- 12 Temmuz 2006
- 35.016
- 30.372
- 60
Güzelliğe düşen gölge: Aşırı tüylenme
Güzelliğin ve estetiğin vazgeçilmez ön koşulu olarak görülen pürüzsüz bir teni gölgeleyen aşırı tüylenmenin birçok nedeni var. Uzmanlar bu nedenlerin kalıtımdan, hormonal faktörlere, ilaçlardan, kötü huylu tümörlere kadan uzanabildiğine dikkat çekiyorlar.***Binlerce yıldır sağlıklı, tüysüz, pürüzsüz bir teni güzelliğin tarifini yapan sanatçılar neredeyse vazgeçilmez bir koşul olarak görmüşler. Öyle yazıp, öyle resmetmişler güzelliği.
Tabii kaçınılmaz olarak aynı anlayış kadınlar için de geçerli olmuş. Bugün kendisini güzel hissetmek isteyen her kadın cildinin , tüysüz bir görünümde olmasını istiyor. Ama ne yazık ki, her kadın bu kadar şanslı değil. Başta hormonal olmak üzere birçok faktörün yarattığı kıllanmalar kadınların ciddi bir stres altına girmesine, ikili ilişkilerinin, toplumsal yaşamlarının olumsuz etkilenmesine neden oluyor.
Vücuttaki kılların artışının hem estetik hem de sosyal açıdan sorun yarattığını vurgulayan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Opr. Dr. Erkan Sarı (*) bu şikayetlerle hergün yüzlerce kadının iç hastalıkları, endokrinoloji polikliniklerine ve estetik merkezelerine başvurarak çare aradığını belirtiyor. Dr. Sarı'nın verdiği bilgiye göre sorunun anlaşılabilmesi için önce vücuttaki normal kıl yapısının bilinmesi gerekiyor. Vücuttaki tüyler vellüs ve terminal kıllar olmak üzere ikiye ayrılıyor. Vellüs denilen tüyler çocukların yüzelerini kaplayan ince ve renksiz tüyler. Terminal kıllar ise daha kalın ve renkli olup seks hormonlarına bağımlı (erkeklerin çene ve karnında) veya bağımsız (kirpik ve kaşlar) olmak üzere gelişiyorlar. Erkeklik hormonları (androjen) seks hormonunun etkili olduğu alanlarda vellüsleri, terminal kıl haline çevirebiliyor.
Kadınlardaki aşırı tüylenmenin tıp dilindeki adının "hirsutizm" olduğunu söyleyen Opr. Dr. Erkan Sarı, "Bu genelde androjene bağlı olarak gelişir. Genç kadınların ortalama yüzde 25-35Õinde karın alt bölgesi, memebaşı kenarları ve dudak üst bölgelerinde terminal kıl bulunur. Birçok kadında yaşla bu kıllarda artış gözlenir" diyor.
Hirsutizm androjene bağlı ve bağımsız olarak iki gruba ayrılıyor. Androjene bağımlı tip hirsutizmde kıllanma, erkekte kıllanma görülen bölgelerde artıyor ve daha çok erginlikle ortaya çıkıyor. Opr. Dr. Erkan Sarı, genellikle bu tip hastalıkla altta önemli bir sorun saptanmadığını belirterek, "Androjende hafif bir artmaya veya ciltte androjene karşı gelişen aşırı hassasiyete bağlı olarak bu bozukluk belirir. Androjene bağımlı olmayan hirsutizm ise vücudun herhangi bir bölgesinde kıllanma artışı ile kendini gösterir" diye konuşuyor. Bu durumun ya kıl köklerinin kan dolaşımındaki androjen hormonlara aşırı duyarlı olmasına ya da böbreküstü bezleri veya yumurtalıklardan androjen hormon üretiminin artmasına bağlı olduğunu belirten dermatoloji uzmanı Dr. Tülin Mansur (**) ise şöyle konuşuyor: "İlk durumda kanda hormon miktarı artmamıştır, ancak kıl kökleri bu normal düzeydeki hormona aşırı cevap vererek normalden hızlı uzar ve kalınlaşırlar. Böyle kişilerde kıllanma ergenlikle birlikte başlar, 30'lu yaşlara kadar artar, daha sonra o düzeyde kalır. İkinci durumda ise kanda androjen hormon miktarı artmıştır; kıllarda çoğalma ergenlikten önce veya sonra başlayabilir.
Bu hormonal bozukluğun en sık karşılaşılan nedenleri; yumurtalık veya böbreküstü bezlerindeki kistler, hücre çoğalması veya iyi ya da kötü huylu tümörlerdir. Bu hastalarda androjen hormon fazlalığından kaynaklanan adet düzensizlikleri, deride aşırı yağlanma ve sivilcelenmeler, ses kalınlaşması, göğüslerde küçülme, saç dökülmesi, kötü kokulu terleme gibi belirtiler de bulunabilir. Eğer bu belirtiler oldukça hızlı bir şekilde ortaya çıkarsa ve kandaki hormon düzeyi çok yüksekse kötü huylu tümörlerden kuşkulanmak gerekir.
Aşırı tüylenmeye bazen çeşitli nedenlerle kullanılan danazol, anabolik steroidler, kortizon, progesteron, fenitoin, diazoksid, siklosporin, streptomisin, minoksidil gibi ilaçlar da yol açar. Bunların bir kısmı androjen etkisine sahip, bir kısmı da kıl büyümesini doğrudan uyaran ilaçlardır. İlaçlara bağlı tüylenme genellikle kalıcı değildir ve ilacın kesilmesinden sonra birkaç ay içinde geriler. Çok daha nadir olarak böbreküstü bezleri ve yumurtalıkların hormon salgılamasını düzenleyen, hipofiz adı verilen bir bezin aşırı çalışması vushing ve akromegali gibi hormonal hastalıklara ve bu hastalıkların bir belirtisi olarak aşırı tüylenmeye yol açabilir. Hipofiz bezinin prolaktin adı verilen bir hormonu fazla miktarda salgılaması, hipotiroidi ve şişmanlık da tüylenme nedenleri içinde yer alır."
Teşhis nasıl konuluyor?
Hirsutizmin nedenleri araştırılırken önce altta herhangi bir hastalık yatıp yatmadığının incelenmesi gerekiyor. Opr. Dr. Erkan Sarı, araştırma yapılırken dikkat edilmesi gereken konularda şunları söylüyor:"Bu konuda ilaçların özellikle doğum kontrol haplarının kullanmaya başlandığı yaş sorulmalıdır. Ayrıca hastalarda aile hikayesi, adet düzeni, şişmanlık hikayesi, kıllanma yanında saçın ön bölgelerinde dökülme, ses kalınlaşması gibi belirtiler sorgulanmalıdır. Kanda en fazla bulunan androjen testosterondur. Testosteron cilte etki göstermek için 5 alfa redüktaz adı verilen bir enzime ihtiyaç duyar. Yapılan çalışmalarda hirsutik kadınlarda diğer kadınlara göre bu enzimin daha fazla olduğu gösterilmiştir. Tüm bu saptamalara rağmen hirsutik kadınlarda çoğu zaman altta bir hastalık saptanamamaktadır.
Düzenli adet gören ve muayenesinde herhangi bir hastalık belirtisi olmayan kişilere genelde hormonal inceleme gereksizdir. Fakat kıllanma yanında adet düzensizliği mevcut ise kan alınıp serum testosteron, prolaktin, progesteron, LH ve FSH düzeyleri incelenmelidir. Hirsutizm kadınlarda ciddi psiko-sosyal sorunlar yaratan bir kozmetik problemdir. Bu olay bir hastalık olmadığı için yapılacak tedavilerin kişiye yarar ve zararı çok iyi hesaplanmalıdır. Tedavi yaklaşımı iki yönlüdür: 1 Kılların mekanik olarak ortadan kaldırılması: Hafif kıllanma artışı olan hastalarda mekanik olarak kılların yok edilmesi yeterli ve güvenlidir. Traşlama, görünen kılların geçici olarak ortadan kaldırılması için en kolay yöntemdir. Birçok kişinin iddiasının aksine traş ile kılların büyümesi hızlanmaz. Elektroliz ise bölgesel kıllanma için güvenli bir yöntem olmasına rağmen pahalı ve uzun süreli bir tedavi gerektiren bir yöntemdir.2 İlaç tedavisi: İyi bir ilaç tedavisi ile terminal kıllar daha ince ve daha renksiz bir hale gelebilmektedir. Hafif kıllanması olan genç bayanlarda ilaç tedavisi çok iyi sonuç vermektedir. Ne yazık ki ilaç tedavisi tam bir iyileşme sağlamamakta ve kimi zaman tekrarlamasını önlemek için hayat boyu sürdürülmesi gerekebilir."
Değişik dalların işbirliği gerekiyor. Dr. Tülin Mansur ise tedavide amacın, mümkünse nedenin örneğin örneğin kist veya tümörün ortadan kaldırılması olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:"Eğer bu mümkün değilse androjen hormon artışının ilaçlarla baskı altına alınmasıyla yeni kıl artışlarının önlenmesi; bunun yanısıra da mevcut kılların vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Tedavi cerrahi, jinekoloji, endokrinoloji, dermatoloji, kozmetoloji gibi birçok dalın işbirliğini gerektiriyor. Hormonal tedavide kullanılan ilaçlar androjen hormonların böbreküstü bezi ve yumurtalıklardan salgılanmasını veya kıl köküne etki etmesini engelleyerek kılların aşırı çoğalmasını baskılar.
Glukokortikoidler, oral kontraseptifler, bromokriptin, spironolakton, siproteron asetat bu ilaçlar içinde en çok kullanılanlardandır. Bu ilaçların önemli yan etkileri olabileceğinden mutlaka hekim kontrolünde kullanılması gereklidir. Tüylenme artışında gözlenebilir bir değişiklik elde edilebilmesi için tedaviye en az 6 ay-1 yıl devam edilmesi gerekir. Mevcut kılların tek başına hormonal tedaviyle ortadan kalkmayacağı bilinmelidir; bu nedenle tedavi epilasyon veya diğer depilatuar yöntemleri de gerektirir. Androjen hormon fazlalığına bağlı olmayan aşırı tüylenme durumlarında ise hidrojen peroksitle ağartma, ağda, depilatuar kremler, elektroliz veya laserle epilasyon gibi hastanın tercih ettiği yöntemlerden biri kullanılabilir
Güzelliğin ve estetiğin vazgeçilmez ön koşulu olarak görülen pürüzsüz bir teni gölgeleyen aşırı tüylenmenin birçok nedeni var. Uzmanlar bu nedenlerin kalıtımdan, hormonal faktörlere, ilaçlardan, kötü huylu tümörlere kadan uzanabildiğine dikkat çekiyorlar.***Binlerce yıldır sağlıklı, tüysüz, pürüzsüz bir teni güzelliğin tarifini yapan sanatçılar neredeyse vazgeçilmez bir koşul olarak görmüşler. Öyle yazıp, öyle resmetmişler güzelliği.
Tabii kaçınılmaz olarak aynı anlayış kadınlar için de geçerli olmuş. Bugün kendisini güzel hissetmek isteyen her kadın cildinin , tüysüz bir görünümde olmasını istiyor. Ama ne yazık ki, her kadın bu kadar şanslı değil. Başta hormonal olmak üzere birçok faktörün yarattığı kıllanmalar kadınların ciddi bir stres altına girmesine, ikili ilişkilerinin, toplumsal yaşamlarının olumsuz etkilenmesine neden oluyor.
Vücuttaki kılların artışının hem estetik hem de sosyal açıdan sorun yarattığını vurgulayan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Opr. Dr. Erkan Sarı (*) bu şikayetlerle hergün yüzlerce kadının iç hastalıkları, endokrinoloji polikliniklerine ve estetik merkezelerine başvurarak çare aradığını belirtiyor. Dr. Sarı'nın verdiği bilgiye göre sorunun anlaşılabilmesi için önce vücuttaki normal kıl yapısının bilinmesi gerekiyor. Vücuttaki tüyler vellüs ve terminal kıllar olmak üzere ikiye ayrılıyor. Vellüs denilen tüyler çocukların yüzelerini kaplayan ince ve renksiz tüyler. Terminal kıllar ise daha kalın ve renkli olup seks hormonlarına bağımlı (erkeklerin çene ve karnında) veya bağımsız (kirpik ve kaşlar) olmak üzere gelişiyorlar. Erkeklik hormonları (androjen) seks hormonunun etkili olduğu alanlarda vellüsleri, terminal kıl haline çevirebiliyor.
Kadınlardaki aşırı tüylenmenin tıp dilindeki adının "hirsutizm" olduğunu söyleyen Opr. Dr. Erkan Sarı, "Bu genelde androjene bağlı olarak gelişir. Genç kadınların ortalama yüzde 25-35Õinde karın alt bölgesi, memebaşı kenarları ve dudak üst bölgelerinde terminal kıl bulunur. Birçok kadında yaşla bu kıllarda artış gözlenir" diyor.
Hirsutizm androjene bağlı ve bağımsız olarak iki gruba ayrılıyor. Androjene bağımlı tip hirsutizmde kıllanma, erkekte kıllanma görülen bölgelerde artıyor ve daha çok erginlikle ortaya çıkıyor. Opr. Dr. Erkan Sarı, genellikle bu tip hastalıkla altta önemli bir sorun saptanmadığını belirterek, "Androjende hafif bir artmaya veya ciltte androjene karşı gelişen aşırı hassasiyete bağlı olarak bu bozukluk belirir. Androjene bağımlı olmayan hirsutizm ise vücudun herhangi bir bölgesinde kıllanma artışı ile kendini gösterir" diye konuşuyor. Bu durumun ya kıl köklerinin kan dolaşımındaki androjen hormonlara aşırı duyarlı olmasına ya da böbreküstü bezleri veya yumurtalıklardan androjen hormon üretiminin artmasına bağlı olduğunu belirten dermatoloji uzmanı Dr. Tülin Mansur (**) ise şöyle konuşuyor: "İlk durumda kanda hormon miktarı artmamıştır, ancak kıl kökleri bu normal düzeydeki hormona aşırı cevap vererek normalden hızlı uzar ve kalınlaşırlar. Böyle kişilerde kıllanma ergenlikle birlikte başlar, 30'lu yaşlara kadar artar, daha sonra o düzeyde kalır. İkinci durumda ise kanda androjen hormon miktarı artmıştır; kıllarda çoğalma ergenlikten önce veya sonra başlayabilir.
Bu hormonal bozukluğun en sık karşılaşılan nedenleri; yumurtalık veya böbreküstü bezlerindeki kistler, hücre çoğalması veya iyi ya da kötü huylu tümörlerdir. Bu hastalarda androjen hormon fazlalığından kaynaklanan adet düzensizlikleri, deride aşırı yağlanma ve sivilcelenmeler, ses kalınlaşması, göğüslerde küçülme, saç dökülmesi, kötü kokulu terleme gibi belirtiler de bulunabilir. Eğer bu belirtiler oldukça hızlı bir şekilde ortaya çıkarsa ve kandaki hormon düzeyi çok yüksekse kötü huylu tümörlerden kuşkulanmak gerekir.
Aşırı tüylenmeye bazen çeşitli nedenlerle kullanılan danazol, anabolik steroidler, kortizon, progesteron, fenitoin, diazoksid, siklosporin, streptomisin, minoksidil gibi ilaçlar da yol açar. Bunların bir kısmı androjen etkisine sahip, bir kısmı da kıl büyümesini doğrudan uyaran ilaçlardır. İlaçlara bağlı tüylenme genellikle kalıcı değildir ve ilacın kesilmesinden sonra birkaç ay içinde geriler. Çok daha nadir olarak böbreküstü bezleri ve yumurtalıkların hormon salgılamasını düzenleyen, hipofiz adı verilen bir bezin aşırı çalışması vushing ve akromegali gibi hormonal hastalıklara ve bu hastalıkların bir belirtisi olarak aşırı tüylenmeye yol açabilir. Hipofiz bezinin prolaktin adı verilen bir hormonu fazla miktarda salgılaması, hipotiroidi ve şişmanlık da tüylenme nedenleri içinde yer alır."
Teşhis nasıl konuluyor?
Hirsutizmin nedenleri araştırılırken önce altta herhangi bir hastalık yatıp yatmadığının incelenmesi gerekiyor. Opr. Dr. Erkan Sarı, araştırma yapılırken dikkat edilmesi gereken konularda şunları söylüyor:"Bu konuda ilaçların özellikle doğum kontrol haplarının kullanmaya başlandığı yaş sorulmalıdır. Ayrıca hastalarda aile hikayesi, adet düzeni, şişmanlık hikayesi, kıllanma yanında saçın ön bölgelerinde dökülme, ses kalınlaşması gibi belirtiler sorgulanmalıdır. Kanda en fazla bulunan androjen testosterondur. Testosteron cilte etki göstermek için 5 alfa redüktaz adı verilen bir enzime ihtiyaç duyar. Yapılan çalışmalarda hirsutik kadınlarda diğer kadınlara göre bu enzimin daha fazla olduğu gösterilmiştir. Tüm bu saptamalara rağmen hirsutik kadınlarda çoğu zaman altta bir hastalık saptanamamaktadır.
Düzenli adet gören ve muayenesinde herhangi bir hastalık belirtisi olmayan kişilere genelde hormonal inceleme gereksizdir. Fakat kıllanma yanında adet düzensizliği mevcut ise kan alınıp serum testosteron, prolaktin, progesteron, LH ve FSH düzeyleri incelenmelidir. Hirsutizm kadınlarda ciddi psiko-sosyal sorunlar yaratan bir kozmetik problemdir. Bu olay bir hastalık olmadığı için yapılacak tedavilerin kişiye yarar ve zararı çok iyi hesaplanmalıdır. Tedavi yaklaşımı iki yönlüdür: 1 Kılların mekanik olarak ortadan kaldırılması: Hafif kıllanma artışı olan hastalarda mekanik olarak kılların yok edilmesi yeterli ve güvenlidir. Traşlama, görünen kılların geçici olarak ortadan kaldırılması için en kolay yöntemdir. Birçok kişinin iddiasının aksine traş ile kılların büyümesi hızlanmaz. Elektroliz ise bölgesel kıllanma için güvenli bir yöntem olmasına rağmen pahalı ve uzun süreli bir tedavi gerektiren bir yöntemdir.2 İlaç tedavisi: İyi bir ilaç tedavisi ile terminal kıllar daha ince ve daha renksiz bir hale gelebilmektedir. Hafif kıllanması olan genç bayanlarda ilaç tedavisi çok iyi sonuç vermektedir. Ne yazık ki ilaç tedavisi tam bir iyileşme sağlamamakta ve kimi zaman tekrarlamasını önlemek için hayat boyu sürdürülmesi gerekebilir."
Değişik dalların işbirliği gerekiyor. Dr. Tülin Mansur ise tedavide amacın, mümkünse nedenin örneğin örneğin kist veya tümörün ortadan kaldırılması olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:"Eğer bu mümkün değilse androjen hormon artışının ilaçlarla baskı altına alınmasıyla yeni kıl artışlarının önlenmesi; bunun yanısıra da mevcut kılların vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Tedavi cerrahi, jinekoloji, endokrinoloji, dermatoloji, kozmetoloji gibi birçok dalın işbirliğini gerektiriyor. Hormonal tedavide kullanılan ilaçlar androjen hormonların böbreküstü bezi ve yumurtalıklardan salgılanmasını veya kıl köküne etki etmesini engelleyerek kılların aşırı çoğalmasını baskılar.
Glukokortikoidler, oral kontraseptifler, bromokriptin, spironolakton, siproteron asetat bu ilaçlar içinde en çok kullanılanlardandır. Bu ilaçların önemli yan etkileri olabileceğinden mutlaka hekim kontrolünde kullanılması gereklidir. Tüylenme artışında gözlenebilir bir değişiklik elde edilebilmesi için tedaviye en az 6 ay-1 yıl devam edilmesi gerekir. Mevcut kılların tek başına hormonal tedaviyle ortadan kalkmayacağı bilinmelidir; bu nedenle tedavi epilasyon veya diğer depilatuar yöntemleri de gerektirir. Androjen hormon fazlalığına bağlı olmayan aşırı tüylenme durumlarında ise hidrojen peroksitle ağartma, ağda, depilatuar kremler, elektroliz veya laserle epilasyon gibi hastanın tercih ettiği yöntemlerden biri kullanılabilir