- 14 Eylül 2012
- 10.762
- 12.403
- 298
- Konu Sahibi ispanakliborek
- #1
RITA ENDER
Kalbim duraksız haykırışlarda
Ne yapsan ayrılamam senden asla
Hafife alma aşk vurur insana
Bu kadar kolay sanma delikanlım
Hiç aşık olmamış birisi bile, bu şarkıyı söyleyen Yıldız Tilbeyi duysa, aşka inanır. Aşkın vuracağına ikna olur. Aşkı, acısı ile birlikte tanır.
Peki; acıyı, vurgunu bu kadar iyi bilen bu kadın nasıl olur da bazı acılar hakkında bu kadar acımasız olur? Nasıl olur da, o en doğal pervasızlığı ile şunu yazabilir?:
Allah hitlerden razı olsun bunlara az bile yapmış ne kadar haklıymış adamcaaz
Hitlere şükretmek, bunlardan bahsetmek, milyonlarca insanın sadece Yahudi olduğu için dünyanın en cani yöntemleri kullanılarak öldürülmesine hak vermek ve dünya üzerindeki başka Yahudileri de hedef alarak şu sözleri etmek nasıl açıklanır?:
bu Yahudilerin sonunu gene müslümanlar getiricek Allahın izniyle az kaldı azz
Klavyesinin z tuşuna iki kez basmış Tilbe, fakat bahsettiği Allah tek. Müslümanlıkta da Yahudilikte de bir. Bu yüzden, pek çok Yahudiyi pek çok şeye inandırabilirsiniz ama binlerce yıllık bu kültürün sonunun geleceğine çok azını ikna edebilirsiniz.
Ama akıl sağlığı yerinde olanların tümünü korkutabilirsiniz. Onları korkak Yahudi olarak yaşamaya mahkûm da edebilirsiniz. Yalnızca nefretinizle. Bir devletin politikalarına karşı duyduğunuz nefretin insana yansıyan şekli ile. Öldüren veya savaşan insanlara karşı duyduğunuz kinin, sizinle aynı duyguya sahip olanlara da yöneltilmiş hali ile.
Antisemitizmden bahsederken kaçınmasız olarak tekrarlandığı gibi; İsrail devleti ile Yahudi bir kişiyi bütünleştirerek nefret söyleminde bulunmak ırkçılıktır. Orta Doğudaki bir devletin yaptıklarından Güney Afrikadaki bir Yahudiyi sorumlu tutmak en hafif anlatımla: akıl dışıdır.
Akla, mantığa ihtiyacımız var. Çünkü vicdan sadece yürekte, dilin ucunda değil; akılda ve mantıkta da belirir.
Akıl-mantık şu anda yaşananlar karşısında Türkiyede oluşacak tepkileri, yapılacak eylemleri, yayınlanacak binlerce Yahudi nefretiyle dolu yazı karşısında olacak olanları düşündürüyor:
Olacak olan belli mi? Sosyal medya aracılığı ile ses vermeye başlasalar da, Türkiyedeki Yahudiler yine sessizliğe mahkûm mu kalacaklar? Tüm hakaretler, tehditler, dine ve etnik kökene yönelik aşağılamalar, ırkçı beyanlar ve arkasından türeyecek ayrımcı uygulamalar yine cezasız hatta takipsiz mi kalacak? İnsanlar, hukuka güvenecekler mi, yoksa bu ülkede hukuk mu var? mı diyecekler?
Bir hukukçu için hukukun varlığının sorgulanması, kendi adalet inancının zedelenmesi çok acıdır. Olmayan bir şey için yok yere uğraştığını düşünür insan. Duruşmalarını, dilekçelerini, kanun maddelerini, evrensel prensipleri, müvekkilini hatırlar; hepsini tek tek gözünün önünden geçirir. Anlamsızlık, boşluk, hiçlik hisseder. Ve kırılır.
İşte böyle, insan ancak sevdiği karşısında kırılır. Kadını da erkeği de, çocuğu da yaşlıyı da en çok sevdiği, inandığı, güvendiği kişiler incitebilir. Bu yüzden bazı Türkiyeli Yahudiler kızmak bir yana çok kırıldı. Çünkü Yıldız Tilbeyi çok seven Türkiyeli Yahudiler var. Politik duruşunu beğenen, görüşlerini paylaşan, içtenliğini alkışlayan, sözlerine gülen-ağlayan; onu takip eden, ona hayran olan Türkiyeli Yahudiler var. Karin Karakaşlının kendisi hakkında Agosta, 1 Mart 2014te yazdığı, Yıldız Tilbe Ayar ı başlıklı yazının her kelimesine katılan, bunu okuyan, okutan, sosyal medyada beğenen, paylaşan ve favorilerine ekleyen Türkiyeli Yahudiler var.
Ne diyordu o yazısında Karakaşlı:
Sözden önce ses vardı. Ses; yani fısıltı yani çığlık.
Korkan insanlar titrerler ve sesleri kesilir. Tacize uğrayan bir kadının çığlık atamaması, boğazının o anda düğümlenmesi gibi, aynı. İşte tam da bu yüzden, hangi siyasi görüşte antisiyonist dahil- olursa olsun, Türkiyeli Yahudiler yine bu hisle çığlık atamayabilirler. Ama içlerine attıkları, atmak zorunda oldukları-olacakları ve içeride bir yerlerin çok kanadığı, çok kanayacağı kesin.
Kanamaların bir an önce durması; acısı vuran şeyin geçici aşklar olması dileğiyle
http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=aciya-ve-korkuya-vurmak&haberid=7656
Kalbim duraksız haykırışlarda
Ne yapsan ayrılamam senden asla
Hafife alma aşk vurur insana
Bu kadar kolay sanma delikanlım
Hiç aşık olmamış birisi bile, bu şarkıyı söyleyen Yıldız Tilbeyi duysa, aşka inanır. Aşkın vuracağına ikna olur. Aşkı, acısı ile birlikte tanır.
Peki; acıyı, vurgunu bu kadar iyi bilen bu kadın nasıl olur da bazı acılar hakkında bu kadar acımasız olur? Nasıl olur da, o en doğal pervasızlığı ile şunu yazabilir?:
Allah hitlerden razı olsun bunlara az bile yapmış ne kadar haklıymış adamcaaz
Hitlere şükretmek, bunlardan bahsetmek, milyonlarca insanın sadece Yahudi olduğu için dünyanın en cani yöntemleri kullanılarak öldürülmesine hak vermek ve dünya üzerindeki başka Yahudileri de hedef alarak şu sözleri etmek nasıl açıklanır?:
bu Yahudilerin sonunu gene müslümanlar getiricek Allahın izniyle az kaldı azz
Klavyesinin z tuşuna iki kez basmış Tilbe, fakat bahsettiği Allah tek. Müslümanlıkta da Yahudilikte de bir. Bu yüzden, pek çok Yahudiyi pek çok şeye inandırabilirsiniz ama binlerce yıllık bu kültürün sonunun geleceğine çok azını ikna edebilirsiniz.
Ama akıl sağlığı yerinde olanların tümünü korkutabilirsiniz. Onları korkak Yahudi olarak yaşamaya mahkûm da edebilirsiniz. Yalnızca nefretinizle. Bir devletin politikalarına karşı duyduğunuz nefretin insana yansıyan şekli ile. Öldüren veya savaşan insanlara karşı duyduğunuz kinin, sizinle aynı duyguya sahip olanlara da yöneltilmiş hali ile.
Antisemitizmden bahsederken kaçınmasız olarak tekrarlandığı gibi; İsrail devleti ile Yahudi bir kişiyi bütünleştirerek nefret söyleminde bulunmak ırkçılıktır. Orta Doğudaki bir devletin yaptıklarından Güney Afrikadaki bir Yahudiyi sorumlu tutmak en hafif anlatımla: akıl dışıdır.
Akla, mantığa ihtiyacımız var. Çünkü vicdan sadece yürekte, dilin ucunda değil; akılda ve mantıkta da belirir.
Akıl-mantık şu anda yaşananlar karşısında Türkiyede oluşacak tepkileri, yapılacak eylemleri, yayınlanacak binlerce Yahudi nefretiyle dolu yazı karşısında olacak olanları düşündürüyor:
Olacak olan belli mi? Sosyal medya aracılığı ile ses vermeye başlasalar da, Türkiyedeki Yahudiler yine sessizliğe mahkûm mu kalacaklar? Tüm hakaretler, tehditler, dine ve etnik kökene yönelik aşağılamalar, ırkçı beyanlar ve arkasından türeyecek ayrımcı uygulamalar yine cezasız hatta takipsiz mi kalacak? İnsanlar, hukuka güvenecekler mi, yoksa bu ülkede hukuk mu var? mı diyecekler?
Bir hukukçu için hukukun varlığının sorgulanması, kendi adalet inancının zedelenmesi çok acıdır. Olmayan bir şey için yok yere uğraştığını düşünür insan. Duruşmalarını, dilekçelerini, kanun maddelerini, evrensel prensipleri, müvekkilini hatırlar; hepsini tek tek gözünün önünden geçirir. Anlamsızlık, boşluk, hiçlik hisseder. Ve kırılır.
İşte böyle, insan ancak sevdiği karşısında kırılır. Kadını da erkeği de, çocuğu da yaşlıyı da en çok sevdiği, inandığı, güvendiği kişiler incitebilir. Bu yüzden bazı Türkiyeli Yahudiler kızmak bir yana çok kırıldı. Çünkü Yıldız Tilbeyi çok seven Türkiyeli Yahudiler var. Politik duruşunu beğenen, görüşlerini paylaşan, içtenliğini alkışlayan, sözlerine gülen-ağlayan; onu takip eden, ona hayran olan Türkiyeli Yahudiler var. Karin Karakaşlının kendisi hakkında Agosta, 1 Mart 2014te yazdığı, Yıldız Tilbe Ayar ı başlıklı yazının her kelimesine katılan, bunu okuyan, okutan, sosyal medyada beğenen, paylaşan ve favorilerine ekleyen Türkiyeli Yahudiler var.
Ne diyordu o yazısında Karakaşlı:
Sözden önce ses vardı. Ses; yani fısıltı yani çığlık.
Korkan insanlar titrerler ve sesleri kesilir. Tacize uğrayan bir kadının çığlık atamaması, boğazının o anda düğümlenmesi gibi, aynı. İşte tam da bu yüzden, hangi siyasi görüşte antisiyonist dahil- olursa olsun, Türkiyeli Yahudiler yine bu hisle çığlık atamayabilirler. Ama içlerine attıkları, atmak zorunda oldukları-olacakları ve içeride bir yerlerin çok kanadığı, çok kanayacağı kesin.
Kanamaların bir an önce durması; acısı vuran şeyin geçici aşklar olması dileğiyle
http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=aciya-ve-korkuya-vurmak&haberid=7656