Ankaralı IŞİD'ci: İşkence etmiyoruz, boynunu kesiyoruz

okypete

Nirvana
Kayıtlı Üye
28 Mart 2008
84.873
40.715
http://www.grihat.com.tr/ankarali-isidci-iskence-etmiyoruz-boynunu-kesiyoruz-21021h.htm
16482.jpg




Hacıbayram’daki evine dönen cihatçı, Irak’ta esir aldığı peşmergenin kafasını nasıl kestiğini anlatırken soğukkanlı; “Emir geldi, ‘Bu senin, keseceksin’ dedi. ‘Kesemem’ dedim, kızdı. Arkadaşlarıma baktım, kabul ettim. Halkın içine götürdük, beremi taktım. Kestim...”

Ankara’nın Hacıbayram Mahallesi’nde yaşarken IŞİD’e katılan ve farklı aralıklarla toplam dokuz ay boyunca İslam Devleti için savaşan C.A., Irak ve Suriye’de yaşadıklarını anlatmayı sürdürüyor. Irak’ta Sultan Abdullah’ta gece vakti yakaladığı peşmergenin kellesini keserek ‘Kelleci’ lakabını kazanışını, IŞİD’in ‘adalet’ anlayışını BirGün’e anlatan C.A., “Doğduğum büyüdüğüm Türkiye bana bir garip geliyor. Sanki ben ya Irak’ta doğmuşum ya da Suriye’de doğmuşum gibi hissediyorum. Bir de biz alıştık artık çatışmaya girmeye” diyor.

Evde cariye pazarı

> İslam Devleti’nin adalet anlayışıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Allah’ın hükmüyle hükmedildiği için Dewle’nin adalet anlayışı çok güzel. Adil, eşit bir düzen. Kurallar biraz katı olabilir ama bu Allah’ın hükmü. Mesela Rakka’da hemşireyle zina yapan doktor gelip bunu itiraf edip hükmüne razı olduğunu söyledi, taşlanarak öldürüldü. Kitap da onu söylüyor, ‘Hırsızlık yaptıysa el kesilir. Zina yaptıysa taşlanır’.

> IŞİD’in işgaliyle kadınların ve çocukların savaş ganimeti sayılması, seks kölesi olarak satılması gibi uygulamalar tartışılıyor. İslam Devleti içindeki durum uluslararası basında çıkandan farklı mı?
“Kadınları pazarda satıyorlar” diyorlar. Vallahi Rakka’da beş ay kaldım, pazarda bir karı görmedim. Tamam, cariye pazarı var. Pazar dediğim de ev; öyle açıkta mal sergiler gibi değil. Eve gidersin, beğenir, parasını verir, alırsın. İmam nikâhını yaparsın, artık o senin himayendedir. İster hediye et, ister azat et.

> Aile kurmaya veya cariye sahibi olmaya çalıştınız mı?
Irak’ta 25 yaşında, üç çocuğu olan bir kadınla evlenecektim. “Evleneceğim insan illa muhacir ve Türk olsun” demiş. Benden iyi Türk mü olacak? Sonra evli olduğumu öğrenince beni istemedi. Dewle kurban keser, yemek dağıtır, evini kurar, kadına verilecek 1,500 dolar mehir parasını öder. Cebinden harcamazsın. Altın takmak gibi, burada kadınlara mehir verilir. Orada mehir kadınındır.

İşkence yokmuş: Boynunu kesiyoruz!

> Eşcinsellerin çatıdan atılması gibi uygulamalar dünya kamuoyunun çok tepkisini topluyor. Bu tip cezalandırmalara şahit oldunuz mu?
Bir eşcinselin cezalandırıldığını görmedim ama uyuşturucu satan birinin kafasının kesildiğini gördüm. Zaten Rabbim ayette, “Kâfirleri gördüğünüz zaman boyunlarını kesin” diyor. Biz işkence etmiyoruz; ya kafasına sıkıyoruz ya da Allah’ın dediği gibi boynunu kesip atıyoruz. Bunlar kısas oluyor.

> Esir alınan Ürdünlü pilot da benzer bir kısas uygulaması çerçevesinde mi yakılarak öldürüldü?
Herkes, “Diri diri adam yaktılar” deyip IŞİD’i kötülüyor. Ürdünlü uçakla bomba attığında, çoluk çocuğu yaktığında ona kimse bir şey demiyor. Ona da ne yaptılar, kafesin içinde yaktılar, üstüne molozları döktüler, üzerinden de greyder geçirdiler. Çoluk çocuk binaların altında kalanlara kısas yapıldı. Bu Allah’ın hükmü yani. “Sizin için kısasta hayır vardır” diyor Rabbim.

> Savaşta ele geçirilen silahsız esirlerin infaz edilmesi de bir başka tartışmalı konu. Bunu uygun buluyor musunuz?
Bunlar senin dinini istemiyorlar. Önce biat istersin, tebliğ edersin. Adamın kafası almıyor, basmıyor kafası.

> Mutlaka tebliğ yapılıyor mu?
Tabii, illa ki. Sana yararlı olacaksa onu kendi arana almayı zaten istiyorsun. Ama karşıdakinin almıyor kafası. İstemiyor seni. Kâfir hükmü veriliyor. E zaten kâfir! Allah’ın hükmünü istemiyor.

Nasıl ‘Kelleci’ oldu?

> Siz bir savaş esirini infaz ettiniz mi? Ya da infaza şahit oldunuz mu?
Irak’taki ketibemizde birlikte olduğum mahalleden iki arkadaşımdan biri Doçka’cı (Sovyet yapımı DShK ağır makineli tüfek), öbürü de Bixi’ciydi [PKM veya PKS isimli Sovyet yapımı ağır makineli tüfek]. Beni de ‘Kelleci’ diye bilirlerdi. İnfazı bir kere yaptım, lakap oradan geldi.

> Kelle kesme olayı nerede, hangi şartlarda yaşandı?
Irak’taki Ninova vilayetinde, Sultan Abdullah’ta oldu. Ama Allah için yalan yok, adamın avına düştüm. Gece vakti, nöbet yerindeyim. Peşmergeyi gördüm. Yavru geziyor! Arkadaşıma, “Bir şey olursa, yani avı önüme düşüremezsem, ben dahi olsam vur” dedim. O nöbet yerinden beni izliyor, telsizle haberleşiyorduk. Doçka’yı benim gittiğim yere çeviriyor. Onun da bir mermisi var, sıktığın insan ortadan ikiye yarılır! Peşmerge geldi, geldi, geldi... Onu da Allah çıkarttı karşıma. Silahıyla hedef aldı ama kendisi de Bixi’nin hedefinde; bir şey olsa ikisi de dayanacak silaha. Adamın arkasından dolaşıp yakaladım; gözünü ve ellerini bağladım. Şans eseri aldım. Aldım getirdim, bir bayram havası! Bizimkiler beni birbirlerine övüyor. Her babayiğidin harcı değil sızma yapıp adam almak!

‘Ölü görmek normal bir şey gibi geliyor’

> Esirle ilgili nihai karar nasıl alındı?
Emir (Komutan) dedi ki, “Bunun hükmü sensin.” Önce dinimi tebliğ etmemi, kabul etmezse kafasını kesmem gerektiğini söyledi. Adama konuşuyorum, “Bak kardeşim, Hakk yolu budur, senin yolun yanlış” diye. “Yok” diyor! İki saat konuş, konuş, konuş... Artık ben bıktım. Emir’e, “Yapabileceğim bir şey kalmadı, bir de siz konuşun” dedim. Kadı geldi, bir de o tebliğde bulundu. Peşmerge kadıyı da ciddiye almayıp güldü, “Sizin hükmünüz geçmez, konuştuklarınız bana bedava gelir” dedi. “Ulan boynun gidecek, kabul et” diyorum, “Yok” diyor. Acıdım. Aslında Rabbim, “Kanunlarımı uygularken acımayın” diyor. Rabbimden merhametli biri değilim ben, Rabbimin acımadığına ben niye acıyayım? Vallahi de istemiyordum kafasını kesmek. Tamam, ateş edeyim... Sonunda Emir geldi, “Bu senin, keseceksin” dedi. “Ben kesemem. Davar, tavuk mu keseceğim?” dedim. Emir bu defa kızdı, “Kabul etmezsen ismin ajana çıkar” dedi. “Emre itaat Resul’e itaattır, Resul’e itaat Allah’a itaattır” diyor. Mecbur keseceksin... Arkadaşlarıma dönüp baktım, kabul ettim. Halkın içine götürdük, beremi taktım yüzüme. Kestim...

> Esirinize dair bazı şeyleri hatırlıyor musunuz? İnfaz sizi etkiledi mi?
Peşmerge’den olduğu için Kürt’tü. Çevirmen aracılığıyla konuşuyorduk. Kolunda Abdullah Öcalan’ın dövmesi vardı. Hatta, “Öleceğimi bile bile kaç yıldır bu örgütün içerisindeyim. Öleceğim ama gözüm açık gidecek, bir tek Öcalan’ı görebilmiş olmayı istiyordum” dedi. Adamın ismini de öğrenmiştim ama şimdi hatırlayamıyorum. Kerküklüydü. Sonrasında 10-15 gün kendime gelemedim, uyuyamadım. Tavuğun kıymeti vardı da insanın kıymeti yoktu orada. İnsan ölüsü görmekten artık normal bir şey gibi geliyordu bize. Savaştasın ama. Ya kâfir seni vurur ya sen kâfiri vurursun...

Bir cihatçının itirafları: IŞİD, Türkiye sınırında çok rahat biçimde hareket ediyor

***

“Türkiye’ye uyum sağlayamadık”

> Hacıbayram’daki İsmet Paşa Mahallesi’nin kentsel dönüşüm bölgesi oluşu, mahallede pek çok aile ve çocuk yaşarken okulun yıkılması cihatçıların gidişini hızlandırdı mı? “Buradaki yaşam bitti” hissine kapıldı mı mahalleli?
Seni istemiyor orada, İsmet Paşa’da oturmanı istemiyor. Milletin elinden ucuza al evi, başkasına milyonlara sat. Adalet bu mu? Zaten devleti tanımıyorduk. Bu da tuzu biberi oldu. Kendi çocuğum olsa göndermezdim ama o okulun yıkılmasına ben de karşıydım.

> Daha önce hiç polis, İstihbarat veya MİT gelip sizi sormamış, bilgi toplamamış mıydı?
Hayır, yeni başladı. İki gün önce arkadaşın birini Emniyet İstihbarat muhtarlığa çağırmış. “Buna alışkın olun” demişler. Ben de takip edildiğimi düşünüyorum. Bir olay olsa, Ankara’da biri kendini patlatsa ilk bizi çağıracaklar.

> Şimdi Türkiye’de ne yapacaksınız?
Şimdi bir iş bulduk. Otopark işiymiş. Bir de hanımla barışmak istiyorum, onunla yeniden birlikte yaşayacağız.

> Buradaki yaşam beklediğiniz gibi gelişmezse İslam Devleti’ne dönmeyi düşünüyor musunuz?
Niyet o. Ama bu sefer gidersek dönemeyiz.

> Türkiye’ye yeniden uyum sağlayabilecek misiniz?
Alışamadık buraya. Ortamına ısınamadık. Görüyorsun, insanlar açık açık... Kapalı insanlara alıştık. Artık doğduğum, büyüdüğüm Türkiye bana garip geliyor. Sanki ben ya Irak’ta ya da Suriye’de doğmuşum gibi hissediyorum. Oraya alıştığımız için burası zor geliyor. Bir de alıştık artık çatışmaya girmeye...


Kaynak: Doğu Eroğlu/Birgün
 
> Eşcinsellerin çatıdan atılması gibi uygulamalar dünya kamuoyunun çok tepkisini topluyor. Bu tip cezalandırmalara şahit oldunuz mu?
Bir eşcinselin cezalandırıldığını görmedim ama uyuşturucu satan birinin kafasının kesildiğini gördüm. Zaten Rabbim ayette, “Kâfirleri gördüğünüz zaman boyunlarını kesin” diyor. Biz işkence etmiyoruz; ya kafasına sıkıyoruz ya da Allah’ın dediği gibi boynunu kesip atıyoruz. Bunlar kısas oluyor.

Allah razı olsun madem, sadece kafasını kesiyorlarmış.
 
Laikliği, modern hukuku beğenmeyen; dinin kişinin kendi yaşantısını bağlamasının yeterli olmadığını düşünüp şeri kuralların sosyal yaşam, devlet yönetimi, hukuk gibi hayatın her alanında yer alması gerektiğini düşünen kadınlar ne düşünüyor bu haberler karşısında? Merak ediyorum gerçekten istediğiniz bu mu?

“Gerçek şeriat bu değil :KK12:” demeyecek olanlar fikirlerini yazarsa ne güzel olur.
 
> IŞİD’in işgaliyle kadınların ve çocukların savaş ganimeti sayılması, seks kölesi olarak satılması gibi uygulamalar tartışılıyor. İslam Devleti içindeki durum uluslararası basında çıkandan farklı mı?
“Kadınları pazarda satıyorlar” diyorlar. Vallahi Rakka’da beş ay kaldım, pazarda bir karı görmedim. Tamam, cariye pazarı var. Pazar dediğim de ev; öyle açıkta mal sergiler gibi değil. Eve gidersin, beğenir, parasını verir, alırsın. İmam nikâhını yaparsın, artık o senin himayendedir. İster hediye et, ister azat et.

şurayı okudum ve bittim. hoş her kelime beni dehşete soktu

vede bu:KK43:

Mesela Rakka’da hemşireyle zina yapan doktor gelip bunu itiraf edip hükmüne razı olduğunu söyledi, taşlanarak öldürüldü.

ve bu
> Savaşta ele geçirilen silahsız esirlerin infaz edilmesi de bir başka tartışmalı konu. Bunu uygun buluyor musunuz?
Bunlar senin dinini istemiyorlar. Önce biat istersin, tebliğ edersin. Adamın kafası almıyor, basmıyor kafası.

> Mutlaka tebliğ yapılıyor mu?
Tabii, illa ki. Sana yararlı olacaksa onu kendi arana almayı zaten istiyorsun. Ama karşıdakinin almıyor kafası. İstemiyor seni. Kâfir hükmü veriliyor.
 
http://www.grihat.com.tr/ankarali-isidci-iskence-etmiyoruz-boynunu-kesiyoruz-21021h.htm
16482.jpg




Hacıbayram’daki evine dönen cihatçı, Irak’ta esir aldığı peşmergenin kafasını nasıl kestiğini anlatırken soğukkanlı; “Emir geldi, ‘Bu senin, keseceksin’ dedi. ‘Kesemem’ dedim, kızdı. Arkadaşlarıma baktım, kabul ettim. Halkın içine götürdük, beremi taktım. Kestim...”

Ankara’nın Hacıbayram Mahallesi’nde yaşarken IŞİD’e katılan ve farklı aralıklarla toplam dokuz ay boyunca İslam Devleti için savaşan C.A., Irak ve Suriye’de yaşadıklarını anlatmayı sürdürüyor. Irak’ta Sultan Abdullah’ta gece vakti yakaladığı peşmergenin kellesini keserek ‘Kelleci’ lakabını kazanışını, IŞİD’in ‘adalet’ anlayışını BirGün’e anlatan C.A., “Doğduğum büyüdüğüm Türkiye bana bir garip geliyor. Sanki ben ya Irak’ta doğmuşum ya da Suriye’de doğmuşum gibi hissediyorum. Bir de biz alıştık artık çatışmaya girmeye” diyor.

Evde cariye pazarı

> İslam Devleti’nin adalet anlayışıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Allah’ın hükmüyle hükmedildiği için Dewle’nin adalet anlayışı çok güzel. Adil, eşit bir düzen. Kurallar biraz katı olabilir ama bu Allah’ın hükmü. Mesela Rakka’da hemşireyle zina yapan doktor gelip bunu itiraf edip hükmüne razı olduğunu söyledi, taşlanarak öldürüldü. Kitap da onu söylüyor, ‘Hırsızlık yaptıysa el kesilir. Zina yaptıysa taşlanır’.

> IŞİD’in işgaliyle kadınların ve çocukların savaş ganimeti sayılması, seks kölesi olarak satılması gibi uygulamalar tartışılıyor. İslam Devleti içindeki durum uluslararası basında çıkandan farklı mı?
“Kadınları pazarda satıyorlar” diyorlar. Vallahi Rakka’da beş ay kaldım, pazarda bir karı görmedim. Tamam, cariye pazarı var. Pazar dediğim de ev; öyle açıkta mal sergiler gibi değil. Eve gidersin, beğenir, parasını verir, alırsın. İmam nikâhını yaparsın, artık o senin himayendedir. İster hediye et, ister azat et.

> Aile kurmaya veya cariye sahibi olmaya çalıştınız mı?
Irak’ta 25 yaşında, üç çocuğu olan bir kadınla evlenecektim. “Evleneceğim insan illa muhacir ve Türk olsun” demiş. Benden iyi Türk mü olacak? Sonra evli olduğumu öğrenince beni istemedi. Dewle kurban keser, yemek dağıtır, evini kurar, kadına verilecek 1,500 dolar mehir parasını öder. Cebinden harcamazsın. Altın takmak gibi, burada kadınlara mehir verilir. Orada mehir kadınındır.

İşkence yokmuş: Boynunu kesiyoruz!

> Eşcinsellerin çatıdan atılması gibi uygulamalar dünya kamuoyunun çok tepkisini topluyor. Bu tip cezalandırmalara şahit oldunuz mu?
Bir eşcinselin cezalandırıldığını görmedim ama uyuşturucu satan birinin kafasının kesildiğini gördüm. Zaten Rabbim ayette, “Kâfirleri gördüğünüz zaman boyunlarını kesin” diyor. Biz işkence etmiyoruz; ya kafasına sıkıyoruz ya da Allah’ın dediği gibi boynunu kesip atıyoruz. Bunlar kısas oluyor.

> Esir alınan Ürdünlü pilot da benzer bir kısas uygulaması çerçevesinde mi yakılarak öldürüldü?
Herkes, “Diri diri adam yaktılar” deyip IŞİD’i kötülüyor. Ürdünlü uçakla bomba attığında, çoluk çocuğu yaktığında ona kimse bir şey demiyor. Ona da ne yaptılar, kafesin içinde yaktılar, üstüne molozları döktüler, üzerinden de greyder geçirdiler. Çoluk çocuk binaların altında kalanlara kısas yapıldı. Bu Allah’ın hükmü yani. “Sizin için kısasta hayır vardır” diyor Rabbim.

> Savaşta ele geçirilen silahsız esirlerin infaz edilmesi de bir başka tartışmalı konu. Bunu uygun buluyor musunuz?
Bunlar senin dinini istemiyorlar. Önce biat istersin, tebliğ edersin. Adamın kafası almıyor, basmıyor kafası.

> Mutlaka tebliğ yapılıyor mu?
Tabii, illa ki. Sana yararlı olacaksa onu kendi arana almayı zaten istiyorsun. Ama karşıdakinin almıyor kafası. İstemiyor seni. Kâfir hükmü veriliyor. E zaten kâfir! Allah’ın hükmünü istemiyor.

Nasıl ‘Kelleci’ oldu?

> Siz bir savaş esirini infaz ettiniz mi? Ya da infaza şahit oldunuz mu?
Irak’taki ketibemizde birlikte olduğum mahalleden iki arkadaşımdan biri Doçka’cı (Sovyet yapımı DShK ağır makineli tüfek), öbürü de Bixi’ciydi [PKM veya PKS isimli Sovyet yapımı ağır makineli tüfek]. Beni de ‘Kelleci’ diye bilirlerdi. İnfazı bir kere yaptım, lakap oradan geldi.

> Kelle kesme olayı nerede, hangi şartlarda yaşandı?
Irak’taki Ninova vilayetinde, Sultan Abdullah’ta oldu. Ama Allah için yalan yok, adamın avına düştüm. Gece vakti, nöbet yerindeyim. Peşmergeyi gördüm. Yavru geziyor! Arkadaşıma, “Bir şey olursa, yani avı önüme düşüremezsem, ben dahi olsam vur” dedim. O nöbet yerinden beni izliyor, telsizle haberleşiyorduk. Doçka’yı benim gittiğim yere çeviriyor. Onun da bir mermisi var, sıktığın insan ortadan ikiye yarılır! Peşmerge geldi, geldi, geldi... Onu da Allah çıkarttı karşıma. Silahıyla hedef aldı ama kendisi de Bixi’nin hedefinde; bir şey olsa ikisi de dayanacak silaha. Adamın arkasından dolaşıp yakaladım; gözünü ve ellerini bağladım. Şans eseri aldım. Aldım getirdim, bir bayram havası! Bizimkiler beni birbirlerine övüyor. Her babayiğidin harcı değil sızma yapıp adam almak!

‘Ölü görmek normal bir şey gibi geliyor’

> Esirle ilgili nihai karar nasıl alındı?
Emir (Komutan) dedi ki, “Bunun hükmü sensin.” Önce dinimi tebliğ etmemi, kabul etmezse kafasını kesmem gerektiğini söyledi. Adama konuşuyorum, “Bak kardeşim, Hakk yolu budur, senin yolun yanlış” diye. “Yok” diyor! İki saat konuş, konuş, konuş... Artık ben bıktım. Emir’e, “Yapabileceğim bir şey kalmadı, bir de siz konuşun” dedim. Kadı geldi, bir de o tebliğde bulundu. Peşmerge kadıyı da ciddiye almayıp güldü, “Sizin hükmünüz geçmez, konuştuklarınız bana bedava gelir” dedi. “Ulan boynun gidecek, kabul et” diyorum, “Yok” diyor. Acıdım. Aslında Rabbim, “Kanunlarımı uygularken acımayın” diyor. Rabbimden merhametli biri değilim ben, Rabbimin acımadığına ben niye acıyayım? Vallahi de istemiyordum kafasını kesmek. Tamam, ateş edeyim... Sonunda Emir geldi, “Bu senin, keseceksin” dedi. “Ben kesemem. Davar, tavuk mu keseceğim?” dedim. Emir bu defa kızdı, “Kabul etmezsen ismin ajana çıkar” dedi. “Emre itaat Resul’e itaattır, Resul’e itaat Allah’a itaattır” diyor. Mecbur keseceksin... Arkadaşlarıma dönüp baktım, kabul ettim. Halkın içine götürdük, beremi taktım yüzüme. Kestim...

> Esirinize dair bazı şeyleri hatırlıyor musunuz? İnfaz sizi etkiledi mi?
Peşmerge’den olduğu için Kürt’tü. Çevirmen aracılığıyla konuşuyorduk. Kolunda Abdullah Öcalan’ın dövmesi vardı. Hatta, “Öleceğimi bile bile kaç yıldır bu örgütün içerisindeyim. Öleceğim ama gözüm açık gidecek, bir tek Öcalan’ı görebilmiş olmayı istiyordum” dedi. Adamın ismini de öğrenmiştim ama şimdi hatırlayamıyorum. Kerküklüydü. Sonrasında 10-15 gün kendime gelemedim, uyuyamadım. Tavuğun kıymeti vardı da insanın kıymeti yoktu orada. İnsan ölüsü görmekten artık normal bir şey gibi geliyordu bize. Savaştasın ama. Ya kâfir seni vurur ya sen kâfiri vurursun...

Bir cihatçının itirafları: IŞİD, Türkiye sınırında çok rahat biçimde hareket ediyor

***

“Türkiye’ye uyum sağlayamadık”

> Hacıbayram’daki İsmet Paşa Mahallesi’nin kentsel dönüşüm bölgesi oluşu, mahallede pek çok aile ve çocuk yaşarken okulun yıkılması cihatçıların gidişini hızlandırdı mı? “Buradaki yaşam bitti” hissine kapıldı mı mahalleli?
Seni istemiyor orada, İsmet Paşa’da oturmanı istemiyor. Milletin elinden ucuza al evi, başkasına milyonlara sat. Adalet bu mu? Zaten devleti tanımıyorduk. Bu da tuzu biberi oldu. Kendi çocuğum olsa göndermezdim ama o okulun yıkılmasına ben de karşıydım.

> Daha önce hiç polis, İstihbarat veya MİT gelip sizi sormamış, bilgi toplamamış mıydı?
Hayır, yeni başladı. İki gün önce arkadaşın birini Emniyet İstihbarat muhtarlığa çağırmış. “Buna alışkın olun” demişler. Ben de takip edildiğimi düşünüyorum. Bir olay olsa, Ankara’da biri kendini patlatsa ilk bizi çağıracaklar.

> Şimdi Türkiye’de ne yapacaksınız?
Şimdi bir iş bulduk. Otopark işiymiş. Bir de hanımla barışmak istiyorum, onunla yeniden birlikte yaşayacağız.

> Buradaki yaşam beklediğiniz gibi gelişmezse İslam Devleti’ne dönmeyi düşünüyor musunuz?
Niyet o. Ama bu sefer gidersek dönemeyiz.

> Türkiye’ye yeniden uyum sağlayabilecek misiniz?
Alışamadık buraya. Ortamına ısınamadık. Görüyorsun, insanlar açık açık... Kapalı insanlara alıştık. Artık doğduğum, büyüdüğüm Türkiye bana garip geliyor. Sanki ben ya Irak’ta ya da Suriye’de doğmuşum gibi hissediyorum. Oraya alıştığımız için burası zor geliyor. Bir de alıştık artık çatışmaya girmeye...


Kaynak: Doğu Eroğlu/Birgün
 
Ayyy uyuz oldumm bi turlu mesaj atamiyorum iki saattir..:KK62:
Yazmayacam hihhh:KK12:
 
Laikliği, modern hukuku beğenmeyen; dinin kişinin kendi yaşantısını bağlamasının yeterli olmadığını düşünüp şeri kuralların sosyal yaşam, devlet yönetimi, hukuk gibi hayatın her alanında yer alması gerektiğini düşünen kadınlar ne düşünüyor bu haberler karşısında? Merak ediyorum gerçekten istediğiniz bu mu?

“Gerçek şeriat bu değil :KK12:” demeyecek olanlar fikirlerini yazarsa ne güzel olur.

Cevap vereyim o halde ama baştan diyeyim duymak istediklerin degildir yazacaklarım, sadece merakın hususunda düşündüklerimi yazmak niyetindeyim hepsi bu.

Laikligi ve modern hukuku sen begeniyor musun Tesla ? Yetersiz buldugun kısımları yok mu ? Ya da şöyle sorayım şeri hükümlere burun kıvıran (üstte anlatılan konudaki şeri hükümler ve şeriat degildir kastım çünkü orada yazılanlar ile şeri hükümlerin çatıştıgı birçok nokta var ) modern buldugu hukuk kurallarının yetersizligi karşısında tesellisi nedir ? Neye sıgınıyor ?

Gamze Özçelik davasının sonucu tam tamına 11 yıl sonra çözüme kavuşabiliyor(!) akabinde yaramızın daha çok taze oldugu Özgecan meselesi ! işte bu mesele ayrı bir muamma iki örnek verdim verilecek tonlarca örnek daha var geride

Düşünebiliyor musun ? Birisi geliyor senin kuzunu bir minibus içinde hunharca katlediyor.....

Modern hukuk ceza verecek lakin vermeden önce iyi hal indirimi almaması için kırk takla atılıyor defalarca bu insanların kendi kızlarına yaptıgı işkenceyi dinlemek zorunda bırakılıyorsun ve adalet hızlı tecelli etmiyor, edemiyor hukuk sistemimizdeki adalet sapmasının yogunlugu sokaklara tasıyor bütün vakıf kuruluşları dernekler ve akabinde insanlar ellerinde dövizler sokaklarda ! Ne istiyoruz ? ADALET ! ee zaten yok mu ? Nerede bizim modern hukukumuzun adalet terazisi ? Bla bla..

İdam yasası kaldırılıyor ve uygulanmasının olumsuz etkileri tartışılıyor program program insan haklarına büyük saygısızlık addediliyor bu durumun yaratacagı psikolojik baskıyı göbeklerini kaşıya kaşıya kendilerinin bile inanmadıgı fikirlerle ikna aşamasına girişiyorlar toplumu peki sonuç ? Yine aynı..

Sizin adınıza birileri karar veriyor ve sizin boynunuz birgün adalet tecelli edecek umidiyle hukuk karşısında kıldan ince (!)
Sizin üzerinizde oluşan toplum baskısı ve adalet karşısında adaletsiz kalışınızı kimse umursamıyor size kimse ne istersin diye sormuyor sadece haber programlarının halkı aydınlatmak adına uzatılan mikrofonuna sesin gür bir şekilde ''İDAM diyebiliyorsun.



Şeri hükümleri uygulayan ve adalet terazisi öyle ki mizan terazisine yakın duymayı bırak alakası bile olmayan sapkın bir İşid militanından saçmalardan seçmeler ya da bilmem ne ülkesinde uygulanan ve yine şeriatle alakası olmayan sadece ona yakınmış gibi duran ama özüne indiginde ritüellerinin tümünün elden geçirilmeden karara baglanmış bir meselenin ayrıntılarını okuyarak modern hukuka ve laiklige sıgınıyoruz ..

Peki bu hukuk sisteminin yetersiz kaldıgına dair onlarca haber paylaşılan bu bölümdeki içler acısı durumun sebebi nedir o da mı şeri hükümler ?

Beni bu adaletsiz adalet anlayısından kim koruyacak ? MODERN hukuk mu ?
 
Laikliği, modern hukuku beğenmeyen; dinin kişinin kendi yaşantısını bağlamasının yeterli olmadığını düşünüp şeri kuralların sosyal yaşam, devlet yönetimi, hukuk gibi hayatın her alanında yer alması gerektiğini düşünen kadınlar ne düşünüyor bu haberler karşısında? Merak ediyorum gerçekten istediğiniz bu mu?

“Gerçek şeriat bu değil :KK12:” demeyecek olanlar fikirlerini yazarsa ne güzel olur.
Ah Dukam ah, yazmak istediğim çok şey var da, neyse.
Ne şeriatsa, neredeyse 1.500 yıldır, bilmemkaç tane teokratik devlette bir türlü doğru uygulanamıyor. Bizde şeriat isteyenler doğru uygulanacağından nasıl emin, onu anlamıyorum. Her şeyimiz çok doğru sanki de, şeri hukuku düzgün uygulayacağız.
 
Cevap vereyim o halde ama baştan diyeyim duymak istediklerin degildir yazacaklarım, sadece merakın hususunda düşündüklerimi yazmak niyetindeyim hepsi bu.

Laikligi ve modern hukuku sen begeniyor musun Tesla ? Yetersiz buldugun kısımları yok mu ? Ya da şöyle sorayım şeri hükümlere burun kıvıran (üstte anlatılan konudaki şeri hükümler ve şeriat degildir kastım çünkü orada yazılanlar ile şeri hükümlerin çatıştıgı birçok nokta var ) modern buldugu hukuk kurallarının yetersizligi karşısında tesellisi nedir ? Neye sıgınıyor ?

Gamze Özçelik davasının sonucu tam tamına 11 yıl sonra çözüme kavuşabiliyor(!) akabinde yaramızın daha çok taze oldugu Özgecan meselesi ! işte bu mesele ayrı bir muamma iki örnek verdim verilecek tonlarca örnek daha var geride

Düşünebiliyor musun ? Birisi geliyor senin kuzunu bir minibus içinde hunharca katlediyor.....

Modern hukuk ceza verecek lakin vermeden önce iyi hal indirimi almaması için kırk takla atılıyor defalarca bu insanların kendi kızlarına yaptıgı işkenceyi dinlemek zorunda bırakılıyorsun ve adalet hızlı tecelli etmiyor, edemiyor hukuk sistemimizdeki adalet sapmasının yogunlugu sokaklara tasıyor bütün vakıf kuruluşları dernekler ve akabinde insanlar ellerinde dövizler sokaklarda ! Ne istiyoruz ? ADALET ! ee zaten yok mu ? Nerede bizim modern hukukumuzun adalet terazisi ? Bla bla..

İdam yasası kaldırılıyor ve uygulanmasının olumsuz etkileri tartışılıyor program program insan haklarına büyük saygısızlık addediliyor bu durumun yaratacagı psikolojik baskıyı göbeklerini kaşıya kaşıya kendilerinin bile inanmadıgı fikirlerle ikna aşamasına girişiyorlar toplumu peki sonuç ? Yine aynı..

Sizin adınıza birileri karar veriyor ve sizin boynunuz birgün adalet tecelli edecek umidiyle hukuk karşısında kıldan ince (!)
Sizin üzerinizde oluşan toplum baskısı ve adalet karşısında adaletsiz kalışınızı kimse umursamıyor size kimse ne istersin diye sormuyor sadece haber programlarının halkı aydınlatmak adına uzatılan mikrofonuna sesin gür bir şekilde ''İDAM diyebiliyorsun.



Şeri hükümleri uygulayan ve adalet terazisi öyle ki mizan terazisine yakın duymayı bırak alakası bile olmayan sapkın bir İşid militanından saçmalardan seçmeler ya da bilmem ne ülkesinde uygulanan ve yine şeriatle alakası olmayan sadece ona yakınmış gibi duran ama özüne indiginde ritüellerinin tümünün elden geçirilmeden karara baglanmış bir meselenin ayrıntılarını okuyarak modern hukuka ve laiklige sıgınıyoruz ..

Peki bu hukuk sisteminin yetersiz kaldıgına dair onlarca haber paylaşılan bu bölümdeki içler acısı durumun sebebi nedir o da mı şeri hükümler ?

Beni bu adaletsiz adalet anlayısından kim koruyacak ? MODERN hukuk mu ?

Modern hukukun tabii ki yetersiz bulduğum kısımları var bahsettiğin iyi hal indirimi, tecavüzcülerin tutuksuz yargılanması, çocuk istismarcılarının "psikolojisinde bozulma yoktur" gibi saçma salak bir raporla salıverilmesi, hayvanların mal kapsamında ele alınması ve sahipsiz hayvanlara işkencenin komik bir meblağa denk düşmesi...Yani saysak o kadar çok şey var ki. Ama memnuniyetsizliklerimin çözümü şeri hükümlere geçmek midir dersen, bence hayır.

Işid fazlasıyla sert ve keyfi davranıyor olabilir ancak uyguladığı cezaların şeriatta yeri yok mudur? En basitinden kıssasa kıssas. İran'da kendisine tecavüz etmeye kalkan birisini öldürdüğü için idam edildi Reyhaneh Jabbari. Recm Kuran'da geçmez ama Hz Muhammed döneminde uygulanmıştır, şeriat buna da direkt karşı çıkmıyor. Hırsızlık yapanın suçu sabitlendiği takdirde elinin kesilmesi de vardır. Cihat halinde iseniz kafirleri öldürmek de mübahtır, onların eşleri cariye olarak mümin erkeklere helal de kılınmıştır. Mürtedlerle ilgili Hz Muhammed'in uyarın, tekrar davet edin hala dine dönmüyorsa öldürün dediği şeklinde sağlam rivayetler vardır. Kadınların şahitliği -duygusal olmaları gerekçe gösterilerek- yarım sayılır, kadınlar mirastan erkeğin yarısı kadar hak alabilir, eşi izin vermezse çalışamazlar. Kadınlara tanınan ayrıcalıklar da vardır elbette kadının eve bakma yükümlülüğü olmaması, eşinin kendisine bakmak zorunda olması gibi ama yalnız yaşayan, evlenmeyen, annesi babası vefat eden kadınlar için pek bir avantajı yok bunun da.

Şu an ülkemizde adalet diye bir şeyin kalmayışı şeriat ile yönetilmiyor olmamızdan kaynaklanmıyor, yöneticilerin kendi çıkarlarını halktan üstün tutmasından, paranın açamayacağı kapının olmamasından kaynaklanıyor bana kalırsa.

Bir de gerçekten hangi şeriat ülkesinde genel anlamda huzur ve mutluluk var? Diyorsun ki onlar olayın özünden uzaklaşmış, sapıtmış. Peki biz şeriatla yönetilsek olayın özünden uzaklaşıp sapıtmayacağımızın garantisi mi var hiçbir ülke bunu başaramamışken? Gerçekten bahsettiğim ülkelere oranla Türkiye'de kendinizi mevcut düzende daha rahat hissetmiyor musunuz?
 
Ah Dukam ah, yazmak istediğim çok şey var da, neyse.
Ne şeriatsa, neredeyse 1.500 yıldır, bilmemkaç tane teokratik devlette bir türlü doğru uygulanamıyor. Bizde şeriat isteyenler doğru uygulanacağından nasıl emin, onu anlamıyorum. Her şeyimiz çok doğru sanki de, şeri hukuku düzgün uygulayacağız.

Benzer şeyler yazmışız :)
 
Laikliği, modern hukuku beğenmeyen; dinin kişinin kendi yaşantısını bağlamasının yeterli olmadığını düşünüp şeri kuralların sosyal yaşam, devlet yönetimi, hukuk gibi hayatın her alanında yer alması gerektiğini düşünen kadınlar ne düşünüyor bu haberler karşısında? Merak ediyorum gerçekten istediğiniz bu mu?

“Gerçek şeriat bu değil :KK12:” demeyecek olanlar fikirlerini yazarsa ne güzel olur.
tesla yeminlen tosladın burdaaa bence sen bir hz Muhammetin hayatını bi okuu bir baba olarak bir koca olark ve peygamberliği sırasındaki uyguladıklarını bi oku hani sana yazmiyayım diyorum ama olmuyo beaa..
 
Cevap vereyim o halde ama baştan diyeyim duymak istediklerin degildir yazacaklarım, sadece merakın hususunda düşündüklerimi yazmak niyetindeyim hepsi bu.

Laikligi ve modern hukuku sen begeniyor musun Tesla ? Yetersiz buldugun kısımları yok mu ? Ya da şöyle sorayım şeri hükümlere burun kıvıran (üstte anlatılan konudaki şeri hükümler ve şeriat degildir kastım çünkü orada yazılanlar ile şeri hükümlerin çatıştıgı birçok nokta var ) modern buldugu hukuk kurallarının yetersizligi karşısında tesellisi nedir ? Neye sıgınıyor ?

Gamze Özçelik davasının sonucu tam tamına 11 yıl sonra çözüme kavuşabiliyor(!) akabinde yaramızın daha çok taze oldugu Özgecan meselesi ! işte bu mesele ayrı bir muamma iki örnek verdim verilecek tonlarca örnek daha var geride

Düşünebiliyor musun ? Birisi geliyor senin kuzunu bir minibus içinde hunharca katlediyor.....

Modern hukuk ceza verecek lakin vermeden önce iyi hal indirimi almaması için kırk takla atılıyor defalarca bu insanların kendi kızlarına yaptıgı işkenceyi dinlemek zorunda bırakılıyorsun ve adalet hızlı tecelli etmiyor, edemiyor hukuk sistemimizdeki adalet sapmasının yogunlugu sokaklara tasıyor bütün vakıf kuruluşları dernekler ve akabinde insanlar ellerinde dövizler sokaklarda ! Ne istiyoruz ? ADALET ! ee zaten yok mu ? Nerede bizim modern hukukumuzun adalet terazisi ? Bla bla..

İdam yasası kaldırılıyor ve uygulanmasının olumsuz etkileri tartışılıyor program program insan haklarına büyük saygısızlık addediliyor bu durumun yaratacagı psikolojik baskıyı göbeklerini kaşıya kaşıya kendilerinin bile inanmadıgı fikirlerle ikna aşamasına girişiyorlar toplumu peki sonuç ? Yine aynı..

Sizin adınıza birileri karar veriyor ve sizin boynunuz birgün adalet tecelli edecek umidiyle hukuk karşısında kıldan ince (!)
Sizin üzerinizde oluşan toplum baskısı ve adalet karşısında adaletsiz kalışınızı kimse umursamıyor size kimse ne istersin diye sormuyor sadece haber programlarının halkı aydınlatmak adına uzatılan mikrofonuna sesin gür bir şekilde ''İDAM diyebiliyorsun.



Şeri hükümleri uygulayan ve adalet terazisi öyle ki mizan terazisine yakın duymayı bırak alakası bile olmayan sapkın bir İşid militanından saçmalardan seçmeler ya da bilmem ne ülkesinde uygulanan ve yine şeriatle alakası olmayan sadece ona yakınmış gibi duran ama özüne indiginde ritüellerinin tümünün elden geçirilmeden karara baglanmış bir meselenin ayrıntılarını okuyarak modern hukuka ve laiklige sıgınıyoruz ..

Peki bu hukuk sisteminin yetersiz kaldıgına dair onlarca haber paylaşılan bu bölümdeki içler acısı durumun sebebi nedir o da mı şeri hükümler ?

Beni bu adaletsiz adalet anlayısından kim koruyacak ? MODERN hukuk mu ?
evet işid milatanından şaçmalar ve seçmelerr..
 
tesla yeminlen tosladın burdaaa bence sen bir hz Muhammetin hayatını bi okuu bir baba olarak bir koca olark ve peygamberliği sırasındaki uyguladıklarını bi oku hani sana yazmiyayım diyorum ama olmuyo beaa..

Ben okudum sağol, bildiklerimi de çok çok özet geçerek anlattım daha da anlatırım gerekirse. Öte yandan senin değil Hz Muhammed'in hayatı ya da Kuran-ı Kerim, Cin Ali serisini okuduğunu bile düşünmüyorum :) Bak polemikten ceza alıyoruz sonra atışmayalım.
 
Ben okudum sağol, bildiklerimi de çok çok özet geçerek anlattım daha da anlatırım gerekirse. Öte yandan senin değil Hz Muhammed'in hayatı ya da Kuran-ı Kerim, Cin Ali serisini okuduğunu bile düşünmüyorum :) Bak polemikten ceza alıyoruz sonra atışmayalım.
atışmıyorum atışmak istemiyorum tesla .. ama yazdıklarını okuduğum zaman olmuyor burda yazmadan duramıyorum.."recim yahudi şeriatında var idi, sonra kur'an bu cezayı kaldırdı,
 
atışmıyorum atışmak istemiyorum tesla .. ama yazdıklarını okuduğum zaman olmuyor burda yazmadan duramıyorum.."recim yahudi şeriatında var idi, sonra kur'an bu cezayı kaldırdı,

Kuran'da recm geçmez. Hadislerde recm cezasının Hz Muhammed döneminde de uygulandığı anlatılır. Okumamışsın diye boşa demiyorum bak :)
 
Bilindiği üzere recm cezasına karşı en hümanist yaklaşım da Hz İsa'dadır, "ilk taşı günahsız olanınız atsın" hikayesi etkileyicidir bence.
 
Kuran'da recm geçmez. Hadislerde recm cezasının Hz Muhammed döneminde de uygulandığı anlatılır. Okumamışsın diye boşa demiyorum bak :)
o anlatımlara inanmam tesla yahudilerin içimize soktuğu söylemlerdir.. HER HALDE BUNU SÖYLÜYORSUN
bilâhere gâmid’li kadın gelmiş ve:

- “ya rasülallah! ben zina ettim, imdi beni temizle!” demiş. peygamber (s.a.v) onu da geri çevirmiş. ertesi gün gelince kadın:

- “ya rasülallah! beni neye geri çeviriyorsun? galiba beni, maiz’i çevirdiğin gibi geri çevireceksin! vallahi ben gebeyim!” demiş. efendimiz :

- “olmaz haydi doğuruncaya kadar git (buradan!)” buyurmuşlar.

kadın doğurduğu zaman çocuğu bir bez parçasında getirmiş; ve:

- “işte! onu doğurdum” demiş. (yine):

- “git, bu çocuğu sütten kesinceye kadar emzir!” buyurmuş.

kadın onu memeden ayırdıktan sonra çocuğu elinde bir bez parçası olduğu halde getirmiş ve :

- “işte ya nebiyyallah! onu memeden ayırdım yemek yemeğe başladı” demiş. bunun üzerine peygamber (s.a.v) çocuğu müslümanlardan birisine vermiş. sonra emir buyurarak kadın için göğsüne kadar bir çukur kazılmış. cemaate de emir vermiş ve kadını recmetmişler. halit b. velid (r.a) bir taşla gelerek başına atmış da kan halid b. velid (r.a)’ın yüzüne sıçramış; halid (r.a) da ona hakaret etmiş. peygamber (s.a.v) onun kadına hakaret ettiğini işiterek:

- “yavaş ol halid! nefsim yed-i kudretinde olan allah’a yemin ederim! bu kadın öyle bir tevbe etti ki, onu bir baççı (haraççı) yapsa idi mutlaka mağfiret olunurdu!” buyurmuşlar.

bunun üzerine nebiyyullah (s.a.v) kadın hakkında emir vererek üzerine elbisesi bağlanmış. sonra emir buyuyarak recmedilmiş ve cenazesini kılmış. hz ömer kendisine:
“bunun cenazesini kılacak mısın ya nebiyyallah? halbuki zina etmiştir” demiş. efendimiz(s.a.v):

- “gerçekten öyle bir tevbe etti ki, bu tevbe medinelilerden yetmiş kişi arasında taksim edilse onlara yeterdi. sen allah için canını vermekten daha fazla faziletli tevbe gördün mü ?” buyurmuşlar.(1)

burada şöyle bir sual hatıra gelebilir.

tevbe ile büyük suçların sâkıt olacağına, affolacağına dair ulemânın icmâı vardır. buna rağmen maiz (r.a) ile gâmid’li kadın neden tevbe ile iktifa etmemişler de rasülallah (s.a.v)’den ısrarla ve defaatle recm edilmelerini isteyip canlarına kıymışlardır?
şayet tövbeleri ardından bu ısrarı devam ettirmeselerdi recm edilmeyecekti.
bir tek bu kısas temcid pilavı gibi sunulur millete..ve yahudilerin islamı kötülemek için uydurdukları yalanlarr..
 
İki seçeneğim vardı okuduğumda. Muhtemelen diğer okuyan çoğu kişiyle beraber.
Küfür etmek, kalkıp iki volta bi sigara atmak.
Küfür etmek, empati yapmaya çalışmak, kalkıp iki volta bi sigara atmak.

Empati içeren seçeneğin, karşı tarafın hak edip etmediğinden bağımsız olarak daha çok, doğrudan benimle alakalı olduğuna kanaat getirdiğimden beri deniyorum.
Adalet o kadar s*kko bi kavram ki, yüzden fazla kişinin beraber yaşadığı ortamlarda asla herkes için tam anlamıyla adalet sağlanamıyor. Aslında son derece subjektif olan kavramlar veya olaylar objektifçe değerlendirilmeye çalışıldıkça başarı noktası bir o kadar uzaklaşıyor. Ve sonunda siz, adaletinizi sağlayan bütün o hakimler ve diğer yetkililer, insanları işledikleri suçtan değil de sizin adaletinize uymadıkları için hapse atmış oluyorsunuz.
Siz bunların hepsine, bütününe bir isim verip niteliğini ve gerekçesini "birlikte yaşamanın getirdiği zorunluluklar" olarak ifade ediyorsunuz. Aslında mesele şu ki, dünyada şu an hiçbir bireyin toplumdan bağımsız yaşamayı seçme lüksü yok, bağımsız kalmış bir toprak bırakmadınız çünkü. Tonlarca su kütlesi olan denizler bile x ülkenin kara suları olarak işaretlenmiş durumda. Ve siz adalet kurallarınızı bu zorunluluğun getirdiği zorunluluklar olarak niteliyorsunuz. İçinde bulunduğumuz kısır döngü, insanların zihninde çok geçmeden "çelişki" olarak algılanıyor. Bunların bir kısmı, sahip oldukları her şeyin bir yaratıcısı olduğuna inanıyorsa ve herhangi bir nedenden ötürü sizin toplumunuza ayak uyduramadıysa bir probleminiz var demektir.
Eğer dünyada kişi sayısı kadar devlet olsaydı, herkesin kendi devletinin olduğu ve kendi adaletini sağladığı bir dünya belki daha kaotik fakat şüphesiz ki her bireyin kendi adına daha çok tatmin olduğu bir yer haline gelirdi. Nasıl olsa doğal seçilim her daim işliyor, ve eğer doğal seçilim insan-devletler için de işleyebiliyor olsaydı, muhtemelen doğa ananın kendisi şimdiki canlılardan daha fazla adalet sağlamış olurdu otomatik olarak.
Doğal seçilimin veya evrimin "hüküm" sürdüğü bir dünyada yaşamıyor olmanın verdiği eksiklik ve insanların kendi adaletini aramaya izin vermeyen bir düzen, insanları kendi adaletini ararken bunun ardına kimsenin itiraz edemeyeceği bir "bahane" bulmaya itiyor. Bütün o tatminsizlik hissinin verdiği acizlik, onları "daha doğru kararlar verebilen bir başka üst-mekanizma olmalı" demek zorunda bırakıyor. İşid'in yaptığı tam olarak bu.Onlar ve onlar gibi daha çok kişinin.
Kuran'da gerçekten de kafirlerin öldürülmesi gerektiği yazıyor evet, fakat şu anki hukuk sisteminde birisini sırf müslüman olmadığı için öldürmek hoş görülmüyor. Ve bildiğim kadarıyla nüfusun çoğu buna ayak uydurarak yaşayabiliyor. Sıradan bir mahallede, sıradan bir köşede, her gün beş vakit namazını kılıp tüm ibadetlerini yerine getirerek kendi halinde muhafazakar yaşayan çok insan tanıdım; fakat hiçbirinin ağzından "sokaktan geçen şu kadın göbeği açık giyinmiş, onu bi kesiverelim / keşke bi kesen olsa" çıktığını duymadım. En fazla "Allah ıslah etsin :/" deyip işlerine döndüklerine şahit olmuşumdur. Nerede kaldı kafirleri öldürmek? Geride. Çünkü kendi içlerinde yaşadıkları vicdan dolu çelişkilerde o namazını kılan insanlar bir şekilde beraberce yaşamanın getirdiği zorunluluğun farkına varmışlar, önüne geleni asıp kesmenin doğuracağı sonuçları kestirememişler belki de, bir karara varamamışlar o yüzden. Buna "ayak uydurmak" denebilir.
Dolayısıyla, İşid ve İşid gibilerin yaptığı (siyasi sebeplerini, azmettiricilerini ve tüm politik kaygılarını saymazsak) kendi adaletlerini sağlayabildikleri bir dünya için Tanrı'yı bahane olarak kullanmak yalnızca. Kendi kafalarında herhangi bir nedenden ötürü inandıkları adalette, mantıklı olduğunu düşündükleri kısasa kısas yönteminde, hırsızlık yapanın elini kesmek, müslüman olmayanın ise boğazını kesmek var evet.
Bu röportajı veren adamın cümleleri, yaptığı şeye duyduğu inanç ve güven asıl korkutucu olan. Çünkü adaletini kendi sağlamak isteyen onlarca insandan farklı olarak onun bir bahanesi var. İnsan aklının almaması gereken, almaması beklenen, düşünmeye yeterli kapasite veya iznimizin olmadığı bir bahane.
Benim "ama onu biz bilemeyiz" dediğim bir kavram aracılığıyla kendi adaletini sağlıyor bu adam. İnandığı ve olması gerektiğini düşündüğü yolları o şekilde yaratıyor, ve itiraz edenlerimizi saymazsak tuhaf bir dokunulmazlığı var.
Bu adamın, burada, bu sitede bile, "ya gerçekten tüm bunlar Allah'ın emriyse? Ben mi yanlış biliyorum acaba?" diye tereddüte düşürdüğü insanlar vardır. Birkaç saniyeliğine bile olsa "ya öyleyse" dedirttiği ve ardından "ama yok ya, gerçek şeriat böyle bişey değil, yok canım, değil tabii ki, olur mu, ne alakası var şeriat bu değil" şeklinde tereddüten çıkardığı insanlar. Vardır.
Şeriat gerçekten bu mu, değil mi, tartışıladursun, şeriatin bile ne olduğu subjektif düşüncelerle tartışılırken (öyle değil, yok canım öyle bişey değil aslında şöyle bişey); adaletin kişilerin algıları için ne kadar subjektif olduğuna geri dönelim biz. Neredeyse Tanrı bile gönderdiği hükümlerde adaleti objektifçe uygulamaya çalışıyor, diy mi, her zina yapanı, her müslüman olmayanı aynı kefeye koyarak. Oysa ki her birinin sebepleri ne kadar subjektif, her biri ne kadar da kendi koşulları içinde değerlendirilmeli.
İşte bunlar, küfür ettiğim, nefret ettiğim ve acıdığım işid'e yaptığım empati idi.
Vesselam adaleti sağlamak zor, olmasaydı suçve ceza diye bir kitap yazılmazdı muhtemelen, bu da böörtlen aforizması olsun.
 
Kuran'da gerçekten de kafirlerin öldürülmesi gerektiği yazıyor...........,pessss valla eğer öyle olsaydı peygamber efendimiz kendi amcası olan EBU TALİBİ öldürmesi gerkirdi.. valla banlanma saatim geldi çünkü şurda bilmeyenler İSLAMI şu şekil göstermeye çalışmıyorlarmı.. banla beni Mune Mune yoksa fena sövecem
 
X