Anadolu İmecesi
İlk buyruğum şu olacak:
«Durgun yaşayışından halk
Uyanmalı, birden bire kalkmalı
Bir köprüdür bu savaş:
Ölümle hayat arasında
Geçemezsek yok bilin
Evlerinizi, köylerinizi, çarşılarınızı Mutluluk, nisan ekimi, alışveriş
Sevişmek buğday yatağı gecelerde
Yok çalışmak ekeneklerde insanca,
Ve bilin ulusça adınız yok.»
İlk buyruğum şu olacak:
«Neyiniz varsa ortaya koymak
Ben ilkönce canımı koyuyorum
Yaşamaya borcum
Ve üflüyorum vatandaşlık alevini
Zor yanan ilkönce
Yüzyıllar söndürmüşse
El birliğiyle yakılacak.
Ve başlayan vatandaş savaşıdır
Dağı delip düze çıkaracağım sizi
Verirseniz, mallarınızdan, canlarınızdan
Kurtarıp yurt sevgi !...»
Veriyoruz Paşam, ben Nevşehir köylerinden
Gelme bir çarığım, giysin beni piyade
O giydikçe ısınır toprak, ayaklarım üşümez
Al benim son çarığımı. .
Ben Mucur'lu bir çorabım beni kızlar ördü
Dut ağaçları altında, kırmızı dut yiyerek
Kırmızıdır nakışı!
Arasına. bahçelerden bir gül koydum
Giysin beni topçu neferi
Kış gelende ayakları donmasın
Güllerine kuytu bahçelerimizin
Aman paşam bir şey olmasın
Çıkardın gömleğimi veriyorum
Kılıç çalsın giyende süvariler
Yaz sıcağında ağustos güneşinin ellerinden
Terlerini alsın.
Biz küçük dükkancıları kasabaların
Tezgahlarımızda yünlü, tiftik, pamuklu
Patiskalar gıcır gıcır ak
Hepsi buyruğunda olacak.
Aksaray'dan ben semerci İbrahim Kolanlar ve yem torbaları
Bir de ışı! ışıl nallar benden
Ben yaşlıyım... artık ata binemem:
Donatarak şahbaz atı
Ben olayım önde giden
Yirmi bir yaş mızrağında
Süvari alayının.
Biz Niğde ovasının. buğdayları
Biz, esintili arpa tarlası Sungurlu' da
Biz, Havza değirmenlerinin unu
Biz, Çankırı'nın bulguru
Biz nohut, biz mercimek
Bekliyoruz kara\'anaya girecek
Yaralı ellerinde bir tahta kaşık
Siperlerde askerler yiyecek.
Şekerimiz bir topak, veriyoruz
Yemeyiveririz.
Tuzumuz bir tutam, veriyoruz,
Tuz ekmeyiz, aşımıza.
Bir avuç pirincimiz, veriyoruz
Saklamış düğüne
Davarların sütüne,
Yaylayı katan yağ
Çorbalarımızda az,
Veriyoruz, veriyoruz:
Asker çorbasız olmaz
Zor bulduk gazımız az
Geceleri o dağlık tepelik haritalara
Lambasız bakılmaz.
Veriyoruz gaz yağını.
Ve yoksul gecelerin mumlarını
Dikiyoruz istasyonları
Askerler geçip gidecek trenlerde
Demiryolları ışıksız olmaz.
Tüfekler, filintalar, mavzerler
Baba yadigarı tabanca
İşte hepsi ortada
Üst üste atıyoruz
Bir mermidir bu toprak kavgasında
Boşaltmayı düşünürdük
Namlusundan çekip aldık
Veriyoruz ordumuza.
Biz Amasya çarşısının demircileri
Biz Kastamonu’lu yaşlı hızarcılar
Dökümcüler sanatı babadan öğrenmiş
Biz çeliği düzleyenler, tesviyeci
Kılıçlara su verenler Tanrı aşkına
Gülle döken toplara dağ başlarında
Biz dikenler tüfeklerin kayışını
Bizler Geyveli üç kardeş, saraçlar
Bizler Bursalı arabacı esnafı,
Tekerleri mavi otla boyayanlar
Koşu tuttu mu arabalar Orhan Gazi yollarında
Kız seyrine dalar gibi keyfedenler.
Biz ustalar, biz kalfalar, biz çıraklar
Hepimiz hazırız paşam selam olsun
Erzurum çarşısı, Kayseri çarşısı, Maraş çarşısı
Çekiç seslerinden inler karşısı
Başlar demiri, köseleyi eğitmeye ellerimiz
Biz biliriz yaşamanın kadrini insanca
Var olmayı vatanca dokumayı biliriz:
Namuslu ellerimizle…
Ceyhun Atuf KANSU
İlk buyruğum şu olacak:
«Durgun yaşayışından halk
Uyanmalı, birden bire kalkmalı
Bir köprüdür bu savaş:
Ölümle hayat arasında
Geçemezsek yok bilin
Evlerinizi, köylerinizi, çarşılarınızı Mutluluk, nisan ekimi, alışveriş
Sevişmek buğday yatağı gecelerde
Yok çalışmak ekeneklerde insanca,
Ve bilin ulusça adınız yok.»
İlk buyruğum şu olacak:
«Neyiniz varsa ortaya koymak
Ben ilkönce canımı koyuyorum
Yaşamaya borcum
Ve üflüyorum vatandaşlık alevini
Zor yanan ilkönce
Yüzyıllar söndürmüşse
El birliğiyle yakılacak.
Ve başlayan vatandaş savaşıdır
Dağı delip düze çıkaracağım sizi
Verirseniz, mallarınızdan, canlarınızdan
Kurtarıp yurt sevgi !...»
Veriyoruz Paşam, ben Nevşehir köylerinden
Gelme bir çarığım, giysin beni piyade
O giydikçe ısınır toprak, ayaklarım üşümez
Al benim son çarığımı. .
Ben Mucur'lu bir çorabım beni kızlar ördü
Dut ağaçları altında, kırmızı dut yiyerek
Kırmızıdır nakışı!
Arasına. bahçelerden bir gül koydum
Giysin beni topçu neferi
Kış gelende ayakları donmasın
Güllerine kuytu bahçelerimizin
Aman paşam bir şey olmasın
Çıkardın gömleğimi veriyorum
Kılıç çalsın giyende süvariler
Yaz sıcağında ağustos güneşinin ellerinden
Terlerini alsın.
Biz küçük dükkancıları kasabaların
Tezgahlarımızda yünlü, tiftik, pamuklu
Patiskalar gıcır gıcır ak
Hepsi buyruğunda olacak.
Aksaray'dan ben semerci İbrahim Kolanlar ve yem torbaları
Bir de ışı! ışıl nallar benden
Ben yaşlıyım... artık ata binemem:
Donatarak şahbaz atı
Ben olayım önde giden
Yirmi bir yaş mızrağında
Süvari alayının.
Biz Niğde ovasının. buğdayları
Biz, esintili arpa tarlası Sungurlu' da
Biz, Havza değirmenlerinin unu
Biz, Çankırı'nın bulguru
Biz nohut, biz mercimek
Bekliyoruz kara\'anaya girecek
Yaralı ellerinde bir tahta kaşık
Siperlerde askerler yiyecek.
Şekerimiz bir topak, veriyoruz
Yemeyiveririz.
Tuzumuz bir tutam, veriyoruz,
Tuz ekmeyiz, aşımıza.
Bir avuç pirincimiz, veriyoruz
Saklamış düğüne
Davarların sütüne,
Yaylayı katan yağ
Çorbalarımızda az,
Veriyoruz, veriyoruz:
Asker çorbasız olmaz
Zor bulduk gazımız az
Geceleri o dağlık tepelik haritalara
Lambasız bakılmaz.
Veriyoruz gaz yağını.
Ve yoksul gecelerin mumlarını
Dikiyoruz istasyonları
Askerler geçip gidecek trenlerde
Demiryolları ışıksız olmaz.
Tüfekler, filintalar, mavzerler
Baba yadigarı tabanca
İşte hepsi ortada
Üst üste atıyoruz
Bir mermidir bu toprak kavgasında
Boşaltmayı düşünürdük
Namlusundan çekip aldık
Veriyoruz ordumuza.
Biz Amasya çarşısının demircileri
Biz Kastamonu’lu yaşlı hızarcılar
Dökümcüler sanatı babadan öğrenmiş
Biz çeliği düzleyenler, tesviyeci
Kılıçlara su verenler Tanrı aşkına
Gülle döken toplara dağ başlarında
Biz dikenler tüfeklerin kayışını
Bizler Geyveli üç kardeş, saraçlar
Bizler Bursalı arabacı esnafı,
Tekerleri mavi otla boyayanlar
Koşu tuttu mu arabalar Orhan Gazi yollarında
Kız seyrine dalar gibi keyfedenler.
Biz ustalar, biz kalfalar, biz çıraklar
Hepimiz hazırız paşam selam olsun
Erzurum çarşısı, Kayseri çarşısı, Maraş çarşısı
Çekiç seslerinden inler karşısı
Başlar demiri, köseleyi eğitmeye ellerimiz
Biz biliriz yaşamanın kadrini insanca
Var olmayı vatanca dokumayı biliriz:
Namuslu ellerimizle…
Ceyhun Atuf KANSU