Atatürk Ve Ekonomi

bberrinn

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
15 Ağustos 2006
97
0
86
61
İstanbul
ATATÜRK VE EKONOMİ

ATATÜRK, savaş döneminde bile ekonominin önemli olduğunu vurgulayarak, ekonominin durmaması gerektiğine değiniyor ve ‘‘ekonomi varsa insan vardır, devlete de gelir vardır’’ diyordu.

Yabancı sermayeyi, ekonomi politikamıza uygun olduğu sürece desteklemenin gerektiğini belirten Atatürk, yabancı işadamlarının işyerlerinin kapatılıp, ticaretlerine son verilmesine de karşı çıkıyor, bunun yerine, hem devlete gelir sağlamak hem de ekonominin sürekliliği için, gümrük resmini üç katına çıkarmanın daha anlamlı olacağını belirtiyordu.

Atatürk'ün 17 Şubat 1923'te, İzmir'de İktisat Kongresi'nde ‘‘... ekonomiye, birinci derece önem vermek zorundayız. Kılıçla zafer kazananlar, sapanla zafer kazananlara mağlup olmaya ve sonuçta yerlerine onlara vermeye mecburdur. Ekonomi her şey demektir... İnsan varlığı için ne gerekliyse, onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir...’’ sözleriyle ekonominin önemini net olarak ortaya koyduğunu fark ediyoruz.

Devlet, varidatının inkişafını, yeni vergiler ihdasından ziyade, devamlı bir programla mevcut vergilerin tarh ve icabet usullerinin ıslahında aramak lazımdır.

1 Kasım 1937 ATATÜRK

ATATÜRK'ÜN EKONOMİK KALKINMA MODELİ...

Atatürk'ün asker ve kumandan, devlet kurucusu ve yöneticisi, toplumsal ve siyasal önder olarak büyük dehası bütün dünya ülkelerinde kabul görmüş bulunmaktadır. Büyük Önder'in görüşleri ile ilgili araştırmalarımız, O'nun ekonomi alanında da, dehasının ışıklarını yansıtan bir ekonomik kalkınma modelini geliştirdiğini, uyguladığını ve büyük ekonomik sonuçlar aldığını göstermektedir (1) . Dünyanın ezilen uluslarına bağımsızlık konusunda verdiği büyük örnekle birlikte, dünyanın ekonomik ve toplumsal kalkınmada geri kalmış ülkelerine bir kalkınma modeli örneği de vermiştir. Bugünkü bilgilerimizle dahi bizlere ve dünyanın gelişmekte olan ülkelerine yol gösterici özellikler taşıyan bu model, toplum refahının bölgeler ve kişiler arasında dengeli dağılımı açısından türlü güçlükleri olan gelişmiş ekonomileri yönetenlere de önemli yararlar sağlayabilir. Su özellikleri ile, Atatürk'ün ekonomi politikası, uygulaması ve uygulamada aldığı sonuçlar, gelişmiş, gelişmemiş, sosyalist, kapitalist bütün ülkelerin yönetici ve uzmanlarınca önemle incelenmelidir. Bu incelemelerin dünyanın kıt doğal kaynaklarının iyi kullanılmasını sağlamak açısından insanlık yararına büyük sonuçlar vermesi beklenebilir.

ATATÜRK'ÜN EKONOMİK KALKINMA POLİTİKASININ TEMEL KAVRAMLARI.

Atatürk'ün ekonomi alanında kendinden önce öne sürülmüş ekonomik sistemlerle ilgili ideolojilerden hangisini benimsediği konusunda çok tartışma yapılmıştır. Oysa Atatürk'ü sağ veya sol ekonomik ideolojilere kapılmış ya da onları benimsemiş bir lider olarak göstermek, O'nun anısına yapılmış büyük haksızlıklardan biri olsa gerektir. O, kendi ekonomik ideolojisini zaman içinde oluşturmuş ve onu yıllarca uygulamıştır.

Bu ekonomik kalkınma modeli, sosyalist bir model değildir; kapitalist bir model de değildir; O'nun ifadesi ile "ferdiyetçi" değildir; "bolşevik" değildir. "İhtilalci sendikalist" değildir. (2) Araştırmalarımız bu kalkınma modelinin, günümüzdeki deyimlerle "demokratik düzen içinde dengeli ve hızlı bir plânlı karma ekonomi kalkınma modeli" olduğunu göstermektedir. Kendine has özellikleri ve diğerlerinden önemli farkları olan bu modeli "Kemalist Ekonomik Kalkınma Modeli" olarak adlandırıyor ve burada onun temel özelliklerini açıklamak istiyoruz.

Çağdaş anlamda bir "model" in bütün unsurlarını taşıyan Atatürk'ün ekonomi politikasının, belirli ve ölçülebilir amaçları vardır; bu amaçlara uygun araçlar vardır; araçların topluca amaçlara yöneltilmesini sağlayan bir sistem yaklaşımı vardır; ekonomik sistemin bütün alt-sistemlerle belirlenebilen ve ölçülebilen sonuçları vardır; ve bu sonuçların amaçlarla karşılaştırılmasından sonra ulaşılacak yargılara göre düzeltilmesini sağlayacak bir geri-besleme düzeni vardır. Bu özellikleri olan ekonomik kalkınma politikası ile Atatürk, askerî stratejide uyguladığı o eksiksiz "sistem yaklşımını", amaçladığı toplumsal kalkınma sisteminin bir alt sistemi olan ekonomiye de uygulamıştır.

Atatürk'ün ekonomik kalkınma amacına ulaşmak için benimseyip uyguladığı bu sistem yaklaşımının en, özlü ifadesi yine kendisine aittir :

''Şimdi arkadaşla, ekonomi hayatımızı gözden geçireğim. Derhal bildirmeliyim ki ben ekonomik hayat denince, ziraat, ticaret, sanayi faaliyetlerini ve bütün nafıa (bayındırlık) işlerini, birbirinden ayrı düşünülmesi doğru olmayan bir kül (bütün) sayarım. Bu vesile ile şunu da hatırlatayım ki, bir millete müstakil (bağımsız) hüviyet ve kıymet veren siyasi varlık makinasında, devlet fikir ve ekonomi hayat mekanizmaları, birbirlerine bağlı ve birbirlerine tâbîdirler. O kadar ki, bu cihazları birbirine uyarak aynı ahenkte çalıştırılmazsa, hükümet makinasının motris (önde gelen, sürükleyici) kuvveti israf edilmiş olur; ondan beklenen tam verim elde edilemez. Onun içindir ki, bir milletin kültür seviyesi üç sahada, devlet, fikir ve ekonomi sahalarındaki faaliyet ve başarıları neticelerinin hasılası ile ölçülür". (3)

KEMALİST EKONOMİK MODELİNİN AMAÇLARI

Atatürk'ün söz ve eylemlerinden çıkarabildiğimize göre kalkınma modelinin temel amaçları şöyle özetlenebilir :

1.Tam istihdamın,

2.Hızlı ve dengeli sermaye birikiminin,

3.Dış ödemeler dengesinin,

4.Dengeli gelir dağılımının,

5.Enflasyonsuz yüksek bir büyüme hızının,

6.Dengeli bir bölgesel kalkınmanın,

7.Özel girişim işletmelerini geliştirmenin,

8.Hızlı teknolojik gelişmenin, sağlanması, (4)

Kemalist Kalkınma Modelinin Stratejileri de şöyledir :

1. Kişisel girişim gücü korunmalı ve desteklenmelidir.

Ekonomik kalkınmanın temelinde kendi deyimiyle, ''ferdî teşebbüs ve menfaatin bulunması'' doğaldır ve bunun böylece kabul edilmesi, demokratik rejimin temel koşulu ve kalkınmayı hızlandırmanın en etkin yoludur. (5)

2. Devlet, özel girişim alanını izlemeli, denetlemeli ve temel ekonomik amaçlara yöneltmek için teşvik etmelidir.

Devletin bu denetim ve yöneltmeyi etkinleştirebilmesi için, ekonomik faaliyete, doğrudan yatırımlar yaparak katılması ve özel girişimcilere öncülük etmesi gerekir, Ancak, devletin bu tür faaliyetlerinin, kişisel girişim gücünü engelleme noktasına, getirilmesi önlenmelidir. (6)

3. Kişisel girişimin engellenmesini önlemek için Devletin doğrudan yatırımlarına ve devlet işletmesinin ekonomi içindeki rol ve önemine sınırlar çizilmesi çok önemlidir.

Bu sınırlar, ekonomik hayatın dinamizmi içinde katı ve değişmez olamaz. Hükümetlerin temel görevlerinden biri, zaman içinde bu sınırları sık sık gözden geçirerek yeniden saptamak olmalıdır. Hükümetler, bu görevi aksattıkları takdirde "Ilımlı Devletçilik Politikası", katı ve derimsiz bir "Devlet Kapitalizmi" ne dönüşecek ve ideolojik biçimler alacaktır. Bu tehlikeden kaçınabilmek için Hükümetler, devletin girişimde bulunduğu alan ve bölgeler geliştikçe, bu alan ve bölgelerde halk girişimcileri ve yöneticileri yetiştikçe, işletmelerdeki devlet mülkiyetinin halkla devredilmesini sağlamalıdır. Bu suretle halktan sağlanacak fonlarla, gelişmemiş alan ve bölgelerde yeni devlet yatırımları yapılmalıdır. Diğer deyişle, belirli işletmelerdeki devlet mülkiyeti geçici, ama "Devletçilik" sistemi kalıcı olmalıdır. (7)

4. Devlet yatırım ve işletmeleri için en uygun alanlar, alt-yapı yatırımlarıdır ve bu tür yatırımlar, devlet için en yüksek önceliğe sahip olmalıdır.

5. Devletin yatırım harcamaları yapılırken, devletin temel işlevleri ile ilgili öncelikler unutulmamalıdır.

Devletin harcamaları politikasının temelini oluşturan bu harcama öncelikleri, Atatürk tarafından yazılmış olan "Vatandaş için Medenî Bilgiler" kitabında şöyle sıralanmıştır :

1) Ülkede asayiş ve huzurun sağlanması,

2) Ulusal savunma ve Dış İşleri,

3) Ulaştırma,

4) Millî Eğitim,

5) Sağlık,

6) Sosyal Güvenlik,

7) Ziraat, ticaret, zanaate ait iktisadî işler. (8)

Görüldüğü gibi Atatürk'ün iktisadî politikasında, "İktisadî işler" devlet işlevlerinin görülmesi açısından son sırada bulunmaktadır. Bu öncelik sırasının doğal sonucu olarak devlet harcamaları, önce devletin temel işlevlerinin gerçekleştirilmesi ve ulaştırma, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi alt-yapı yatırım ve hizmetlerinin gerçekleştirilmesi için yapılacak, daha sonra devlet hazinesinin harcama imkânı kalırsa iktisadî işlere harcama yapılacaktır. Devletin iktisadî işlere harcama yapabilmesi için ancak devlet bütçesi fazlalarından, devlet tekellerinin ve işletmelerinin yarattığı fonlardan ve iç ve dış borçlanmadan elde edilen harcama imkânlarından yararlanılmalıdır. Atatürk'ün çok önemli olan bu stratejisinin uygulama biçimlerinden oluşan "bütçe politikası", "maliye politikası", "para politikası", "yatırım politikası" gibi politikalar incelenirken bu konu yeniden ele alınacaktır.

6. İktisadî işler için yukarda sayılan sağlıklı kaynaklardan elde edilen fonlar da bir öncelik sırasıyla harcanmalıdır.

Bu öncelikler de şöyle sıralanmalıdır :

1) Bayındırlık,

2) Tarım ve öncelikle sulama projeleri,

3) Tanmsal endüstri,

4) Ağır sanayi,

5) Hafif sanayi, ticaret, hizmetler.

Bu öncelik sırası, halkın kendi gücüyle yapabileceği yatırımlar ile ticaret ve hizmetler alanlarına devletin fazla yatırım yapmasının gerekli olmadığını, ifade etmektedir. (9)

7. Ekonomik klakınmanın sonuçları, toplumdaki bütün kişi, grup, zümre, ya da sınıflara eşit dağıtılmalıdır.

Atatürk'ün ekonomik kalkınma stratejisinde toplumun türlü kesim ve sınıfları arasında çatışma ve zıtlaşmaların önlenmesi amacı önemli bir yer almıştır. Bu konudaki sözleri şöyledir :

''…..Bizim nazerımızda çiftçi, çoban, amele, tüccar, saaatkâr, doktor, velhasıl herhangibir içtimaî (sosyal) müessesede (kurumda) faal bir vatandaşın hak, menfaat ve hürriyeti müsavidir (eşittir). (10)

8. Ekonomi, pazar ekonomisinin kurallarına, göre işletmeli; pazarları denetlerken, yönlendirirken ve doğrudan endüstri ve ticaret işletmeleri kurup işletirken Devlet, pazar ekonomisinin kurallarına uymalıdır (11).


--------------------------------------------------------------------------------
 


Kesinlikle katılıyorum, eline sağlık. Ve daha söylenecek neler neler var, bu kadar iklim çeşitliliğinin ve toprak verimliliğinin yaşandığı bir ülkede domates çekirdeklerini bile İsrail'den alıyoruz, adamlar da bize genleriyle oynanmış olarak veriyorlar. Biz de yiyoruz ne güzel değil mi... Helikopterimize 10 liralık vidayı bize 100 liraya satıyorlar, niye yapmayı mı beceremiyoruz?... Durum vahim ya, çok vahim...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…