“Aşk cümlesinde özne mi önemlidir, nesne mi, yüklem mi?”
Metin Üstündağ’ın bu soru cümlesi. Ne doğru bir soru; “Ben seni seviyorum” derken altını çizdiğimiz hangisi, “ben”, “sen”, “sevmek”?
Kendisini kurtaracak beyaz atlı prensi beklemeyi öğrenerek büyüyen küçük kızlar, gizli saklı Beyaz Dizi okuyarak ergenliğe merhaba dediler. Burun kıvırdıkları Türk filmlerinden vazgeçip yerine Amerikan yapımı romantik komedileri koydular. Kendilerini ya bir masal zamanına ya bir film karesine hapsedip, o anı gerçek kılmaya adadılar hayatlarını.
Yarattıkları ilk ilah babalarıydı, ilk aşk babaydı, sonra başka ilahlar da yarattılar tabi. O küçük kızların aşk cümlesinde öncelik nesnedeydi. Küçük kızlar “O”nun tarafından seviliyor olmakla kendi değerlerini onayladılar. “O”nun tarafından sevilmeye layık bulunmuş olmaktı onları özel kılan.
Önce yaratıp sonra taptılar. İlah katına çıkarttıkları erkeklerin sıradan birer fani olduklarını fark edene kadar.
İşte o zaman kendilerine döndüler. Kendi güzellikleri, kendi değerleri, kendi seçimleri belirlemeye başladı önceliklerini. Artık hepsi kendi dünyalarının Tanrı’sıydı. Her şeyin en doğrusunu onlar biliyordu, ne tecrübeler edinmişlerdi, nasıl da inceltmişlerdi beğenilerini, çözmüşlerdi bu aşk oyunun kurallarını.
Şimdi aşk cümlesinde altı çizilen özneydi. “Onu seven herhangi bir kadın değil, “Ben”im.” O yüzden çok acıttı sevilenlerin terk edişi. Nasıl olurdu da “Ben”den vazgeçilebilirdi, “Ben” yoksam, dünya bile dönmemeliydi.
Zaman büyütmeye devam etti küçük kızları. Önce aşksız da yaşanabileceğini kabul ettiler. Kendi kendileriyle mutlu olmayı öğrendiler. Kendilerini kutsayacak ilahlar aramaktan vazgeçtiler, kul-köle edinmekten de.
Sonra yaşamın kendisinin “Aşk” olduğunu anladılar. En önce kendilerini, çiçeği, güneşi, havayı, suyu, insanoğulları ve kızlarını sevdikçe, o sevginin artarak kendilerine verileceğini gördüler. Sevgi paylaşıldıkça çoğaldı. Gözleri sevgiyle parlarken, biliyorlar artık aşk cümlesinde önemli olan “Aşk”.
Aşk, hem özne, hem nesne, hem yüklem, Aşk, hak, Aşk yol, Aşk öz, Aşk evren. Şimdi; Aşk’la yıkanıyor küçük kızlar, Aşk’ın ta kendisi oluyorlar. Aşk oluyorlar, Ol’uyorlar...
sevgilera.s.
alıntıdır
Metin Üstündağ’ın bu soru cümlesi. Ne doğru bir soru; “Ben seni seviyorum” derken altını çizdiğimiz hangisi, “ben”, “sen”, “sevmek”?
Kendisini kurtaracak beyaz atlı prensi beklemeyi öğrenerek büyüyen küçük kızlar, gizli saklı Beyaz Dizi okuyarak ergenliğe merhaba dediler. Burun kıvırdıkları Türk filmlerinden vazgeçip yerine Amerikan yapımı romantik komedileri koydular. Kendilerini ya bir masal zamanına ya bir film karesine hapsedip, o anı gerçek kılmaya adadılar hayatlarını.
Yarattıkları ilk ilah babalarıydı, ilk aşk babaydı, sonra başka ilahlar da yarattılar tabi. O küçük kızların aşk cümlesinde öncelik nesnedeydi. Küçük kızlar “O”nun tarafından seviliyor olmakla kendi değerlerini onayladılar. “O”nun tarafından sevilmeye layık bulunmuş olmaktı onları özel kılan.
Önce yaratıp sonra taptılar. İlah katına çıkarttıkları erkeklerin sıradan birer fani olduklarını fark edene kadar.
İşte o zaman kendilerine döndüler. Kendi güzellikleri, kendi değerleri, kendi seçimleri belirlemeye başladı önceliklerini. Artık hepsi kendi dünyalarının Tanrı’sıydı. Her şeyin en doğrusunu onlar biliyordu, ne tecrübeler edinmişlerdi, nasıl da inceltmişlerdi beğenilerini, çözmüşlerdi bu aşk oyunun kurallarını.
Şimdi aşk cümlesinde altı çizilen özneydi. “Onu seven herhangi bir kadın değil, “Ben”im.” O yüzden çok acıttı sevilenlerin terk edişi. Nasıl olurdu da “Ben”den vazgeçilebilirdi, “Ben” yoksam, dünya bile dönmemeliydi.
Zaman büyütmeye devam etti küçük kızları. Önce aşksız da yaşanabileceğini kabul ettiler. Kendi kendileriyle mutlu olmayı öğrendiler. Kendilerini kutsayacak ilahlar aramaktan vazgeçtiler, kul-köle edinmekten de.
Sonra yaşamın kendisinin “Aşk” olduğunu anladılar. En önce kendilerini, çiçeği, güneşi, havayı, suyu, insanoğulları ve kızlarını sevdikçe, o sevginin artarak kendilerine verileceğini gördüler. Sevgi paylaşıldıkça çoğaldı. Gözleri sevgiyle parlarken, biliyorlar artık aşk cümlesinde önemli olan “Aşk”.
Aşk, hem özne, hem nesne, hem yüklem, Aşk, hak, Aşk yol, Aşk öz, Aşk evren. Şimdi; Aşk’la yıkanıyor küçük kızlar, Aşk’ın ta kendisi oluyorlar. Aşk oluyorlar, Ol’uyorlar...
sevgilera.s.
alıntıdır