HERKESİN KENDİSİNE Keloğlan demesine kızan Keloğlan, kırk yaşına bastığı gün:
“Bundan sonra bana kim Keloğlan derse vuracağım!” diye kendi kendine söz verir. Ve bunu, cümle âleme ilan eder.
Keloğlan, sözünde durur. Kendisine ilk “Keloğlan” diyen bir adamı gerçekten vurur. Keloğlan’ı yakalar, karga tulumba kadıya götürürler.
Kadının karşısında, kimse Keloğlan’ı savunmak istemez. Sonunda Nasrettin Hoca, acıyıp Keloğlan’ın savunmasını üstüne alır. Sanık Keloğlan’la birlikte kadının karşısına çıkınca Hoca başlar konuşmaya:
“Efendim, bir aydır gezideydim. Konya ağasının size selamı var.”
Kadı:
“Ve aleyküm selam” der.
“Sonra Afyon'a uğradım. Afyon’un ünlü kaymakçısı Hasan Ustanın da size selamı var.”
“Ve aleyküm selam.”
“İzmir'e gitmiştim. Ali Efe'nin de selamları var.”
“Ve aleyküm selam.”
Nasrettin Hoca her gittiği yerden herkesten getirdiği selamları bir bir sıralamaya başlayınca, ilkin memnun olan kadı yavaş yavaş kızmaya başlar.
“Selamı bırak da, davaya gelelim hoca” der.
Fakat Nasrettin Hoca:
-“Allah’ın selamını sahibine ileteyim, üstümde kalmasın” deyip, selamları sıralamaya devam eder.
“Erzurum’da Şeyh Mehmet’in selamı var.”
Kadı kaşlarını çatıp dişlerini gıcırdatarak:
“Ve aleyküm selam” der.
“Ankara’dan Hacı Mahmut’un selamı var.”
“Ve aleyküm selam.”
Hoca:
“Eskişehir’e de gittim. Ahaliden...” diye devam edecek olur ki,
Kadı:
“Yeter be!” diye sözünü keser.
Hoca kadıya aldırış etmeden yine selamlara devam edince, kadı önündeki hokkayı kaldırıp Nasrettin Hocanın kafasına fırlatır. O zaman Nasrettin Hoca:
“Kadı efendi!” der, “Şurada yarım saat bile getirdiğim Allah selamlarına aleykümselam demeye dayanamayıp kızdınız, kafama hokkayı fırlattınız. Ya şu kırk yıldır kendisine ‘Keloğlan’ denilen adamcağız ne yapsın?”