• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Aşağılık Kompleksi

cucu-pete

Sana Emanetiz Rabbim...
Kayıtlı Üye
26 Eylül 2007
8.441
27
156
- Yurtdışı
Aşağılık kompleksi, Bireysel Psikoloji ekolünün kurucusu Alfred Adler tarafından ortaya atılan ve kişinin bazı yönlerde kendini diğerlerinden aşağı hissetmesi neden olan karmaşadır.
Bu komplekse sahip kişilerde genellikle kendini ispat etme çabası görülür. Sıklıkla farkına varılmaz ve telafi etme düşüncesi, kişileri eziyet içine sürükler, şaşırtıcı bir kazanım veya aşırı bir antisosyal davranışla sonuçlanır. İlk çalışmalara, teorisini göstermek için Napolyon komplekslerini kullanan Alfred Adler öncülük etmiştir. Özgüven eksikliği, saplantı bozuklukları, kültürel yozlaşma; aşağılık kompleksinin nedenleri arasında gösterilebilir. Psikiyatrik bir hastalıktan çok psikolojik bir durumdur.
Adler, bütün gelişme dönemi süresince çocuğun ebeveyni ve genel dünyayla ilgili bir yetersizlik duygusu hissettiği kavramını geliştirmiştir. Hastanın kompensasyon için gösterdiği psikolojik veya fizik çabaların sonuçsuz kalmasıyla psikonevrozlar gelişir; hasta başarısızlıklarını örtbas etmek ve başkaları üzerinde bir güç kazanmak için bu semptomlarını kullanır. Çok kere depresyonla birlikte beliren aşağılık duygularına emeklilikte ve yaşlılıkta sık rastlanır. Bu vakalarda, hasta kendisine saygısını önemli derecede kaybetmiştir. Kişi toplumsal bakımdan düştüğünü, önemsiz kaldığını hisseder ve böylece paranoid reaksiyon tipleri gelişebilir.


Çok yüksek bir tepenin karşısında bulunan herhangi bir kişi,o tepeye tırmanmaya kalktığı takdirde bu işi başaramayacağını düşündüğünde onun kaygılandığından söz edebiliriz.
Aslında bu,olumlu bir durumdur.
Bu tepeyi yaşantımız boyunca karşılaştığımız zorluklara benzetebiliriz.
Bazı kişiler,hayatın sorunları karşısında,o sorunları çözme yerine oyalanmayı tercih ederler.
Sık sık fikirlerini değiştirirler,sorunların çözümünü mümkün görmezler.
Hatta mevcut bir tehlikeyi çok daha az bir tehlike halinde görme eğilimine girerler.
Yaşantımız boyunca iş hayatımızda ve sosyal çevremizde her türlü sorun her zaman bizimle birliktedir.
Örneğin gelirimizin az oluşu yüzünden çektiğimiz sıkıntı veya toplumdaki bazı kişilerin onaylamadığımız davranışları vardır ve bunlar birer gerçektir.
*
Bu gerçekler aşılması gereken yüksek tepeler gibidir.
Çoğu kişi bunları aşar.
Ama hayalci Bay X,bunu yapacak durumda değilse ya bu sorunu yok edecek,yani onu yok varsayacak,ya da onu unutmak için bütün vaktini harcayacaktır.
Çünkü o,bu sorunlar karşısında kendisini yetersiz bulmaktadır.
Başkasının başarıları karşısında,aynı sorunlar konusunda başarısız olacağına inandığı için aşağılık duygusu hissetmektedir.
Bundan böyle toplumla temas etmekten çekinir.
Üstelik böyle davrandığının pek farkında da değildir.
Artık tek amacı,toplumla yüz yüze geldiğinde onurunu savunmak,karşılaştığı her kişiden üstün olduğuna inanmaktır.
Bay X’in kendisi hakkında iyi fikirler edinme yollarının en iyisi,çevresinde bulunan kişileri küçük görmesidir.
Herkesi eleştirir,kendisi olmazsa hiçbir işin yürümeyeceğini söyler.
*
Kapkaranlık bir sokakta tek başına yürüyen bir kişinin biraz korkuya kapılıp ıslık çalması normal bir davranıştır.
Ama aynı kişi büyük bir caddede gündüz vakti ve kalabalık içinde aynı şeyi yaparsa,derinliklerinde benimsemediği bir korkusu
var demektir.
Diğer taraftan bütün işi gücü herkesin karşısında onurunu korumak olan biri,eleştiri almaya karşı çok hassastır.
Bir yanlışlık yapsa veya bir şeyi unutsa,bu hatasını kabul etmez.
Eğer üstün birisi olmadığının farkına varırsa hemen zıt ve uç noktaya kayar,bu kez kendini aşırı şekilde basit hale koyar.
*
Bay X,dağın yüksekliğini tam olarak anlayınca,yani yeteneksizliğinin bilincine varınca son çareye baş vurur.
Dağın yüksekliğini iki misli arttırır.
Aynı zamanda kendi boyutunu da iki misli azaltır.
Şimdi kendisini acındıracak hale getirmiştir.
Çevresinde bulunan insanların keyifleri yerindedir,aileleri onlara ihtimam göstermiştir.Zenginlik içindedirler.
Kendisi ise hep aşılamayacak problemler içinde çırpınıp duran birisidir.
*
Çok çalışkan,telaşla hareket eden ve zaman zaman saldırgan tutum sergileyen bazı insanlar fiziksel yönden birtakım eksiklik taşıdıklarını düşünüyorlarsa aşağılık duygusuna sahip olabilirler.
Bunlardan birisinin arkadaşlar arasında yapılan toplantılardaki tutumları birtakım ipuçları verir.
Örneğin kendisinin orada olduğunu belirtecek her türlü eylemi yapacaktır.
Dikkatleri üzerine çekmek için pencereleri açacak,gerekli gereksiz masayı düzenleyecektir.
Bu gibi kişiler,hayatı bir rekabet,ne olursa olsun yarışı kendilerinin kazanması gereken bir olay olarak görürler.
Onlar için önemli olan,her şeyi daha iyi yapıyor gibi görünmektir.

"Alıntı"
a.s.
 
teşekkürler paylaşım için, tespitler oldukça doğru............bazen bende herkes çok mutlu bir te k ben değilim gibi düşüncelere kapılmıyor değilim .ama bu kadar büyük boyutlarda değil Allahtan....
 
bu sorunu yaşayan fakat yaşadığını bilmeyen bi tanıdığım var,umarım düzelir..teşekkürler paylaşım için
 
bu sorunu yaşayan insanlar çevresindeki insanlarada zorluklar yaşatabiliyor.
bunu yaşayanlara tamamen bu düşünceyi aşmalarını dilöiyorum.
 
aslında en mükembel,az yanlış yapan biri olarak gördüğümüz kişilerde bile bazen kendini aşalık hissetme kompleksine kapıldığı zamanlar olur..her insanın beyin kimyası aynıdır..yılların birikintisi,yaşam koşulları insanın karakterini şekiller,kişiliğni oluşturur.ruh sağlığımızda çıkan en ufak bi pürüzün nedeni bizler değiliz..hasta insanın geçmişinde,çocukluğu dahil;sağlıklı herhangi biri yaşamış olsa,eminim ruh sağlığında aynı problem onda da çıkar.onun için hiç kimse yaşadıkları psikolojik sıkıntılara üzülmesin..çünkü milyonlarca hasta insanlarla yaşıyoruz,sabah aynı dolmuşa biniyoruz,hergün aynı yollarda yürüyoruz.kimsenin bizden ne üstünlüğü var,ne de çok çok hepside düşük insan..hepimiz,çoğumuz aynıyız..:)) kendimizi aşağ hissedicek en ufak ihtimal yok.böyle şeyleri düşünerek kendimizi ne yoralım, ne üzelim..yaşam 3 günlük.mutlu olalım...
 
aynen bu soruna sahip olan bir tanıdıgım vardı. aramızda kalsın hakketen hiçbirseydi o. hani tartısmalarda söylenir ya assaglık kompleksinmi var diye.o hakkaten oyleydi.Çok fedakarlık yaptım ben ona kendi çapımda.sosyal ortamlarda aranan olması için.kendi yeteklerini dışarı vurabilmesi için cok didindim.ama fena bi durum.yardıma katiyen ihtiyacı olmadıgını düşünüyor ve üstüne bide senide küçümsüyor:D
ama ben uzun bir zamn diliminden sora ona hakettiği iyiliği yaptım.nihayetinde peygamber değilim değil mi?? benimde bir sabrım var.

cooooooooookkk kalabalık bir cadenin ortasındaa onunn bütüüüüüüüüüüüüünnn kusurlarınıı yuzune vurdumm..onu pohpohladıgım herşeyin aslında yalan oldugunu söyledim.
oghhhhhhhh iyi yaptım
 
aşağılık kompleksi olan insanların toplum içinde belirtileri nelerdir acaba bilimsel değilde daha böyle rahat anlasılabilicek tarifleri varmıdır. kendimi sınamak istiyorum bazen bende kendimi cok küçümsüyorumda ileri boyutu nasıldır.????
 
aşağılık kompleksi olan insanların toplum içinde belirtileri nelerdir acaba bilimsel değilde daha böyle rahat anlasılabilicek tarifleri varmıdır. kendimi sınamak istiyorum bazen bende kendimi cok küçümsüyorumda ileri boyutu nasıldır.????

Yazıda bikaç yerde geçiyo ama ben de merak etmiyo değilim ayrıntılı örneklerle.
 
aşağılık kompleksi olan insanların toplum içinde belirtileri nelerdir acaba bilimsel değilde daha böyle rahat anlasılabilicek tarifleri varmıdır. kendimi sınamak istiyorum bazen bende kendimi cok küçümsüyorumda ileri boyutu nasıldır.????

bikac yazi daha buldum ama bakalim sorulariniza cevap olabilecekler miyerimseniben
 
Hiç şüphesiz , tabiatın üvey çocuğuymuş gibi davrandığı çocukların, - daha küçük yaşta hayatın sevinçlerinden yararlanmak imkanını bulan başka çocuklarla karşılaştırıldıkları zaman- hayata ve insanlara karşı büsbütün farklı bir tavır takındıklarını kabul etmeye hazır durumdayız. Bu gibi çocuklar başkalarına uymaya çalışacak yerde, hiç durmadan kendileriyle ve başkaları üzerinde yaratmış oldukları izlenimle uğraşır dururlar. Organik kusurlar ve yetersizlikler (sakat olma durumu, çirkin olma durumu) için söylenenler, sosyal ve ekonomik sıkıntı için de doğrudur. Bu çocuklar çoğu zaman daha hayatlarının ikinci yılında yaşama savaşı için arkadaşları kadar iyi bir şekilde donatılmamış oldukları duygusuna kapılırlar. Kendilerine güvenme cesaretini gözteremediklerini hissederler.

İnsanın hayatının gayesini belirleyen şey, aşağılık ,yetersizlik ve güvensizlik duygusudur. Küçük yaşlarda ortaya çıkankendini gösterme çabası bunun bir belirtisidir. Çocuklar güçlü olmak için gösterdikleri çabayı açıktan dile getirmezler. Kendilerini açığa vurmaktan kurtulmayı umarlar. Durdurulmamış, dizginlenmemiş bir kendini gösterme çabası, çocuun ruhsal gelişmesinde bozukluklar yaratabilir. Aşırı bir güvenlik isteğinin doğmasına, böylece cesaretin küstahlığa, itaatin korkaklığa, sevginin ise dünyaya söz geçirmeyi sağlayacak kurnazca bir hainliğe dönüşmesine yol açar. Kişinin aşağılık duygusundan kurtulmak için yaratmış olduğu telafi eğilimleri, şu yada bu gibi bir gayeye yönelmiş olacaktır.

Kişilerin bu duygusu, onda bitmek bilmeyen bir hırs duygusunun ortaya çıkmasına neden olabilir. Bununla birlikte bu kişilerin başarılarını dikkatle incelediğimiz zaman genelde toplumun onların başarılarından pek yararlanamadığını görürüz; çünkü hırsları, sosyal olmayan, bencil bir nitelik taşımaktadır. Hırs yanında yavaş yavaş başka birtakım özellikler de çıkacak ve bütün bunlar insan ilişkilerinin tümüne baktığımız zaman, gitgide toplumöa karşı olan bir nitelik kazanacaktır. Ne pahasına olursa olsun herkesten üstün olma isteği ustaca bir şekilde, bireyin bir dereceye kadar kendi kendini yükseltmesi ve ilişki kurduğu herkesi küçük görmesi ile gerçekleşebilir. Böyle insanların takındığı tavır yalnızca çevre için rahatsız edici olmakla kalmaz, aynı zamanda o insan için de zararlı olur; çünkü ona her zaman hayatın karanlık yanlarını gösterir ve hayattan tat almasına imkan vermez.

Kendi hırslarını, gururlarını tatmin etmek imkanını bulamayan insanlar genellikle başkalarının hayatlarını engellemeye çalışırlar. Örneğin, hiçbir takıntısı olmayan, kendine güveni olan, sosyal olan bir kişi, aşağılık kompleksi olan bir kişi için bir düşmandır. Bu "düşman" ne derece küçük düşerse, aşağılık kompleksi olan kişi de o derece sevinir.

Açıkça görülüyorki bu duygu bir çekememezlik (haset) sonucunu getirmiştir. Aşağılık kompleksi insanı ezmekte, ve onun genel davranışını ve hayata karşı takındığı tavrı o derece etkilemektedir ki insan, gayesine ulaşmaktan çok uzakta olduğunu sanmaktadır. Kendisini olduğundan daha değersiz görmüş olması ve hiçbir zaman hayatından hoşnut olaması bu duygunun şaşmaz belirtileridir. Böyle bir insan, zamanını hep başkalarının başarısını ölçmeye çalışmak, başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğü ile meşgul olmak ya da başkalarının neler ortaya koymuş olduğunu düşünmekle geçirir. Her zaman bir ihmal edilmiş olma duygusuna kapılır ve başkalarından farklı tutulduğunu hisseder. İhmal edilmiş olma duygusunun daha çok şeye sahip olma isteğinin, daha doğrusu her şeye sahip olma isteğinin belirtileridir. Bu tipten olan hasetçi insanlar bu isteklerini açığa vurmazlar; çünkü sosyal duygunun gerçekten varoluşu onları bu gibi düşünceleri düşünmekten bile alıkoyar.

Ahlak ve din sistemlerimizin haset duygularını yasaklamasına rağmen henüz böyle bir psikolojik olgunluğa ulaşmış değiliz. Parasız pulsuz bir kimsenin haset duymasını kolayca anlamak mümkündür. Eğer biri parasız pulsuz bir duruma düşmüş olsaydı, yine de haset duymayacağını kanıtlayabilmiş olsaydı, haset ancak o zaman anlaşılması güç bir şey olurdu. Bizim söylemek istediğimiz, insan ruhunun bugünkü durumu içerisinde bu etkeni hesaba katmamız gerektiğidir. Haset duygusunun ve çoğu zaman onunla birlikte giden "kin" duygusunu nasıl önleyebileceğimizi bilmiyoruz. Toplumumuzda yaşayan herkesin açık ve seçik olarak bildiği bir şey varsa, o da bu gibi eğilimleri sınamaya kalkmamak ve tahrik etmemek gerektiğidir. Aynı zamanda başkalarına haset uyandıracak şekilde yaklaşmamak için yeterince incelik göstermiş olmamız; mütevazi olmamız gerekir. Bu sorun böylelikle çözülebilir mi? Elbette hayır. Ancak bizim bilmemiz gereken şey, böyle insanların üzerine gitmemektir. Böylelikle hem onlar için hem kendimiz için iyi bir şey yapmış oluruz.

Çekememezlik duysusunu hayatı boyunca içinde bulunduran bir kimsenin topluma bir yararı olmayacaktır. Bu kimse yanlızca başkalrından bir şeyler almaya, onları şu veya bu şekilde bir şeylerden yoksun bırakmaya ve rahatsız etmeye çalışacaktır. Kendi hareketlerinden ötürü başka bir insanın acı çekmesinden de duygulanmayacaktır. Hatta haset öyle bir dereceye varabilecektir ki, bir insan başkalarının acısından zevk duyar hale bile gelebilecektir.

Dr. Alfred Adler. (Freud'un eline su dökemeyeceği psikolog,adlı kitaptan yararlanılmıştır )
ALINTIDIR
 
bilgi için çok tşkler....

bizim sınıfta bir çocuk var hocanın her lafına atlıyor....ve sınıftakilerle olumlu diyalog kuramıyor...herkesi eleştiriyor ve devamlı ben bilirim havasında geziyor...niyeti çok iyi eminim ama zannederim bu aşğılık kompleksi ve bunu bilgiçlikle örtmeye çalışması insanları ondan uzaklaştırıyor....
 
bilgi için çok tşkler....

bizim sınıfta bir çocuk var hocanın her lafına atlıyor....ve sınıftakilerle olumlu diyalog kuramıyor...herkesi eleştiriyor ve devamlı ben bilirim havasında geziyor...niyeti çok iyi eminim ama zannederim bu aşğılık kompleksi ve bunu bilgiçlikle örtmeye çalışması insanları ondan uzaklaştırıyor....

benim cevremdede böyle insanlar var maalesef...
derinlere insak kimbilir neler cikar degil mi :1no2:
 
Benim yakın bir arkadaşımın eşi inanlımaz kompleksli..

Sürekli kendinden bahseder..Ne kadar mükemmel,başarılı,özel biri olduğunu anlatır hep..

Toplulukta hep ön plana çıkmaya,konuşmaya çalışır..

Arkadaşımında tüm başarısını engeller,engellemiştir..


 
Erik Erikson nun Psiko-sosyal gelişim evrelerini bir araştırın... 0 yaşından başlar aşağılık kompleksinin temeli..Çocuğum için araştırma yaparken okumuştum..:kahve:
 
Back