Adalet hanım...1. Kısım

fatmasel

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
21 Aralık 2007
404
0
69
Lütfen sonuna kadar okuyunuz.

ADALET

Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren
sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir
çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte
odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları
doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak yaşlı
ciğerlerine sabahın ılık esintisi ile doldurdu. Abdestini aldı, sabah
namazını kıldı. Mutfağa yöneldi. Çayla birlikte bir iki lokma bir
şeyler atıştırdı. Oturma odasına yöneldi. Eski bir fiskos masasının
yanındaki koltuğuna ilişti. Masanın üstü çerçeveler ile doluydu. Bir
tanesine uzandı, camının üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı.
Çerçevenin içindeki fotoğrafta İstiklal madalyalı kara yağız bir
adamla, makyajsız olmasına rağmen güzelliği göz alan bir kadın
birbirlerine bakarak gülümsüyorlardı. Yaşlı kadın 'Günaydın Anne,
Günaydın Baba' dedi. Usulca yerine koyduğu çerçeveye bir bakış daha
attıktan sonra başka bir çerçeveyi eline aldı. Bu siyah beyaz
fotoğrafta da subay üniformalı bir adamla bir gelin yan yana
duruyorlardı. Yaşlı kadın çerçeveyi titreyen dudaklarla öptü.
'Günaydın Kocacığım' dedi. Kadın bu çerçeveyi de bıraktıktan sonra
üçüncü ve son çerçeveye uzandı. Artık gözlerinden yaş damlıyordu.
Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara bakıp 'Günaydın
Evlatlarım' dedi. Tüm çerçevelere kısaca göz atıp 'Sizleri, hepinizi
çok özledim' dedi.

Gözlerinde biriken yaşları sildi. Artık ağlamak için bile yaşlı
hissediyordu kendini. Ağır ağır doğrulduğu koltuğundan eski
telefonuna doğru yöneldi. Ağır ağır numaraları çevirdi. Karşısına
çıkan adama 'Bir taksi istiyorum' dedi ve adresi verdi. Kapısını
kilitleyip, apartman merdivenlerine yöneldi. Yıllarca çekmediği zorluk
kalmamıştı ama şimdi bu merdivenler hayatının en büyük engeli olmuştu.
Ağır ve dikkatli bir biçimde iniyordu. Sabırsızlanan taksi şoförünün
çaldığı korna sokağı inletiyordu. 'Patlama be adam' dedi. Nihayet
taksiye binebildi. 'Teyze hoş geldin' dedi 25-30 yaşlarındaki şoför.
'Nereye gidiyoruz?' Kadın kısa bir sessizliğin sonunda 'Tüm bir gün
beni taşırmısın?' diye sordu. 'Sana 500 lira veririm.' Adam küçümser
bir gülümseme ile, 'Mal sahibi benden her gün 500 lira istiyor teyze'
dedi.

Kadın gülümsedi

'O zaman sana 650 lira vereceğim ne dersin?'

'Kurtarmaz ama senin güzel hatırını kırmayayım. İlk önce nereye gideceğiz?'

'Anıtkabir'e'

'Anıtkabir'e mi?

'Evet'

'Tamam teyzeciğim'

'Yaş kaç teyzeciğim?'

'Seksen sekiz'

'Maşallah Allah uzun ömür versin teyzeciğim'

'Allah sağlıklı mutlu ömür versin oğlum'

'Haklısın teyzecim'

Taksi Anıtkabir'in kapısına gelmişti. Şoför 'Teyzeciğim geldik' dedi.
Dalgın görünen kadın 'Evladım burada yardımına ihtiyacım var' dedi.
'Benimle gel' Adam şaşırmıştı. 'Tabii teyze' dedi. Kuşkulu gözlerle
'Bizi buraya alırlar mı?' diye sordu.

O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi.
Gözlerinden ateş fışkırarak 'Ne demek almamak? Sen daha önce hiç
gelmedin mi buraya?' dedi

'Hayır'

'Kaç yıldır Ankara'da yaşıyorsun?'

'Ben Ankaralıyım teyze. Doğma büyüme'

'Ee o zaman'

'Ne bileyim bir kez okulla gelmiştik bayramda. Bayram olmayınca burası
kapalı sanıyordum ben'

Kadın sinirli bir şekilde kafa salladı.

Şoför utanmıştı. Mozoleye çıkan mermer merdivenlere kadar
konuşmadılar. Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde

'Nasıl çıkacaksın Teyze?' diye sordu.

'Her ay nasıl çıkıyorsam öyle'

'Her ay geliyormusun?'

'Evet'

Uzun bir uğraşla merdivenleri çıktılar. Mozoleye doğru ağır ağır
ilerlediler. İçerisi çok serindi. Şoför büyük bir azimle yürümeye
çalışan kadının koluna girmişti. Kadının nefes alışları sıklaşmıştı.
Nihayet mozolenin önüne geldiler. Kadın şoförün kolundan ani bir
hareketle kurtuldu. Çantasını açtı. Tek bir karanfil çıkardı. Mozoleye
doğru ilerledi. Çiçeği mozoleye koydu. Şoför şaşkınlıkla olayı
seyrederken kadının ağzından şu sözlerin döküldüğünü fark etti.
'Hayatım boyunca sana verdiğim sözü tutmak için çalıştım' Ağır ağır
geriye çekilen kadın ellerini açıp Fatiha okumaya başladı. Şoför kısa
bir şaşkınlığın ardından ona katıldı. Kadın bir anlık suskunluktan
sonra 'Hadi gidelim' dedi.

Geldiklerinden çok daha ağır bir şekilde arabaya döndüler. Şoför
kadının durumundan endişelenmeye başlamıştı. 'Yoruldun mu Teyze' dedi.

Kadın sustu. Bir süre suskunluktan sonra 'Evet hem de çok yoruldum'
diye cevapladı.

'Nereye gidiyoruz?'

'Bankaya'

Şoför arabasındaki kadının herhangi biri olmadığını anlamıştı. Bu
yaşlı kadının Atatürk'e verdiği söz ne olabilirdi? En sonunda
dayanamadı.

'Teyzeciğim bir şey sorabilirmiyim?'

'Sor bakalım evladım'

'Anıtkabir'de Atatürk'e bir söz verdiğinizi söylemiştiniz. O söz nedir?'

'Uzun hikaye evladım'

'Olsun be teyze anlat ne olur'

'Ben lisedeyken bizim okulumuza gelmişti Atatürk. Beni de ona çiçek
vermek için seçmişlerdi. Çiçeği verdiğimde bana ismimi sordu. Bende
'Adalet' dedim. Bunun üzerine 'Ne güzel ismin varmış' dedi. 'Okulu
bitirince ne olacaksın' dedi bana. Hemşire dedim. Oda 'Güzel meslek
ama bence sen Hakim ol ismine çok yakışır' dedi. Ben kadından hakim
olmaz ki dedim. Kaşlarını çattı, 'Sen istedikten sonra olur. Senden
söz istiyorum hakim olacaksın' dedi .'

'Sen ne dedin peki?'

'Mustafa Kemal emretmiş ne denir? Söz verdim.'

'Peki olabildin mi Adalet Teyze?'

'Evet ben Cumhuriyetin ilk kadın hakimlerindenim.'
 
'Vay be. Sende ne hikaye varmış Adalet Teyze'

'Herkesin bir hikayesi vardır evladım. Herkesin hikayesi de kendine
göre değerlidir. Eğer insanların hikayelerini bilip anlayabilirsen
insanlara daha anlayışlı davranabilirsin'

'Haklısın Adalet Teyze. Bu bankamı gelmek istediğin'

'Evet'

'Yardım edeyim mi? Bende geleyim mi?'

'Hayır. Sen burada bekle lütfen.Bu arada adın neydi evladım'

'Osman teyzeciğim'

'Tamam Osman. Beni 45 dakika kadar sonra buradan al olur mu?'

'Tamam teyzeciğim'

Adalet hanım bankadan içeri girdi. Osman öğlen saatinin geldiğini
fark edip yemeğe gitti. Yemek boyunca Adalet hanımı düşündü. 'Kim
bilir neler yaşamış, neler görmüştür' diye düşündü. Tam vaktinde
bankanın önündeydi. Adalet hanım 15 dakikalık gecikme ile geldi.

'Hoş geldin Hakim Teyze'

'Çok uzun zamandır bana Hakim denmemişti.'

'Hoşuna gitmediyse söylemeyeyim?'

'Yok aksine hoşuma gitti. Sağol'

'Nereye gidiyoruz?'

'Seyranbağlarına'

'Tabii'

'Hakim Teyze çok yer gezmişsindir sen'

'Tüm Anadolu'yu karış karış gezdik rahmetli kocamla'

'Ne iş yapardı amca?'

'Subaydı.'

'Ne zaman vefat etti?'

'1952'de'

'Çok olmuş.Gençmiş'

'Kore savaşında şehit oldu.'

'Allah rahmet eylesin Hakim teyze'

'Sağol'

'Seyranbağları'na geldik nereye gideceğiz?'

'Sağa sap. İkinci binanın önünde dur.'

'Tamam.Buyur Hakim Teyze.Geleyim mi ben'

'Yok bekle burada'

Osman beklemeye başladı. Bir ara merak etti. Binanın uzaktan görünen
levhasına baktı. 'Seyranbağları Kız Yetiştirme Yurdu' yazısını okudu.
Anlam veremedi. 'Bu kadın burada ne yapar ki?' diye düşündü.

Yarım saat sonra Adalet hanım göründü. Yanında orta yaşlı kibar bir
hanım vardı. Adalet hanımı arabaya ağır ağır bindirdi. Kadın 'Adalet
Hanım size ne kadar teşekkür etsek azdır. Her zaman yanımızdasınız.
Kızlarda sizi çok seviyor. Ne olur arayı çok uzatmayın. Yine gelin'
dedi.

Adalet hanım, buğulu gözlerle 'İnşallah. Kızlara selamımı söyleyin.
Bende onları çok seviyorum. Onlara iyi bakın' dedi.

Araba hareket etti.

'Nereye Hakim Teyze?'

'Hemen iki sokak öteye'

Osman iki sokak ötede bu sefer başka bir binanın önüne park etti. Bu
binada da 'Ankara Seyranbağları Huzurevi' yazıyordu.

'Bekle beni'

'Tabii Hakim Teyze'

Yine 1 saate yakın bir bekleyişin sonunda bu sefer etrafında bir çok
yaşlı kadın ve adamla çıkageldi Adalet Hanım. Sarılıp öpüştükten sonra
oradan ayrıldılar. Osman dikiz aynasından Adalet Hanım'ın gözlerinden
akan yaşları fark etti.

'İyi misin Hakim Teyze'

'İyiyim Osman. Eski dostları görünce insan bir hoş oluyor'

'Nereye gidiyoruz?'

'Cebeci Asri Mezarlığına'

'Tamam'

'Teyze nerelisin sen?'

'Aydın Sökeliyim. Babam orada pamuk ekerdi. Annem ev hanımıydı. Sonra
Kurtuluş Savaşı oldu. Babam savaşa gitti. Söke işgal oldu. Biz dağlara
kaçtık annemle. Saklandık dağ köylerinde. Savaş bitince Söke'ye
döndük. Allah'a Şükür Babam'da sağ salim döndü savaştan.'

'Sonra ne oldu?'

'Liseye Aydın'a gönderdi babam. Orada Atatürk'le karşılaştım. Sözümü
tutmak için İstanbul'a gittim. Hukuk fakültesine girdim. Orada
rahmetli eşimle karşılaştım. O Harbiye'de okuyordu o zaman. Mezun
olunca evlendik..'

'Çocuğunuz var mı?'

'Bir kızım bir oğlum vardı.'

'Neredeler şimdi?'

'Oğlum dışişlerinde çalışıyordu.'

'Ne güzel'

'1978'de Fransa'da Ermeniler öldürdüler.'

'Üzüldüm Hakim Teyze. Başın sağ olsun. O da babası gibi şehit oldu yani'

'Evet. Şehit babanın şehit oğlu. Allah kimseye evlat acısı vermesin.'

'Amin. Ya kızın?'

'O eşi ve çocukları ile İzmit'te yaşıyordu. Öğretmendi. 1999'da
depremde hepsi vefat ettiler.'

'Allah rahmet eylesin.Boş boğazlığımla üzdüm seni Hakim Teyze kusura bakma'

'Sanki sormasan aklımdan çıkıyorlar mı evladım.Sen üzülme sağol'

'Geldik Teyze'

'Tamam evladım. Al işte paran artık gidebilirsin.'

'Hakim teyze buradan nasıl döneceksin? Ben seni bekleyeyim eve bırakayım.'

'Yok beni alacaklar buradan'

'Hakim Teyze bu para fazla. Kusura bakma ben sana yalan söyledim.
Taksinin sahibi benden 350 lira bekliyor. Affet beni. 350 'yi ona
veririm. Gerisi kalsın. Bende para istemem. Bugün senden aldığım hayat
dersinin parasal karşılığı yok zaten.'

'Çocukların var mı?'

'İki tane ellerinden öperler.' Taksinin güneşliğinden çocuklarının
resimlerini çıkarıp gösterdi.

'Adları nedir?'

'Kemal ve Ayşe'

'Oğlumun adı da Kemaldi.'

Sessizliğin ardından Osman'ın elindeki parayı ittirdi Adalet Hanım..

'Onlara bir şeyler al benim için. Onları okut. Ama yalansız, dolansız,
çok çalışarak helal lokma ile büyüt ve okut. Atatürk'ün bana yaptığı
gibi içlerindeki gücü fark etmelerini sağla. Bir de vatanını,
milletini sevmelerini öğütle onlara.'

Osman Adalet Hanımın ellerine sarılıp öptü. Ona iyi evlatlar
yetiştireceğine söz verdi. Adalet hanım mezarlığın kapısından ağır
ağır içeri girerken; Osman yaşlı gözlerle onu izliyordu. Hayatının en
büyük dersini kendisi küçücük, yüreği yaşadığı acılara rağmen kocaman
ve güçlü bu yaşlı kadından almıştı. Osman arabasını mal sahibine
götürmeye karar verdi. Bu gün daha fazla çalışamazdı.

Ertesi gün Ankara'da garip bir yağmur yağıyordu. Sanki gök delinmişti.
Osman taksiyi mal sahibinden almış, durağa gelmişti. Çay ocağının
yanında duran gazeteyi aldı. İlk sayfadaki haberlere göz gezdirdi.
Siyaset doluydu gazete. Hiç anlamazdı. Sıkılıp adli olayların yer
aldığı üçüncü sayfayı açtı. Taksiciler arkadaşları ile ilgili kötü
haberleri genellikle oradan alırlardı. Göz gezdirirken bir haber
dikkatini çekti.

'Dün gece geç saatlerde Cebeci Asri mezarlığında bulunan cesedin
Cumhuriyet tarihinin ilk Kadın Hakimlerinden Adalet YILMAZ'a ait
olduğu belirlendi. Adalet YILMAZ'ın bulunduğu yerdeki mezarların eşine
ve oğluna ait olduğu belirlendi. YILMAZ vefat ettiği gün bankadaki tüm
parasını çektiği, bu parayı ikiye bölerek Seyranbağları'ndaki bir kız
yetiştirme yurdu ile bir huzurevine bağışladığı belirlendi. Polis,
Adalet YILMAZ'ın mezarlığa ölmek için gittiğini düşünüyor.'

Osman bir anda sarsıldı. Gözyaşlarına engel olamıyordu. Taksici
arkadaşları hiçbir şey anlamadılar. Bir daha da hiç anlatmadı Osman bu
yaşadıklarını. Herkesin tek bildiği Osman'ın bardaktan boşanırcasına
yağan yağmur altında 'Gökler bile sana ağlıyor' diyerek ağladığı…
 
boğazıma bir yumruk oturdu,çok acıklı...
teşekkürler paylaşım için...
 
X