Kerem, İhsan, Seha
hepsi birbirinden derin manalar içeriyor..
örneğin Seha' nın kelime açılımı şöyle
Sehâ, sehâvet, cûd, ashiyâ… Allah yolunda cömertlik ve infak… İbn-Arabî’ye göre sehâ, nefsin, verme yolunda yumuşaması, kalbin eşitlik uğrunda enginleşmesidir. Sehâ, lügatte “cûd” ve “kerem” demektir. Cömertlik, gönül hoşnutluğu ile (tîb-i nefs) önemli ve faydalı bir şeyi fisebilillâh infak etmek demektir. Istılahı mânâda ise, yakışan bir şeyi, kendisine verilme yaraşan birine, karşılıksız bir şekilde vermektir. Güzel ahlâkın zirvesi, infaktır, keremdir, cömertliktir. Bütün güzel huylar, cömertliktedir. Cimrilik ve buhl ise, kötü ahlâkın en başta gelenidir. Tüm kötü özellikler ondan doğar.
Kenzü’l-Ummâl’de şöyle bir rivâyet var: “Sehâ, öncelikle, infak eden şahıstan nebeân etmeli, ondan başlamalı; yani ihtiyacı görüp bizzat kendisi vermeli, kendiliğinden vermelidir. İşte o zaman gerçek sehâ olur. Ancak isteme üzerine verirse, işte orada hayâ ve tekerrüm gerekir, yani, hayâ edip muhakkak vermeli, ikrâm etmeli, boş çevirmemelidir.” Tasavvufî terbiye ve öğretiye göre, sehâya kavuşan insanlar, nefs-i emmâreyi aşmış, nefs-i levvâmeyi geçmiş, nefs-i mülhime ve nefs-i mutmainne otağlarında karar kılmışlardır. Bir adım ötesi, nefs-i râzıye ve marzıyye yiğitlerinin ufkudur.
Sehâ, Hz. İbrâhim Aleyhisselâm’ım makâmıdır. Sehâvetli kimseler, İbrâhîmîleşmişlerdir. Tasavvuf kaynaklarında böyle geçer. Zîrâ, Allah (celle celâlüh) Hz. Cebrâîl’i, İbrâhîm Aleyhisselâm’a göndermiş ve şöyle buyurmuştur: “Ben seni halîl ve dost olarak seçtim. Ancak bunu, senin, kullardan herhangi bir kul olduğun için yapmadım. Bilakis, bütün kullarımın kalplerine nazar buyurdum ve senin kalbinden daha cömert (sahî) bir kalp görmediğim için bunu yaptım.” Feyzü’l-Kadîr’deki şu rivâyet de ilginçtir: “es-Sehâu hulukullâhi’l-a’zam” “Sehâ, Allah’ın yüce ahlâkındandır.” Ayrıca o, ehl-i cennet ahlâkıdır.
Verme ve infak konusunda elini sıkıp fukârâ gibi davranan, ama dünyevî hesaplarda ve kendi nefsine imkânlardan istifâde ettirmede, tıpkı zenginler ve ağniyâ gibi olanlar, ne kötü insanlardır. Bahîlin gerçek dostu yoktur, derler. Cimrililerin, meskenete düşmeleri söz konusudur. Hz. Enes’ten şöyle bir rivâyet var: “Ümmetimin ebdalları, cennete (tam olarak) ne savmla (oruç), ne namazla değil, ancak Allah’ın rahmeti ve nefislerini sehâvete alıştırmış olmaları ve ayrıca, Ümmet-i Muhammed’e duydukları rahmet ve şefkatleriyle girerler.” İnfak, hayır uğrunda mal-ü menâli bezletme ameliyesidir. Sehâ ise, kalbin bir hâli, infak eden kimsenin önemli bir sıfatıdır. Bu yüzden ehlullah arasında sehâ, mânevî ilerleyişin en temel dinamiklerinden biri sayılır. Sehâ, kalbin dünya sevgisinden ve onunla ilgili alâkalardan tamamen temizlenmesi ve gönlün meali ufkunda yücelmesidir. Sehâ, kalp temizliği ve kalbin terakki etmesinin ve Allah’a güven ve sikanın adıdır. Sehâ, nefsin, dünya bağlarından hürriyete kavuşmasının alâmetidir. Hz. Rufaî şöyle der: “Sehâ ipine iyice tutun. Çünkü sehâ, zühdün alâmetlerinden biridir. Allah’a doğru yürüyen yiğitlerin ilk menzili, sehâdır.”
Hizmet yolu, bir şekilde cömert olmayı zarurî kılar. Allah’ı anlatan, tebliğ ve irşâd yaptığının şuurunda olan bir mü’min, fedakâr olmalıdır. Kerem, sehâ, ata… Gerçekten olgun bir mü’min oluşun delilidir. Şuhh, nefsin cimriliğinin ve hırsın en büyük işaretidir. İnfakla kapılar açılır, infakla gönüller Allah’a yaklaşır. Cimriler eninde sonunda hüsrana uğrarlar. Cimrinin, âhiretten pek beklentisi yoktur. Vermeyenler, verme bekleyemezler. Vermeli ki, Allah da versin. Kesenin ağzını bağlama ki, Allah da bağlamasın. Verdiklerimizi sayıp durmayalım ki, Allah da bize verirken nimetini saymasın. İnfak Kahramanı Efendimiz: “(Allah yolunda verirken) sayma, hesaplayarak verme! Yoksa Allah da sana sayarak verir.” (Müslim, Zekât 28) buyurmuştur.
Hizmet insanları, misafire ikramdan tutun da, tâ Allah yolunda vermeye kadar, cömertliği bütün boyutlarıyla değerlendirirler. Onlar, evlerini, misafire ikram ve infak adına, çay musahabeleriyle şenlendirirler. Kâinatın Efendisi Aleyihsselâm: “Allah’a ve âhiret gününe inanan, misafirine ikram etsin!” buyurur. Cömertlik, Ebû Talha’laşma yoludur. Cömertlerin evleri, meleklerin gıptayla baktıkları yerlerdir. Oralara, her daim bereket yağar. İslâm, her yönüyle cömertliği teşvik eder. Hediyeleşin, sevginiz artsın, der. Bir de bu, hak yolunda bir hizmete matuf olursa… Cimrilik, hayırsızlıktır. Buhl, akıl kârı değildir. Eli sıkılar, akıllı kimseler olamazlar. Onlar, neler kaybettiğinin farkında olmayan nadanlardır. Cimriler, kendilerini aşamamış nefis-zedelerdir. Nefsin cimriliğini aşan, kurtuluşa yaklaşmış sayılır. İnfak, mü’min olmanın en bariz alâmetidir.
Görülüyor ki cömertlik, İslâm’da en önemli mertebelerden biridir. Cenâb-ı Hakk’ın yüce ahlâkından, Allah Resulü’nün en önemli yanlarından biri. Evliya ahlâkının en önemli buudu. Salih kimselerin daimî özelliği. Ariflerin ayrılmaz yanı ve makamların en yücesi. Hak dostları, hayatlarını sehâvetle donatmışlardır.