- 21 Eylül 2006
- 1.453
- 28
Vücudumuzun yükünü çeken ayaklarımızın kıymeti ancak ciddi rahatsızlık geçirince anlaşılır. Ayağını tanımak isteyenler, bu haberle ‘ilk adımı’ atabilir.
Günde kaç saat ayakta kaldığınızı, ne kadar yol yürüdüğünüzü, ayak bileklerinizde ağrı acı olduğunda ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Peki ya ayaklarınızın kıymetini? Tüm bu soruların cevaplarını İstanbul Ayak ve Ayak Bileği Merkezi’nden öğrenmek mümkün. Ayak sağlığı hizmetlerini aynı mekânda buluşturmak amacıyla açılan merkezde podiatrist (ayak sağlığı uzmanı) ve ortopedi uzmanları birlikte çalışıyor. Burada ayak rahatsızlığınızın sebebini öğrenebilir; size özel tasarlanmış tabanlığınızı yaptırabilir; hem nasır, tırnak batması, ayak yarası gibi podiatrik konularda yardım alabilir hem de tabanlığınızla kullanabileceğiniz ayakkabınızı satın alabilirsiniz.
Merkezi farklı kılan unsurlardan biri de ortopedik sorunu olan hastalar için yapılan özel tabanlıklar. Son teknoloji ürünü makinelerle hastaların ayak izleri tespit ediliyor. Sonra ayakta dururken, adım atarken hasta hakkındaki bilgiler bilgisayar ortamına aktarılıyor ve bir ‘ayak haritası’ çıkarılıyor. Bilgisayar programı mevcut bilgiler doğrultusunda ‘size özel’ bir ayak tabanı dizayn ediyor. Özel tabanlık, ayak haritanıza bağlı kalarak el değmeden makineler tarafından hazırlanıyor. Kullanılan malzeme ve ölçüm cihazlarının son teknolojiye sahip olması; ayak tabanlıklarının milimi milimine ayağınızdaki basınç noktalarına ‘uygun’ olması anlamına geliyor. 1-2 gün içinde de yeni tabanlıklarınız size teslim ediliyor.
ÇOCUĞA ‘DOĞRU AYAKKABI’ GİYDİRİN
Müdür Özgül İşgör, ameliyat öncesi ya da ameliyat sonrası uygun ayakkabı ve tabanlık kullanımının çok önemli olduğunu söylüyor. Podiatri bölümünde tırnak kesme, nasır temizleme gibi işlemlerin yapıldığını hatırlatarak, tabanlığın kişiye uygulanması, doğru ayakkabı seçimi gibi konularda da yardımcı olduklarını söylüyor. Türkiye’de, ortopedik ve podiatrik hizmetler ayrı ayrı verilse de aslında birbirini tamamlayan alanlar olduğunu belirten İşgör, “Doktorlar, podiatrik işlemlerle alakalı hastalarla diyalog kuramıyor. Aynı şekilde podiatri uzmanı da doktorla. Ortopedi uzmanı bir reçete yazıyor; ama bu reçetenin sonucunda nasıl bir hizmet alındığını, tabanlığın kalitesini bilmiyor. Burada tüm hizmetler birbiriyle bağlantılı olarak aynı ortamda veriliyor.” diyor. Merkezin müdavimleri basma kusurlu çocuklar, spor yaralanması geçirenler, romatizma hastaları, ayağında nasır çıkanlar, 45-50 yaşından sonra tabanları çöken kadınlar ve ayak yarası olan şeker hastaları şeklinde sıralanıyor şimdilik.
“Ayak ve ayak bileğini küçümsememek gerekiyor. Bu başlığın altını dolduracak çok fazla hastalık var.” diyen Ortopedi Uzmanı Dr. Selim Muğrabi, gelen her ortopedik vakaya bakabileceklerini belirtse de ayak ve ayak bileği rahatsızlıklarının tedavisine yoğunlaşmak istediklerini vurguluyor. Çocuk Ortopedi Uzmanı Dr. Semih Ayanoğlu’na göre Türk toplumu ayaklarına yeteri kadar özen göstermiyor. Oysa bir diyabet hastası, ayağında oluşabilecek yaraları önleyebilir. Sadece ayak izinin alınıp aşınma noktalarının tespit edilmesi ve uygun tabanlık kullanması yeterli.
Söz ‘ihmal’den açılmışken, merkezde yetişkin hastalarla ilgilenen Selim Muğrabi, ‘ciddi sorun’ olarak değerlendirdiği 45-50 yaş grubu hanımlarda ‘sonradan’ görülen taban çökmesi hastalığına değiniyor: “Hastanın ayak kavisini destekleyen bir adalesi var. Bu adale çalışmayınca ayaktaki kavis çöküyor ve hastanın basma kusurları yaşamasına, ayakta duramamasına, uzun yol yürüyememesine, ayak ve bacak ağrıları çekmesine sebep oluyor. Vereceğimiz basit bir tabanlıkla bunu önlüyoruz.” Dr. Muğrabi, hastaların adaleleri fonksiyon dışı kalıp kopunca tedaviye gelmelerinden şikâyetçi. Çünkü bu aşamada ameliyattan başka ellerinden gelen bir şey kalmıyor.
Merkeze getirilen çocuk hastalarda düztabanlık, tırnak batması, 8 yaşına kadar kalça gelişimine bağlı olarak ortaya çıkan içe basma ve doğar doğmaz kendini belli eden ve ‘çarpık ayak’ diye adlandırılan şekil bozukluğu sıklıkla görülüyor. Dr. Semih Ayanoğlu, gelişme çağındaki çocuklara ‘doğru ayakkabı’ giydirilmesinin çok önemli olduğuna dikkat çekiyor: “Büyüyünce de giyer diyerek 2-3 numara büyük alınan ayakkabı, küçük ayakkabı kadar zarar verir, basma problemlerine sebep olur. Hatta düzgün basabilen bir çocuk yamuk basmaya başlayabilir. Ayakkabı bağcıklı, geniş kavuklu, doğal deriden yapılmış olmalı.”
AYAĞIN DÜŞMANI: YÜKSEK TOPUK, SİVRİ BURUN
Ayak ve Ayak Bileği Merkezi’nin baş müşterileri hanımlar. Gelen 10 hastanın 9’unun hanım olduğu söyleniyor. Tabii spor yaralanmaları hariç. Hanım müşterilerin çokluğu, teoride genetiğe bağlansa da pratikte tek suçlu sivri uçlu, yüksek ince topuklu ve dar ayakkabılar. Kurulan mantık da aslında etkileyici: İnsan vücudunda hayali bir çizgi var; kalça, diz kapağı, ayak bileği ve ayaktan geçen... Fakat bu çizgi kadınlarda yüzde 30-35 oranında bozuk. Çünkü topuklu ayakkabılar vücut yükünün belli bir kısmını aşağı veriyor ve en büyük ağırlığı taşımak ayaklara kalıyor. Hızla deforme başlıyor. Bunun daha ayrıntılı açıklaması şöyle: Ayak küçüldükçe basınç artıyor; basınç artınca topuk fazla yük alıyor. Sivri uçlu olunca da ayak ön tarafa doğru kayıp uç kısma yük bindiriyor. Birinci ve beşinci parmakta sıkışmalar ve beraberinde tırnak batması görülebiliyor. Hasta yükü iyi taşıyamadığı için diz problemleri de çıkıyor zamanla. Hasılı doktorlar ince, yüksek kopuklu, sivri burunlu ayakkabıların insan anatomisine hiç mi hiç uygun olmadığını bir kez daha vurguluyor.
Ayak anatomisine uygun olmayan ayakkabılar diz ve kalça ağrısının yanı sıra sırt ve boyun ağrısına da sebep oluyor. Doktorlar bel, sırt ağrısı yaşadığı için gitmediği doktor kalmayan hastaların çoğu kez doğru tabanlıkla sağlıklarına kavuştuğunu anlatıyor. Bu bilgiler size ‘topuksuz ayakkabı kullanın’ sonucunu da çıkarmasın sakın. Sıfır topuk giyildiğinde de ayak problemleri artıyor. Çünkü vücut ağırlığı orantılı dağılmak yerine ayak topuğuna iniyor.
Bu arada, giydiğinizin çorabın da çok önemli olduğunu duymuş muydunuz? Özellikle kış aylarında hanımların sıklıkla giydiği likralı pamuk çoraplar, dikkat edilmezse ayakkabı içindeki parmakları üst üste bindirip tırnak batmasına sebep olabiliyor. Dolayısıyla hangi çeşit çorap giyerseniz giyin, parmak aralarını elinizle ayırıp parmaklarınızın çorap içinde büzüşmesini önlemeniz gerekiyor.
Ayak Merkezi’nde 9 puntoluk ayakkabı ve kare topuğun sağlık açısından yararlı olduğunu öğrenince “Acaba başka doğru bildiğimiz yanlışlar var mı?” diye soruyoruz. Semih Bey sözü alıyor: “Ortopedik tabanlık ve ortopedik ayakkabı kavramlarını düzeltmemiz lazım. Ortopedik taban vardır ve bir rahatsızlık sebebiyle kişiye özel yapılıp kullanılır. Onun dışında iyi-kötü ayakkabı vardır. Ortopedik ayakkabı kavramı bir pazarlama stratejisidir. Mesela; çocukların ayak ve kemikler arasındaki kaslarının gelişmesi için sert değil yumuşak ve esnek ayakkabılar tercih edilmeli. Baba-oğul, anne-kız aynı ayakkabıyı giyme modası var ve 10-11 aylıkken bebeklere ayakkabı alınıyor. Oysa 18 aya kadar ayakkabı değil, son derece yumuşak patikler giydirilmeli.”
NASIRINIZLA BİRLİKTE AYAĞINIZA KIYMAYIN
Bazılarımız bilse de, bir başka ‘sözde doğru’muz ise tırnak kesiş biçimiyle alakalı. Podiatristlere göre, ayak tırnakları kesinlikle düz kesilmeli. Özgül İşgör, “Kadınların estetik kaygılarla ayak tırnaklarının yanlarını yuvarlatmak gibi bir hastalığı var.” diyor. Oysa yuvarlak kesim, tırnak kanallarının içe dönmesine sebep oluyor.
Bir de sürekli tekrarlanan tırnak dönmesi vakaları var. Bunun için merkezdeki podiatrisler tırnak batma sebebini “Taban düşüklüğünden mi? Çarpmadan mı? Genetik mi?” gibi sorularla bulmaya çalışıyor. Bambaşka bir hastalık da çıkabiliyor gerçi. Mesela uzun süre geçmeyen tırnak-nasır problemlerinin altından şeker hastalığı çıkarken tekrarlanan tırnak batmasının sebebi olarak da sedef hastalığı gösteriliyor.
Nasır temizlenmesi hakkında da yanlış bilgilerimiz varmış meğer. Genelde insanlar banyo yaptıktan sonra suda yumuşayan nasırını temizlemeye çalışır. Oysa bu yöntem onun azalacağı yere artmasını sağlıyormuş. Sebebi; kalınlaşan fazla doku (nasır) ile koruyucu doku beraber yumuşuyor; temizlerken nerede durulacağı bilinmediği için o esnada koruyucu doku da alınabiliyor. Vücut da ‘koruyucu dokumu kaybettim’ diye daha fazla doku üretmeye başlıyor. Dolayısıyla nasır temizlendikçe kendini daha da güçlenerek yeniliyor. Yani topuk törpüleme, nasır temizleme gibi işlemleri banyodan sonra değil, önce yapmak gerekiyor.
Hasılı, birçoğumuz ayağımızı yorganınıza göre uzatmayı biliyoruz; ama ayağımızın kıymetini bilmiyoruz. Ayağı umursamayan ‘akılsız başın’ cezasını ayaklar çekmiyor sadece… Bu yüzünden meydana gelen ‘sürpriz’ hastalıklar yorganımızı daha da küçültebiliyor!...
Günde kaç saat ayakta kaldığınızı, ne kadar yol yürüdüğünüzü, ayak bileklerinizde ağrı acı olduğunda ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Peki ya ayaklarınızın kıymetini? Tüm bu soruların cevaplarını İstanbul Ayak ve Ayak Bileği Merkezi’nden öğrenmek mümkün. Ayak sağlığı hizmetlerini aynı mekânda buluşturmak amacıyla açılan merkezde podiatrist (ayak sağlığı uzmanı) ve ortopedi uzmanları birlikte çalışıyor. Burada ayak rahatsızlığınızın sebebini öğrenebilir; size özel tasarlanmış tabanlığınızı yaptırabilir; hem nasır, tırnak batması, ayak yarası gibi podiatrik konularda yardım alabilir hem de tabanlığınızla kullanabileceğiniz ayakkabınızı satın alabilirsiniz.
Merkezi farklı kılan unsurlardan biri de ortopedik sorunu olan hastalar için yapılan özel tabanlıklar. Son teknoloji ürünü makinelerle hastaların ayak izleri tespit ediliyor. Sonra ayakta dururken, adım atarken hasta hakkındaki bilgiler bilgisayar ortamına aktarılıyor ve bir ‘ayak haritası’ çıkarılıyor. Bilgisayar programı mevcut bilgiler doğrultusunda ‘size özel’ bir ayak tabanı dizayn ediyor. Özel tabanlık, ayak haritanıza bağlı kalarak el değmeden makineler tarafından hazırlanıyor. Kullanılan malzeme ve ölçüm cihazlarının son teknolojiye sahip olması; ayak tabanlıklarının milimi milimine ayağınızdaki basınç noktalarına ‘uygun’ olması anlamına geliyor. 1-2 gün içinde de yeni tabanlıklarınız size teslim ediliyor.
ÇOCUĞA ‘DOĞRU AYAKKABI’ GİYDİRİN
Müdür Özgül İşgör, ameliyat öncesi ya da ameliyat sonrası uygun ayakkabı ve tabanlık kullanımının çok önemli olduğunu söylüyor. Podiatri bölümünde tırnak kesme, nasır temizleme gibi işlemlerin yapıldığını hatırlatarak, tabanlığın kişiye uygulanması, doğru ayakkabı seçimi gibi konularda da yardımcı olduklarını söylüyor. Türkiye’de, ortopedik ve podiatrik hizmetler ayrı ayrı verilse de aslında birbirini tamamlayan alanlar olduğunu belirten İşgör, “Doktorlar, podiatrik işlemlerle alakalı hastalarla diyalog kuramıyor. Aynı şekilde podiatri uzmanı da doktorla. Ortopedi uzmanı bir reçete yazıyor; ama bu reçetenin sonucunda nasıl bir hizmet alındığını, tabanlığın kalitesini bilmiyor. Burada tüm hizmetler birbiriyle bağlantılı olarak aynı ortamda veriliyor.” diyor. Merkezin müdavimleri basma kusurlu çocuklar, spor yaralanması geçirenler, romatizma hastaları, ayağında nasır çıkanlar, 45-50 yaşından sonra tabanları çöken kadınlar ve ayak yarası olan şeker hastaları şeklinde sıralanıyor şimdilik.
“Ayak ve ayak bileğini küçümsememek gerekiyor. Bu başlığın altını dolduracak çok fazla hastalık var.” diyen Ortopedi Uzmanı Dr. Selim Muğrabi, gelen her ortopedik vakaya bakabileceklerini belirtse de ayak ve ayak bileği rahatsızlıklarının tedavisine yoğunlaşmak istediklerini vurguluyor. Çocuk Ortopedi Uzmanı Dr. Semih Ayanoğlu’na göre Türk toplumu ayaklarına yeteri kadar özen göstermiyor. Oysa bir diyabet hastası, ayağında oluşabilecek yaraları önleyebilir. Sadece ayak izinin alınıp aşınma noktalarının tespit edilmesi ve uygun tabanlık kullanması yeterli.
Söz ‘ihmal’den açılmışken, merkezde yetişkin hastalarla ilgilenen Selim Muğrabi, ‘ciddi sorun’ olarak değerlendirdiği 45-50 yaş grubu hanımlarda ‘sonradan’ görülen taban çökmesi hastalığına değiniyor: “Hastanın ayak kavisini destekleyen bir adalesi var. Bu adale çalışmayınca ayaktaki kavis çöküyor ve hastanın basma kusurları yaşamasına, ayakta duramamasına, uzun yol yürüyememesine, ayak ve bacak ağrıları çekmesine sebep oluyor. Vereceğimiz basit bir tabanlıkla bunu önlüyoruz.” Dr. Muğrabi, hastaların adaleleri fonksiyon dışı kalıp kopunca tedaviye gelmelerinden şikâyetçi. Çünkü bu aşamada ameliyattan başka ellerinden gelen bir şey kalmıyor.
Merkeze getirilen çocuk hastalarda düztabanlık, tırnak batması, 8 yaşına kadar kalça gelişimine bağlı olarak ortaya çıkan içe basma ve doğar doğmaz kendini belli eden ve ‘çarpık ayak’ diye adlandırılan şekil bozukluğu sıklıkla görülüyor. Dr. Semih Ayanoğlu, gelişme çağındaki çocuklara ‘doğru ayakkabı’ giydirilmesinin çok önemli olduğuna dikkat çekiyor: “Büyüyünce de giyer diyerek 2-3 numara büyük alınan ayakkabı, küçük ayakkabı kadar zarar verir, basma problemlerine sebep olur. Hatta düzgün basabilen bir çocuk yamuk basmaya başlayabilir. Ayakkabı bağcıklı, geniş kavuklu, doğal deriden yapılmış olmalı.”
AYAĞIN DÜŞMANI: YÜKSEK TOPUK, SİVRİ BURUN
Ayak ve Ayak Bileği Merkezi’nin baş müşterileri hanımlar. Gelen 10 hastanın 9’unun hanım olduğu söyleniyor. Tabii spor yaralanmaları hariç. Hanım müşterilerin çokluğu, teoride genetiğe bağlansa da pratikte tek suçlu sivri uçlu, yüksek ince topuklu ve dar ayakkabılar. Kurulan mantık da aslında etkileyici: İnsan vücudunda hayali bir çizgi var; kalça, diz kapağı, ayak bileği ve ayaktan geçen... Fakat bu çizgi kadınlarda yüzde 30-35 oranında bozuk. Çünkü topuklu ayakkabılar vücut yükünün belli bir kısmını aşağı veriyor ve en büyük ağırlığı taşımak ayaklara kalıyor. Hızla deforme başlıyor. Bunun daha ayrıntılı açıklaması şöyle: Ayak küçüldükçe basınç artıyor; basınç artınca topuk fazla yük alıyor. Sivri uçlu olunca da ayak ön tarafa doğru kayıp uç kısma yük bindiriyor. Birinci ve beşinci parmakta sıkışmalar ve beraberinde tırnak batması görülebiliyor. Hasta yükü iyi taşıyamadığı için diz problemleri de çıkıyor zamanla. Hasılı doktorlar ince, yüksek kopuklu, sivri burunlu ayakkabıların insan anatomisine hiç mi hiç uygun olmadığını bir kez daha vurguluyor.
Ayak anatomisine uygun olmayan ayakkabılar diz ve kalça ağrısının yanı sıra sırt ve boyun ağrısına da sebep oluyor. Doktorlar bel, sırt ağrısı yaşadığı için gitmediği doktor kalmayan hastaların çoğu kez doğru tabanlıkla sağlıklarına kavuştuğunu anlatıyor. Bu bilgiler size ‘topuksuz ayakkabı kullanın’ sonucunu da çıkarmasın sakın. Sıfır topuk giyildiğinde de ayak problemleri artıyor. Çünkü vücut ağırlığı orantılı dağılmak yerine ayak topuğuna iniyor.
Bu arada, giydiğinizin çorabın da çok önemli olduğunu duymuş muydunuz? Özellikle kış aylarında hanımların sıklıkla giydiği likralı pamuk çoraplar, dikkat edilmezse ayakkabı içindeki parmakları üst üste bindirip tırnak batmasına sebep olabiliyor. Dolayısıyla hangi çeşit çorap giyerseniz giyin, parmak aralarını elinizle ayırıp parmaklarınızın çorap içinde büzüşmesini önlemeniz gerekiyor.
Ayak Merkezi’nde 9 puntoluk ayakkabı ve kare topuğun sağlık açısından yararlı olduğunu öğrenince “Acaba başka doğru bildiğimiz yanlışlar var mı?” diye soruyoruz. Semih Bey sözü alıyor: “Ortopedik tabanlık ve ortopedik ayakkabı kavramlarını düzeltmemiz lazım. Ortopedik taban vardır ve bir rahatsızlık sebebiyle kişiye özel yapılıp kullanılır. Onun dışında iyi-kötü ayakkabı vardır. Ortopedik ayakkabı kavramı bir pazarlama stratejisidir. Mesela; çocukların ayak ve kemikler arasındaki kaslarının gelişmesi için sert değil yumuşak ve esnek ayakkabılar tercih edilmeli. Baba-oğul, anne-kız aynı ayakkabıyı giyme modası var ve 10-11 aylıkken bebeklere ayakkabı alınıyor. Oysa 18 aya kadar ayakkabı değil, son derece yumuşak patikler giydirilmeli.”
NASIRINIZLA BİRLİKTE AYAĞINIZA KIYMAYIN
Bazılarımız bilse de, bir başka ‘sözde doğru’muz ise tırnak kesiş biçimiyle alakalı. Podiatristlere göre, ayak tırnakları kesinlikle düz kesilmeli. Özgül İşgör, “Kadınların estetik kaygılarla ayak tırnaklarının yanlarını yuvarlatmak gibi bir hastalığı var.” diyor. Oysa yuvarlak kesim, tırnak kanallarının içe dönmesine sebep oluyor.
Bir de sürekli tekrarlanan tırnak dönmesi vakaları var. Bunun için merkezdeki podiatrisler tırnak batma sebebini “Taban düşüklüğünden mi? Çarpmadan mı? Genetik mi?” gibi sorularla bulmaya çalışıyor. Bambaşka bir hastalık da çıkabiliyor gerçi. Mesela uzun süre geçmeyen tırnak-nasır problemlerinin altından şeker hastalığı çıkarken tekrarlanan tırnak batmasının sebebi olarak da sedef hastalığı gösteriliyor.
Nasır temizlenmesi hakkında da yanlış bilgilerimiz varmış meğer. Genelde insanlar banyo yaptıktan sonra suda yumuşayan nasırını temizlemeye çalışır. Oysa bu yöntem onun azalacağı yere artmasını sağlıyormuş. Sebebi; kalınlaşan fazla doku (nasır) ile koruyucu doku beraber yumuşuyor; temizlerken nerede durulacağı bilinmediği için o esnada koruyucu doku da alınabiliyor. Vücut da ‘koruyucu dokumu kaybettim’ diye daha fazla doku üretmeye başlıyor. Dolayısıyla nasır temizlendikçe kendini daha da güçlenerek yeniliyor. Yani topuk törpüleme, nasır temizleme gibi işlemleri banyodan sonra değil, önce yapmak gerekiyor.
Hasılı, birçoğumuz ayağımızı yorganınıza göre uzatmayı biliyoruz; ama ayağımızın kıymetini bilmiyoruz. Ayağı umursamayan ‘akılsız başın’ cezasını ayaklar çekmiyor sadece… Bu yüzünden meydana gelen ‘sürpriz’ hastalıklar yorganımızı daha da küçültebiliyor!...