aşk hilesi

deryacox

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
1.006
0
42
Hasan ve Ayşe çocukluklarından beri birbirlerini çok sevmektedirler. Hasan, köyün en efendi, saygılı, yakışıklı ve çalışkan delikanlılarındandı. Ayşede çok terbiyeli, becerikli ve hamarat, bir o kadarda güzel bir genç kızdı.
Gün gelmiş, nişanlanmışlardı. Onlar, köyün örnek çiftiydi. Hasan tarlada çalışırken bazı zamanlar Ayşe, ona yemek götürür, berbaer yerlerdi.
Hasan'ın yalnızca, yaşlı bir annesi ve ilkokula giden küçük bir kızkardeşi vardı, Ayşe ise tek çocuktu. Annesi ve babası çok sakin insanlardı.

Birde köyün ağası Hamza Efendi vardı. Hamza Efendi, o bildik-despot ağalardan değildi. Çok iyi ve yardımseverdi. Oğlu Harun'dan başka kimsesi yoktu. Onu, ilkokuldan beri İstanbul'da özel okullarda okutmuştu. Harun, çok zeki, çalışkan ve başarılıydı. İstanbul'da nüfus müdürlüğünde çalışıyordu. Tatil zamanları köye gelir ve Ayşe'yi kandırmaya çalışırdı çünkü oda eskiden beri Ayşe'yi sevmekteydi. Harun, kötü biri değildi fakat biraz bencildi ve Ayşe'yi öyle çok seviyordu ki bu karşılıksız şak, ona her türlü hile ve düzenbazlığı yaptırabiliyordu. Köye geldiği vakitlerde çeşitli numaralarla Ayşe ile Hasan'ın arasını bozmaya çalışır hatta bunun için başka insanlarıda kullanırdı ancak hiç bir zaman amacına ulaşamazdı.

Harun, artık böyle şeyler yapmamaya, Ayşe'yi unutmaya karar vermişti. İstanbul'a geri döndüğünde kendisini tamamen işine adamış, başka hiçbirşeyle ilgilenmez olmuştu. Bunun tek sebebi Ayşe'ydi çünkü başı bir an boş kalsa hemen Ayşe'yi hayal ediyor, onu düşünüyordu fakat nüfus memurluğunda he rgün yeni bir kargaşa, halledilmesi gereken bir dolu sorun ve iş oluyordu. Bunlarla uğraşmak, insanı fazlasıyla yorup yıpratsada, bıkkınlık versede o, işini en ince ayrıntılarına kadar yapıyordu yoksa asla sevdiği kızı unutamazdı.
Bu arada Hasan ve Ayşe evlilik hazırlıklarını tamamlamışlardı. İkiside İstanbul'u çok sevdiklerinden ve birçok ahbapları, akrabaları orada olduğundan düğünlerini orada yapmaya karar vermişlerdi. Zengin değillerdi ancak durumları kötüde değildi. İstanbul'un orta düzeyindeki semtlerinden birinde sade bir tören yapmayı düşünüyorlardı. Bundan iki sene önce' 16 Ağustos' ta nişanlanmışlardı ve düğünlerininde aynı tarihte olmasını istiyorlardı.

Düğünleri için gün almaya gittiklerinde, görevli onlara ' Ayşe Balcı'nın, nüfus kayıtlarında ölü gözüktüğünü dolayısıyla işlem yapılamayacağını söyledi. Çok şaşırmış ve üzülmüşlerdi. O gün herkese haber verip hemen köye geri döndüler. Onlar için çok özel olan 16 Ağustos günü, bu sefer bir kabusun başlangıcı olmuştu. Bu konularda bilgi sahibi de değillerdi ve çaresizlerdi. Sadece onlar değil, hiç kimse bu duruma anlam veremiyordu. Ayşe'nin babasının Ayşe doğduğunda kayıt ettirirken bir yanlışlık yapıp yapmadığını soruyorlardı. O ise tam olarak hatırlayamıyordu. On dokuz sene öncesini nerden bilsin adamcağız.

Aradan aylar geçiyor, bu düğüm çözülmüyordu. Ailelerinde onayıyla kimseye haber vermeden imam nikahıyla evlendiler. Bir daha hiç kimse bu konuyla ilgili bir araştırmada bulunmadı.
Harun da hiçbir zaman köye gitmedi.

Yıllar sonra bir gün ( 6 sene sonra ) Hasan ve Ayşe'ye ondan bir mektup geldi;

" Biliyorum çok geç kalmış bir özür ve özürle geçip gitmeyecek bir şey bu ama oldu bir kere..
Ben seni çok sevdim Ayşe, her türlü dalavereyi senin için yaptım. Bunlardan biride seni kayıtta ölmüş olarak göstermekti. Maalesef bu kötülüğü ben yaptım size ama ayıplamayın beni. İstediğiniz kadar kızın ama ayıplamayın. Her şey sevdam içindi ama gördüm ki sizin sevginiz ve aşkınız, benim gibi aciz bir insanın yaptıklarına boyun eğmedi. Kayıtları düzelttim, istediğiniz zaman işlemlerinizi ve düğününüzü yapabilirsiniz. Bende yukarılardan bir yerden hayatımda ilk kez başkalarını alkışlayacağım düğününüzde. Delicesine sevdiği kızı, kocasını ve onların ölümsüz aşkını!.. "
 
X