Asaf Halet Çelebi Siirleri

roxett

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
2.280
60
118
47
İstanbul
ASAF HALET CELEBI (1907-1958)

Istanbul'da dogdu. Galatasaray Sultanîsi'nden Adliye Meslek
Mektebi'ne gecti. Ogrenimini tamamladiktan sonra, zabit kâtipligi,
bankacilik ve kutuphanecilik gibi islerde calisti.

Siir Kitaplari:
He (1942), Lâmelif (1945), Om Mani Padme Hum (1953).

"Aile cevresinde Dogu ve Bati kulturlerini bir arada yasama
firsati buldu. Bunun tesirlerini surekli olarak siirlerine yansitti.
On sekiz yasina kadar gazel ve rubâi gibi eski tarz siirlerle
mesgûl olan Asaf Halet Celebi, 1937'den sonra yeni duzendeki
siirleriyle kisiligini buldu... Sezgi yolu ile cagrisimlara, ses
yankilanmalari ile anlam butunlugune ulasan siirleri ile genis
yanki uyandirdi." (Tahir Alangu, 1974)
 
Adımı unuttum

adımı unuttum
adı olmayan yerlerde
ne in
ne cin
ne benî adem

zamanlar içinde
kuşlar uçuyor
kervanlar geçiyor
bir iğne deliğinden

çarşılar kuruluyor
sarayları oyuncak
insanları karınca şehirler
zamanları gördün mü
bir iğne deliğinden

adımı unuttum
adı olmayan yerlerde
geçip gidenlere bakarak


Asaf Halet Çelebi
 
Adımlar

bir adım attığım yerde
ne vardı ki
gitmemle kayboldu

her adımımda
sonsuz ben'leri koyuyorum
boşluğa
ve yine ben dolmuyorum

geçip gittiğim yerlerden
iç içe
öne
ve arkaya bakan
bir sürü
ben
ler
koymuşumdur
eskileri çocuk
şimdikiler ihtiyar


Asaf Halet Çelebi
 
Asuri şiiri

gövdesinden kopmamış kelle
yukarı bakıyor
ağaçta düşüncesi var gibi

gövdesinden kopmuş o kelle
hiç bir yere bakmıyor
hiç bir düsüncesi yok gibi

ağacın gövdesi var
kellenin gövdesi yok
sallanıyor yemiş gibi
sarılmış ağaca
saçlarından

kesilmiş insan başı da oluyor
kesilmiş manda başı olduğu gibi

ağaçta düşüncesi olan
o yemişi ağaç vermedi
sen taktın sonradan

kelle avcısı
kellenin pastırma eti
yemiş değil yiyemezsin
kellenin pıhtı kanı
şarap değil içemezsin
ıstırap kesilmemiş kellede olur
kesilmişinde değil
öç alamazsın


Asaf Halet Çelebi
 
Ayna

bana aynada bir suret göründü
benden başkası
bilmem memleket-i çinden midir
ya maçinden mi

sordum kimsin diye
bir kahkaha atıp
ben çin padişahının kızı
çoktandır aşıkınım dedi

dedim çık
o aynadan
hayalimi çalan
hayalim olmazsa olmasın
yalnız
var olduğuna inanmak için
ellerim sana dokunsun

bana çin padişahının kızı
gelemem
dedi

ancak bir gün
hayalin gibi seni de


Asaf Halet Çelebi
 
Beddua


kendi göklerimden indim
kendi duvarlarıma
konduğum duvarlar yıkılsın
bahtiyâaar

havuzlarımda birkaç damla su içip
ağaçlarımın çiçekli dallarına uçtum
konduğum dallar kurusun
bahtiyâaar

seni bahçelerimde uyuttum
seni duvarlarımda sakladım
havuzlarıma güneşler vurduğu zaman
gözlerini açıp bana gülerdi
bahtiyâaar

yazık sana verdiğim emeklere


Asaf Halet Çelebi
 
Biber

sümüklüböcek yuvasına kaç
akşamüstüdür
şimdi kocakarı masayla kovalar seni
kıvılcımlar sıçrar
ve ateşin üstündeki boru devrilir

sümüklüböcek yuvasına kaç
tuzluğun bir gözünde biber kokusu var
hafız hanımın sesi bu kokuya benzer
beni kurtar hafız hanım
kıvılcımlar sıçradığı zaman
kocakarı insanı kovalar
akşamları


Asaf Halet Çelebi
 
Camlı odalardan

üsküdarda
üsküpüler dokusa gerek
kumrular

camları parıldıyor
üsküdar evlerinin
akşamüstleri
camlı odalarda
ne olsa gerek

istanbula bakıp da
beni görmeyen çocuklar
camlı odalarda


Asaf Halet Çelebi
 
Çingenelerim

deniz kenarına inen çingenelerim
sulara içmeden bakarlar
o sular tuzludur
balıklar içer

yeşil otların içine gömülen çingenelerim
otları yemezler
o otlar tatsızdır
katırlar yer

çiçekli şalvar seven çingenelerim
çiçeği sevmezler
kalem parmaklı çingenelerim
kalem tutmazlar
falıma bakarlar da
yüzüme bakmazlar
elime bakarlar da
ayağıma bakmazlar
paramı isterler de
beni istemezler

yüzlerini güneşle yıkayan çingene kızlarım
kibarım diye bana gönül vermezler


Asaf Halet Çelebi
 
Doğduğum evin penceresi

bir çam vardı önünde
doğduğum odanın
çöpten yapraklarında
güneşi
rüzgârla sallayıp
kafesten
içeri dolduran bir çam

sedirinde iskambilden kuleler yıkılmış odada
loş ve sessiz ikindilerin acısıydı
sızan

gözlerim dalardı
kafesten
duvara
ve duvardan
kafese
seyretmeyi
güneşi
yüz bir güneşti
kafesin her deliğinden
giren
susmuş bir çocukla şaka eden
yüz ikindi güneşi


Asaf Halet Çelebi
 
Gözlerim kimi gördüler

odalarda oturdum
odaları kapladım
sokaklara çıktım
sokakları doldurdum
görünen her şey ben oldum
ve her şey beni gören göz oldu
ve ben görünmez oldum


Asaf Halet Çelebi
 
Güneşin ışığı

her şey güneşi seviyor
hattâ denizler bile
denizlerde nefes alan sen bile
ve biz
güneşi değil ışığını seven insanlarız

güneş içime vuruyor

güneşin ışığı var
güneş yok
güneşin ışığını kim anlatabilecek

pazar pazar gezmek
dağ dağ dolaşmak
ve ormanlarda kalmak

güneşin ışığını anlatabilecek olanı arıyorum

güneş içime vuruyor


Asaf Halet Çelebi
 
Mâra

bilmemek bilmekten iyidir
düsünmeden yasayalim
mâra
günü ve saatleri ne yapacaksin
senelerin bile ehemmiyeti yoktur
seni ne tanidigim günleri hatirlarim
ne seneleri
yalniz seni hatirlarim
ki benim gibi bir insansin

tanimamak tanimaktan iyidir
seni bir kere tanidiktan sonra
yasamak acisini da tanidim
bu aciyi beraber tadalim
mâra

basim omzunda iken sayikladigima bakma
beni istedigin yere götür
ikimiz de ne uykudayiz
ne uyanik


Asaf Halet Çelebi
 
Mariyya

-Lizbonlu Maria Barbas'a-
lizboa
boa
sim siyah saçlı kadın
mariyya
bir masal söyle bana
kan nasıl çıkmadı taştan
o ölen kimdi
mariyya
öleni bilmem
buna şarkı derler
lizboa
ber bir şarkıyım
atlas denizlerden geldim
önümde dalgalar vardı
arkamda dalgalar
dalgalar bitince
ben de biterdim


Asaf Halet Çelebi
 
Sandukalar

sandukalarda can yatıyor
canlar içinde bir can var
canlar içindeki
câaan

sandukalarda yazılar var
kendi kendini okuyor
kendi kendini okuyan
yazılar

sandukalar öd ağacından
misk ile amber kokuyor
cânımda tüten bir koku var
câaan

Asaf Halet Çelebi
 
Samandıra Baba

yaramaz kız bahçeye gelecek
benimle oynayacak

samandıra babacığım
ona bütün oyuncaklarımı versem
ve bütün nedirciklerimi

kertenkeleler kaçacak
ve biz güneşten saklanacağız
çok yaprakların altına

samandıra babacığım
çok uslu oturacağım
yaramaz kız gelecek diye

Asaf Halet Çelebi
 
Romantik Gençliğim / Asaf Halet Çelebi

ejderhalar çıkarıyorum
duvar kovuklarından
alevler çıkarıyorum
yağmur karaltılarında
hazîn
yürüyorum

uzattım ellerimi
çok uzaklara gitmiş
yıldızlar düşürmüş gelirken
yıldızsız kalınca gece
uyunur
tavanı yok siyah gök

sırt üstü yere yattım
tavansız göğe düşüyorum
 
Nurusiyah / Asaf Halet Çelebi

bir vardım
bir yoktum
ben doğdum
selimi salışın köşkünde

sebepsiz hüzün hocamdı
loş odalar mektebinde
harem ağaları lalaydı
kara sevdâma
uyudum
büyüdüm
ve nûrusiyâha ağladım

nûrusiyâha ağladığım zaman
annem süzudilâra idi
ve babam bir tambur
annem süstü
babam küstü
ama ben niçin hâlâ nûrusiyâha ağlarım
nûrusiyâaah
nûrusiyâaahhh
 
Nigarı Cin / Asaf Halet Çelebi

çîn-ü-mâçîndeki nigâr
gezer bendeki diyârda
güler bende
nigâr

içim boştur
ve ayna kaplı
o aynalarda bir gamzesi var
kimisi sefine
kimisi deryâ
deryâ-yı-nâz
kimsi bulut
kimisi bağ

o diyar ki onda acayipler olur
ve ordaki nigâri
kimse bilmez
 
Nedircik Yavruları / Asaf Halet Çelebi

kilimimde namaz kılmaya gelen ayaklar
ve en çok küçük parmakları
beni görmeden üstüme basarlar

şaşarım beni işleyene

kilimimin nakışları
nedircik yavrularına benzer
ki çocukluğumdan beri çok uğraşırım
nedircik yavrularıyla
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…