Almanyanın tarihi hikayeleri

Gulpare

Kullanıcı üyeliğini pasifleştirmiştir.
Üyelik İptali
Kayıtlı Üye
17 Ekim 2007
791
9
Almanya’nın ünlü turistik rotası Romantik Yol


Ancak katıksız bir romantikten beklenecek bir davranış olabilirdi bu... İflas etmeyi göze alarak, gökyüzüne yakın olmak için, vahşi bir tepede, göllerin ve şelalelerin arasında, akıllar durdurucu bir şatonun inşaasına girişmek... Bir mimar yerine bir sahne tasarımcısıyla çalışıp, destekçisi olduğu sevgili dostu, besteci Richard Wagner onuruna şatonun duvarlarını onun operalarından sahnelerle süslemek... Bununla da kalmayıp bestecinin Tannhauser operasındaki mağaranın bir benzerini şatodaki muhteşem sanat eserlerinin arasına kondurmak...

En sevdiği hayvan kuğu olan, şiirden, mimariden, müzikten hoşlanan, savaştan ve silahlardan haz etmeyen, etrafındaki herkes avlanırken şato planları çizen II. Ludwig’in romantik olmasına tek engel, kral olmasıydı. ’’Peri Masallarının Kralı’’ ünvanından önce ’’Deli Prens’’ olarak ün salmıştı. Bugün Alman halkı, onun bu yakıştırmayı hak etmediğine, sadece yanlış zamanda doğmuş, zeki, zamanının ilerisinde, barışçı bir prens olduğuna inanıyor. Almanya’nın en ünlü turistik rotası Romantik Yol’un ’’en romantik’’ mekanı, II. Ludwig’in yaptırırken iflas ettiği, Neuschwanstein Şatosu, II. Ludwig ölür ölmez, kralın borçlarının ödenebilmesi için ziyaretçilere açıldı. Ludwig tutkuyla yaptırdığı şatosunda ancak 170 gün geçirebilmişti. Neuschwanstein tamamlandığını göremediği muhteşem Şarkıcılar Salonu’nda ne Wagner’i ne de bir başka konser dinleyebildi. Halbuki hayalini bile kurmuştu; kendisi balkondan seyredecek bütün salonu sanatçılara bırakacaktı.

360 KİLOMETRELİK KEYİF

’’Her yıl, 5 milyon kişinin konaklamalı, 2 milyon kişininse günübirlik olarak ziyaret ettiği Romantik Yol boyunca, tişörtler, bardaklar, kolyeler, yüzükler ve birçok turistik hediyelik eşya üzerinde rastlayacağınız efsanevi genç kral Ludwig, bu güzergahın en ünlü ancak bir taraftan da en hüzünlü yüzü. Ancak romantizm her zaman peşinden hüznü de sürüklemiyor. Ülkenin güneyinde, Bavyera bölgesinde, Main Nehri’nden Alpler’e uzanan ve tarihi aslında tam yarım asır öncesine dayanan 360 kilometrelik Romantik Yol, yağmurda şemsiyelerinizin altına sığınmak zorunda kaldığınızda bile son derece keyifli bir rota.

Böyle bir güzergah yaratma fikrinin çıkış noktası aslında bir bakıma bir ülkenin kendini temize çıkarma çabasıydı. II. Dünya Savaşı’nın ardından, Almanya’nın kötü şöhretini akıllardan silmek, Nazi terörünün, toplama kamplarının ve silah endüstrisinin dramatik sonuçlarını unutturmak için birkaç kişi 1948 yılında biraraya gelerek Almanya’nın bir başka yüzünü göstermek ister. Daha önce de ülkede seyahat güzergahları vardır ancak bu kez farklı bir Almanya arayışı içindedirler. Örneğin, ’’peri masalları’’ndaki gibi bir Almanya...

Bugün bu turistik yol gerçekten de isminin hakkını veriyor. Almanlar’ın bu yola romantizmi yakıştırmalarının nedeni, ki bunu ilk birkaç gününüzde siz de teslim ediyorsunuz, rotanın üzerinde romantik devrin şairlerinin sevdiği eski kalelerin, şatoların, bozulmamış ortaçağ kasabalarının, vadilerin, ormanların, göllerin, yemyeşil otlakların ve karlı Alpler’in olması... Kuzeyde, içinden Main Nehri’nin geçtiği Würzburg’tan güneyde Alpler’in kapısı Füssen’e kadar irili ufaklı tam 27 kasaba, bu tarih ve kültür güzergahında, ortaçağ romantizminin aynası oluyor...

Rota planlanırken, 2 bin yıllık bir güzergah esas alınmış. Augsburg ile Füssen arasındaki güney bölgede, zaten tarih boyunca Romalılar’a önemli bir askeri ve ticari yol olarak hizmet eden, Roma’yı Augsburg’u bağlayan ’’Via Claudia’’ vardı. Romantik Yol’un kuzey rotası ise ortaçağ ticaret yolu olan Kral Yolu, Reichs-strassen’di. Her iki bölgenin özelliği de, muhteşem doğa manzaralarıyla karşınıza çıkması. Sadece doğa değil göz kamaştırıcı olan; sislerin arasından gökyüzüne uzanan masallara yaraşır şatolar, Riemenschneider, Neumann ve Tiepolo’nun ölümsüz eserleriyle süslenen büyüleyici saraylar, ana yollardan uzak, silme arnavut kaldırımı, adeta zamanın durduğu iyi korunmuş, pırıl pırıl, şirin ve huzurlu ortaçağ kasabaları, birer sanat eseri olan tarihi çeşmelerin etrafında yaşamın sürdüğü eski kent meydanları, mütevazı köylerin ihtişamlı kiliseleri, üçgen çatılı sıradışı evler, tüm kasabayı üzerinden dolaşabileceğiniz surlar, şarap yapımının sürdüğü samimi kasaba restoranlarında yeni tadlar, yerlilerle bira tokuşturabileceğiniz festivaller, coğrafyanın, mimarinin, sanatın ve kültürün tahmininizden de zengin olduğu bu yolun gerçek ruhunu size dolu dolu yaşatıyor.

Adeta bir açık hava müzesi olan Romantik Yol’u, kiralık arabayla ya da özel olarak bu güzergahı yapan bir otobüsle gezebileceğiniz gibi, bisikletle de katedebilirsiniz. Bisiklet rotası 420 kilometre uzunluğunda. Eylül ayından itibaren de bu rotanın 500 kilometrelik bir yürüyüş yolu açılıyor.

Hangi aracı seçerseniz seçin, yol boyunca kulağınız Wagner’de olsun...

II. LUDWİG: PERİ MASALLARININ KRALI

Her yıl 13 Haziran’da Starnberg Gölü’nün doğu kıyısındaki Berg’de etkileyici bir tören olur. Önünde basit bir çelenk olan küçük bir tekne hemen kıyıda bulunan bir haça doğru ilerler. Bavyera’nın en sevilen kralı II. Ludwig’in anısına yapılan bu ritüelden tekne geri dönerken sadece bir borazan sesi duyulur. Haç, 1886’da, gizemli bir şekilde 40’lı yaşlarının başında ölen II. Ludwig’in ölü bulunduğu yeri gösterir.

Romantik ve idealist Prens Otto Ludwig Friedrich Wilhelm, 1864’te 18 yaşında kral oldu. Hiç evlenmedi. Sadece kısa bir süre için Avusturya İmparatoriçesi Elizabeth’in (Sisi) kızkardeşiyle nişanlı kaldı ancak erkeklerin dostluğundan daha fazla keyif alıyordu. Hayran olduğu ünlü besteci Richard Wagner’ın Bayrouth opera binasının inşasını finanse etti.
1871’de Alman Reich’ının kurulmasından sonra kral olarak hiçbir etkisi kalmamıştı. Kendini içkiye, şato planları çizmeye, özel olarak konser ve operalar düzenlemeye verdi. Fransız kültürüne ve ’’Güneş Kral’’ Louis XIV’e olan hayranlığı onu Nueschwanstein gibi olağanüstü şatolar inşa ettirmeye yöneltti. Genel kanının aksine II. Ludwig devletin iflasına neden olmamış sadece kendisi beş kuruşsuz kalmıştı. 1886’da borçları artmış, davranışları da dengesizleşmişti. Ludwig’in artık hizaya sokulması gerektiğine inanan bazı bakanlar ve akrabaları, alelacele bir psikiyatrik test hazırlayarak Ludwig’in ruhi dengesinin yönetimde kalmasına yetersiz olduğuna karar verdiler. Aynı yıl, sürgün II. Ludwig Staunberg Gölü’ndeki Schloss Berg şatosuna gönderildi. Bir akşam doktoruyla birlikte gölün sığ kısmında boğulmuş olarak bulundu. O akşamın hiçbir tanığı olmadığı gibi, doğru dürüst bir soruşturma da yapılmadı. O yaz, Ludwig’in büyük borçlarının ödenebilmesi için Neuschwanstein Şatosu halka açıldı. 2000 yılında Füssen’de sahnelenmeye başlanan II. Ludwig müzikali ilk yılında iflas etti. Müzikalin sonunda Ludwig boğuluyordu. Şimdilerde son sahnesinde kralın vurulduğu müzikal popülerliğini koruyor. Müzikalin en etkileyici anlarından biriyse, antraktta fuayeden görülen romantik kralın aydınlatılmış şatosu.