- 10 Ağustos 2009
- 26.100
- 18.286
www.cumhuriyet.com.tr/m/haber/turkiye/225305/Cumhuriyet_e_yazdi..._Ahmet_AlCumhuriyet'e yazdı... Ahmet Altan
meydan okudu
Mehmet Baransu’nun tutuklanıması
üzerine ‘Kumpas suçlaması’
nedeniyle görüşlerini sorduğumuz
Taraf gazetesinin eski Genel Yayın
Yönetmeni Ahmet Altan bir yazıyla
cevap verdi. Balyoz iddialarının
gündeme getirildiği dönemde
gazetenin yayın yönetmeni olan
Altan, Balyoz’la ilgili sorularına
cevap istedi. İşte Ahmet Altan’ın
yazısı...
03 Mart 2015 Salı
Bizim Mehmet Baransu’nun evini
basmışlar, on saat aramışlar,
gözaltına almışlar, sonra da
mahkemeye sevk edip
tutuklamışlar.
Niye yapmışlar bütün bunları,
neymiş suçu?
“Suç işlemek amacıyla örgüt
kurmak, devletin güvenliğine ilişkin
belgeleri yok etmek, devletin
güvenliğine ilişkin bilgileri temin
etmek, devletin gizli kalması
gereken bilgilerini açıklamak.”
Örgüt kurmuş ama şimdilik
“örgütün diğer üyelerini”
saptayamamışlar.
Bir bavul dolusu belgeyi savcılığa
teslim ettiği halde “devletin
güvenliğine ilişkin belgeleri” yok
ettiğini söylüyorlar, ne kadar belge
vardı ki Baransu yok etti?
En çok da Balyoz darbe planından
“devletin güvenliğine ilişkin bilgi”
ve “devletin gizli kalması gereken
bilgileri” diye söz etmelerine
bayıldım.
Ne zamandan beri darbe planları
“devletin güvenliğine ilişkin belge”
ve “devletin gizli kalması gereken
bilgileri” olarak niteleniyor?
Ne zamandan beri olacak,
hırsızlarla darbeciler hukuktan
kurtulmak için kol kola girdiğinden
beri…
Hırsızlık yaparken yakalanan bir
iktidar, paçasını kurtarabilmek için
hırsızlıktan da büyük suçlar
işlemeye başlayınca, gidip
darbecilere sığınmaya karar verdi.
Ellerinde planlarıyla ortaya çıkan
darbeciler de, dizleri korkudan
titreye titreye, hırsız olduklarını
açıkça bildikleri adamların arkasına
utanmadan saklandılar…
Birlikte onların suçlarını ortaya
çıkaranları suçlu ilan etmeye
çalışıyorlar.
‘Çoluk çocuğu bırakın’
Önce işi bir netleştirelim.
Ben Taraf gazetesinin
kurucularından biriyim, o gazeteyi
beş yıl yönettim, Balyoz darbe
planlarının basılmasına ben karar
verdim.
O planları bin defa önüme
getirseler bin defa da basarım.
Darbecilerin zorbalığından da,
hırsızların zorbalığından da nefret
ederim.
Bu duygum hiç değişmedi, hiç
değişmeyecek.
Onun için çeşitli insanların isimlerini
ortada dolaştırarak, Baransu’yu
tutuklayarak meselenin etrafında
dolaşmaktan vazgeçin.
Yasemin Çongar’ı, Baransu’yu, şimdi
itirafçı olmuş çoluk çocuğu bir
kenara bırakın.
O itirafçılar kendilerinin “kullanışlı
aptal” olduklarını söyledikten sonra
bizim de “kullanışlı aptal”
olduğumuzu söylüyorlarmış.
O zavallı çocuklar, birkaç kuruş için
bir hırsız çetesinin oda
hizmetçiliğine soyundukları için
hayat onlara alçaklıkla aptallıktan
başka seçenek bırakmadı.
Daha yaşları kırka varmadan,
alçaklıklarını itiraf etmemek için
aptal olduklarını söylemek zorunda
kaldılar.
Aptal olduklarını kabul etmezlerse,
alçak olduklarını söylemek zorunda
kalacaklar çünkü.
Zavallı çocuklar.
Onlarla uğraşmayın, onlar zaten
sizin adamınız olmuş.
O haberi basan, o haberi basmaya
karar veren, Balyoz’un bir darbe
hazırlığı olduğundan bir an bile
kuşku duymayan adam benim.
Hadi gelin bir konuşalım bakalım,
Balyoz planları “devletin gizli
kalması gereken” bilgisi miymiş?
‘Donanmadaki belge aynı’
Bana gelirken uğramanız gereken
bir yer var. Genelkurmay Başkanlığı.
Yayınladığımız belgeler, Gölcük
Donanma Komutanlığı İstihbarat
Dairesi Başkanlığı’ndan çıktı.
Birebir aynı belgeler.
Şimdi o belgelerin “sahte”
olduğunu söyleyen hiç kimse gidip
de Genelkurmay Başkanlığı’na, “O
belgeler sizin Donanma istihbaratın
merkezinden nasıl çıktı” diye
sormuyor.
Resmi bir kuruluşta bulunan, resmi
belgeler onlar.
O belgelerin sahte olduğunu mu
söylüyorsunuz?
O zaman, o “sahte” belgeler
Donanma’nın istihbarat merkezinde
ne arıyordu diye soracaksınız.
Bütün subayların sicil numaralarını,
görev yerlerini gösteren bavul
dolusu belgeyi Donanma İstihbarat
Merkezi’ne kim yerleştirdi?
İstihbarat merkezi bu, halk plajı
değil.
Parolası, şifresi, kamerası, muhafızı,
kayıt defteri olması gerek.
Nerede kayıtlar? Nerede kamera
görüntüleri?
Kim koydu onları oraya?
Neden Genelkurmay beş yıldan beri
bu konuda tek bir açıklama bile
yapmıyor?
Neden “sahte” olduğu iddia edilen
“resmi” belgeleri istihbarat
merkezine koyanları açıklamıyor,
yakalamıyor, suçlamıyor?
Eğer Genelkurmay, kendi Donanma
istihbaratına “bir bavul dolusu”
belgeyi koyanı bulmaktan acizse,
siz zaten o orduyu lağvedin gitsin…
Ordu falan değil o.
Ya da o belgeler gerçek ve bizzat
askerler tarafından oraya saklandı.
Şimdi bana bunu bir açıklayın önce.
Darbeci kayınpederini aklayabilmek
için kıvranıp duran damada da,
“askeri vesayetin” yıkılmasında
onurlu bir rolü bulunanlardan
nefret eden “askerci” gazetecilere
de şu soruyu sormak isterim:
Neden aklınıza bu soruyu
Genelkurmay’a sormak hiç
gelmedi?
Neden hiç gelmiyor?
Neden o belgelerin Donanma
İst
meydan okudu
Mehmet Baransu’nun tutuklanıması
üzerine ‘Kumpas suçlaması’
nedeniyle görüşlerini sorduğumuz
Taraf gazetesinin eski Genel Yayın
Yönetmeni Ahmet Altan bir yazıyla
cevap verdi. Balyoz iddialarının
gündeme getirildiği dönemde
gazetenin yayın yönetmeni olan
Altan, Balyoz’la ilgili sorularına
cevap istedi. İşte Ahmet Altan’ın
yazısı...
03 Mart 2015 Salı
Bizim Mehmet Baransu’nun evini
basmışlar, on saat aramışlar,
gözaltına almışlar, sonra da
mahkemeye sevk edip
tutuklamışlar.
Niye yapmışlar bütün bunları,
neymiş suçu?
“Suç işlemek amacıyla örgüt
kurmak, devletin güvenliğine ilişkin
belgeleri yok etmek, devletin
güvenliğine ilişkin bilgileri temin
etmek, devletin gizli kalması
gereken bilgilerini açıklamak.”
Örgüt kurmuş ama şimdilik
“örgütün diğer üyelerini”
saptayamamışlar.
Bir bavul dolusu belgeyi savcılığa
teslim ettiği halde “devletin
güvenliğine ilişkin belgeleri” yok
ettiğini söylüyorlar, ne kadar belge
vardı ki Baransu yok etti?
En çok da Balyoz darbe planından
“devletin güvenliğine ilişkin bilgi”
ve “devletin gizli kalması gereken
bilgileri” diye söz etmelerine
bayıldım.
Ne zamandan beri darbe planları
“devletin güvenliğine ilişkin belge”
ve “devletin gizli kalması gereken
bilgileri” olarak niteleniyor?
Ne zamandan beri olacak,
hırsızlarla darbeciler hukuktan
kurtulmak için kol kola girdiğinden
beri…
Hırsızlık yaparken yakalanan bir
iktidar, paçasını kurtarabilmek için
hırsızlıktan da büyük suçlar
işlemeye başlayınca, gidip
darbecilere sığınmaya karar verdi.
Ellerinde planlarıyla ortaya çıkan
darbeciler de, dizleri korkudan
titreye titreye, hırsız olduklarını
açıkça bildikleri adamların arkasına
utanmadan saklandılar…
Birlikte onların suçlarını ortaya
çıkaranları suçlu ilan etmeye
çalışıyorlar.
‘Çoluk çocuğu bırakın’
Önce işi bir netleştirelim.
Ben Taraf gazetesinin
kurucularından biriyim, o gazeteyi
beş yıl yönettim, Balyoz darbe
planlarının basılmasına ben karar
verdim.
O planları bin defa önüme
getirseler bin defa da basarım.
Darbecilerin zorbalığından da,
hırsızların zorbalığından da nefret
ederim.
Bu duygum hiç değişmedi, hiç
değişmeyecek.
Onun için çeşitli insanların isimlerini
ortada dolaştırarak, Baransu’yu
tutuklayarak meselenin etrafında
dolaşmaktan vazgeçin.
Yasemin Çongar’ı, Baransu’yu, şimdi
itirafçı olmuş çoluk çocuğu bir
kenara bırakın.
O itirafçılar kendilerinin “kullanışlı
aptal” olduklarını söyledikten sonra
bizim de “kullanışlı aptal”
olduğumuzu söylüyorlarmış.
O zavallı çocuklar, birkaç kuruş için
bir hırsız çetesinin oda
hizmetçiliğine soyundukları için
hayat onlara alçaklıkla aptallıktan
başka seçenek bırakmadı.
Daha yaşları kırka varmadan,
alçaklıklarını itiraf etmemek için
aptal olduklarını söylemek zorunda
kaldılar.
Aptal olduklarını kabul etmezlerse,
alçak olduklarını söylemek zorunda
kalacaklar çünkü.
Zavallı çocuklar.
Onlarla uğraşmayın, onlar zaten
sizin adamınız olmuş.
O haberi basan, o haberi basmaya
karar veren, Balyoz’un bir darbe
hazırlığı olduğundan bir an bile
kuşku duymayan adam benim.
Hadi gelin bir konuşalım bakalım,
Balyoz planları “devletin gizli
kalması gereken” bilgisi miymiş?
‘Donanmadaki belge aynı’
Bana gelirken uğramanız gereken
bir yer var. Genelkurmay Başkanlığı.
Yayınladığımız belgeler, Gölcük
Donanma Komutanlığı İstihbarat
Dairesi Başkanlığı’ndan çıktı.
Birebir aynı belgeler.
Şimdi o belgelerin “sahte”
olduğunu söyleyen hiç kimse gidip
de Genelkurmay Başkanlığı’na, “O
belgeler sizin Donanma istihbaratın
merkezinden nasıl çıktı” diye
sormuyor.
Resmi bir kuruluşta bulunan, resmi
belgeler onlar.
O belgelerin sahte olduğunu mu
söylüyorsunuz?
O zaman, o “sahte” belgeler
Donanma’nın istihbarat merkezinde
ne arıyordu diye soracaksınız.
Bütün subayların sicil numaralarını,
görev yerlerini gösteren bavul
dolusu belgeyi Donanma İstihbarat
Merkezi’ne kim yerleştirdi?
İstihbarat merkezi bu, halk plajı
değil.
Parolası, şifresi, kamerası, muhafızı,
kayıt defteri olması gerek.
Nerede kayıtlar? Nerede kamera
görüntüleri?
Kim koydu onları oraya?
Neden Genelkurmay beş yıldan beri
bu konuda tek bir açıklama bile
yapmıyor?
Neden “sahte” olduğu iddia edilen
“resmi” belgeleri istihbarat
merkezine koyanları açıklamıyor,
yakalamıyor, suçlamıyor?
Eğer Genelkurmay, kendi Donanma
istihbaratına “bir bavul dolusu”
belgeyi koyanı bulmaktan acizse,
siz zaten o orduyu lağvedin gitsin…
Ordu falan değil o.
Ya da o belgeler gerçek ve bizzat
askerler tarafından oraya saklandı.
Şimdi bana bunu bir açıklayın önce.
Darbeci kayınpederini aklayabilmek
için kıvranıp duran damada da,
“askeri vesayetin” yıkılmasında
onurlu bir rolü bulunanlardan
nefret eden “askerci” gazetecilere
de şu soruyu sormak isterim:
Neden aklınıza bu soruyu
Genelkurmay’a sormak hiç
gelmedi?
Neden hiç gelmiyor?
Neden o belgelerin Donanma
İst