- 24 Nisan 2007
- 2.766
- 15
- 45
Evli kadınlarla yapılan bir araştırmaya katılanların yarıdan fazlası, "gebelerin aşerdikleri her şeyi yemesi gerektiğini" belirtirken, uzmanlar ise bunun sağlığa zararlı olabileceği uyarısında bulundu
Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümran Sevil ve Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Ayten Taşpınar tarafından, evli 400 kadınla gerçekleştirilen araştırma, hamilelerde görülen aşermede de geleneksel inançların etkili olduğunu ortaya koydu.
Katılımcılardan 220´si, "gebenin canı ne isterse alınıp yedirilmesi gerektiğini ve bunun sevap olduğunu" söyledi. Ayrıca kadınlar, "arzulanan yiyeceklere göre de çocuğun değişik özelliklere sahip olacağını" belirttiler. Bunlar arasında "tatlıya aşeren oğlan, ekşiye aşeren kız doğurur" ve "patates aşerenin çocuğu kötürüm", "balık eti yenirse çocuğun ağzı açık ya da vücudu kemiksiz", "ayvaya aşerenin çocuğunun zeki" olacağı gibi inanışlar ilk sıralarda yer aldı.
Her istediğini yemeli mi?
Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Doç. Dr. Sevil, hamile kadınlarda bazı besin ve besin dışı maddelere karşı dayanılmaz bir istek meydana geldiğini, bunun da psikolojik nedenlerden ya da temelde vücudun gereksindiği maddelere karşı bir belirti olarak ortaya çıktığını söyledi. Doç. Dr. Sevil, "Aşerme, tatlı ve ekşi yiyeceklere karşı olabileceği gibi kireç, toprak, kibrit, diş macunu ve nişasta gibi birbiriyle ilgisiz madde isteği de ortaya çıkabiliyor. Bu tür maddelerin yenilmesinin sağlık açısından tehlikeli olabileceği unutulmamalı. Gebenin canının istediği her şeyi değil, sağlığa zararlı olmayan maddeleri yemesine izin verilmeli" dedi.
Araştırma sonuçlarının, sağlık hizmetinde çalışanların, kültürün sağlık üzerine etkilerini göz önüne alarak, hizmet götürdükleri bölgenin geleneksel inanç ve uygulamalarını belirlemelerinin ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha gösterdiğini vurgulayan Doç. Dr. Sevil, şunları kaydetti: "Bu doğrultuda, toplumun kültürel ve değer yargılarına karşı tavır almadan ılımlı bir yaklaşımla iyi ilişkiler kurulmalıdır. Kadınlarla daha iyi iletişim kurulabilmesi ve çağdaş sağlık bilgilerinin daha kolay kabul görmesi bakımından, kadınların anne-çocuk sağlığını olumsuz yönde etkilemeyecek türden geleneksel uygulamalarına saygı gösterilmelidir."
Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümran Sevil ve Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Ayten Taşpınar tarafından, evli 400 kadınla gerçekleştirilen araştırma, hamilelerde görülen aşermede de geleneksel inançların etkili olduğunu ortaya koydu.
Katılımcılardan 220´si, "gebenin canı ne isterse alınıp yedirilmesi gerektiğini ve bunun sevap olduğunu" söyledi. Ayrıca kadınlar, "arzulanan yiyeceklere göre de çocuğun değişik özelliklere sahip olacağını" belirttiler. Bunlar arasında "tatlıya aşeren oğlan, ekşiye aşeren kız doğurur" ve "patates aşerenin çocuğu kötürüm", "balık eti yenirse çocuğun ağzı açık ya da vücudu kemiksiz", "ayvaya aşerenin çocuğunun zeki" olacağı gibi inanışlar ilk sıralarda yer aldı.
Her istediğini yemeli mi?
Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Doç. Dr. Sevil, hamile kadınlarda bazı besin ve besin dışı maddelere karşı dayanılmaz bir istek meydana geldiğini, bunun da psikolojik nedenlerden ya da temelde vücudun gereksindiği maddelere karşı bir belirti olarak ortaya çıktığını söyledi. Doç. Dr. Sevil, "Aşerme, tatlı ve ekşi yiyeceklere karşı olabileceği gibi kireç, toprak, kibrit, diş macunu ve nişasta gibi birbiriyle ilgisiz madde isteği de ortaya çıkabiliyor. Bu tür maddelerin yenilmesinin sağlık açısından tehlikeli olabileceği unutulmamalı. Gebenin canının istediği her şeyi değil, sağlığa zararlı olmayan maddeleri yemesine izin verilmeli" dedi.
Araştırma sonuçlarının, sağlık hizmetinde çalışanların, kültürün sağlık üzerine etkilerini göz önüne alarak, hizmet götürdükleri bölgenin geleneksel inanç ve uygulamalarını belirlemelerinin ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha gösterdiğini vurgulayan Doç. Dr. Sevil, şunları kaydetti: "Bu doğrultuda, toplumun kültürel ve değer yargılarına karşı tavır almadan ılımlı bir yaklaşımla iyi ilişkiler kurulmalıdır. Kadınlarla daha iyi iletişim kurulabilmesi ve çağdaş sağlık bilgilerinin daha kolay kabul görmesi bakımından, kadınların anne-çocuk sağlığını olumsuz yönde etkilemeyecek türden geleneksel uygulamalarına saygı gösterilmelidir."