-dost kalalım ne olur? dedi gözlerimin içine bakarak.. ses çıkaramadım, çünkü boğazıma düğümlenmişti kelimelerim.. oturduğumuz banktan kalkıp sahile doğru ilerledi.. bakakaldım arkasından.. ve onu ne kadar çok sevdiğimi düşündüm.. ama o bana dost kalmamız gerektiğini söylüyordu.. düşündüm sonra, dost kalabilir miyim diye? "hayır, dost falan olamayız" dersem bir daha göremeyecektim, "peki dost kalalım" dersem bundan sonra yine görme şansım vardı.. denizi izledi biraz, gün batıyordu, güneşin kızıllığı o kadar güzeldi ki.. ama yine de içimi aydınlatamıyordu.. sonra döndü yanıma.. - çok iyisin ve ben seni kaybetmek istemiyorum! dedi o içimi parçalayacak kadar güzel sesiyle.. ben de onu kaybetmek istemiyordum, dost kalmayı kabul edecektim mecburen..
ne olursa olsun onu görebilmek pahasına içime gömecektim aşkımı.. iki dost olarak ayrıldık deniz kenarından.. sonra birkaç kez aradı beni.. her telefon çalışında kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyordu.. önceleri ben telefonu açıp alo deyişimde karşıdan "aşkıııım" diye bir ses duyardım.. ama artık sıradan, kupkuru bir "alo" duyuyordum sadece.. çünkü artık arkadaştık.. havadan sudan konuşuyorduk, bana arkadaşlarını anlatıyordu.. hep konuşmanın arasında "aşkım" diyesim geliyordu ama diyemiyordum.. ondan bekliyordum hep o lafı, ama sonra sevgili değil, arkadaş olduğumuzu hatırlıyordum.. insanın kalbi acır mı hiç? evet, benim işte o anda kalbim acıyordu.. soyut değil, somut, fiziksel bir acı.. böyle konuştuk birkaç kez.. sonra bir gün bir cafede buluştuk sohbet etmek için.. her zamanki gibi yine o aramıştı, dertleşmek istiyordu.. sıkıntılıymış biraz.. - nasılsın? dedim.. - iyi sayılır, kafam karışık biraz.. - neden? baktı yüzüme.. - aşık oluyorum galiba, dedi.. işte o anda kendimi dünyanın en mutlu erkeği sanmıştım.. evet, bana yeniden aşık oluyordu.. "iyi ki kabul etmişim dost kalmayı" diye geçirdim aklımdan.. işe yaramıştı, yeniden sevmişti beni.. çocuklar gibi sevinçliydim, yerimde duramıyordum.. farkında olmadan bir gülümseme yayılmıştı yüzüme.. - hayırdır, pek sevindin galiba, dedi gülümseyerek.. - tabi ki sevindim.. senin mutluluğun aynı zamanda benim mutluluğum.. tabii farkettirmemem lazımdı anladığımı, sanki başkasına aşık olduğunu sanmışım gibi davranmalıydım.. - ee, kim bu şanslı erkek? kafasını önüne eğmesine bir anlam verememiştim.. gözlerini benden saklıyordu sanki.. sonra kaldırdı kafasını, boş gözlerle baktı bana.. - aslında sana bunu anlatmamam lazım ama beni senden başka dinleyen, anlayan dostum yok! sana içimi dökmek istedim, dedi.. bu dostluk muhabbeti iyice canımı sıkmaya başlamıştı artık, ama sabretmeliydim yine de.. - dinliyorum.. - bizim iş yerindeki murat var ya, işte ondan hoşlanıyorum.. ne yapacağımı da bilmiyorum, bana yardım et.. gözlerim kararmaya başladı.. yeniden o kalp acısı nüksetti göğsümde.. anlatılamayacak bir acıydı bu.. kafamı dışarı çevirdim.. oturduğumuz cafeden sahil gözüküyordu.. sahildeki bankta bir çift oturuyordu, birbirlerine sarılmış öylece duruyorlardı.. sonra iki damla yaş damladı gözlerimden.. yüzüm ateş gibi yanıyordu, sırtımdan soğuk terler akıyordu.. gözlerimden yaşlar süzülürken baktım son kez sevdiğimin güzel yüzüne.. o ise bana boş gözlerle bakıyordu.. yavaşça kalkıp sahile indim.. ve ağladım...... Birdaha sevdiğimi görmemek üzere yürüdüm.......