- 6 Aralık 2014
- 336
- 227
-
- Konu Sahibi Son Pismanlik
- #1
Eşiniz Patates mi? Elma mı?
Anne babasına düşkün erkekler...
Evli olmak başlı başına ayrı bir iştir, evlilik ise aslında gündelik hayatın dışında başka bir gezegendir ve o gezegen de her zaman işler yolunda gitmeyebilir. Günümüz toplumunda evliliklerde yaşanan pek sorunun altında, pek çok aile terapisi başvurusunun altında kişilerin kök ailelerine yani kendi anne babalarına aşırı bağımlılıkları yatmaktadır. Bağımlılık özünde kişiyi kısıtlayan özgüvenini azaltan ve olası özgüven gelişimini çocukluktan itibaren yok eden bir durumdur. Aileler ise aslında bağımlı bireyler yarattıklarının farkında olmadan bağımlı çocuklar yetiştirirler. Durumun farkına varmak dışarıdan bir psikolog yardımı gerektirir ki farkına varıldığında ise iş işten çoktan geçmiş olur. Artık kişiyi eğer bu durumdan kurtulmak istiyorsa uzun süren terapi seansları bekler.
Ülkemizde halen temel olarak iki tipte çocuk yetiştirilmektedir. Bu çocuk yetiştirme tarzlarına tarımsal benzetmelerle meyve çocuk ve toprak altı gövde çocuk diyebiliriz. Yani ilk yetiştirme tarzında çocuğumuz elma olarak yetişirken, diğer çocuğumuz ise adeta bir patates olarak yetişmektedir. Bu çocukların temel farkları biri dalın ucunda yetişir ve zamanı gelince ağaçtan kopar ve bağımsız olarak kendi ağacını yaratır ve kendi meyvelerini yetiştirir. Ancak patates çocuğumuz ise ana gövdeye bağlı bir yumru olarak büyür ve ruhsal ve fiziksel anlamda asla gövdeden kopamaz. Tek derdi kendisinin bağlı olduğu gövdeyi beslemek daha da büyütmektir. Zaten gövde yani çocuğun ailesi de kendisinden maddi manevi sürekli destek bekler ve hatta onu sömürür.
Özellikle geleneksel yaşam tarzını benimsemiş ve bundan kurtulamayan ailelerde büyütülen çocuklar eğer süreç içinde kendilerini koparmanın bir yolunu bulamazlarsa bağımlı kişiler olarak yaşar ve çoğunlukla evliliklerinde beklediklerini bulamazlar. Onlar için tek çözüm yolu kendileri gibi patates çocuklarla evlenmektir. Patates ve meyve çocukların evlilikleri çok uzun sürmez ya da çatışmalar ve kavgalarla doludur. Diğer bir versiyon da meyve aile olan ancak meyvenin daldan düşmesine izin vermeyen, görünürde geleneksel olmayan ailelerin çocuklarıdır ki bu çocuklar da daldan kopamadan orada kurur ya da çürürler.
Evlilikte erkeğin patates ya da dalda kurumuş meyve olduğu yani bağımlı bir erkek olduğu zamanlarda ise evlilik hayatı kadın için çok güçleşir. Sürekli olarak kendi ailesini besleyen ya da daha doğrusu aile olarak hala anne babasını gören bu erkek tipi çoğunlukla eşini hatta çocuklarını ihmal eder ve ikinci plana atar. Özellikle annelerine aşırı bağlı bu erkekler aslında gerçekte sadece kadın olarak annelerini ya da onlara benzeyenleri severler onlarla ilgilenirler. Eşlerinin de aynı şekilde kendi anneleri gibi davranmasını isterler. Onlar için annelerinin böreği, yemeği, tatlısı hep eşlerininkinden daha lezzetlidir daha güzeldir. Bayram ve özel günlerde hep öncelikle kendi anne ve babasına gidilir onların elleri öpülür.
Ancak bu durum kadın için belli bir süre sonra çekilmez bir hal alır, çatışmalar gerilimler başlar, benim annem-senin annen, benim ailem-senin ailen tartışmaları içinde kişiler aslında yeni bir aile sahibi olduklarını unuturlar ve bu aile bakımsız ve ilgisiz kalır. Bakımsız ve ilgisiz kalan her şeyi ise tabiat belli bir süre sonra geri alır. Yani bu evlilikler konusunda uzman bir psikolog tarafından terapiye alınmazsa bitmeye mahkumdur.Bu durumda yaşayan eşlere tavsiyelerim ise;
Saygılarımla...
Dr. Psikolog Murat SARISOY
Anne babasına düşkün erkekler...
Evli olmak başlı başına ayrı bir iştir, evlilik ise aslında gündelik hayatın dışında başka bir gezegendir ve o gezegen de her zaman işler yolunda gitmeyebilir. Günümüz toplumunda evliliklerde yaşanan pek sorunun altında, pek çok aile terapisi başvurusunun altında kişilerin kök ailelerine yani kendi anne babalarına aşırı bağımlılıkları yatmaktadır. Bağımlılık özünde kişiyi kısıtlayan özgüvenini azaltan ve olası özgüven gelişimini çocukluktan itibaren yok eden bir durumdur. Aileler ise aslında bağımlı bireyler yarattıklarının farkında olmadan bağımlı çocuklar yetiştirirler. Durumun farkına varmak dışarıdan bir psikolog yardımı gerektirir ki farkına varıldığında ise iş işten çoktan geçmiş olur. Artık kişiyi eğer bu durumdan kurtulmak istiyorsa uzun süren terapi seansları bekler.
Ülkemizde halen temel olarak iki tipte çocuk yetiştirilmektedir. Bu çocuk yetiştirme tarzlarına tarımsal benzetmelerle meyve çocuk ve toprak altı gövde çocuk diyebiliriz. Yani ilk yetiştirme tarzında çocuğumuz elma olarak yetişirken, diğer çocuğumuz ise adeta bir patates olarak yetişmektedir. Bu çocukların temel farkları biri dalın ucunda yetişir ve zamanı gelince ağaçtan kopar ve bağımsız olarak kendi ağacını yaratır ve kendi meyvelerini yetiştirir. Ancak patates çocuğumuz ise ana gövdeye bağlı bir yumru olarak büyür ve ruhsal ve fiziksel anlamda asla gövdeden kopamaz. Tek derdi kendisinin bağlı olduğu gövdeyi beslemek daha da büyütmektir. Zaten gövde yani çocuğun ailesi de kendisinden maddi manevi sürekli destek bekler ve hatta onu sömürür.
Özellikle geleneksel yaşam tarzını benimsemiş ve bundan kurtulamayan ailelerde büyütülen çocuklar eğer süreç içinde kendilerini koparmanın bir yolunu bulamazlarsa bağımlı kişiler olarak yaşar ve çoğunlukla evliliklerinde beklediklerini bulamazlar. Onlar için tek çözüm yolu kendileri gibi patates çocuklarla evlenmektir. Patates ve meyve çocukların evlilikleri çok uzun sürmez ya da çatışmalar ve kavgalarla doludur. Diğer bir versiyon da meyve aile olan ancak meyvenin daldan düşmesine izin vermeyen, görünürde geleneksel olmayan ailelerin çocuklarıdır ki bu çocuklar da daldan kopamadan orada kurur ya da çürürler.
Evlilikte erkeğin patates ya da dalda kurumuş meyve olduğu yani bağımlı bir erkek olduğu zamanlarda ise evlilik hayatı kadın için çok güçleşir. Sürekli olarak kendi ailesini besleyen ya da daha doğrusu aile olarak hala anne babasını gören bu erkek tipi çoğunlukla eşini hatta çocuklarını ihmal eder ve ikinci plana atar. Özellikle annelerine aşırı bağlı bu erkekler aslında gerçekte sadece kadın olarak annelerini ya da onlara benzeyenleri severler onlarla ilgilenirler. Eşlerinin de aynı şekilde kendi anneleri gibi davranmasını isterler. Onlar için annelerinin böreği, yemeği, tatlısı hep eşlerininkinden daha lezzetlidir daha güzeldir. Bayram ve özel günlerde hep öncelikle kendi anne ve babasına gidilir onların elleri öpülür.
Ancak bu durum kadın için belli bir süre sonra çekilmez bir hal alır, çatışmalar gerilimler başlar, benim annem-senin annen, benim ailem-senin ailen tartışmaları içinde kişiler aslında yeni bir aile sahibi olduklarını unuturlar ve bu aile bakımsız ve ilgisiz kalır. Bakımsız ve ilgisiz kalan her şeyi ise tabiat belli bir süre sonra geri alır. Yani bu evlilikler konusunda uzman bir psikolog tarafından terapiye alınmazsa bitmeye mahkumdur.Bu durumda yaşayan eşlere tavsiyelerim ise;
- · Eşinize durumunu uygun bir dille anlatın
- · Eğer kabullenmiyorsa psikolojik yardım almasını teklif edin
- · Aile olarak öncelikle çekirdek yani yeni ailenizi görün
- · Eşinize bunu uygun bir dille yeri geldikçe hatırlatın
- · İhmal ediliyorsanız bunu uygun bir şekilde dile getirin
- · Tüm bunlara rağmen halen bir şeyler değişmiyorsa birlikte aile, evlilik ya da çift terapisi için konusunda uzman bir psikoloğa başvurun
- · Terapi alacağınız uzmanın, eğitim düzeyi (lisans eğitimi 4 yıl, uzmanlıkla 7 yıl, doktora ile 12 yıldır), aile yaşantısı (tercihen evli, çocuklu), tecrübesi, vaka sayısı ve başarı oranı hakkında bilgi alın.
Saygılarımla...
Dr. Psikolog Murat SARISOY