- 12 Temmuz 2006
- 826
- 7
-
- Konu Sahibi BarbunyaPilaki
- #1
Hepimiz, sanki çocukluğumuzda öğrenmemişiz gibi, görüşme yapmayı öğrenmenin ne kadar gerekli olduğunu bir yerlerde okuruz.
NEREDEYSE DOĞDUĞUMUZ günden itibaren, ağladığımız zaman birinin gelip bizi besleyeceğini, temizleyeceğini, ya da daha rahat etmemizi sağlayacağını içgüdülerimizle biliriz. Bu ilişkide bizim üstümüze düşen, ihtiyacımız karşılandığında ağlamayı kesmektir.
Büyüdükçe, pazarlık becerilerimiz de çevreye uyum sağlar; büyüklerden, arkadaşlarımızdan ya da anne-babamızdan bir şey istediğimizde onu nasıl elde edeceğimizi öğreniriz. Ama çok geçmeden gün gelir, bildiğimiz pazarlık yöntemleri işe yaramaz olur. “Hiçbir zaman” ve her zaman” kavramlarını öğrenmemizle birlikte bir çoğumuzun pazarlık yeteneği yok olur.
Geçenlerde bir yönetici, çalışanların kendisine karşı gösterdiği direncin üstesinden gelebilmek için benden yardım istedi. Ofisine girdiğim an şikayetlerini sıralamaya başladı. “Hiçbir zaman beni dinlemiyorlar. Her zaman benim otoritemi sarsmaya çalışıyorlar.Onlara ihtiyacım olduğunda hiçbir zaman onları bulamıyorum. Her zaman arkamdan konuşuyorlar” dedi.
Bu yöneticiye, çalışanlarına hiçbir zaman birşeyleri yapmadıklarını ya da her zaman bir şeyleri yaptıklarını söyleyerek onları kendilerini savunmak zorunda bırakıp bırakmadığını sordum. Hiçbir zaman böyle birşey yapmadığını söyledi!
Seçtiği sözcükler nedeniyle insanlarla iletişim kurma becerisini kaybetmişti. Çalışanları savunmaya geçiyorlar, kendilerini savunmasız hissediyorlar ve kapanıyorlardı.
İnsanlar, hiçbir zaman ve her zaman ifadelerini çok sık kullanırlar. Bir çok kişi, bu sözcükleri bir noktayı vurgulamak için kullanır. Örneğin asistanınıza, işe hiçbir zaman vaktinde gelmediğini söylediğinizde, aslında işe sık sık geç gelmesinin sizi rahatsız ettiğini, bu davranışını bencilce ve profesyonellikle bağdaşmayan bir tutum olarak gördüğünüzü anlatmaya çalışmaktasınız.
Oysa hiçbir zaman ve her zaman ifadelerini kullanmak, zannettiğimizden daha çok tepki yaratır. Asistanınız savunmaya geçer, işe vaktinde geldiği ve sizi beklemek zorunda kaldığı günü örnek gösterir.
Hiçbir zaman ve her zaman sözcükleri, hiçbir pazarlığa olanak vermeyecek şekilde kesinlik belirtirler. Bu şekilde düşünmek, orta yol bulunmasına ya da başka seçenekler aranmasına olanak tanımayacak şekilde yalnızca iki görüşün tartışılmasına neden olur. Dilin bu biçimde kullanımı, diğer insanın derhal karşı çıkmasına yol açar. Yöneticiler, ancak iki görüşün dışında da seçenekler olduğunu kabul ettiklerinde sağlıklı bir görüşme yapma olanağı bulurlar.
“Telefonlarıma hiçbir zaman cevap vermiyorsun gibi bir ifadeyi insanlar ancak kızgınlığınızı uygun sözcüklerle gizleyebildiğiniz zaman kabul ederler. Hiçbir zaman demek yerine seyrek, zor, arasıra, nadiren gibi sözcükler kullanmayı düşünün. Sözgelimi “Artık seninle nadiren görüşebiliyoruz” deyin.
Her zaman demek yerine de sık sık, çoğunlukla, genellikle, tekrar tekrar ifadelerini kullanmayı deneyin. Hazmedilmesi daha kolay olan bu sözler, her iki tarafa da daha fazla esneklik tanıyacaktır. Sonuçta, konuşmanızın daha yapıcı, olumlu ve açık geçtiğini göreceksiniz.
Unutmayın, kimin haklı olduğu ya da kimin doğru söylediği konusunda bir yarışma yapmıyorsunuz; gerçekten ne istediğiniz konusunda sağlıklı bir görüşme yapmak istiyorsunuz. Evde olsun işyerinde olsun insanların birbiriyle çekişmeye başladığı bir durumda ortamı sakinleştirmenin en iyi yolu, düşman taraflara üzerinde tartışabilecekleri birkaç seçenek göstermektir.
İnsanların elinde ikiden fazla seçenek olur ve suçlayıcı bir dil kullanılmazsa, uzlaşmaları daha kolay olur. Başta bütün olasılıklara karşı çıksalar bile, anlaşma sağlanıncaya kadar seçenekler üzerinde tartışmaya devam ederler. Anne-babalar, kendileri birbirleri ile çekişme halindeyken çocuklarını ihmal ettiklerini bilmelidir. Yöneticiler de kendileri savunmaya çekildiklerinde müşteriyi ihmal ettiklerini bilmelidir. İyi bir pazarlık yapabilmek için, sizinkinden başka seçeneklere de açık olun. Böylece en çok misketi siz kazanırsınız!
J.MITCHELL PERRY
NEREDEYSE DOĞDUĞUMUZ günden itibaren, ağladığımız zaman birinin gelip bizi besleyeceğini, temizleyeceğini, ya da daha rahat etmemizi sağlayacağını içgüdülerimizle biliriz. Bu ilişkide bizim üstümüze düşen, ihtiyacımız karşılandığında ağlamayı kesmektir.
Büyüdükçe, pazarlık becerilerimiz de çevreye uyum sağlar; büyüklerden, arkadaşlarımızdan ya da anne-babamızdan bir şey istediğimizde onu nasıl elde edeceğimizi öğreniriz. Ama çok geçmeden gün gelir, bildiğimiz pazarlık yöntemleri işe yaramaz olur. “Hiçbir zaman” ve her zaman” kavramlarını öğrenmemizle birlikte bir çoğumuzun pazarlık yeteneği yok olur.
Geçenlerde bir yönetici, çalışanların kendisine karşı gösterdiği direncin üstesinden gelebilmek için benden yardım istedi. Ofisine girdiğim an şikayetlerini sıralamaya başladı. “Hiçbir zaman beni dinlemiyorlar. Her zaman benim otoritemi sarsmaya çalışıyorlar.Onlara ihtiyacım olduğunda hiçbir zaman onları bulamıyorum. Her zaman arkamdan konuşuyorlar” dedi.
Bu yöneticiye, çalışanlarına hiçbir zaman birşeyleri yapmadıklarını ya da her zaman bir şeyleri yaptıklarını söyleyerek onları kendilerini savunmak zorunda bırakıp bırakmadığını sordum. Hiçbir zaman böyle birşey yapmadığını söyledi!
Seçtiği sözcükler nedeniyle insanlarla iletişim kurma becerisini kaybetmişti. Çalışanları savunmaya geçiyorlar, kendilerini savunmasız hissediyorlar ve kapanıyorlardı.
İnsanlar, hiçbir zaman ve her zaman ifadelerini çok sık kullanırlar. Bir çok kişi, bu sözcükleri bir noktayı vurgulamak için kullanır. Örneğin asistanınıza, işe hiçbir zaman vaktinde gelmediğini söylediğinizde, aslında işe sık sık geç gelmesinin sizi rahatsız ettiğini, bu davranışını bencilce ve profesyonellikle bağdaşmayan bir tutum olarak gördüğünüzü anlatmaya çalışmaktasınız.
Oysa hiçbir zaman ve her zaman ifadelerini kullanmak, zannettiğimizden daha çok tepki yaratır. Asistanınız savunmaya geçer, işe vaktinde geldiği ve sizi beklemek zorunda kaldığı günü örnek gösterir.
Hiçbir zaman ve her zaman sözcükleri, hiçbir pazarlığa olanak vermeyecek şekilde kesinlik belirtirler. Bu şekilde düşünmek, orta yol bulunmasına ya da başka seçenekler aranmasına olanak tanımayacak şekilde yalnızca iki görüşün tartışılmasına neden olur. Dilin bu biçimde kullanımı, diğer insanın derhal karşı çıkmasına yol açar. Yöneticiler, ancak iki görüşün dışında da seçenekler olduğunu kabul ettiklerinde sağlıklı bir görüşme yapma olanağı bulurlar.
“Telefonlarıma hiçbir zaman cevap vermiyorsun gibi bir ifadeyi insanlar ancak kızgınlığınızı uygun sözcüklerle gizleyebildiğiniz zaman kabul ederler. Hiçbir zaman demek yerine seyrek, zor, arasıra, nadiren gibi sözcükler kullanmayı düşünün. Sözgelimi “Artık seninle nadiren görüşebiliyoruz” deyin.
Her zaman demek yerine de sık sık, çoğunlukla, genellikle, tekrar tekrar ifadelerini kullanmayı deneyin. Hazmedilmesi daha kolay olan bu sözler, her iki tarafa da daha fazla esneklik tanıyacaktır. Sonuçta, konuşmanızın daha yapıcı, olumlu ve açık geçtiğini göreceksiniz.
Unutmayın, kimin haklı olduğu ya da kimin doğru söylediği konusunda bir yarışma yapmıyorsunuz; gerçekten ne istediğiniz konusunda sağlıklı bir görüşme yapmak istiyorsunuz. Evde olsun işyerinde olsun insanların birbiriyle çekişmeye başladığı bir durumda ortamı sakinleştirmenin en iyi yolu, düşman taraflara üzerinde tartışabilecekleri birkaç seçenek göstermektir.
İnsanların elinde ikiden fazla seçenek olur ve suçlayıcı bir dil kullanılmazsa, uzlaşmaları daha kolay olur. Başta bütün olasılıklara karşı çıksalar bile, anlaşma sağlanıncaya kadar seçenekler üzerinde tartışmaya devam ederler. Anne-babalar, kendileri birbirleri ile çekişme halindeyken çocuklarını ihmal ettiklerini bilmelidir. Yöneticiler de kendileri savunmaya çekildiklerinde müşteriyi ihmal ettiklerini bilmelidir. İyi bir pazarlık yapabilmek için, sizinkinden başka seçeneklere de açık olun. Böylece en çok misketi siz kazanırsınız!
J.MITCHELL PERRY