıyacağı henüz bilinmiyor. Kenya’da yapılan bir deneyde sivrisinek tuzaklarının ne sayıda sivrisinek çektiği ve bunun ısırma sayısı ve sıtma bulaşması üzerinde herhangi bir etkisinin olup olmayacağı tespit edilmeye çalışılıyor. Ayrıca bu tuzakların, sıtma taşıyan sivrisineklerin o civarda üreyip üremediğinin incelenmesi yoluyla erken uyarı sistemi olarak da kullanılabileceği belirtiliyor.

(BBC)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…