Antalya///Finike

yesilim

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
25 Kasım 2006
8.868
19
FİNİKE
Sizi portakal çiçeği kokusu karşılar.Bilirsiniz o yere vardığınızı...FİNİKE.. Solunuzda deniz,sağınızda portakal bahçeleri içinde evler...Karşınızda koca dağ..Çıkışınız yok gibidir ...Sanki yol karşıda bitiyor,sizi esir alıyor.“Kal gitme burada yaşa,ömrüne ömür kat” der gibi..
Yol üzerinde seyre doyamıyorsunuz.Trafik yok.Nüfus beş binlere varmamış,henüz bakir..İnadına sessiz,inadına özendirir.Yaz,kış yaşanası yerdir.Mis gibi...

Dünyanın her yanından yatlar süzülür,kuğu gibi gelir.Demir atmışsa,uzatır tatilini ayrılamaz kolay kolay.Demir almışsa,bu kez nazlı kuğu misali ağır ağır,gözü arkada kalarak ..Zor döner.

Hava sıcak,nem çok ,deniz süt sanki.Biniyoruz tekneye açılıyoruz..Canım koylar,henüz bakir kalmış nadir yerlerden..Ondandır adı Akdeniz..Yosunsuz... Ege gibi,yosun kokmaz ama pırıl pırıldır...Dibi görürsünüz..Çıkmak istemezsiniz sudan.Çıksanız,döner bir daha atlarsınız arsızca...Sanki suya ilk dalışınız..Ne seyrine,ne suyuna,ne keşfettiklerinize doyamaz,geri dönerken başınızı sık sık geriye çevirir.“Gün ne çabuk bitti”dersiniz.Giden yatlar gibi zor dönersiniz..Tekrar gelmek için yarınları özlersiniz...
Yeşilimin duygularıa.s.
 
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
 
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
 
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı! Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
 
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Finike'nin Bölgedeki Yeri Finike Ilçemiz, konum itibariyle, Güney Bati Anadolu'daki Teke Yarimadasi yöremizde yer alir. Eski çaglarda ve Finike'nin ilk kuruldugu zamanda bu bölge, "Likya" olarak adlandirilirdi.
O zamanki Likya; Doguda Pamfilya, batida Karya, kuzeyde ise Psidya seklinde adlandirilan bölgelerle çevrili idi. Ilk Finike, Fenikeliler tarafindan V. Yüzyilda Phanikos adi ile, Aykiricay Suyu'nun denize döküldügü yerde kurulmustur. Uzun yillar Likya'nin baskenti olan Limyra'nin tarim ürünleri ihraç ettigi bir liman görevi yapmistir.
Bu özelligiyle Fenikelilerin en önemli ticaret merkezlerinden biri olmustur. Finike adinin, Fenikelilerden dolayi verildigi de rivayetler arasindadir.
 
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Finike M. Ö. 5. yüzyilda Arykandos agzinda PHOINIKOS adiyla kurulmustur. Antik dönemde önemli bir liman kenti olan Finike'nin (Phoinikos) ilk kuruldugu yer, "îskele Mahallesi'dir. Bu mahallenin içinden geçen, kanal ve debisi yüksek, ancak hizi düsük bir dere olan Aciçay'in liman islevi gördügü, yük indirme ve bindirme isleminin yapildigi yer olmasi nedeniyle de adi geçen yere iskele Mahallesi denildigi bilinmektedir. Ismi nedeniyle bazilarinca Fenikeliler'in kurmus olabilecegi bir kent seklinde yorumlanmissa da; PHOINIKOS Grekçe "kizil renkli at" veya "kizil renkli davar sürüsü" anlamina gelmektedir. Yöredeki hayvan varligi ile uyum içerisinde olan bu isim, yerlesimin bir Grek kurulusu oldugunu isaret etmektedir. Kalintilarin ve buluntularin da bunu dogruladigi görüyoruz. Finike içindeki kalintilardan söz edecek olursak, karsimiza ilk çikan Hellenistik döneme tarihlenecek, alt kismi Roma Çagi, üstü Bizans dönemine ait sur kalintilari olmaktadir. Atatürk Parki karsisindaki kule bu iki dönemi yansitmaktadir. Ayni döneme denk düsen Devlet Hastanesi karsisindaki falezin kuzey kenarinda birkaç kaya mezari ile eski hapishane yakinindaki kaya mezari Finike merkezde görülebilen kalintilarin baslicalaridir.
Genç Bizans döneminde Finike'de fazla genis olmayan bir yerlesimin varligi bilinmektedir. Cumhuriyet Parki'nda sergilenen bazi kalintilar ve Ziraat Bankasi karsisinda depo olarak kullanilan büyük yapi Genç Bizans Dönemi kalintilarim olusturur.
 
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Likyalilar'in Kimlikleri ve Ilgili Arastirmalar
" Likya" isminin ne anlama geldigini, Likyalilar'in kim olduklari ve kökenleri ile ilgili olarak, tarihçiler arasinda tam bir görüs birligi yoktur. Büyük tarihçi Heredotos'a göre Likyalilar, Girit'ten göç etmis bir topluluktur.
Çagdas tarihçilerimizden Oktay Aksit'e göre ise, Eski dogu ve Misir kaynaklari bize daha önemli belgeler sunmaktadir. Bu kaynaklarda Likyalilar, Lukkalar adi ile anilmaktadirlar ve en iyimser tahminle M.Ö. 2.000'li yillarin ortalarindan beri, Likya'da oturmaktadirlar. Erken bronz çagi yerlesimi ile ilgili en önemli bulgular, Elmali'ya 11 km. u-zaklikta olan, Semahöyük köyünde yapilan kazilarindan elde edilmistir. Finike ilçe sinirlarinda ve yakin çevresinde bir çok kazi yapilmaktadir. Bu kazilardan ö-nemli kalintilar elde edilmistir. Buna ragmen, Finike'deki yerlesim tarihi, Semahöyük'deki yerlesim kadar eskiye dayanmamaktadir. Likya uygarligindan kalan bu kalintilar, yapilan arkeolojik arastirmalardan elde edilen bulgularin en eskileridir.
Likya Devleti
Likyalilar, dönemlerinin en güçlü devletlerinden biridir. Güçlü donanmalari ile deniz asiri savaslara katilmislar, komsu devletlerle ittifak kurmuslardir.
Likya devletinin bu gücü M.Ö. l. Yüzyila kadar sürmüstür. Kolonizasyon devrinde ise, Likya'nin dogusunda sadece bir sehirde yerlesme görülmesi, Likyalilar'in kuvvetli durumlarini, M.Ö. l. Yüzyilda da sürdürdügünü göstermektedir.
Likyalilar'in Sonu
Likyalilar, dönemin güçlü devletleri ile zaman zaman savasmislardir. O devrin en güçlü devletlerinden olan Lidyalilar, tüm çabalarina ragmen,Likya'yi istilâ edememistir. M. Ö. VI. Yüzyildaki Pers istilâsina kadar güçlü ve bagimsiz olarak yasayan Likyalilar, bu tarihte Persler'in hakimiyetine girmislerdir. Dogu Akdeniz ticaretinin gelismesi öncesinde Likyalilar, zengin bir devlet idi.' Onlarin bu zenginligi, önce Persler'in, daha sonra Büyük Iskender'in dikkatlerini Likya'ya çekmistir. Büyük Iskender, M.Ö. 330 yilinda önemli bir direnisle karsilasmadan Likya'yi istilâ etmistir. Bu tarihte Likya, yine Pers baskisi altindadir. Likyalilar Büyük Iskender istilâsina karsi koymamakla, Pers baskisini atlatmayi ve ilk firsatta hürriyetlerine kavusmayi düsünmüslerdir. Fakat düsündükleri olmamis, Büyük Iskender'in, Likya'yi almasindan sonra Likyalilar, bir daha tam bagimsizliklarini elde edememislerdir. Büyük Iskender'in ölümünden sonra, bölgede tam bir kargasa dönemi baslamistir. Denetim zayiflamis ve Likya topraklari degisik kavimlerin hakimiyetine girmistir. Suriye, Misir ve Rodos'ta hüküm süren devletler, kisa sürelerle de olsa Likya'da egemen olmuslardir. Bölgedeki kargasa M.Ö. II. yüzyilin baslarinda sona ermistir. Bu tarihte Limyra Beyi Perikles, Likya birligini saglamistir. Daha sonraki yillarda istikrar tekrar bozulmus, sahiller yeniden korsan yatagi haline gelmistir. M.Ö. 67'de tam yetki ile Likya'ya gelen Pompeyüs, bölgeyi korsanlardan temizlemistir. M.S. 43'de de, imparator Caldius, Likya ile Pamfilya'yi birlestirilerek, yeni bir eyalet olusturmus ve adini Likya-Pamfilya olarak degistirmistir. Erken Hiristiyanlik bölgede çok taraftar bulmus, Myra (Demre), Hiristiyanligin merkezi haline gelmistir. O dönemlere kadar, özgür olmasalar da, benliklerini kaybetmeyen Likyalilar, Helenler ve Romalilar döneminde ulusal kimliklerini kaybetmeye baslamislardir. Bizans hakimiyeti döneminde ise, tamamen eriyip gitmislerdir.
 
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!

Bizans'in zayiflamaya baslamasi ile, bölgede Arap saldirilari görülmeye baslamistir. Hatta zaman zaman bazi bölgeler, Araplar tarafindan isgal edilmistir. 1071 Malazgirt Zaferi, bölgedeki Türk hakimiyetinin de müjdecisi olmus, kisa zamanda tüm Anadolu ile birlikte, Finike ve yöresi de Selçuklular'in denetimi altina girmistir.
Anadolu Selçuklu hakimiyeti, 1207-1308 yillari arasinda sürmüs ve bu dönemde bölgeye Orta Asya'dan gelen Teke Boyu yerlestirilmistir. Anadolu Selçuklular'in yikilmasindan sonraki 1308-1361 yillari arasinda bölgemiz, Tekeogullari Beyligi'nin hakimiyetinde kalmistir.
Osmanlilar tarafindan 1426'-da ortadan kaldirilan Tekeogullari Beyligi'nden sonra, yörede Osmanli idaresi baslamistir.
 
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Finike, dört kasabasi 14 köyü ile 40 bin civarinda nüfusa sahiptir. Ilçe merkezinin nüfusu ise 11.000 dir. Ilçe nüfusuun % 60'i merkez ilçe ve kasabalarda, % 40'i ise köylerde yasamaktadir. 1914 yilinda ilçe, Cumhuriyetin ilani olan 1923 yilinda da Belediye olan Finike uzun yillara dayanan idari konumu nedeniyle ve yurdun çesili yörelerinden gelen memurlarin etkisiyle, yörede farkli sosyal bir kimlik kazanmistir, bu nedenle, Finike'ye gelen yabancilar, fark ettikleri bu sosyal durumu söyle ifade etmektedirler: "Sanki Finike, Avrupa'nin Akdeniz kiyilarindan sökülüp, bizim Akdeniz kiyilarina yerlestirilmis bir kent.. Temiz, bakimli... Insani ise yenilige açik sevecen ve misafirperver." Okuma yazma oranini % 99'a ulastigi Finike ilçe merkezinde, Çok Programli Lise, Kiz Meslek ve Anadolu Turizm Meslek Lisesi ve üç adette ilkögretim Okulu bulunmaktadir. Finike Devlet Hastanesi, tam tesekkülü konumunda Bölge Hastanesi olma sorumlulugunu yüklenmistir. Bu nedenle yalniz kendi çevresine degil, Kumluca, Kale, Kas ve Elmali ilçelerine de saglik hizmeti sunmaktadir.
Finike Belediyesi tarafinadan 1993 yilinda yaptirilan Hamam-Sauna tesisleri yerli ve yabanci herkese hizmet vermektedir. Selçuklu ve Osmanli mimari motiflerinin günümüzün modern tarziyla stilize edildigi yapi; hamam gelenegini yasatacak özelliklere sahiptir. Göbektasma uzanip tellaklarin elinde kir atmak, saunada terleyip kilo vermek, sok havuzunda vücudunuzu çeliklestirmek istiyor musunuz? O zaman, Finike Hamami'nm tarih kokan atmosferinde yikanmanizi öneriyoruz. Finike'de sosyal ve kültürel yasama hareketlilik kazandiran Finike Festivali, geleneksellik kazanarak 1989 yilindan beri varligini, Hazirani Temmuza baglayan günlerde sürdürmektedir. Tarimla ugrasan yöre halkinin, yilda bir kez de olsa, hasat sonunda, unutulmus hasat sonu senliklerini yasamasini saglamak, üreticilerimizi eglendirerek dinlendirmek amaciyla yasama geçirilen Finike Festivali, kabugunu kirip kültür ve sanat alanlarinda da halka bütünlesme yolundadir. Bölgenin kültür, sanat, spor eglenme ve dinlenme merkezi olma yolunda ilerleyen Finike bu konularda eksik olan yapilanma ve altyapi sorunlarini asma mücadelesi vermektedir. Tarihi oldukça gerilere uzaman Finike Spor Kulübü, Futbolda sagladigi basarilarla ilçe tanitimina katkida bulunurken, yazspor okullari açarak çocuklarin ve gençlerin spor egitimi almasini saglamakta ve çesitli spor etkinliklerine imza atarak, ilçede sosyal hareketlilik ve heyecan yaratmaktadir. Geleneksel Türk sporu olan Yagli Pehlivan güresi bölgede yasatmak amaciyla her yil mayis ayinda tekrarlanan güres Müsabakalari, Finike'de bayram havasi içerisinde gerçeklesmekte,yeni nesilleri bu sporu sürdürmelerine motivasyon olusturmaktadir.
 
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Portakalın Serüveni
Portakal agacinin bulunmayacagi bir Italya düsünmek oldukça zor, çünkü bu agaç zeytin gibi, Akdeniz ülkesinin ve uygarliginin bîr simgesi niteligini kazanmistir. Piril piril, kokulu, leziz, göz alici ve siirle dokunmus bir simge. Oysa eski Akdeniz'in portakali tanimadigini yada en azindan onu masalsi bir meyve olarak düsledigini unutmayin. Herakles 'in onbirinci macerasina sahne ulan Hesperides Bahçesi bir yitik cennet gibi gözükmekte, bu bahçenin altin elmalari ise Altin Çagin yansimasini andirmaktadir. Avrupa'ya portakalin gelisi ve yayginlasmasi yeterince aydinlanmamis olgulardir.

Portakalın Anavatanı
Iki bitki bilimci, XIX.yüzyil baslarinda yasamis olan G.Gallesio ve ayni yüzyilin sonlarinda yasayan Alphonse de Candolle portakal agacinin (citrus aurantium) anavatani olarak Güney Asya'yi gösteriyorlar. Gallessio asil odak olarak Güney Hindistan'i benimserken, Candolle Güney Çin ve Çin Hindi yarimadasi (Hindi Çini) üzerinde duruyor. Portakalin tatli ve aci iki çesidi arasindaki karisiklik göz önünde bulundurulunca, her iki bitki bilimciye de insanin hak veresi geliyor.

Günümüz bitki bilimcileri, bu iki çesidi citrus türünün iki ayri kolu olarak kabul ediyorlar. Aci portakal ile tatli portakali birbirinden tam anlamiyla ayirmak için tad ögesinden baska yol yok.

Oysa Hindistan kaynakli aci portakal Ortaçag'da Avrupa'ya, Iran, Suriye ve Akdeniz üzerinden ulasti. Çin ise tatli portakalini ancak XVI.yy.'da Ümit Burnu üzerinden Avrupa'ya yollayabilecekti.

Böylelikle, Gallesio ve Candolie'nin ileri sürdükleri görüsler birbirini tamamliyorlar, saniyoruz. Hindistan'da portakal agaci ya da meyvesi Sanskritce "nagranga" ya da "naranga" sözcügüyle adlandiriliyordu. Bu sözcük, Merriam-VVebster'in verdigi gibi Tamilce'de kokulu anlamina gelen naru sözcügünden ya da Lokotsch'un verdigi gibi filler portakaldan çok hoslandiklari için Sanskritçe'de fil anlamina gelen "naya" sözcügü Ile istek, kapris anlamina gelen "ranya" sözcügünün birlesmesinden türemis olabilir. Ama biz Adjarian'in Sanskritçe'de ayni anlamina da gelen "naga" sözcügüyle renk anlamina gelen ranga sözcüklerini benimseyen varsayimina katiliyoruz.

Batıya Yolculuk
Demek ki, bakir rengindeki meyve, Bati'ya yönelik göçüne IX.yüzyilla birlikte basliyor. Bu meyve ilk kez 912'de gözüktügü iran'a, büyük olasilikla Arap tüccarlarinin heybelerinde tasinmis olsa gerek. Araplar meyvenin adini araplastirip "naranc" yapmislar.

Öte yandan nar sözcügünü bilen Iranlilar naranc sözcügünün ikinci hecesinde kendi dillerinde renk anlamina gelen ve Sanskritce "ranga" sözcügünün çok yakin akrabasi olan "rang" sözcügünü kullanmaktaydilar. Onlar da Arapça "naranc" yerine Iranca biçimiyle "narang" (nar-rang; âtes rengi) deyimini, yerel telaffuz aliskanliklarina uyarak degistirdiler.
Meyvenin yolculugu Indus 'tan Karadeniz ve Akdeniz'e uzanan çizgisini izledi. Buradan naranç, birkaç yüzyil arayla, Arap ve Osmanli fetihlerinin izledigi güzergah üzerinden Avrupa'ya girdi.

Bizans'ta, dogal olarak Yunan ses uyumuna uyarak "narantzion" (ya da nerantzion) biçimini aldi ve Balkanlar üzerinden Orta Avrupa'ya dogru ilerledi. Çagdas Yunanca'daki "nerantzi", Romence'deki "naranta " (ya da naramza), Arnavutça'daki "naranc", hep bu istilanin günümüze uzanan tanik kalintilaridir.

Öte yandan, naranc, Kuzey Afrika kiyilari boyunca ilerlemekte ve gerek Cebelitarik Bogazi gerekse Akdeniz yoluyla Iberik yarimadasina geçmektedir. Ispanyollara gelindiginde artik bunun "naranja" biçimini aldigini ve o döneme kadar Fransizca daki c yada j nin söylendigini görüyoruz. Arap yada Suriye'den dönen Haçlilar yoluyla ardarda hem Italya'ya hem de Province'e ulasiyor. Edebi Italyanca'da önce "naranda" biçimi alip daha sonra hece yutumu yoluyla "arancia" oluveriyor.

Naranc-arange, Loire irmagini asarken, altin ve bakir ya da altin ve ates gibi bir benzetmeyle ve de Orange (Arausio) kentinden geçerek kuzeye ulasmasi yüzünden orange adini aliyor; son ugrak yerinin adiyla anilmaya basliyor. Portakal'a "Orange elmasi" anlamina gelen "pomme d'orange" da deniliyor.
Fransa'yi ifetheden portakal,hiçbirimla degisikligine ugramadan Mans Denizini ve Ren Nehrini katediyor.Bugün Ingilizler portakal karsiligi yalnizca "orange" kelimesi kullanmaktadirlar. Almanlar ise orange'in yanisira, Italyanca'dan gelen "pomeranze" ile Hollandaca'dan gelen "apfelsine"yi de kullanirlar.

Kuzeye dogru yoluna devam eden portakal, sonunda kutup çemberini de geçiyor. Finliler buna "oransiipuu"nun yanisira, 1!appelsiini" ya da, isveççe de aynen, Hollandaca'da ise biraz farkli sekliyle kullanilan "appelssiupuu" da diyorlar.
Simdi, XV.yüzyil sonlari ile XVI.yüzyil baslarina dönelim. Bu sirada, Ümit Burnu'ndan geçen (1497) Portekizliler buradan Hindistan'a, Çin Hindi'ne ve nihayet Çin'e ulasiyorlar 1500-1518 yillan arasinda Portekizliler bu yolculuklardan Lizbon'a tatli Çin portakali ile dönüyorlar. Bu tarihten itibaren tatli Çin portakali Portekizlilerin araciligiyla tüm Avrupa'ya yayilacaktir. Bu yayilma sürecinde portakal, kah Avrupa'ya ilk gelen türü ile karistirilip o isimle anilacak, kah yepyeni bir ad ile taninacak. Bu yeni ad Portekiz ülkesinden kaynaklanacak. Portekiz kaynakli sanilan meyve, bundan böyle "portugal" (Portekiz) diye anilacak.

Tatli portakal demek olan "portugal" Arap - Iran topraklarina da ulasmis ve Ortaçag'da naranç'in yaptigi yolu ters istikamette, batidan doguya dogru yaparak Hindistan'a kadar uzanmistir.Bugün Hindistan'da Avrupa yoluyla gelmis olan tatli portakala "Malta" adi verilmektedir.

Avrupa'ya üçüncü tatli portakal dalgasi Hollanda yoluyla gelir. Uzakdogu'da Portekizlileri izleyen Hollandalilar da gelirken tatli Çin portakali getirirler. Buna Hollandaca "appel" (elma) ve "Sina" (Çin) kelimelerini birlestirerek önce "appelsin" daha sonra da "Sinaasappel" adini verirler. Bu arada, LIappelsin" 1700 yillarinda Hamburg yoluyla Almanya'ya gelir ve "Apfelsine" biçimini alir. Hehn'in söyledigine göre Portakal Amerika'ya 1701 yilinda geliyor.
 
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı! Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı! Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı! Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı! Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı! Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
 
Suluin Mağarası

Antalya'nın Finike İlçesi'nde bulunan ve Asya kıtasının en uzun sualtı mağarası olarak bilinen Suluin Mağarası'na 48 yıldır girilemiyor.
Finike'de ilçe merkezine 1 kilometre mesafede bulunan ve esrarengiz görünümüyle dikkati çeken Suluin, halk arasındaki adıyla "İncirli" Mağarası, tarihten günümüze kadar gerçek anlamda keşfedilmemiş bir sır olarak gizemini koruyor.
Antik dönemde önemli bir liman kenti olan Finike'nin, başlıca doğal zenginliklerinden Suluin Mağarası, Finike'ye gelen herkesin ilgisini çekiyor.
1955 yılında mağarada araştırma yapmak isteyen Amerikalı sualtı ekibinden iki kişinin 122 metre derinliğe ulaştıkları, ancak burada öldükleri, bu nedenle de mağaraya giriş ve dalış yasağı getirildiği bildirildi. Amerikalı dalgıçların yaptıkları dalışlarda, Suluin Mağarası'nın, Asya kıtası'nın en büyük sualtı mağarası olduğunu tespit ettikleri de belitildi.
Finike Belediye Başkanı Nail Dülgeroğlu, iki kişinin ölümüyle sonuçlanan dalış olayından sonra mağaranın sırrının çözülemediğini belirterek "Mağara ile ilgili çok değişik söylentiler var. Ancak doğru bildiğimiz tek şey Amerikalılar tarafından ortaya konulan belgeler. Bu sırrın çözülmesini ben de Finike halkı da çok istiyor" dedi.


 
Bölgede Akdeniz’in tipik mutfak yemekleri görülüyor. Her türlü et yemekleri ve deniz ürünleri bulunabilir. Lahos, karavida ve karides ise mutlaka tadılmalı. Mercan, istakoz, kefal, orfoz, barbunya balıkları bölgede en çok avlanan türler olup, günlük avlanıp restoranlara satılıyor.Yörede arıcılık ve bağcılık da gelişmiş. Karakovan balı, çam balı ve pekmez alınabilecek ürünlerden. Bol yetişen keçiboynuzu pekmezi de yöreye özgü tatlardan.

Finike’den getirtilen portakallara ise her yerde rastlamak mümkün.

Yaylalara çıkıldıkça, kekikle beslenen oğlak ve kuzular, taş fırında odun ateşinde pişiriliyor. Kiremitte oğlak eti ve kiremitte alabalık, bol baharatla soslanıp soğan ve patatesle servis ediliyor.

Kaş’ta sevdiğiniz tarzda müzik dinleyeceğiniz bir bara da mutlaka rastlayacağınızı bilmeniz de önemli bir bilgi…
 
Antalya'nın Finike ilçesinde düzenlenen 19. Finike Festivali, Antalya Devlet Konservatuvarı Orkestrası'nın, 4 bin yıllık Arykanda Antik Kenti'ndeki amfi tiyatroda verdiği klasik müzik konseriyle başladı.
Finike Belediyesinin düzenlediği festival kapsamındaki konserde, Antalya Devlet Konservatuvarı Orkestrası, şef Orhan Ahıskal yönetiminde Türk ve yabancı bestecilerin ünlü eserlerini seslendirdi. Büyük beğeni toplayan konseri, ilçenin üst düzey bürokratları ile yabancı turistler ve antik kentin bulunduğu Arif köylüleri izledi.
Arykanda kazılarına 38 yıldır başkanlık eden Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu, konserden önce basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Arykanda'nın, Anadolu'nun yerli dili Luvice'de ''Yüksek Kayalığın Yanındaki Yer'' anlamına geldiğini söyledi. Antik kentin tarihinin M.Ö. 2000 yılına uzandığını ifade eden Prof. Dr. Bayburtluoğlu, Arykanda'nın Likyalıların önemli yerleşim birimlerinden biri olduğunu belirtti.
Konserden önce Finike Belediye Başkanı Nail Dülgeroğlu tarafından, Prof. Dr. Bayburtluoğlu'na plaket sunuldu.
Konseri izlemeye gelen sanatseverler, araçlarından indikten sonra antik kente yaklaşık 1 kilometre yürüdü. Amfi tiyatroya 600 metre kala yol Finike Belediyesi tarafından ışıklandırıldı.
Alıntı.
 
PORTAKAL LİMON BAHÇELERİ

Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!



Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
 
GÜZELLİĞİ İLE ÜNLÜ FİNİKE


Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!


Bu Görsel Silinmiş veya Bulunamadı!
 
X