Son kullanma tarihi geçmiş, bayatlamış bir tarayıcı kullanıyorsanız. Mercedes kullanmak yerine tosbaya binmek gibi... Websiteleri düzgün görüntüleyemiyorsanız eh, bi zahmet tarayıcınızı güncelleyiniz. Modern Web standartlarını karşılayan bir tarayıcı alternatifine göz atın.
Akif Kurtuluş (d. 1959, Ankara) Türk şair ve yazar.
İlkokulu Ankara'da, ortaöğrenimini Antalya ve Seydişehir'de tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.
Şiirleri, şiir eleştirileri ve denemeleri Edebiyat Dostları, Edebiyat ve Eleştiri, Tan, Türkiye Yazıları, Üç Çiçek, Yarın, Yazko Edebiyat, Yeni Düşün gibi gazete ve dergilerde yayınlandı. 2005 Behçet Necatigil Şiir Ödülü sahibidir.
Acının Arka Yüzündeyim
anlamasanız da olur, sesim parçalamak içindir dudaklarımı
büyük yaralardan geçtim, kız çocuğunun dizlerinde kanadım.
dipsiz kuyuların ağzına tuttum gövdemi
(anlaşılan artık yakışmıyorum deli sulara)
uyumayı kabus görmek, anıları unutmak için seçtim
eylül bitti, bütün bir yaz kim vurduya gittim.
gül değil, toprak değil, rüzgar kokuyorum.
yeni tiklerim oldu, acının arka yüzündeyim
kalbim açmazda, sarışın oynar, kumral üç hamlede mat
baldırların izin verse, yavru bir köpek gibi koyardım patilerimi
göz koyan incidir ama, gözümü alan sedef kadardır sadakatim
acıydı vefanın peşinatı, taksidi kırgınlık, ödedim bitti
bakiyesi nezaket, hoyrat bir ihanetin bedeli inciyse def olurum
inciden kovulmuş bir aşk bu, boynu yadırgar sedefi
bu kolyenin tam ortasında kan içinde kalmış kalbim
bir sedefkarın elleri gibi dingin, inci avcısı gibi sinsi
artık ben batık bir geminin bordasında istiridyeyim
kabuğumdan biri sedef döker, kakmakta öbürü inciyi
kopkoyuldum, musahhihin gözünden kaçarsa akikim
kıradım kendimden menkul, zaten kendikuyum'cuyum
defse bu, hala aklımda kuyuya atılan incinin sesi
izledim nefret beslediniz, oynadım şirret buldum
bendeki maharet hepinizin nazarına değdi
şu ayaklarımdaki zincir, birinci sedef, birse definci
n'olur birisi gömsün bu cesedi
başımda rakı içelim, şımaralım, ağlayalım
sanırım geleceğim, ellerimle başa çıkabilirim
yürüyüşümü değiştirdim, paçama çamur sıçratmıyorum
kuşkulanıp koşsam anlarlar o kumral kızı sevdiğimi
aradığım adresleri çıkarabilirler gezindiğim garlardan
korkarım ele verir beni avuçlarıma sürdüğüm maviler
telefona davransam, çeviremem numarayı, sesim tutuklanır
gelirim, yüzümü denizden kalan izlerle seçersiniz
dağların arka yüzleriyle bir çağrılır adım
boynuma diken dolasınlar, dayatacak alnım var
güneşe götürecek sırtım var, içimi üşütemezler
ağbilerim öğretti, yalnız suya teslim olurum
neresinden olsa yırtarım örümcek sessizliğini
ordan balkonlarımı güz yaprakları boğarken ayrılmıştım
şimdi salaş iskeleden gün batışlarına sataşıyorum
akşam kapımın önüne taş bırakıp sabah buluyorum
bir parça kum koyuyorum bileklerime karıncalar için
dikmiyorum gömleğimin söküklerini, böylesi daha iyi
kasaba delisi uğurluyor gittiğim her yerden, geliyorum
saçlarınıza saklanan kuşlarla karşılayın beni
kirpiklerimi telekleriyle siler, gözbebeklerimde uyurlar
serpin üzerine, bir onlar yabana atmaz beni
bir elin kapı arasında kalmış
eşikten, son kez gibi bakıp
'gecikirsem meraklanma' demiş olmalısın
fakat o ses! ezilen parmaklarından mı geldi, çatırdayan
kapıdan mı
öbür elin tabağı dolduran kirazları gezdi durdu
- bak sonra karışmam,kuşların gagaladıkları benim,tamammı
sonra kanatlanıp bir tarlaya girmeliydik, kovmak için korkulukları
çünkü, kalbimden bu hışırtı, kaçan bir korkuluktan ya da
hiçbir yere kaçıramadın kalbini
bir odada can sıkıntısı:senistersenyatbenoturacağım
akşambizdelergelirkennegetireyim uyumu bir evde
vitrinlerin önünde doğum günlerini hatırlama bilgisi
ilerde vermek üzere mevsim sonu ucuzluğundan armağanlar
peki içerdekilere ne yazmalı: bunun da kitabı çıkar yakında
ve bir orman tutumuyla çıktın sonunda şehirden
bundandır,bütün ağaç dikme bayramlarında domuzuna bozguncu
birinci şubede oyun bozansın,mızıkçısın dal'da inadına
kulaktan kulağa oynadınız,ilerlemiyor, sende takıldı
görmedim! duymadım! bilmiyorum!
isim - şehir - eşya oyununda kağıdın bomboş