- 12 Temmuz 2006
- 2.280
- 60
- 47
Abdulhak Hamit Tarhan
1852 - 1937
HAYATI
İstanbul'da doğdu. Babası Müverrih Hayrullah Efendi'dir. Hekimbaşı Abdülhak Molla dedesiydi.Önce Bebek'teki mahalle mektebine, sonra Rumelihisarı rüştiyesine devam etti. Bir yandan da özel ders alıyordu. Ayrıca Rober Kolej'e de gidiyordu.On yaşındayken ağabeyi Nasuhi Bey'le birlikte Paris'e babasının yanına gitti. İstanbul'a dönünce Tercüme Odası'na alındı.Çeşitli elçiliklerde bulundu.
TBMM'ye İstanbul milletvekili olarak girdi. Zatürreden öldüğünde Zincirlikuyu Mezarlığı'na 'milli merasim'le gömüldü.
Abdülhak Hamit'in sanatı gerek yaşadığı yıllarda, gerekse ölümünden sonra çok tartışıldı. Döneminde eski-yeni tartışması onun yapıtları çerçevesinde gelişti, kendisini tutanlarca şair-i azam olark alkışlandı. Özellikle Muallim Naci ve onu izleyenler dilinin savrukluğunu, tutarsızlığını, imgelerinin alışılmışı kıran sınır tanımazlığını eleştirdiler.
Hamit, Tanzimat sonrasında eskinin kalıplarını kırmaya çalışan şiiri, kişisel yaşantısının ürünü yapar ve onu Servet-i Fünun'a bağlamakla kalmaz, Edebiyat-ı Cedide'yi de ardına takarak Yahya Kemal'e kadar getirir. Milli Edebiyatçılar bile Hamit'ten geçerek gelirler.
ESERLERİ
Şiir kitapları: Sahra (1879), Makber (1885), Ölü (1885), Hacle (1886), Bunlar O'dur (1885), Divaneliklerim yahut Belde (1885), Bir Sefilenin Hasbihali (1886), Baladan Bir Ses (1912), Validem (1913), İlham-ı Vatan (1916), Tayflar Geçidi (1917), Ruhlar (1922), Garam (1923)
1852 - 1937
HAYATI
İstanbul'da doğdu. Babası Müverrih Hayrullah Efendi'dir. Hekimbaşı Abdülhak Molla dedesiydi.Önce Bebek'teki mahalle mektebine, sonra Rumelihisarı rüştiyesine devam etti. Bir yandan da özel ders alıyordu. Ayrıca Rober Kolej'e de gidiyordu.On yaşındayken ağabeyi Nasuhi Bey'le birlikte Paris'e babasının yanına gitti. İstanbul'a dönünce Tercüme Odası'na alındı.Çeşitli elçiliklerde bulundu.
TBMM'ye İstanbul milletvekili olarak girdi. Zatürreden öldüğünde Zincirlikuyu Mezarlığı'na 'milli merasim'le gömüldü.
Abdülhak Hamit'in sanatı gerek yaşadığı yıllarda, gerekse ölümünden sonra çok tartışıldı. Döneminde eski-yeni tartışması onun yapıtları çerçevesinde gelişti, kendisini tutanlarca şair-i azam olark alkışlandı. Özellikle Muallim Naci ve onu izleyenler dilinin savrukluğunu, tutarsızlığını, imgelerinin alışılmışı kıran sınır tanımazlığını eleştirdiler.
Hamit, Tanzimat sonrasında eskinin kalıplarını kırmaya çalışan şiiri, kişisel yaşantısının ürünü yapar ve onu Servet-i Fünun'a bağlamakla kalmaz, Edebiyat-ı Cedide'yi de ardına takarak Yahya Kemal'e kadar getirir. Milli Edebiyatçılar bile Hamit'ten geçerek gelirler.
ESERLERİ
Şiir kitapları: Sahra (1879), Makber (1885), Ölü (1885), Hacle (1886), Bunlar O'dur (1885), Divaneliklerim yahut Belde (1885), Bir Sefilenin Hasbihali (1886), Baladan Bir Ses (1912), Validem (1913), İlham-ı Vatan (1916), Tayflar Geçidi (1917), Ruhlar (1922), Garam (1923)