- 29 Eylül 2010
- 18.018
- 10
- Konu Sahibi eski_bir_masal
- #1
Bu kadın buradan ne zaman gidecek?
Fikriye Hanım, Gazi'nin Latife Hanım'la evlilik haberini alır almaz soluğu Köşk'te alır. Ancak üçüncü günden itibaren Latife Hanım söylenmeye başlamıştır: O kadın buradan ne zaman gidecek!....
Fikriye Hanım için "sonun başlangıcı", Münih'te verem tedavisi gördüğü sırada başlar. Sağ salim yeniden Ankara'ya dönme düşü kurmaktadır. Ancak o Münih'te tedavi görürken Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım oğlunu Latife Hanım'la evlendirmeye karar vermiştir. Nitekim Atatürk, Latife Hanım'la 29 Ocak 1923 günü sade bir törenle İzmir'de evlenir. Haberi alan Fikriye Hanım, adeta kaçar gibi Münih'ten ayrılarak İstanbul'a gelir. Refet Paşa durumu Atatürk'e bildirmek amacıyla, Fikriye Hanım'la birlikte Adnan Adıvar'a gider. Ancak Ankara'dan gelen telgraf hiç iç acıcı değildir: "Fikriye'nin Ankara'ya gelmesine mani olunuz."
14 AY SONRA KÖŞK'TE
Kaldığı Macit Bey'lerde temizliğe gelen Emine adında bir kadın vardır. Bu kadının kimliğini alan Fikriye, bununla Ankara biletini alır. 1924'ün Mayıs ayıdır. Faytoncuya 'Köşk'e sür' der. Latife Hanım derhal ayağa kalkarak; "Paşam, size bu kadar hizmetleri olan hanımı bekletmeyelim" diyerek Atatürk'le beraber Fikriye Hanım'a "Hoş geldin" der. 14 ay sonra Fikriye, Köşk'te yeniden geceler.
VEDA İÇİN GELİR AMA...
Ancak üçüncü günün sonunda Latife Hanım durumu anlamış ve "Bu kadın ne zaman gidecek" diye söylenmeye başlamıştır. Fikriye Hanım bu yakınmaları duyunca çok üzülecektir. Ertesi sabah Köşk'ten ayrılıp bir otele yerleşir. Birkaç gün sonra ise İstanbul'a gitmeden veda etmek üzere Köşk'e, Atatürk'e uğramak isteyecektir. Fikriye, Gazi'nin kaldığı odaya doğru ilerlerken Muzaffer Kılıç randevusuz olduğunu için durduracaktır. Kendi başına baş edemeyeceğini anlayınca Resuhi Bey'i de çağırır ve kendisi Gazi'ye çıkarak Fikriye Hanım'ın geldiğini bildirir. Ancak Muzaffer Kılıç, Fikriye Hanım'ın geldiğini söyleyince Latife Hanım Mustafa Kemal Paşa bir şey demeden bağırmaya başlar. "Kovun gitsin!.."
SIRTINA TEK KURŞUN
Resuhi Bey, Latife Hanım'dan, Fikriye'nin Köşk'e alınmaması konusunda zaten tembihlidir. Bu tembihten aldığı cesaretle Fikriye Hanım'la atışmaya başlar. Ancak Fatih Bayhan'a göre, Fikriye intihar etmemiş, sırtının sol tarafından tek kurşunla vurulmuştur. Mustafa Kemal bu olaydan dolayı çok müteessir olmuştur. Derhal Sağlık Bakanı'na ve Memleket Hastanesi başhekimine "Fikriye için ne gerekiyorsa yapınız" demiştir. 9 gün Memleket Hastanesi'nde can çekişen Fikriye Hanım, 30 Mayıs günü yaşamını yitirir.
Fikriye Hanım için başkasıyla evlenmeyi reddetti
Atatürk, subay okulunu bitirdiğinde Fikriye ile aralarındaki ilişki hayli ilerlemişti. Hayalleri, umutları, sevdaları vardı ikisinin... Fikriye'nin öksüz kalmasıyla, ona karşı ilgisini daha da artıran Mustafa Kemal, onu yanından hiç ayırmak istemiyordu. Ancak oğlu subay olarak okulunu bitirince Selanik'te bir başka planı devreye sokacaktır ailesi. Bu planın bir evlilik projesi olduğunu çok sonraları öğreniyoruz.
DİYARBAKIR'A SÜRGÜN
Mustafa Kemal, okul bittikten sonra Fikriye ile Selanik'e gitmek için vedalaşır. Aslında onun görev beklediği yer de Selanik'tir. Ancak Saray'a karşı yaptığı eleştirilerden dolayı jurnallenmiştir, bu nedenle İstanbul'dan uzaklaştırılmak için ilk görev yeri olarak Diyarbakır'a adeta sürülmüştür. Önce Diyarbakır'a atanan Atatürk, 1909'da yeniden Selanik'tedir. İşte bu dönemde annesi Zübeyde Hanım ve üvey babası Ragıp Bey Mustafa Kemal'i evlendirmek isteyecektir. İkilinin planı, Ragıp Bey'in ilk eşinden olan Süreyya'yı Makbule Hanım'la, Rukiye Hanım'ı da Mustafa Kemal ile evlendirmek şeklindedir...
KİMSE KABUL ETMEZ
Mustafa Kemal'in evlendirilmek istenen üvey kız kardeşi Rukiye Hanım'ın torunu Ferhat Babür, hiç kimsenin bu teklifi kabul etmediğini anlatıyor. Çünkü Makbule Hanım'ın gönlü bir başkasındadır, Mustafa Kemal'in ise henüz evlilik düşüncesi olmamakla beraber Fikriye'ye karşı giderek aşka dönecek bir ilgisi vardır. Mustafa Kemal, Fikriye için, aile içi planlanan bu evlilik teklifini reddedecektir. Ve çok geçmeden önce İstanbul'a, oradan da yine Diyarbakır üzerinden Şam'a geçecektir. Rukiye Hanım'la evlendirilmek istenen Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı yıllarında annesini İstanbul'dan Ankara'ya aldırırken, evlerinde kalan Rukiye'yi Köşk'e getirmemiştir.
Bir mezar taşı bile yok
Yaşamı sırlarla dolu bir kadın. Öyle ki bugün, mezarının nerede olduğu bile bilinmiyor. Kısa hayatının bilinen en önemli gerçeği ise tüm dünyanın hayran olduğu, Mustafa Kemal Atatürk'e duyduğu ve bu uğurda büyük acılara katlandığı tarifi zor aşkı. Henüz hayatının baharında, 27 yaşında tartışmalı bir şekilde ölen Fikriye Hanım'ın fırtınalı yaşamının üzerindeki sır perdesini; araştırmacıyazar Fatih Bayhan yeni kitabında araladı. Fikriye Hanım'ın yaşamından en çarpıcı bölümleri iki günlük bir diziyle sunuyoruz...
Fikriye Hanım Münih'te verem tedavisi görürken Atatürk'ün evlendiğini duydu. Sanatoryumdan ayrılarak soluğu İstanbul'da aldı. Ama Atatürk'ten gelen telgraf can yakıcıydı: "Ankara'ya gelişine mani olunuz." 17 ay İstanbul'da Atatürk'ün isteğine boyun eğdi. Ancak daha fazla dayanamayarak Ankara'ya gitti. Kendi elleriyle dayayıp döşediği Köşk'te üç gün kalabildi. Çünkü Latife Hanım, çarpıcı ve acı gerçeği, Köşk görevlilerine sorduğu soruyla ortaya koyuyordu: "Bu kadının burada ne işi var."
'Mustafa Kemal ile evlenmeye gidiyorum'
1920'de Ankara'ya Paşa'sının yanına gitmek için yola çıkan Fikriye Hanım, "Annesi ve hemşiresi muhalefet etse de artık şerlerinden kurtuldum... Mustafa Kemal'le evlenmeye gidiyorum" diyordu..
1911 yılında Mustafa Kemal, yeniden İstanbul'a gelir ve Fikriye'lerin evinde kalır. Çeşitli yerlerde görev alan Mustafa Kemal-Fikriye ilişkisi sürekli kesintiye uğrar. 1919 yılında ise Atatürk Samsun'a doğru İstanbul'dan yola çıkacaktır. Vedalaşma sırasında duygusal dakikalar yaşanır. Mustafa Kemal, "Bir daha görüşemeyebiliriz. Bu sefer farklı" gibi şeyler söyleyip Fikriye'yi "en kötüye" hazırlasa da ona aylarca tutunacağı bir umut da verir: "İşler yoluna girdiğinde seni yanıma aldıracağım." "Latife Hanım'ın kağıtları" adlı kitabın yazarı Fatih Bayhan'ın yeni kitabı "Fikriye Hanım" birçok tartışmalı konuyu açıklığa kavuşturuyor... Fikriye Hanım'ın Mustafa Kemal'den tek haber kaynağı İstanbul'daki gazetelerdir. Bir süre sonra İngiliz güçlerinin Mustafa Kemal'in evini takibe aldığı öğrenilecekti.
DÜZENSİZLİK YOLUNU AÇTI
İstanbul'da bu bekleyiş sürerken, Ankara'da yoğun ve hummalı günler yaşanıyordu... Mustafa Kemal, İstasyon binası da denilen Direksiyon binasında kalıyordu. İşte Fikriye Hanım'ın "Ankara'ya gelişi" ne en büyük zemini buradaki düzensizlik hazırlayacaktı. Atatürk'e ev işlerinde yardım edecek birine ihtiyaç vardı. Fikriye Hanım, Mustafa Kemal'in yakınında olan, dayısının oğlu Fuat Bulca'ya ve yine Kaymakam Mithat Bey'den, Ankara'ya gidebilmesi için Gazi ile konuşmalarını ister. Fikriye Hanım'ın yeğeni Abbas Hayri Özdinçer'in anlattığına göre, Fuat Bulca, "Fikriye size yardım edebilir" deyince Atatürk de onu çağırtır. Ancak Fikriye Hanım, Ankara'ya gidişini Zübeyde Hanım'dan ve kızından saklamıştır.
MUSTAFA KEMAL HABERDAR EDİLDİ
Karadeniz'e yük ve yolcu taşıyan bir gemiye bilet alan Fikriye Hanım'ın Ereğli, İnebolu ve Kastamonu yolundan Ankara'ya ulaşması planlandı. 1920 Kasım'ının ilk haftasında Galata rıhtımından gemiye bindi. Kastamonu'da evinde kaldığı Postane Başmüdürü'ne kalbindekini açık edecek ve "Neden Ankara'ya gidiyorsunuz" diye soran müdüre; "Annesi ve hemşiresi muhalefet ediyorsa da artık onların şerlerinden kurtuldum... Mustafa Kemal'le evlenmeye gidiyorum" diyecekti. Atatürk'ün de telgraflarla haberdar edildiği yolculuk sonrası Ankara'ya ulaştı. Fikriye Hanım, Direksiyon binasına eşyalarını yerleştirdi. Şimdi aynı çatı altındaydılar. Her sabah beraber olacaklar, her günü birlikte sonlandıracaklardı...
"OĞLUMLA EVLENEMEZ!"
1.5 yıl Direksiyon binasında kaldıktan sonra beraberce beğendikleri ve 11 ay beraber kalacakları Çankaya Köşkü'ne taşınırlar. Mustafa Kemal, olayların biraz yatıştığını da düşünerek annesi ve kız kardeşini de Ankara'ya yanına getirmek isteyecektir. Gerisini Başyaver Salih Bozok'tan dinleyelim: "Paşa, eniştesini çağırdı ve benim yanımda, 'Mustafa' dedi; 'hemşire ile valideyi buraya almaya karar verdim. Sen İstanbul'a git, onları al ve İzmit'e getir. Ben İzmit'te Klod Farer ile görüştükten sonra, birlikte Ankara'ya döneriz.' Ancak Mustafa Bey, "Makbule ile Fikriye anlaşamaz, huzurunuz kaçar Paşam" dedi. Atatürk de, "Makbule İstanbul'a dönsün" demiştir."
YETER Kİ FİKRİYE OLMASIN
Mustafa Kemal'in annesini Ankara'ya götürmek üzere yanına verdiği şoför Ahmet Çavuş'la Zübeyde Hanım'ın arasındaki soru-cevap şaşırtıcıdır. Zübeyde Hanım, "Köşk'te Mustafa Kemal'in kiminle kaldığını, bir kadın olup olmadığını" soracaktır. Fikriye'nin ismini duyunca sinirlenir ve şoförün ifadesiyle; "Eyvah! Bu kadın varken benim oğlum evlenemez" deyip ağlamaya başlar. Zübeyde Hanım, Fikriye'nin Köşk'te bir hanımefendi gibi durmasından rahatsızdır. "Yeter ki Fikriye olmasın" kaygısı Zübeyde Hanım ve Makbule Hanım'ı gelin adayı bulmak için de harekete geçirir. Hatta Köşk'ün eski sahipleri Bulgurluzadeler'in kızına bile talip olmuşlar, Atatürk, annesi ve kız kardeşine kızmıştır. Bu baskı İzmir'i işgalden kurtardıktan sonra Latife Hanım'la tanışmaya kadar sürecektir. Latife Hanım, "İzmir'e giren muzaffer komutanla evleneceğim" diye kendisine söz veren bir kadındır. Konakları karargâh yapılınca tarihi bir fırsat yakalamıştır...
Herkesin hayran olduğu mahzun sesli bir kadındı
Halide Edip Adıvar (Yazar):
"Çok güzel, mahzun yüzlü bir kadındı. Anlaşılan sıhhati de o kadar iyi değildi... Çok tatlı ve mahzun bir sesi vardı."
Ali Metin (Atatürk'ün emir eri):
"Fikriye Hanım her geçen gün hepimizde çok iyi tesirler bırakmaya başlamıştı. Çok sakin, temiz kalpli ve becerikli bir hanımdı."
Salih Bozok (Atatürk'ün yaveri):
"Paşa'nın yalnız ihtiyaçlarını karşılamıyor, ona arkadaşlık da ediyordu. Nitekim, Mustafa Kemal Paşa, çeşitli zamanlarda, özellikle sabahları Fikriye'yi yanına alarak yürüyüşe çıkar ve çok hafiflemiş olarak dönerdi."
Kılıç Ali (Atatürk'ün silah arkadaşı):
"Terbiyeli, nazik, cidden ev kadını idi. Kendine mahsus sempatik bir hali vardı. Az zamanda iyi hali ve iyi muamelesi ile muhite kendisini çok sevdirdi. Biz de onu çok sever, kendisine hürmet ederdik."
Ülkü Adatepe (Atatürk'ün manevi kızı):
"Fikriye Hanım... Ona âşıktı. Hatırlamıyorum ama annem ve Sabiha Hanım anlatırdı. Fikriye Hanım, Ata'nın çevresindekilerin de beğenisini alan güzel bir kadınmış. Herkes hayranmış."
Ölümü "Ankara'da intihar" diye verildi
FİKRİYE Hanım'ın 1 Haziran 1924 tarihli Vatan gazetesinde yayımlanan ölüm haberi şöyleydi: "Ankara'da intihar! 30 Mayıs'ta İstanbul'dan Ankara'ya giden Zeynep Fikriye Hanım namında bir kadın tabanca ile intihar etmiştir. Müntehire (intihar eden kadın) intihardan evvel polise Lazistan mebusu Fuat Bey'in yanına geldiğini ifade etmiş ve kaydı o surette yapılmıştır. Fikriye Hanım Ankara'ya gelince doğruca elyevm (o gün) Ankara'da bulunmayan Fuat Bey'in Çankaya'daki evine gitmiş fakat mezkur (adı geçen) haneye uğramaksızın Reisicumhur dairesine giderek Reisicumhur ve refikalarını görmek istediğini söylemiştir. Gazi ile görüşmesinin mümkün olamayacağı bildirilince, yeniden avdete (dönmeye) mecbur olmuş ve esnaı avdette (dönüş esnasında) üzerinde bulundurduğu anlaşılan tabancayla intihar etmiştir.
Bir dönem Fikriye Hanım'ın da kaldığı Direksiyon binası, 1965'te müze haline getirildi.
Fikriye Hanım, Gazi'nin Latife Hanım'la evlilik haberini alır almaz soluğu Köşk'te alır. Ancak üçüncü günden itibaren Latife Hanım söylenmeye başlamıştır: O kadın buradan ne zaman gidecek!....
Fikriye Hanım için "sonun başlangıcı", Münih'te verem tedavisi gördüğü sırada başlar. Sağ salim yeniden Ankara'ya dönme düşü kurmaktadır. Ancak o Münih'te tedavi görürken Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım oğlunu Latife Hanım'la evlendirmeye karar vermiştir. Nitekim Atatürk, Latife Hanım'la 29 Ocak 1923 günü sade bir törenle İzmir'de evlenir. Haberi alan Fikriye Hanım, adeta kaçar gibi Münih'ten ayrılarak İstanbul'a gelir. Refet Paşa durumu Atatürk'e bildirmek amacıyla, Fikriye Hanım'la birlikte Adnan Adıvar'a gider. Ancak Ankara'dan gelen telgraf hiç iç acıcı değildir: "Fikriye'nin Ankara'ya gelmesine mani olunuz."
14 AY SONRA KÖŞK'TE
Kaldığı Macit Bey'lerde temizliğe gelen Emine adında bir kadın vardır. Bu kadının kimliğini alan Fikriye, bununla Ankara biletini alır. 1924'ün Mayıs ayıdır. Faytoncuya 'Köşk'e sür' der. Latife Hanım derhal ayağa kalkarak; "Paşam, size bu kadar hizmetleri olan hanımı bekletmeyelim" diyerek Atatürk'le beraber Fikriye Hanım'a "Hoş geldin" der. 14 ay sonra Fikriye, Köşk'te yeniden geceler.
VEDA İÇİN GELİR AMA...
Ancak üçüncü günün sonunda Latife Hanım durumu anlamış ve "Bu kadın ne zaman gidecek" diye söylenmeye başlamıştır. Fikriye Hanım bu yakınmaları duyunca çok üzülecektir. Ertesi sabah Köşk'ten ayrılıp bir otele yerleşir. Birkaç gün sonra ise İstanbul'a gitmeden veda etmek üzere Köşk'e, Atatürk'e uğramak isteyecektir. Fikriye, Gazi'nin kaldığı odaya doğru ilerlerken Muzaffer Kılıç randevusuz olduğunu için durduracaktır. Kendi başına baş edemeyeceğini anlayınca Resuhi Bey'i de çağırır ve kendisi Gazi'ye çıkarak Fikriye Hanım'ın geldiğini bildirir. Ancak Muzaffer Kılıç, Fikriye Hanım'ın geldiğini söyleyince Latife Hanım Mustafa Kemal Paşa bir şey demeden bağırmaya başlar. "Kovun gitsin!.."
SIRTINA TEK KURŞUN
Resuhi Bey, Latife Hanım'dan, Fikriye'nin Köşk'e alınmaması konusunda zaten tembihlidir. Bu tembihten aldığı cesaretle Fikriye Hanım'la atışmaya başlar. Ancak Fatih Bayhan'a göre, Fikriye intihar etmemiş, sırtının sol tarafından tek kurşunla vurulmuştur. Mustafa Kemal bu olaydan dolayı çok müteessir olmuştur. Derhal Sağlık Bakanı'na ve Memleket Hastanesi başhekimine "Fikriye için ne gerekiyorsa yapınız" demiştir. 9 gün Memleket Hastanesi'nde can çekişen Fikriye Hanım, 30 Mayıs günü yaşamını yitirir.
Fikriye Hanım için başkasıyla evlenmeyi reddetti
Atatürk, subay okulunu bitirdiğinde Fikriye ile aralarındaki ilişki hayli ilerlemişti. Hayalleri, umutları, sevdaları vardı ikisinin... Fikriye'nin öksüz kalmasıyla, ona karşı ilgisini daha da artıran Mustafa Kemal, onu yanından hiç ayırmak istemiyordu. Ancak oğlu subay olarak okulunu bitirince Selanik'te bir başka planı devreye sokacaktır ailesi. Bu planın bir evlilik projesi olduğunu çok sonraları öğreniyoruz.
DİYARBAKIR'A SÜRGÜN
Mustafa Kemal, okul bittikten sonra Fikriye ile Selanik'e gitmek için vedalaşır. Aslında onun görev beklediği yer de Selanik'tir. Ancak Saray'a karşı yaptığı eleştirilerden dolayı jurnallenmiştir, bu nedenle İstanbul'dan uzaklaştırılmak için ilk görev yeri olarak Diyarbakır'a adeta sürülmüştür. Önce Diyarbakır'a atanan Atatürk, 1909'da yeniden Selanik'tedir. İşte bu dönemde annesi Zübeyde Hanım ve üvey babası Ragıp Bey Mustafa Kemal'i evlendirmek isteyecektir. İkilinin planı, Ragıp Bey'in ilk eşinden olan Süreyya'yı Makbule Hanım'la, Rukiye Hanım'ı da Mustafa Kemal ile evlendirmek şeklindedir...
KİMSE KABUL ETMEZ
Mustafa Kemal'in evlendirilmek istenen üvey kız kardeşi Rukiye Hanım'ın torunu Ferhat Babür, hiç kimsenin bu teklifi kabul etmediğini anlatıyor. Çünkü Makbule Hanım'ın gönlü bir başkasındadır, Mustafa Kemal'in ise henüz evlilik düşüncesi olmamakla beraber Fikriye'ye karşı giderek aşka dönecek bir ilgisi vardır. Mustafa Kemal, Fikriye için, aile içi planlanan bu evlilik teklifini reddedecektir. Ve çok geçmeden önce İstanbul'a, oradan da yine Diyarbakır üzerinden Şam'a geçecektir. Rukiye Hanım'la evlendirilmek istenen Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı yıllarında annesini İstanbul'dan Ankara'ya aldırırken, evlerinde kalan Rukiye'yi Köşk'e getirmemiştir.
Bir mezar taşı bile yok
Yaşamı sırlarla dolu bir kadın. Öyle ki bugün, mezarının nerede olduğu bile bilinmiyor. Kısa hayatının bilinen en önemli gerçeği ise tüm dünyanın hayran olduğu, Mustafa Kemal Atatürk'e duyduğu ve bu uğurda büyük acılara katlandığı tarifi zor aşkı. Henüz hayatının baharında, 27 yaşında tartışmalı bir şekilde ölen Fikriye Hanım'ın fırtınalı yaşamının üzerindeki sır perdesini; araştırmacıyazar Fatih Bayhan yeni kitabında araladı. Fikriye Hanım'ın yaşamından en çarpıcı bölümleri iki günlük bir diziyle sunuyoruz...
Fikriye Hanım Münih'te verem tedavisi görürken Atatürk'ün evlendiğini duydu. Sanatoryumdan ayrılarak soluğu İstanbul'da aldı. Ama Atatürk'ten gelen telgraf can yakıcıydı: "Ankara'ya gelişine mani olunuz." 17 ay İstanbul'da Atatürk'ün isteğine boyun eğdi. Ancak daha fazla dayanamayarak Ankara'ya gitti. Kendi elleriyle dayayıp döşediği Köşk'te üç gün kalabildi. Çünkü Latife Hanım, çarpıcı ve acı gerçeği, Köşk görevlilerine sorduğu soruyla ortaya koyuyordu: "Bu kadının burada ne işi var."
'Mustafa Kemal ile evlenmeye gidiyorum'
1920'de Ankara'ya Paşa'sının yanına gitmek için yola çıkan Fikriye Hanım, "Annesi ve hemşiresi muhalefet etse de artık şerlerinden kurtuldum... Mustafa Kemal'le evlenmeye gidiyorum" diyordu..
1911 yılında Mustafa Kemal, yeniden İstanbul'a gelir ve Fikriye'lerin evinde kalır. Çeşitli yerlerde görev alan Mustafa Kemal-Fikriye ilişkisi sürekli kesintiye uğrar. 1919 yılında ise Atatürk Samsun'a doğru İstanbul'dan yola çıkacaktır. Vedalaşma sırasında duygusal dakikalar yaşanır. Mustafa Kemal, "Bir daha görüşemeyebiliriz. Bu sefer farklı" gibi şeyler söyleyip Fikriye'yi "en kötüye" hazırlasa da ona aylarca tutunacağı bir umut da verir: "İşler yoluna girdiğinde seni yanıma aldıracağım." "Latife Hanım'ın kağıtları" adlı kitabın yazarı Fatih Bayhan'ın yeni kitabı "Fikriye Hanım" birçok tartışmalı konuyu açıklığa kavuşturuyor... Fikriye Hanım'ın Mustafa Kemal'den tek haber kaynağı İstanbul'daki gazetelerdir. Bir süre sonra İngiliz güçlerinin Mustafa Kemal'in evini takibe aldığı öğrenilecekti.
DÜZENSİZLİK YOLUNU AÇTI
İstanbul'da bu bekleyiş sürerken, Ankara'da yoğun ve hummalı günler yaşanıyordu... Mustafa Kemal, İstasyon binası da denilen Direksiyon binasında kalıyordu. İşte Fikriye Hanım'ın "Ankara'ya gelişi" ne en büyük zemini buradaki düzensizlik hazırlayacaktı. Atatürk'e ev işlerinde yardım edecek birine ihtiyaç vardı. Fikriye Hanım, Mustafa Kemal'in yakınında olan, dayısının oğlu Fuat Bulca'ya ve yine Kaymakam Mithat Bey'den, Ankara'ya gidebilmesi için Gazi ile konuşmalarını ister. Fikriye Hanım'ın yeğeni Abbas Hayri Özdinçer'in anlattığına göre, Fuat Bulca, "Fikriye size yardım edebilir" deyince Atatürk de onu çağırtır. Ancak Fikriye Hanım, Ankara'ya gidişini Zübeyde Hanım'dan ve kızından saklamıştır.
MUSTAFA KEMAL HABERDAR EDİLDİ
Karadeniz'e yük ve yolcu taşıyan bir gemiye bilet alan Fikriye Hanım'ın Ereğli, İnebolu ve Kastamonu yolundan Ankara'ya ulaşması planlandı. 1920 Kasım'ının ilk haftasında Galata rıhtımından gemiye bindi. Kastamonu'da evinde kaldığı Postane Başmüdürü'ne kalbindekini açık edecek ve "Neden Ankara'ya gidiyorsunuz" diye soran müdüre; "Annesi ve hemşiresi muhalefet ediyorsa da artık onların şerlerinden kurtuldum... Mustafa Kemal'le evlenmeye gidiyorum" diyecekti. Atatürk'ün de telgraflarla haberdar edildiği yolculuk sonrası Ankara'ya ulaştı. Fikriye Hanım, Direksiyon binasına eşyalarını yerleştirdi. Şimdi aynı çatı altındaydılar. Her sabah beraber olacaklar, her günü birlikte sonlandıracaklardı...
"OĞLUMLA EVLENEMEZ!"
1.5 yıl Direksiyon binasında kaldıktan sonra beraberce beğendikleri ve 11 ay beraber kalacakları Çankaya Köşkü'ne taşınırlar. Mustafa Kemal, olayların biraz yatıştığını da düşünerek annesi ve kız kardeşini de Ankara'ya yanına getirmek isteyecektir. Gerisini Başyaver Salih Bozok'tan dinleyelim: "Paşa, eniştesini çağırdı ve benim yanımda, 'Mustafa' dedi; 'hemşire ile valideyi buraya almaya karar verdim. Sen İstanbul'a git, onları al ve İzmit'e getir. Ben İzmit'te Klod Farer ile görüştükten sonra, birlikte Ankara'ya döneriz.' Ancak Mustafa Bey, "Makbule ile Fikriye anlaşamaz, huzurunuz kaçar Paşam" dedi. Atatürk de, "Makbule İstanbul'a dönsün" demiştir."
YETER Kİ FİKRİYE OLMASIN
Mustafa Kemal'in annesini Ankara'ya götürmek üzere yanına verdiği şoför Ahmet Çavuş'la Zübeyde Hanım'ın arasındaki soru-cevap şaşırtıcıdır. Zübeyde Hanım, "Köşk'te Mustafa Kemal'in kiminle kaldığını, bir kadın olup olmadığını" soracaktır. Fikriye'nin ismini duyunca sinirlenir ve şoförün ifadesiyle; "Eyvah! Bu kadın varken benim oğlum evlenemez" deyip ağlamaya başlar. Zübeyde Hanım, Fikriye'nin Köşk'te bir hanımefendi gibi durmasından rahatsızdır. "Yeter ki Fikriye olmasın" kaygısı Zübeyde Hanım ve Makbule Hanım'ı gelin adayı bulmak için de harekete geçirir. Hatta Köşk'ün eski sahipleri Bulgurluzadeler'in kızına bile talip olmuşlar, Atatürk, annesi ve kız kardeşine kızmıştır. Bu baskı İzmir'i işgalden kurtardıktan sonra Latife Hanım'la tanışmaya kadar sürecektir. Latife Hanım, "İzmir'e giren muzaffer komutanla evleneceğim" diye kendisine söz veren bir kadındır. Konakları karargâh yapılınca tarihi bir fırsat yakalamıştır...
Herkesin hayran olduğu mahzun sesli bir kadındı
Halide Edip Adıvar (Yazar):
"Çok güzel, mahzun yüzlü bir kadındı. Anlaşılan sıhhati de o kadar iyi değildi... Çok tatlı ve mahzun bir sesi vardı."
Ali Metin (Atatürk'ün emir eri):
"Fikriye Hanım her geçen gün hepimizde çok iyi tesirler bırakmaya başlamıştı. Çok sakin, temiz kalpli ve becerikli bir hanımdı."
Salih Bozok (Atatürk'ün yaveri):
"Paşa'nın yalnız ihtiyaçlarını karşılamıyor, ona arkadaşlık da ediyordu. Nitekim, Mustafa Kemal Paşa, çeşitli zamanlarda, özellikle sabahları Fikriye'yi yanına alarak yürüyüşe çıkar ve çok hafiflemiş olarak dönerdi."
Kılıç Ali (Atatürk'ün silah arkadaşı):
"Terbiyeli, nazik, cidden ev kadını idi. Kendine mahsus sempatik bir hali vardı. Az zamanda iyi hali ve iyi muamelesi ile muhite kendisini çok sevdirdi. Biz de onu çok sever, kendisine hürmet ederdik."
Ülkü Adatepe (Atatürk'ün manevi kızı):
"Fikriye Hanım... Ona âşıktı. Hatırlamıyorum ama annem ve Sabiha Hanım anlatırdı. Fikriye Hanım, Ata'nın çevresindekilerin de beğenisini alan güzel bir kadınmış. Herkes hayranmış."
Ölümü "Ankara'da intihar" diye verildi
FİKRİYE Hanım'ın 1 Haziran 1924 tarihli Vatan gazetesinde yayımlanan ölüm haberi şöyleydi: "Ankara'da intihar! 30 Mayıs'ta İstanbul'dan Ankara'ya giden Zeynep Fikriye Hanım namında bir kadın tabanca ile intihar etmiştir. Müntehire (intihar eden kadın) intihardan evvel polise Lazistan mebusu Fuat Bey'in yanına geldiğini ifade etmiş ve kaydı o surette yapılmıştır. Fikriye Hanım Ankara'ya gelince doğruca elyevm (o gün) Ankara'da bulunmayan Fuat Bey'in Çankaya'daki evine gitmiş fakat mezkur (adı geçen) haneye uğramaksızın Reisicumhur dairesine giderek Reisicumhur ve refikalarını görmek istediğini söylemiştir. Gazi ile görüşmesinin mümkün olamayacağı bildirilince, yeniden avdete (dönmeye) mecbur olmuş ve esnaı avdette (dönüş esnasında) üzerinde bulundurduğu anlaşılan tabancayla intihar etmiştir.
Bir dönem Fikriye Hanım'ın da kaldığı Direksiyon binası, 1965'te müze haline getirildi.