1984 yılında günlüğüme yazmışım:
Annem Banularda kalmama izin vermedi. Bence çok ayıp bu yaptığı. Ve bana sebep olarak. Anne olunca anlarsın, sen istersen çocuğunu sürekli sokağa gönderirsin, gider hiç eve dönmez dedi. Anne olunca anlarmışım kadar saçma bir sebep yok!
Sonra ben anne olmadım, annem "anne olunca anlarsın"larını önce azalttı, sonra kesti.
Sonra yaşıtlarım, arkadaşlarım birer birer anne olmaya başladı.
Ve ben boş boş uzaklara bakıp, yarına yazmam gereken yazıyı düşünürken arkadaşlarımdan bir ses duyuldu: Anne olunca anlarsın!
Yok canım mümkün değil, yanlış duyuyorumdur.
Anne olunca anlarsın bayrağını kapmış koşan arkadaşlarıma bakarken çocuğum olmadığından düşünmeye çok vaktim var ya biraz düşündüm.
Anne olmayanlar, maddi ve manevi ve hatta fiziksel birtakım engeller nedeniyle olamayanlar ve belki de hiç olmayacaklar adına konuşmak haddime düşmez. Lakin cenneti ayaklarımızın altına almadan da anladığımızı, patates sepeti gibi oturmadığımızı anlatmam gerektiğine karar verdim.
Bir kere biz sizi ve çocuklarınızı ayrı ayrı kabul ediyor ve seviyoruz.
Yani kalkıp da bize Bu sene yuvaya başlıyoruz ya da Artık kakamızı söylemeye başladık dediğinizde, ne kadar antipatik olduğunuzu nasıl anlatalım?
Sizi lazımlıkta otururken ya da yuvada küplerle oynarken hayal etmek zorlayıcı ama insan buna da alışıyor. Ve İnsan anne olmadan da sabrını kontrol etmeyi böyle öğreniyor deyip geçiyoruz.
Bir kere biz sizi başka anneleri hayattaki en büyük rakipleriniz olarak görürken ve çocuğunuzun gittiği yüzme kursunu, yediği ilk balığın türünü, hastalandığında verdiğiniz ve hemen iyi gelen o bitkisel karışımın tarifini veya çocuğunuza aldığınız İngilizceye ilk adımlar kitabının adını bile başka annelerden saklarken, sizin samimiyetinizi sorguluyoruz. İçimizden Yahu bu kadın benim en yakınımdı hangi ara böyle hırslandı? Hangi ara bu kadar delirdi? diye düşünmeye başlıyoruz.
Çünkü besbelli bize de hayatınızı eksik püksük anlattığınızı, eskisi kadar samimi olamayacağımızı bize siz düşündürtüyorsunuz.
Samimiyetin bir çocuğu büyütürken ne kadar mühim olduğunu biliyoruz lakin çocuğunuzla kurduğunuz bağın ne kadar plastik olduğunu, anne olmadan da görüyoruz.
Bir kere biz sizi topluma faydalı bireyler yetiştirme ihtimaliniz olduğu için sevmeye devam etmeye çalışıyoruz.
Ama baktığımızda sadece gitardan koşturarak çıkıp jimnastiğe giden, oradan Fransızca konuşsun diye eve çağırdığınız üniversite talebesi tarafından su ikram edilen çocuklarınızı görüyoruz.
Demek ki siz bu yaştan olmayan bir CVyi doldurmaya çalışıyorsunuz.
Yahu boşver, daha çok küçük be, bırak oynasın dediğimizde Anne olunca anlarsın cevabını hızlı EFTyle gönderdiğinizden susuyoruz.
Siz ne yazık ki sadece kendinize faydalı çocuklar yetiştiriyorsunuz.
Aklı başında, sağduyulu, sakin büyütülen çocuklara, ileride sizin gibi proje anneler tarafından büyütülen çocukların ağır mobbing uygulayacağını bugünden görüyoruz.
Çocuklarınız yuvada prezantasyon yapıyor, iPadi sol koluyla açıp iPhoneda sizden hızlı hareket ediyor diye sabahtan akşama kadar yüzümüzde Ay maşallah yapıştırmasıyla otururken gerçekten acı çekiyoruz.
Çünkü Sene olmuş 2012, bütün çocuklar seninki gibi, bunlar uçsa biz şaşırmayız diyemiyoruz.
Çünkü sizinkiler en akıllı! Sizinkiler yeme problemi de yaşamıyor, sizinkiler kakasını da hemen söyledi, sizinkiler koyuyorsun uyuyor, sizinkiler hiç antibiyotik de içmedi değil mi?
Ne güzel. Başka annelere attığınız palavraları biz anne olmadan da yemiyoruz.
Sizin çocuğunuz elimizden ağlayarak telefonumuzu alıp, ilk sinirlendiği anda havada uçan tekmeler atıp, kendini yerlerde yuvarlarken bizden onun şımarık olduğunu düşünmemiz yerine, Şekerim bizimki indigo, var işte böyle anormallikleri lafınıza yine Ayyy maşallah, yerim onun o tekmelerini, kaslı da baksana, bacakları pek kuvvetli, herhalde yediği taze somonlardan dememizi bekliyorsunuz.
Siz bize her seferinde büyük harflerle, Anne olunca anlarsın uyarısını yapıştırırken, biz kibarlığımızdan Seninki düpedüz şımarık diyemiyoruz.
Siz elinizde akıllı telefonlarınızla oturmuş, çocuğunuzun en tontiş pozunun peşinde koşarken, Emrehannnn bana bak oğlum, gül şimdi, Nazendeeee kızım eteğini savurarak Adelein şarkısını söylesene diye video çekerken, sizin çocuğunuzu iPhoneunuzda büyütmenize üzülerek bakıyoruz.
Sonra da siz üzülmeyin, bize alınmayın, sitem etmeyin diye bütün o videoları, fotoğrafları likelarken kendimizi buluyoruz.
Ve asıl sıkıntı şurada:
Siz bu hayatın tüm yükü sizin omuzlarınızdaymış, hayatın sillesini siz yemişsiniz, bizse anne olmadığımız için tatlı bir rüyanın içindeymişiz ve partilerde coşuyormuşuz gibi davranıyorsunuz.
Bizim yaşadıklarımız hayat değil.
Bizim yaşadıklarımız aşk da değil. Ha doğru ya siz hayatınızın en doğru evliliğini kafasını iPadinden kaldırmayan ve sizinle aylardır sevişmeyen adamla yaptınız değil mi?
Biz aşkı da bilmeyiz, anne olmayı da
Ama ne acıdır ki bütün bunları olmadığımız halde, 2 km. öteden sizin ne kadar mutsuz olduğunuzu görebiliyoruz.
Ve artık ne kadar sıkıcı olduğunuzu anne olmasaydınız anlardınız, bilmiyorum biliyor musunuz?
Ve biz bedelli annelik çıkarsa yapacağız yeter ki siz biraz kendinize gelin istiyoruz.
Ve aslında biz belki de Ah Muhsin Ünlünün Gidiyorum Bu kitabında yazdığı şu cümleyiz: Ben gece korkunca istemediğim kitaplar okuyup, anlamadığım annelere saygı duyuyorum.
Elif Key
Annem Banularda kalmama izin vermedi. Bence çok ayıp bu yaptığı. Ve bana sebep olarak. Anne olunca anlarsın, sen istersen çocuğunu sürekli sokağa gönderirsin, gider hiç eve dönmez dedi. Anne olunca anlarmışım kadar saçma bir sebep yok!
Sonra ben anne olmadım, annem "anne olunca anlarsın"larını önce azalttı, sonra kesti.
Sonra yaşıtlarım, arkadaşlarım birer birer anne olmaya başladı.
Ve ben boş boş uzaklara bakıp, yarına yazmam gereken yazıyı düşünürken arkadaşlarımdan bir ses duyuldu: Anne olunca anlarsın!
Yok canım mümkün değil, yanlış duyuyorumdur.
Anne olunca anlarsın bayrağını kapmış koşan arkadaşlarıma bakarken çocuğum olmadığından düşünmeye çok vaktim var ya biraz düşündüm.
Anne olmayanlar, maddi ve manevi ve hatta fiziksel birtakım engeller nedeniyle olamayanlar ve belki de hiç olmayacaklar adına konuşmak haddime düşmez. Lakin cenneti ayaklarımızın altına almadan da anladığımızı, patates sepeti gibi oturmadığımızı anlatmam gerektiğine karar verdim.
Bir kere biz sizi ve çocuklarınızı ayrı ayrı kabul ediyor ve seviyoruz.
Yani kalkıp da bize Bu sene yuvaya başlıyoruz ya da Artık kakamızı söylemeye başladık dediğinizde, ne kadar antipatik olduğunuzu nasıl anlatalım?
Sizi lazımlıkta otururken ya da yuvada küplerle oynarken hayal etmek zorlayıcı ama insan buna da alışıyor. Ve İnsan anne olmadan da sabrını kontrol etmeyi böyle öğreniyor deyip geçiyoruz.
Bir kere biz sizi başka anneleri hayattaki en büyük rakipleriniz olarak görürken ve çocuğunuzun gittiği yüzme kursunu, yediği ilk balığın türünü, hastalandığında verdiğiniz ve hemen iyi gelen o bitkisel karışımın tarifini veya çocuğunuza aldığınız İngilizceye ilk adımlar kitabının adını bile başka annelerden saklarken, sizin samimiyetinizi sorguluyoruz. İçimizden Yahu bu kadın benim en yakınımdı hangi ara böyle hırslandı? Hangi ara bu kadar delirdi? diye düşünmeye başlıyoruz.
Çünkü besbelli bize de hayatınızı eksik püksük anlattığınızı, eskisi kadar samimi olamayacağımızı bize siz düşündürtüyorsunuz.
Samimiyetin bir çocuğu büyütürken ne kadar mühim olduğunu biliyoruz lakin çocuğunuzla kurduğunuz bağın ne kadar plastik olduğunu, anne olmadan da görüyoruz.
Bir kere biz sizi topluma faydalı bireyler yetiştirme ihtimaliniz olduğu için sevmeye devam etmeye çalışıyoruz.
Ama baktığımızda sadece gitardan koşturarak çıkıp jimnastiğe giden, oradan Fransızca konuşsun diye eve çağırdığınız üniversite talebesi tarafından su ikram edilen çocuklarınızı görüyoruz.
Demek ki siz bu yaştan olmayan bir CVyi doldurmaya çalışıyorsunuz.
Yahu boşver, daha çok küçük be, bırak oynasın dediğimizde Anne olunca anlarsın cevabını hızlı EFTyle gönderdiğinizden susuyoruz.
Siz ne yazık ki sadece kendinize faydalı çocuklar yetiştiriyorsunuz.
Aklı başında, sağduyulu, sakin büyütülen çocuklara, ileride sizin gibi proje anneler tarafından büyütülen çocukların ağır mobbing uygulayacağını bugünden görüyoruz.
Çocuklarınız yuvada prezantasyon yapıyor, iPadi sol koluyla açıp iPhoneda sizden hızlı hareket ediyor diye sabahtan akşama kadar yüzümüzde Ay maşallah yapıştırmasıyla otururken gerçekten acı çekiyoruz.
Çünkü Sene olmuş 2012, bütün çocuklar seninki gibi, bunlar uçsa biz şaşırmayız diyemiyoruz.
Çünkü sizinkiler en akıllı! Sizinkiler yeme problemi de yaşamıyor, sizinkiler kakasını da hemen söyledi, sizinkiler koyuyorsun uyuyor, sizinkiler hiç antibiyotik de içmedi değil mi?
Ne güzel. Başka annelere attığınız palavraları biz anne olmadan da yemiyoruz.
Sizin çocuğunuz elimizden ağlayarak telefonumuzu alıp, ilk sinirlendiği anda havada uçan tekmeler atıp, kendini yerlerde yuvarlarken bizden onun şımarık olduğunu düşünmemiz yerine, Şekerim bizimki indigo, var işte böyle anormallikleri lafınıza yine Ayyy maşallah, yerim onun o tekmelerini, kaslı da baksana, bacakları pek kuvvetli, herhalde yediği taze somonlardan dememizi bekliyorsunuz.
Siz bize her seferinde büyük harflerle, Anne olunca anlarsın uyarısını yapıştırırken, biz kibarlığımızdan Seninki düpedüz şımarık diyemiyoruz.
Siz elinizde akıllı telefonlarınızla oturmuş, çocuğunuzun en tontiş pozunun peşinde koşarken, Emrehannnn bana bak oğlum, gül şimdi, Nazendeeee kızım eteğini savurarak Adelein şarkısını söylesene diye video çekerken, sizin çocuğunuzu iPhoneunuzda büyütmenize üzülerek bakıyoruz.
Sonra da siz üzülmeyin, bize alınmayın, sitem etmeyin diye bütün o videoları, fotoğrafları likelarken kendimizi buluyoruz.
Ve asıl sıkıntı şurada:
Siz bu hayatın tüm yükü sizin omuzlarınızdaymış, hayatın sillesini siz yemişsiniz, bizse anne olmadığımız için tatlı bir rüyanın içindeymişiz ve partilerde coşuyormuşuz gibi davranıyorsunuz.
Bizim yaşadıklarımız hayat değil.
Bizim yaşadıklarımız aşk da değil. Ha doğru ya siz hayatınızın en doğru evliliğini kafasını iPadinden kaldırmayan ve sizinle aylardır sevişmeyen adamla yaptınız değil mi?
Biz aşkı da bilmeyiz, anne olmayı da
Ama ne acıdır ki bütün bunları olmadığımız halde, 2 km. öteden sizin ne kadar mutsuz olduğunuzu görebiliyoruz.
Ve artık ne kadar sıkıcı olduğunuzu anne olmasaydınız anlardınız, bilmiyorum biliyor musunuz?
Ve biz bedelli annelik çıkarsa yapacağız yeter ki siz biraz kendinize gelin istiyoruz.
Ve aslında biz belki de Ah Muhsin Ünlünün Gidiyorum Bu kitabında yazdığı şu cümleyiz: Ben gece korkunca istemediğim kitaplar okuyup, anlamadığım annelere saygı duyuyorum.
Elif Key