Ne mutlu Türküm diyene
1933
Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından
çıktığımız Türk Milleti ve bir de milletler tarihinin binbir
facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.
1920
Bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki,
bizimle işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet
ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız.
Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir
milliyetçilik değildir.
1920
Bir milletin ruhu zaptolunmadıkça, bir milletin azim ve
iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur.
Halbuki asırların yarattığı millî bir ruha, kuvvetli ve
daimi bir millî iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz.
1.9.1924
Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin
hududu ne olursa olsun, en evvel, herşeyden evvel Türkiye'nin
istikbaline, kendi benliğine, millî an'anelerine düşman
olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.
1922
Milletin varlığını devam ettirmek için fertleri arasında
düşündüğü müşterek bağ, asırlardan beri gelen şekil ve mahiyetini
değiştirmiş, yani millet, dinî ve mezhebî bağlar yerine
Türk milliyeti bağı ile fertlerini toplamıştır.
Kasım 1925
Bir fert için olduğu gibi, millet için de kudret ve kabiliyetini
fiilî eseriyle gösterip ispat etmedikçe, itibar ve ehemmiyet
beklemek beyhudedir. Kudret ve kabiliyetten mahrum olanlara
iltifat olunmaz. İnsanlık, adalet, mürüvet icaplarını, bütün
bu vasıfları haiz olduğunu gösterenler talep edebilir.
Esas kıymeti kendine veren ve mensup olduğu millet ve memleketi
ancak şahsiyeti ile kaim gören adamlar, milletlerinin saadetine
hizmet etmiş sayılmazlar. Ancak kendilerinden sonrakileri
düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkânlarına
nail ederler. Kendi gidince ilerleme ve hareket durur zannetmek
bir gaflettir.
17 Mart 1937
Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve
tedbirlerle besleyerek geliştirmek millî ülkümüzdür.
Ekim 1933
Başarılarda gururu yenmek, felâketlerde ümitsizliğe karşı
gelmek lâzımdır.
1930
Türk... Öğün, çalış, güven.
Tarihi, vukuat, hâdisat ve müşahadat hep insanlar ve milletler
arasında, hep milletin hâkim olduğunu göstermiştir. Milliyet
prensibi aleyhindeki büyük mikyasta fiilî tecrübelere rağmen,
yine milliyet hissinin öldürülemediği ve gene kuvvetle yaşadığı
görülmektedir. Tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını
hiçbir zaman inkâr edemez.
Temmuz 1919
(Türk) Tarih tezi olgunlaştı. Onun üzerinde yürümek, durmadan
çalışmak lâzımdır. Bazı imansızlar olabilir. Bunlar yol
kesenlere benzeyebilir, aldırmayınız.
1938
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça, daha büyük işler yapmak
için kendinde kuvvet bulacaktır.
1924
Milletimiz, kuvvetli karakter, sarsılmaz sistem, ateşli
milliyetçilik, iktisadî muvaffakiyetlerden doğup çoğalacak
imkânlarla da kuvvetlendirilmelidir.
1924
Milletin toplumsal düzen ve sükûnu, hal ve istikbalde refahı,
saadeti, selâmeti ve masumiyeti, medeniyette ilerleme ve
yükselmesi için insanlardan, her hususta alâka, gayret,
nefsin feragatini ve icabettiği zaman seve seve nefsinin
fedasını talep eden, millî ahlâktır. Mükemmel bir millette,
millî ahlâkiyet icapları, o millet fertleri tarafından âdeta
muhakeme edilmeksizin vicdanî, hissî bir şevkle yapılır.
En büyük millî heyecan işte budur.
Millî ahlâkımız, medenî esaslarla ve hür fikirlerle beslenmeli
ve takviye olunmalıdır. Bu çok mühimdir; bilhassa dikkatinizi
çekerim. Tehdit esasına dayanan ahlâk, bir fazilet olmadıktan
başka itimada da lâyık değildir.
1924
Türk milleti kurtuluş savaşından beri, hattâ bu savaşa atılırken
bile mahkûm milletlerin hürriyet ve bağımsızlık dâvalariyle
ilgilenmeyi, o dâvalara yardım etmeyi benimsemiştir. Böyle
olunca kendi soydaşlarının hürriyet ve bağımsızlıklarına
kayıtsız davranması elbette uygun görülemez. Fakat milliyet
dâvası şuursuz ve ölçüsüz bir dâva şeklinde mütalâa ve müdafaa
edilmemelidir. Milliyet dâvası siyasî bir mücadele konusu
olmadan önce şuurlu bir ülkü meselesidir. Şuurlu ülkü demek,
müsbet ilme, ilmî usullere dayandırılmış bir hedef ve gaye
demektir. O halde propagandalarda müsbet usullere müracaat
etmek şarttır. Hareketlerin imkân sınırları ve sıraları
mutlaka hesaba katılmalıdır. Türkiye dışında kalmış olan
Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim
biz Türklük dâvasını böyle bir müsbet ölçüde ele almış bulunuyoruz.
Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarına, zengin lehçelerine,
eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut
Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz.
Başa
Dön
Tarih
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana
sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak
bir mahiyet alır.
1931
İnsan tarihin mânasını ancak olgun bir yaşa eriştikten sonra
anlıyor. Ve tarih ancak bu yaştan sonra yazılabilir. Çok
arzu ederdim ki bir kaç arkadaşla beraber hayatımızdan geri
kalan zamanı tarih yazmakla geçirelim!
Tarihi yapan akıl, mantık, muhakeme değil, belki bunlardan
ziyade duygulardır.
1923
Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, özellikle ahlâkta gelişmemiş
kavimler, en büyük kutsal kavramlar karşısında bile hasis
duygulara tâbi olmaktan nefislerini men edemiyor. Tarihin
sinesine geçen büyük hâdiselerde, bu hâdiseler içinde âmil
ve fâil olanların hal, hareket ve muameleleri onların ahlâk
seviyelerini ne açık gösterir.
1915
Tarihte şanlar, şöhretler kazanmış pek çok insanlar millî
noktadan fazilete sahip değildir. Meselâ hakikaten askerî
kudret sahibi olan, Moskova'ya kadar giden, yangınlar harabeler
üstünden Fransız ordusunu sürükleyip eriten Napolyon'u düşünürüz.
Onun hareketleri Fransız milletinin hakiki ve millî menfaatlerine
değil, kendi cihangirane emellerini tatmin içindi. Bunu
tatmin için Fransa'nın milyonlarca seçkin evlâdını eritti
ve nihayet hepinizin bildiğiniz âkıbete uğradı. Bizim Osmanlı
tarihindeki en büyük ve şanlı görülen hareketleri de aynı
noktadan tetkik, aynı mahiyette mukayese etmek mümkündür.
1923
Ankara ve İstanbul şehirlerinden birine "Atatürk"adı
verilmesi için bir kanun teklifinin hazırlığı üzerine verdiği
cevap:
Bir
adın tarihte kalması ve ağızlarda söylenmesi için, şehirlerin
temellerine sığınmak şart değildir. Tarih zorlanmayı sevmeyen
nazlı bir peridir. Fikirleri tercih eder.
Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlere
de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve
cihana bildirmek bizler için bir borçtur.
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için
kendinde kuvvet bulacaktır.
Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanıtan görüş
bizim de içimize girmiştir. Dörtyüz çadırlık bedevî bir
kabileden bir imparatorluk ve millet tarihini başlatmak
suretiyle imparatorluk zamanında Türklerin görüşü de bu
merkezdeydi. Evvelâ millete, tarihini, asîl bir millete
mensup bulunduğunu, bütün medeniyetlerin anası olan ileri
bir milletin çocukları olduğunu öğretmeliyiz.
1930
Eğer bir millet büyükse kendisini tanımakla daha büyük olur.
Türk çocuklarında kabiliyet her milletinkinden üstündür.
Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana
çıktıkça, büsbütün Türk çocukları kendileri için lâzım gelen
hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihten
Türk çocukları bağımsızlık fikrini kazanacaklar, o büyük
başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler,
kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu
kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir.
Biz Balkanları niçin kaybettik biliyor musunuz? Bunun tek
bir sebebi vardır. Bu da İslâv araştırma cemiyetlerinin
kurduğu Dil Kurumlarıdır, bizim içimizdeki insanların millî
tarihlerini yazıp millî şuurlarını uyandırdığı zaman biz
Balkanlarda Trakya hudutlarına çekildik.
Bir Toplantı esnasında Türk Tarih Kurumu üyelerine söylenmiştir:
Ben
fani bir insanım, bir gün öleceğim, büyüklüğüne ve üstün
kabiliyetlerine inandığım Türk Milleti'nin gerçek tarihinin
yazılmasını sağlığımda görmek istiyorum. Onun için bu toplantılarda
kendimden geçiyor, her şeyi unutuyor, sizi yoruyorum. Beni
affedin.
1933
Alemdar Mustafa Paşa ile Mustafa Reşit Paşa'yı severim,
fakat Alemdar'ın biraz kültürü olsa idi Cumhuriyet ilân
ederdi. Mustafa Reşit Paşa'nın biraz kültürü, Alemdar'ın
kudreti birleştirilseydi, ben tarihe başka bir vazife ile
girerdim.
Başa
Dön
Türk Kadını
Büyük atalarımız ve onların anaları, tarihin, olayların
tanıklığıyla sabittir ki, cidden yüksek faziletler göstermişlerdir.
Burada birçok noktalardan sayabileceğimiz o faziletlerin
en büyüğü ve en ehemmiyetlisi kıymetli evlâtlar yetiştirmeleriydi.
Şunu söylemek istiyorum ki, kadınlarımızın umumî vazifelerde
üzerlerine düşen hisselerden başka kendileri için en ehemmiyetli,
en hayırlı, en faziletli bir vazifeleri de iyi anne olmaktır.
Bugünün anaları için gerekli özellikler taşıyan evlât yetiştirmek,
evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak,
pek çok yüksek özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır.
Bu sebeple kadınlarımız hattâ erkeklerden daha çok aydın,
daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmağa mecburdurlar.
Eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar.
1923
Bizce: Türkiye Cumhuriyet anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde
olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde
yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir.
Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasının
talep etmemiştir. Allah'ın emrettiği şey, erkek ve kadının
beraber olarak ilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek
bu ilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu ilim
ve bilgiyi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla
donanmak mecburiyetindedir. İslâm ve Türk tarihi tetkik
edilirse görülür ki, bugün kendimizi bir türlü kayıtlarla
bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında
kadınlar ilim ve bilgi yönünden ve diğer hususlarda erkeklerden
asla geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir.
1923
Türk kadını dünyanın en münevver, en faziletli ve en ağır
kadını olmalıdır. Ağır siklette değil; ahlâkta, fazilette
ağır, ağırbaşlı bir kadın olmalıdır. Türk kadınının vazifesi,
Türk'ü zihniyetiyle, bazusiyle, azmiyle koruma ve müdafaaya
gücü yeter nesiller yetiştirmektir. Milletin kaynağı, sosyal
hayatın esası olan kadın, ancak faziletli olursa vazifesini
yapabilir. Herhalde kadın çok yüksek olmalıdır.
1925
Türkiye Cumhuriyetinin esas düşüncesi, kadınları değil,
erkekleri dahi, savaş meydanına götürmemektir. Fakat Türk
Milleti'nin yüksek varlığına, herhangi taraftan olursa olsun,
ilişildiği zaman, işte o vakit Türk kadınları Türk erkeklerinin
bulunduğu yerde hazır ve gözleyici ve faal olacaklardır.
Bu, insanlığın yüksek huzuru, sükûnu ve dünya insanlığı
için lâzım bir ödev olduğundandır ki, Türk kadını bunu yapacaktır
ve yapagelmektedir ve yapar.
Bizim toplumumuzun başarı gösterememesinin sebebi kadınlarımıza
karşı gösterdiğimiz ilgisizlik kusurdan doğmaktadır. İnsanlar
dünyaya alnında yazılı olduğu kadar yaşamak için gelmişlerdir.
Yaşamak demek faaliyet demektir. Bu sebeple bir toplumun
bir organı faaliyette bulunurken diğer organı işlemezse
o toplum felcolmuştur. Bir toplumun hayat çalışması ve muvaffak
olması için çalışmanın ve muvaffak olabilmenin bağlı olduğu
bütün sebep ve şartları benimsemesi gerekir. Bundan ötürü
bizim toplumumuz için ilim ve teknik gerekli ise bunları
aynı derecede hem erkek, hem de kadınlarımızın edinmeleri
lâzımdır. Malûmdur ki, her safhada olduğu gibi sosyal hayatta
dahi iş bölümü vardır. Bu umumî iş bölümü arasında kadınlar
kendilerine ait olan vazifeleri yapacakları gibi aynı zamanda
sosyal topluluğun refahı, saadeti için gerekli gündelik
çalışmaya dahil olacaklardır.
1923
Kadının en büyük vazifesi analıktır. İlk terbiye verilen
yerin, ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin ehemmiyeti
lâyıkiyle anlaşılır. Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya
karar vermiştir. Bugünün gereçlerinden biri de kadınlarımızın
her hususta yükselmelerini temindir. Bu sebeple kadınlarımız
da âlim ve teknik bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri
bütün tahsil derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar
sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı
ve koruyucusu olacaklardır.
1923
Arkadaşlar, Türk milleti çok büyük vak'alarla ispat etti
ki, yenilik sever ve inkılâpçı bir millettir. Son senelerden
önce de milletimiz yenileşme yolları üzerinde yürümeğe,
sosyal inkılâba teşebbüs etmemiş değildir. Fakat hakikî
neticeler görülemedi. Bunun sebebini araştırdınız mı? Bence
sebep işe esasından, temelinden başlanmamış olmasıdır. Bu
hususta açık söyleyeceğim: Bir toplum, bir millet, erkek
ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Kaabil
midir ki bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, diğerine
müsamaha edelim de kütlenin hepsi yükselme şerefine erişebilsin?
Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle
bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe
yok yükselme adımları, dediğim gibi, iki cins tarafından
beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenilik alanında
birlikte yol alınmak gerektir. Böyle olursa inkılâp muvaffak
olur.
1925
Ey kahraman Türk kadını, sen omuzlar üzerinde göklere yükselmeye
lâyıksın.
Anaların bugünkü evlâtlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki
gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları
taşıyan evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için
faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına
bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden
çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar;
eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.
İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan
mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim,
ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin.
Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı
kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?
Dünyada hiçbir milletin kadını, "Ben Anadolu kadınından
daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte
Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim" diyemez.
Kadınlarımız haddizatında içtimaî hayatta erkeklerimizle
her vakit yanyana yaşadılar. Bugün değil, eskiden beri,
uzun zamandan beri kadınlarımız erkeklerle başabaş mücadele
hayatında, ziraat hayatında, geçim temininde erkeklerimizden
yarım adım geri kalmayarak yürüdüler.
Belki erkeklerimiz memleketi istilâ eden düşmana karşı süngüleriyle,
düşmanın süngülerine göğüs germekle düşman karışsında buldular.
Fakat erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun zayıf kaynaklarını
kadınlarımız işletmiştir. Memleketin var olması imkânını
hazırlayan kadınlarımız olmuştur ve kadınlarımız olmaktadır.
Kimse inkâr edemez ki, bu harpte ve ondan evvelki harplerde
milletin hayat kabiliyetini tutan hep kadınlarımızdır.
Çift süren, tarlayı eken, ormandan odun ve keresteyi getiren,
mahsulleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının
dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısı
ile kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip cephenin mühimmatını
taşıyan hep onlar, hep o ilâhi Anadolu kadınları olmuştur.
Başa
Dön
Türk Milleti
Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklükten başka bir
şey değildir.
1923
Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk
olarak yaşayacaktır.
1923
Türk! Öğün. Çalış. Güven.
1925
Bir Türk dünyaya bedeldir.
1925
İngiliz ateşemiliterinin sorduğu bir sorunun cevabıdır:
Anasının
ve babasının asilliğiyle iftihar eden Tedoz, İtalya yarımadasına
inmek isteyen Türk Attillâ'ya, barış görüşmesinden önce
sormuş:
"Siz
hangi asîl ailedensiniz?" Attillâ da ona cevap vermiş:
"Ben asîl bir milletin evlâdıyım!" İşte benim
cevabım da size budur!"
Türk milleti büyük bir arslandır. Biz hepimiz onun tüyleri
arasına sıkışmış ve sığınmış göz ile görülmez küçük varlıklarız.
O arslanın büyük hareketleri ve hamleleri ise inkılâp hareketleri
ve hamleleridir. Bu arslanı tahrik edebilmek... İşte bizim
için iftihar edebilecek rol budur.
1931
Ben batı milletlerini, bütün dünyanın milletlerini tanırım.
Fransızları tanırım, Almanları, Rusları ve bütün dünyanın
milletlerini şahsen tanırım ve bu tanışmam da harb sahalarında
olmuştur, ateş altında olmuştur. Ölüm karşısında olmuştur.
Yemin ederek size temin ederim ki, bizim milletimizin manevî
kuvveti bütün milletlerin manevî kuvvetinin üstündedir.
1920
Türk milleti, güzel her şeyi, her medenî şeyi, her yüksek
şeyi sever, takdir eder. Fakat muhakkaktır ki, herşeyin
üstünde tapındığı bir şey varsa, o da kahramanlıktır. Bu
sözlerim şüphesiz bugünkü uyanık Türk gençliğinin kulaklarında
yüksek ve tesirli akisler yapacaktır. Yüksek huylarına ehemmiyetle
baktığım Türk çocuklarından daha az şey istemem.
Bizim başka milletlerden hiçbir eksiğimiz yok. Cesuruz,
zekiyiz, çalışkanız, yüksek maksatlar uğrunda ölmesini biliriz.
Millet ve biz yok, birlik halinde millet var. Biz ve millet
ayrı ayrı şeyler değiliz. Ve şunu kat'i olarak söyleyeyim
ki bir millet, varlığı ve bağımsızlığı için herşeye girişir
ve bu gaye uğrunda her fedakârlığı yaparsa, muvaffak olmaması
mümkün değildir. Elbette muvaffak olur. Muvaffak olamaz
ise o millet ölmüş demektir. Şu halde millet yaşadıkça ve
her türlü fedakârlıkta bulundukça muvaffak olamaması hatıra
gelmez ve böyle bir şey söz konusu olamaz.
1919
Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvelâ bizim
kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren,
fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim
ki millî benliğini bulmayan milletler başka milletlerin
avıdır.
1923
Felâketler, elemler, mağlûbiyetler milletler üzerinde bir
takım etkenlerin vücut bulmasına sebebiyet verir. Bu etkenlerin
başlıcası, öyle kara günlerinde sonra milletlerin uyanması
vakalarını bulması ve kendi benliğini duymasıdır.
Milletleri yükselten bu özelliklere bir etken daha ilâve
edelim: İntikam hissi... Milletlerin kalbinde intikam hissi
olmalı. Bu alelâde bir intikam değil, hayatına, ikbaline,
refahına düşman olanların zararlarını yoketmeye yönelen
bir intikamdır. Bütün dünya bilmeli ki, karşımızda böyle
bir düşman oldukça onu affetmek elimizden gelmez ve gelmeyecektir.
Düşmana merhamet acizlik ve zaaftır. Bu, insaniyet göstermek
değil, insanlık özelliğinin yokoluşunu ilân etmektir.
1923
Mazinin kararsız, çürümüş zihniyeti ölmüştür. Bütün dünya
bilmelidir ki, Türk milleti hakkını, haysiyetini, şerefini
tanıtmağa kadirdir. Türk vatanının bir karış toprağı için
bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar. Haysiyetinin
bir zerresine, vatanın bir avuç toprağına vuku bulacak tecavüzün
bütün mevcudiyetine vurulmuş darbe olacağını artık Türk
milletinin farketmediğini sanmak hatadır.
1924
Bu dünyadan göçerek Türk milletine veda edeceklerinin çocuklarına
kendinden sonra yaşayacaklara, son sözü bu olmalıdır: "Benim
Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait
ödevlerim bitmemişti, siz onları tamamlayacaksınız. Siz
de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz."
1935
Bu sözler bir ferdin değil, bir Türk Milleti duygusunun
ifadesidir. Bunu, her Türk bir parola gibi kendinden sonrakilere
mütemadiyen tekrar etmekle son nefesini verecektir. Her
Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmiyeceğini
onun ebedi olduğunu göstermelidir. Yüksek Türk, senin için
yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.
1935
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü,
temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye
Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milleti'nin ve
onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlı bir
şekilde yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla
kâfi görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak
mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur
ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Millî
kültürümüzü çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.
Daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda muvaffak
olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk Milleti'nin karakteri
yüksektir. Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir.
Çünkü Türk Milleti millî birlik ve beraberlikte güçlükleri
yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk Milleti'nin yürümekte
olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında
tuttuğu meşale müspet ilimdir.
Şunu da ehemmiyetle belirtmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyet
olan Türk Milleti'nin tarihî vasfıda güzel sanatları sevmek
ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek
karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme
bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu
mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besliyerek
inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.
Türk Milleti,
Ebediyete
akıp giden her on senede bu büyük millet bayramını daha
büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı
gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
1933
Memleket ve millet hizmetlerinde baş olmak isteyenlerin
ilham kaynağı, milletin hakikî hisleri ve emelleridir. Bizim
anılmağa değer bir hareketimiz varsa o da milletin duygu
ve eğilimlerinde varlığına temas etmeğe çalışmaktan ibarettir.
Her türlü muvaffakiyet sırrının, her nevi kuvvetin, kudretin
hakikî kaynağının, milletin kendisi olduğuna kanaatimiz
tamdır.
1925
Söz söyleyen arkadaşlarımızdan biri bana nereden ilham ve
kuvvet aldığımı sordu. Arkadaşlarımızın sorduğu ilham ve
kuvvet kaynağı, milletin kendisidir. Milletin müşterek eğilimi,
umumî fikri olduğunu inkâr edenler de vardır. Bu gibileri,
hepiniz çok işitmişsinizdir. Bu gibiler memleket ve milletle
alâkasız, dalgın insanlardır. Memleketimizin ve milletimizin
başına gelmiş olan bunca felâketler hiç şüphe etmemelidirki,
bu dalgın insanların memleketin talihini ve iradesine ellerinde
tutmuş olmalarından ileri gelmiştir.
Bir topluluğun mutlaka ortaklaşa bir fikri vardır. Eğer
bu her zaman dile getirilemiyor ve belirtilemiyorsa, onun
yokluğuna karar verilmemelidir. O, yapılan işlerde mutlaka
mevcuttur. Varlığımız, bağımsızlığımızı kurtaran bütün işler
ve hareketler, milletin müşterek fikrinin, arzusunun, azminin
yüksek belirtisinden başka bir şey değildir.
1925
Biz, ilhamlarımızı, gökten ve görünmez âlemlerden değil,
doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu
çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk
Milleti ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ıstırap
kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.
1937
Bu millet hakikî eğilimine zıt düşünceye sapanlara iltifat
etmemektedir. Bununla bugün çok övünüyorum. Bundaki isabetin
sırrını izah için derhal söylemeliyim ki bizim ilham kaynağımız
doğrudan doğruya büyük Türk Milleti'nin vicdanı olmuştur
ve daima olacaktır. Bütün hareketi, verimi, kuvveti millî
vicdandan aldıkça, bütün teşebbüslerimizde milletin sağ
duyusunu, rehber saydıkça şimdiye kadar olduğu gibi bundan
sonra da milleti doğru hedeflere eriştireceğimize imanımız
tamdır.
1925
Giriştiğimiz büyük işlerde, milletimizin yüksek kabiliyeti
ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz ve başarı kaynağımız
olmuştur. Bu büyük millet, arzu ve istidadının yöneldiği
istikametleri görmeye çalışan ve görebilen evlâdını daima
takdir ve himaye etmiştir.
1926
Millet sevgisi kadar büyük mükâfat yoktur. İstiklâl harbinde
benim de milletime ettiğim bir takım hizmetler olmuştur
zannederim. Fakat, bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim.
Yapılanın hepsi milletin eseridir, dedim; aranacak olursa,
doğrusu da budur. Mazide sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın
ve milletin çocukları olduğumuzu isbat etmek için, yapmamız
lâzımgelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz;
bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz
vardır. İlmî çalışmalarda bunlar arasındadır. Beni seven
arkadaşlarıma tavsiyem şudur: şahsınız için değil, fakat
mensup olduğunuz millet için elbirliği ile çalışalım; çalışmaların
en yükseği budur.
1923
Milletimizi şimdiye kadar söylediğim sözlerle ve hareketlerimle
aldatmamış olmakla övünç duyuyorum. "Yapacağım. Yapacağız.
Yapabiliriz" dediğim zaman onların gerçekten yapabileceğime
inanmıştır. Nitekim Sakarya Muharebesi başlamadan evvel
"Düşmanı memleketimiz içinde boğacağız" demiştim.
Bana bazı mühim sayılan yerlerden müracaatlar vâki olarak
"milleti beyhude yere kırdırmayınız" demişler;
Romenlerden, Bulgarlardan, Yunanlılardan bahsederek kurtuluşumuzu
geleceğe bırakmanın uygun olacağını söylemişlerdi. Fakat
milletin kabiliyetini, imanını gözönüne alarak onlara "Hayır,
yapacağız!" demiştim. Şimdi de milleti refaha, ilerlemeye,
memleketi mutluluğa sevketmek için mevcut kabiliyetimizi
gözönünde alarak "Bunu da yapacağız!" diyorum.
1923
Hiçbir sözümde milletime karşı geri alma durumunda kalmadım.
Onları söylerken bir hayal peşinde koşan gibi, hayal şakıyan
bir şair gibi değil, onları söylemekliğim bu milletteki
kabiliyet unsurlarını bilmekliğimden idi.
1923
Türk milleti kahramanlıkta olduğu kadar, istidat ve liyakatte
de bütün milletlerden üstündür.
Mühim bir vazifenin yapılışında benden evvel işe girişen,
millet olmuştur. Benim şu veya bu sebeple tehir ettiğim
mühim vazifeyi millet bana ihtar etmiş ve yaptırmıştır.
Bunu milletin müşterek ruhundaki yükseklik ve erginliğe
parlak bir misal olarak anmayalım.
1925
Benim için en büyük korunma noktası ve şefaat kaynağı milletimin
sinesidir.
1919
Bu millet kılı kıpırdamadan dava uğruna ve benim uğruma,
canını vermeğe hazır olmasaydı ben hiçbir şey yapamazdım.
Ben binbir müşkül karşısında yılacak bir insan olsa idim
büyük işlerin rehberliğinde, milletim beni yaya bırakırdı.
Milletimin iyi niyetine daima minnettarım.
Ben gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine
canımı vereceğim.
Haziran
1937
Hayatımın bütün safhalarında olduğu gibi, son zamanların
buhranları ve felaketleri arasında da, bir dakika geçmemiştir
ki, her türlü huzur ve istirahatimi, her nev'i şahsi duygularımı,
milletin selameti ve saadeti namına feda etmekten zevk duymayayım.
1937
Dünya üzerinde yaşamış ve yaşayan milletler arasında demokrat
doğan yegâne millet Türklerdir.
1937
Kudretsiz dimağlar, zayıf gözler, hakikati kolay göremezler.
O gibiler büyük Türk milletinin yüksek seviyesine nazaran
geri adamlardır.
1925
Millet, muasır medeniyetin bütün milletlere temin ettiği
hayat ve vasıtaları, esasta ve şekilde aynen ve tamamen
gerçekleştirmeye kati karar vermiştir. Millet, yenilik ve
ıslahat sahasında gösterdiği gayretlerin asırlardan beri
olduğu gibi, türlü yalan ve dolanla biran bile durmasına
müsaade etmemek azmindedir.
1925
Millet, milletlerarası umumi mücadele sahasında hayat sebebi
ve kuvvet sebebi olacak ilim ve vasıtanın ancak muasır medeniyette
bulunabileceğini, sabit olmuş bir hakikat diye benimsemiştir.
1925
Millet, saydığım değişiklikler ve inkılapların tabii ve
zaruri icabı olarak umumi iradesinde ve bütün kanunlarında,
ancak dünya ihtiyaçlarından mülhem ve ihtiyacın değişmesiyle
değişip gelişmesi esas olan dünyevi bir idare zihniyetini
hayat düsturu saymıştır.
1925
Bu büyük millet, arzu ve istihdadının yönelmiş olduğu istikametleri
göstermeye çalışan ve görebilen evladını daima takdir ve
himeya etmiştir.
1926
İki Mustafa Kemâl vardır. Biri, ben, fâni Mustafa Kemâl;
diğeri milletin içinde yaşattığı Mustafa Kemâller idealidir.
Ben onu temsil ediyorum. Herhangi bir tehlike ânında ben
ortaya çıktımsa, beni bir Türk anası doğurmadı mı? Feyiz
milletindir, benim değildir.
1935
Türk milletinin istidadı ve katî kararı medeniyet yolunda,
durmadan, yılmadan ilerlemektedir.
1924
Türk milleti şuurla ve bunca bin senelerin açtığı devasız
yaraları acele tedavi etmek ıstırabiyle, hakikat denilen
cevheri bulmuş olduğuna inanarak, uzun adımlarla kurtuluş
aramaya karar vermiştir. Bunun önüne sed çekmek isteyeceklerin
âkıbeti Türkün kuvvetli ayakları altında ezilmektir.
Silâhı ile olduğu gibi aklı ile de mücadele mecburiyetinde
olan milletimizin birincisinde gösterdiği kudreti, ikincisinde
de göstereceğine asla şüphem yoktur. Milletimizin sâf seciyesi
istidat ile doludur.
15 Temmuz 1921
Samsun'a ayak bastıktan sonra derhal memleket ve milleti
yokladım. Gördüm ki, memleketin ve milletin temayülü istiklâl
müdafaasında tereddüt edenleri utanılır mevkiinde bırakabilecek
mahiyettedir. Filhakika iki seneden beri bütün dünyanın
şahit olduğu olaylar düşüncelerimde isabet ve milletin azim
ve imânında hakikî salâbet olduğunu ispat etti.
23 Nisan 1921
Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer ancak kendisinden daha
büyük bir gayeyi elde etmek için belli başlı vasıtadır.
Gaye fikirdir. Zafer bir fikrin istihsal ve hizmet nisbetinde
kıymet ifade eder. Bir fikrin istihsaline dayanmayan zafer
payidar olamaz. O boş bir gayrettir.
Bizi diğer medeni milletler arasında geri bıraktıran adlî,
siyasî, iktisadî, malî zincirler kırılmıştır. Parçalanmıştır...
Bugüne kadar kazandığımız muvaffakıyet, bize ancak terakki
ve medeniyete doğru bir yol açmıştır. Yoksa terakki medeniyeti
henüz ulaşılmış değildir.
Büyük davamız, en medenî ve müreffeh millet olarak varlığımızı
yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında değil düşüncelerinde
temelli bir inkılâp yapmış olan Büyük Türk Milletinin dinamik
idealidir. Bu idealin en kısa bir zamanda kavramak için,
fikir ve hareketi, beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. Bu
teşebbüste, başarı ancak, süreli bir planla ve rasyonel
çalışmakla mümkün olabilir.
Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, hakiki üretici olan
köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve
servete hak kazanmış ve lâyık olan köylüdür.
1922