- 20 Haziran 2007
- 4.250
- 27
- 358
- 45
Çalışma hayatı içinde ürettiğimiz kadar tüketiyoruz da. Eğer sistemin "şanslı" bireylerindenseniz ve bir işiniz varsa çalıştığınız yerde ne kadar kağıt tükettiğinize bir bakın. Her ne kadar artık yaygın alışkanılık bu kağıtların çöpe atılması yerine geri dönüşümlü kağıt olmak üzere biriktirilmesi olsa da insan kendini "Sonra ne oluyor bu toplanan kağıtlar?" diye sormaktan alıkoyamıyor.....
Atölye Mor Kağıt’ta çalışan kadınlar bu işe hem emeklerini koymuşlar, hem de zamanlarını veriyorlar. Birlikte üretmenin keyfi bir başka. "Daha önceden ne yapıyordunuz?" diye sorduğumuzda "Hiçbir şey!" diyorlar. Ama hatırlatınca her gün evin binbir işiyle ve çocuklarla uğraşmanın da bir üretim biçimi olduğunu kabul ediyorlar. "Biz burada rahatlıyoruz. Para kazanmak istiyoruz, kazanmıyoruz, ama yine de devam ediyoruz," diyor 35 yaşındaki Arife Aydın. Bu yeni işle birlikte evde de durum değişmiş. "Eskiden kocama hiçbir şey söyleyemezdim. Şimdi durum değişti. Artık beni dinliyor, bana karışmıyor. ‘Çocuklar, anneniz artık iş hanımı,’ diyor. Telefonlar geliyor bana..." diyerek üretimle ve Kadının İnsan Hakları Projesi’yle* değişen hayatından bir örnek veriyor 44 yaşındaki Mihriban Çivi.
Bir kağıt atölyesi kurma fikri Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (SHÇEK) Okmeydanı’nda kurduğu Toplum Merkezi’nde ortaya çıkmış. Başından beri atölyede bulunan ve Toplum Merkezi’nde iki yıl gönüllü çalışmış olan Güllü Hançerli, "Toplum Merkez’inde Kadının İnsan Hakları Eğitimi’ni almış olmak kağıt atölyesine katılmak için aradığımız koşullardan biriydi. Fakat kalabalık başlamış olmamıza rağmen daha sonra sayı azaldı. Biz de koşulu Toplum Merkez’indeki herhangi bir kursa katılmış olmak, olarak değiştirdik," diyerek şu an 6 kadının çalıştığı atölyenin nasıl oluştuğunu anlatıyor. Okmeydanı’ndaki kadınlar KİHEP eğitimiyle ev içi üretimden dışarıya açılmış. Atölyede paspartu, albüm, defter, yılbaşı kartı, ayraç gibi ürünler üretiyorlar. Kağıtlar yakın çevreden ya da çocuklarının iş yerlerinden geliyor. Ayrıca yakındaki iş yerleriyle de konuşmuşlar, atık kağıtlarını alıyorlar. "Burada noter var, gittim konuştum, her Cuma iki poşet atık kağıt alıyorum," diye anlatıyor yetmiş iki yaşındaki Sultan Tekin. İş bir tek kağıtla bitmiyor. "Yolda yürürken yaprak topluyorum, kurumuş çiçek topluyorum. Hiçbir şeyi bırakmıyoruz. Ayrıca komşularıma söyledim, demledikleri çayları atmıyorlar. Hepsine birer kova verdim, demlenmiş çayları kovaya atıyorlar, sonra biz de burada çayları yeniden kaynatıp boya olarak kullanıyoruz," diyor Mihriban ve Güllü’nün önerisiyle çayın demini de atmadıklarını, çiçeklerin toprağına koyup gübre olarak kullandıklarını anlatıyor.
Kağıt yaparken toprak boyası ve bitkisel boya kullanıyorlar. Bazen de çay ve soğan. "İki gün çay kaynattık, o suyla çalıştık, birkaç defa da soğanı kaynattık. Soğanın rengi çok güzel oluyor, soğan kabuğu harika renk veriyor," diyor Sultan Hanım. Atölyeye gelen kağıtlar yırtılıp yabancı maddelerden ayıklandıktan sonra merdaneli makineye konuyor. Kağıtlar, makinede iyice hamur oluyor, sonra içine boya katılıyor. Makineden çıkarıldıktan sonra kağıtlar “blender”den geçiriliyor, iyice hamur olsun diye. Ardından leğenlere konuyor. Leğenden ortasına ince tel gerilmiş kasnakla alınıyor. Bir bezin üstüne konuyor, üstüne bir bez daha örtüldükten sonra bezin üstüne ağırlık konuyor, kağıtlar presleniyor. Pres olarak bir mermer parçası kullanıyorlarmış, fakat mermer artık kış nedeniyle her gün yanan sobanın altında... Mermerin görevini ağır bir sunta parçası görüyor. Presten sonra arasında kağıt olacak hamurlu bezler çamaşır gibi gibi asılıyor, kuruduktan sonra da kağıtlar bezlerden ayrılıyor, sertleşsin diye cilalanıyor. Kağıtlar tekrar prese konuyor, ondan sonra kullanıma hazır. İşin her bölümü paylaşılmış durumda. Sultan Hanım şeker rahatsızlığına, Arife de Behçet hastalığına rağmen atölyeyi bırakmayı hiç düşünmemiş.
Ürünlerini pazarlama konusunda atölyede gönüllü çalışan kadınlarla dayanışma içindeler. İlk başta kimse yokmuş ürünleri alan. Ama daha sonra katıldıkları, Harbiye Askeri Müze Kültür Sitesi’nde yapılan Naturel Fuarı’nda çok iyi satış yapmışlar. "Orada herkes yaptığımız işle ilgilendi. Geldiler, nasıl yapıyorsunuz, diye sordular. Bol bol satış yaptık. Bazıları da telefon numaramızı aldı, gelip kağıt almak istiyorlar." Naturel Fuarı’ndan sonra Hediyelik Eşya Fuarı’na katılmışlar, ama orada çok az satış olmuş. Atölyede üretilenler doğal ürünlerin alıcısına hitap ediyor.
Atölye ilk başta Toplum Merkezi’nin içinde kurulmuş, bir ay sonra binanın depremden zarar gördüğü gerekçesiyle Toplum Merkezi kapanmış ve tadilata girmiş. Ne zaman açılacağı belli değil. Böylece yeni bir yer arayışı başlamış. Kimse kağıt atölyesinden vazgeçmek istememiş. Dört koldan yeni bir yer aramaya başlamışlar, sonunda Güllü şu an çalıştıkları atölyeyi bulmuş. Başta amacı Toplum Merkezi’nin de devam edebileceği bir yer bulmakmış, ama olmamış. Bütün malzemeleri kendileri getirmiş, bir de Toplum Merkezi’nin müdürü Necmiye Melemen çok destek olmuş, desteğini hâlâ sürdürüyor. Atölyenin giderlerinin nasıl karşılandığını sorduğumuzda Güllü, "Atölyenin giderleri kadın dayanışmasıyla sağlanıyor. Satıştan kazandığımız parayı da herkesin çalışma saatini hesaplayarak kendi aramızda bölüşüyoruz," diye anlatıyor. Kiranın ödenmesi, su ve elektrik faturası gibi masraflar bir kadın dayanışma ağı ile karşılanıyor.
Atölye Mor Kağıt kadınlar için ikinci ev gibi. Üretim ile kurulan yeni ilişkiler hepsinin yolunu açmış. Atölyedeki kadınlar birbirleriyle her anlamda dayanışma içinde. Birbirlerinin ihtiyaçlarını biliyorlar. Çıkarken bir defter aldım, günün tarihini kağıda düşüp atölyenin bana düşündürdüklerini yazdım. Kağıdın her parçasındaki emeğe saygımla...
bu kadınların yaptığı işe hayran kaldım kızlar...
çöpe gitmesindense işe yaramasını sağlayacağınız yardımlarınız için...
Atölye Mor Kağıt
Okmeydanı/İstanbul
Tel: (0212) 244 54 49 – 245 21 09
sevgilera.s.
Atölye Mor Kağıt’ta çalışan kadınlar bu işe hem emeklerini koymuşlar, hem de zamanlarını veriyorlar. Birlikte üretmenin keyfi bir başka. "Daha önceden ne yapıyordunuz?" diye sorduğumuzda "Hiçbir şey!" diyorlar. Ama hatırlatınca her gün evin binbir işiyle ve çocuklarla uğraşmanın da bir üretim biçimi olduğunu kabul ediyorlar. "Biz burada rahatlıyoruz. Para kazanmak istiyoruz, kazanmıyoruz, ama yine de devam ediyoruz," diyor 35 yaşındaki Arife Aydın. Bu yeni işle birlikte evde de durum değişmiş. "Eskiden kocama hiçbir şey söyleyemezdim. Şimdi durum değişti. Artık beni dinliyor, bana karışmıyor. ‘Çocuklar, anneniz artık iş hanımı,’ diyor. Telefonlar geliyor bana..." diyerek üretimle ve Kadının İnsan Hakları Projesi’yle* değişen hayatından bir örnek veriyor 44 yaşındaki Mihriban Çivi.
Bir kağıt atölyesi kurma fikri Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (SHÇEK) Okmeydanı’nda kurduğu Toplum Merkezi’nde ortaya çıkmış. Başından beri atölyede bulunan ve Toplum Merkezi’nde iki yıl gönüllü çalışmış olan Güllü Hançerli, "Toplum Merkez’inde Kadının İnsan Hakları Eğitimi’ni almış olmak kağıt atölyesine katılmak için aradığımız koşullardan biriydi. Fakat kalabalık başlamış olmamıza rağmen daha sonra sayı azaldı. Biz de koşulu Toplum Merkez’indeki herhangi bir kursa katılmış olmak, olarak değiştirdik," diyerek şu an 6 kadının çalıştığı atölyenin nasıl oluştuğunu anlatıyor. Okmeydanı’ndaki kadınlar KİHEP eğitimiyle ev içi üretimden dışarıya açılmış. Atölyede paspartu, albüm, defter, yılbaşı kartı, ayraç gibi ürünler üretiyorlar. Kağıtlar yakın çevreden ya da çocuklarının iş yerlerinden geliyor. Ayrıca yakındaki iş yerleriyle de konuşmuşlar, atık kağıtlarını alıyorlar. "Burada noter var, gittim konuştum, her Cuma iki poşet atık kağıt alıyorum," diye anlatıyor yetmiş iki yaşındaki Sultan Tekin. İş bir tek kağıtla bitmiyor. "Yolda yürürken yaprak topluyorum, kurumuş çiçek topluyorum. Hiçbir şeyi bırakmıyoruz. Ayrıca komşularıma söyledim, demledikleri çayları atmıyorlar. Hepsine birer kova verdim, demlenmiş çayları kovaya atıyorlar, sonra biz de burada çayları yeniden kaynatıp boya olarak kullanıyoruz," diyor Mihriban ve Güllü’nün önerisiyle çayın demini de atmadıklarını, çiçeklerin toprağına koyup gübre olarak kullandıklarını anlatıyor.
Kağıt yaparken toprak boyası ve bitkisel boya kullanıyorlar. Bazen de çay ve soğan. "İki gün çay kaynattık, o suyla çalıştık, birkaç defa da soğanı kaynattık. Soğanın rengi çok güzel oluyor, soğan kabuğu harika renk veriyor," diyor Sultan Hanım. Atölyeye gelen kağıtlar yırtılıp yabancı maddelerden ayıklandıktan sonra merdaneli makineye konuyor. Kağıtlar, makinede iyice hamur oluyor, sonra içine boya katılıyor. Makineden çıkarıldıktan sonra kağıtlar “blender”den geçiriliyor, iyice hamur olsun diye. Ardından leğenlere konuyor. Leğenden ortasına ince tel gerilmiş kasnakla alınıyor. Bir bezin üstüne konuyor, üstüne bir bez daha örtüldükten sonra bezin üstüne ağırlık konuyor, kağıtlar presleniyor. Pres olarak bir mermer parçası kullanıyorlarmış, fakat mermer artık kış nedeniyle her gün yanan sobanın altında... Mermerin görevini ağır bir sunta parçası görüyor. Presten sonra arasında kağıt olacak hamurlu bezler çamaşır gibi gibi asılıyor, kuruduktan sonra da kağıtlar bezlerden ayrılıyor, sertleşsin diye cilalanıyor. Kağıtlar tekrar prese konuyor, ondan sonra kullanıma hazır. İşin her bölümü paylaşılmış durumda. Sultan Hanım şeker rahatsızlığına, Arife de Behçet hastalığına rağmen atölyeyi bırakmayı hiç düşünmemiş.
Ürünlerini pazarlama konusunda atölyede gönüllü çalışan kadınlarla dayanışma içindeler. İlk başta kimse yokmuş ürünleri alan. Ama daha sonra katıldıkları, Harbiye Askeri Müze Kültür Sitesi’nde yapılan Naturel Fuarı’nda çok iyi satış yapmışlar. "Orada herkes yaptığımız işle ilgilendi. Geldiler, nasıl yapıyorsunuz, diye sordular. Bol bol satış yaptık. Bazıları da telefon numaramızı aldı, gelip kağıt almak istiyorlar." Naturel Fuarı’ndan sonra Hediyelik Eşya Fuarı’na katılmışlar, ama orada çok az satış olmuş. Atölyede üretilenler doğal ürünlerin alıcısına hitap ediyor.
Atölye ilk başta Toplum Merkezi’nin içinde kurulmuş, bir ay sonra binanın depremden zarar gördüğü gerekçesiyle Toplum Merkezi kapanmış ve tadilata girmiş. Ne zaman açılacağı belli değil. Böylece yeni bir yer arayışı başlamış. Kimse kağıt atölyesinden vazgeçmek istememiş. Dört koldan yeni bir yer aramaya başlamışlar, sonunda Güllü şu an çalıştıkları atölyeyi bulmuş. Başta amacı Toplum Merkezi’nin de devam edebileceği bir yer bulmakmış, ama olmamış. Bütün malzemeleri kendileri getirmiş, bir de Toplum Merkezi’nin müdürü Necmiye Melemen çok destek olmuş, desteğini hâlâ sürdürüyor. Atölyenin giderlerinin nasıl karşılandığını sorduğumuzda Güllü, "Atölyenin giderleri kadın dayanışmasıyla sağlanıyor. Satıştan kazandığımız parayı da herkesin çalışma saatini hesaplayarak kendi aramızda bölüşüyoruz," diye anlatıyor. Kiranın ödenmesi, su ve elektrik faturası gibi masraflar bir kadın dayanışma ağı ile karşılanıyor.
Atölye Mor Kağıt kadınlar için ikinci ev gibi. Üretim ile kurulan yeni ilişkiler hepsinin yolunu açmış. Atölyedeki kadınlar birbirleriyle her anlamda dayanışma içinde. Birbirlerinin ihtiyaçlarını biliyorlar. Çıkarken bir defter aldım, günün tarihini kağıda düşüp atölyenin bana düşündürdüklerini yazdım. Kağıdın her parçasındaki emeğe saygımla...
bu kadınların yaptığı işe hayran kaldım kızlar...
çöpe gitmesindense işe yaramasını sağlayacağınız yardımlarınız için...
Atölye Mor Kağıt
Okmeydanı/İstanbul
Tel: (0212) 244 54 49 – 245 21 09
sevgilera.s.