- 12 Temmuz 2006
- 35.022
- 30.393
- 60
Televizyon başında yayın saatini büyük bir aşkla beklediğimiz 90'ların en güzel Türk dizileri.
Televizyonun güz sezonu ile bir yandan yeni diziler başlarken bir yandan da varolan diziler yeni sezonlarına geçmektedirler. Onlarca farklı kanal onlarca farklı diziyi yayınlarken biz, günceli bir kenara bırakıp biraz nostalji yapalım. Türk televizyon ekranların 90'lı yıllarda yayında olan dizilere doğru yelken açalım. Muhakkak sıraladığımız tüm dizileri adınız gibi biliyorsunuzdur ama biz yine de hepsine dair bir şeylerden bahsedelim.
Kaynanalar (1974-2004)
90’lar dedik ama sadece 90’lı yıllarda başlayan diziler ile bezeli bir liste yapacağımızı söylemedik. Televizyonun ilk çıktığı yıllardan 2000’lere değin uzanan Türk televizyonlarının en uzun soluklu dizisi “Kaynanaları” liste dışı bırakmaz olmazdı. Türkiye’de televizyonun çıktığı yıllarda zaten seyirci “ne bulsa izliyordu” ancak Kaynanalar’ın yeri bir başkaydı. Çünkü sadece 70-80’lerin değil, yayınlandığı tüm vakitlerde her yaştan izleyiciye hitap edecek bir yapımdı. Zeki Ökten 1975 yılında bu diziyi sinemaya uyarlayıp, televizyonun çaldığı beyazperde seyircisini salonlara geri çağırmaya kalkışmışsa da pek başarılı olamamıştır.
Bizimkiler (1989-2002)
Bizimkiler de Kaynanalar kadar uzun soluklu olmasa da Türk televizyonlarının uzun süre devam eden efsane dizileri arasındadır. Nasıl ki Kaynanalar televizyondan sinemaya uyarlanmıştı, Bizimkiler de onun tam tersi yöntemi ile sinemadan televizyona uyarlanan bir yapımdır. 1976’da Kemal Sunal ve Şener Şen ile hatırlayacağımız Kapıcalar Kralı’nın senaristi Umur Bugay, film senaryosundaki karakterleri genişleterek bu diziyi ortaya çıkarttı. Zeki Ökten’in taktiği ne kadar tutmadıysa Umur Bugay’ın yaptığı o kadar başarılı olmuştur.
Mahallenin Muhtarları (1992-2002)
Severek izlediğimiz diğer bir dizi de Mahallenin Muhtarları’dır. Hangimiz Erkan Can’ı ilk defa bu dizide görüp ona, öteki rol aldığı yapımlarda “Temel” diye seslenmeyi bırakabildi? Temel’in ilk beş sezon boyunca muhtarın kızı Fadime’ye, öteki beş sezon boyunca da Şirin’e olan aşkını izledik. Şimdi diziye dönüp bakınca anılarımız, içimizi ısıtıyorsa bu diziye “güzelmiş” demek için başka bir sebep aramalı mıyız?
Süper Baba (1993-1997)
Senaristleri arasında Yavuz Turgul gibi bir sinemacının, Sulhi Dölek gibi bir yazarın ve Nilgün Öneş gibi unutulmaz diziler yaratacak birinin bulunması Süper Baba’nın, neden bu kadar büyük bir dizi olduğunu açıklamaya yeter herhalde. Yine de Şevket Altuğ’un canlandırdığı Fiko, bu büyük isimlere ve dizinin ismi gibi “süper” olmasının yanında çok naif bir karakterdir. Çengelköy’ün tatlı mı tatlı insanı Fikret’in üç kızı ile yaşadıkları diziyi, Türk televizyon tarihinin unutulmazları arasına sokmaktadır.
Kaygısızlar (1994-1998)
Gani Müjde’nin yazarlığında gelişen dizi Türk televizyonlarının ilk ve gerçek ”Geniş Aile”sidir. Kaygısızları tanımayanlar ya da yeniden hatırlamak isteyenler için Ercan Yazgan’ın canlandırdığı “Memnun Kaygısız” karakterinden bahsedelim. Memnun bey, 3 eşli ve 36 çocuklu bir ailenin reisidir. Bu cümle bile diziyi bir sene boyunca götürecek argümana sahiptir. Ancak her şey bununla bitmez. Çünkü sayın Kaygısız, bu aileyi nasıl geçindireceğini bilemez ve çözümü İstanbul’a taşınmakta bulur. Olaylar da böylece akıp gider.
Çiçek Taksi (1995-2003)
Çiçek Taksi ismini duyar duymaz dizinin jeneriğini mırıldanmaya başlamanız çok normal. Muhtemelen dizinin ismini duyan herkes sizinle beraber aynı şeyi yapıyordur. Buğday sarısı taksilerin içinde yaşanılan gerek dramatik gerek “aksiyon” dolu anlar her yaştan izleyicinin ilgisini diziye toplamayı başarmıştır. Yıllar sonra bu dizinin bir benzeri olan “Akasya Durağı” en az orijinali kadar uzun soluklu olsa da Çiçek Taksi’nin yarattığı etkiyi yakalamamıştır.
Çılgın Bediş (1996-2001)
Çılgın Bediş için verdiğimiz yayın tarihlerine bakanlar içlerinden muhtemelen “Çılgın Bediş bu kadar sürmedi ki.” Diye geçiriyorlardır. Çılgın Bediş hakkında fazla bilgi sahibi olmayanlar için de neden bu süreyi aldığımızı anlatalım. 1976’da Gırgır dergisinde Özden Öğrük tarafından çizilmeye başlayan Çılgın Bediş karakteri, 1996 yılında televizyona uyarlandı. Tabi bire bir hikaye ile değil. Sadece bu karikatür ve karikatürdeki karakterler merkeze alınarak Çılgın Bediş dizisi yaratıldı. Yonca Evcimik’in başrolünde oynadığı dizi daha ilk sezonundan ciddi reyting almaya başlamıştır. Ancak dizinin ikinci sezonunun sonuna doğru fiyatta anlaşamayan Evcimik diziyi yarıda bıraktı ve Çılgın Bediş aniden yayından kaldırıldı. Daha sonra sancılı geçecek yıllarla aralıkla olarak gösterilse de dizi, kaybolup gitti.
Sıdıka (1997-2003)
Dizinin jeneriğinde geçen animasyon ile sevmeye başladığımız Sıdıka, içinde olmak istemeyeceğimiz ancak dışarıdan izlemesi fazlası ile zevkli bir aileyi konu edinmektedir. Bu ailenin bahtsız kızı Sıdıka da tahmin edeceğiniz üzere bu dizinin başkarakteridir. Yazdığı günlükle hülyalara dalan genç kız Sıdıka, abisinin şamarları sayesinde hayaller ülkesinde pek de uzun süre kalamaz. Alkolik babası, serseri abisi ve onu evlendirmek isteyen annesi ile İstanbul'un kenar mahallesinde yaşayan Sıdıka, bunca olumsuzluğa penceresinden dış dünyayı izleyip "mutlu" olmaya çalışır. "Ne çektin be Gülistan" aman Sıdıka.
Ruhsar (1998-2001)
Türk televizyon ve sinema tarihimizin en geri kalmış türleri bilim kurgu/fantastik ve korkudur. Korku sineması 2000'ler ile beraber kıpırdanmaya başlasa da 80'lerdeki yarı fantastik filmler dışında bu türde neredeyse örnek film yoktur. Televizyonlarımızda ise Çağan Irmak'ın kısa soluklu fantastik/korku serileri ve "tatlı cadı" filmleri dışında tek örnek belki de Ruhsar'dır. Dört başı mamur bir özgünlükle kurulmuş olduğunu iddia edemesek de Ruhsar, Türk seyircisi için yeterince ilgi çekici bir yapım olmuştur. Öldükten sonra bile kocasını kıskanıp "onun yakasını bırakmayan" Ruhsar'ın hikayesi yine 90'ların Türk dizileri içindeki olmazsa olmaz komediden bağımsız bir yapıda değildir. Bu da bir türe ne kadar fazla yüklendiğimizin bir kanıtı herhalde. Fantazimiz bile komedisiz olmuyor.
Çarli (1998)
Normal insanlar evlerinde kedi, köpek, kuş ya da balık gibi evcil hayvanları besleyebilirler. Biraz daha "marjinal" takılanlar sürüngenlere yönelirler. Ancak evinde maymun besleyen kişilerin sayısının fazla olduğunu söyleyemeyeceğiz. Çarli bu "evcil maymunlardan" ilki değil ama en eğlencelisi olduğu kesin. Annelerimiz evlerimizde, bir maymun besleme fikrine katiyetle karşı çıkabilir ancak maymun Çarli'yi televizyon ekranlarından seyretmek o kadar da kötü değil.
Yılan Hikayesi (1999-2002)
Yılan Hikayesi ya da halkın kulağına daha hoş gelen şekliyle Memoli, muhtemelen Türkiye'de polisiye türünde yapılan en eğlenceli dizidir. Her karakteri ayrı bir "deli" olan dizi, yayınlandığı dönemde replikleri ile de konuşulur olmuştu. Memolin, "Eh be köylü kızı, eh be köylü kızı" ve "Sadece arkadaşlarım bana Memoli" der repliklerini günlük hayatında kullanmayan var mı? Tabi Memoli'yi canlandıran Mehmet Ali Alabora'nın onca düşmanının yanında bir de dizi dışı eli başka bir rakibi vardı, Deli Yürek. İkisi genç, ikisi de karizmatik ve ikisi de "tek tabanca". Deli Yürek'i canlandıran Kenan İmirzalioğlu'nun karşılaştırılmalarla geçecek kariyeri daha o zamandan başlamış meğer.
Deli Yürek (1999-2002)
Yukarıda Deli Yürek'ten bu kadar bahsettikten sonra şimdi konuyu "Memoli" karşılaştırılmasından sıyırıp direkt olarak Deli Yürek'e odaklayalım. Osman Sınav'ın Polat Alemdar'dan önce yarattığı kahraman Deli Yürek, en az onun kadar cesur ve en az onun kadar "ölümsüzdü". Belki tüm dünyaya meydan okumadı ama tüylerimizi diken diken eden o "Haydarinna" parçası ile tüm düşmanlarını yenecek güce sahip olduğu kesin. Yine de işin içinde Osman Sınav'ın olması dizinin politik içerikten yoksun olmadığının garantisidir. Ayrıca "Deli Yusuf Miroğlu"nun hikayesini anlatan dizinin senaryo ekibinde Onur Ünlü' nün oluşu da diziye dair ilginç bir detaydır.
Ayrılsak da Beraberiz (1999-2004)
Bir evin için ayrı yaşamaya çalışan bir çift... Ayrılsak da Beraberiz'den haberi olmayan seyirciler varsa içimizde ki bu pek olağan değil, onlar için hikayenin fikri bile fazlası ile özgün gelirdi. Ancak Ayrılsak da Beraberiz'i ve onun yıllar sonra yeniden çekimini izleyenler için bu dizi çok normal görünecektir. Çünkü Teoman ve Berna'nın sorunlu evliliklerine iyice şahit olmuşuzdur. İki tarafından birbirinden zorlu annesi de bu ilişkiyi iyice çıkmaza sürükleyecektir. Bunca karakterin yanına bir de Teoman'ın yakasından düşmeyen arkadaşı Feridun'u ve onun "belalısı" Dijital Binali ve ekibini katarsak "tadından yenmeyen" bir dizi ile karşı karşıya olduğumuza emin olabiliriz.
AHMET TOĞAÇ
mynet.com
Televizyonun güz sezonu ile bir yandan yeni diziler başlarken bir yandan da varolan diziler yeni sezonlarına geçmektedirler. Onlarca farklı kanal onlarca farklı diziyi yayınlarken biz, günceli bir kenara bırakıp biraz nostalji yapalım. Türk televizyon ekranların 90'lı yıllarda yayında olan dizilere doğru yelken açalım. Muhakkak sıraladığımız tüm dizileri adınız gibi biliyorsunuzdur ama biz yine de hepsine dair bir şeylerden bahsedelim.
Kaynanalar (1974-2004)
90’lar dedik ama sadece 90’lı yıllarda başlayan diziler ile bezeli bir liste yapacağımızı söylemedik. Televizyonun ilk çıktığı yıllardan 2000’lere değin uzanan Türk televizyonlarının en uzun soluklu dizisi “Kaynanaları” liste dışı bırakmaz olmazdı. Türkiye’de televizyonun çıktığı yıllarda zaten seyirci “ne bulsa izliyordu” ancak Kaynanalar’ın yeri bir başkaydı. Çünkü sadece 70-80’lerin değil, yayınlandığı tüm vakitlerde her yaştan izleyiciye hitap edecek bir yapımdı. Zeki Ökten 1975 yılında bu diziyi sinemaya uyarlayıp, televizyonun çaldığı beyazperde seyircisini salonlara geri çağırmaya kalkışmışsa da pek başarılı olamamıştır.
Bizimkiler (1989-2002)
Bizimkiler de Kaynanalar kadar uzun soluklu olmasa da Türk televizyonlarının uzun süre devam eden efsane dizileri arasındadır. Nasıl ki Kaynanalar televizyondan sinemaya uyarlanmıştı, Bizimkiler de onun tam tersi yöntemi ile sinemadan televizyona uyarlanan bir yapımdır. 1976’da Kemal Sunal ve Şener Şen ile hatırlayacağımız Kapıcalar Kralı’nın senaristi Umur Bugay, film senaryosundaki karakterleri genişleterek bu diziyi ortaya çıkarttı. Zeki Ökten’in taktiği ne kadar tutmadıysa Umur Bugay’ın yaptığı o kadar başarılı olmuştur.
Mahallenin Muhtarları (1992-2002)
Severek izlediğimiz diğer bir dizi de Mahallenin Muhtarları’dır. Hangimiz Erkan Can’ı ilk defa bu dizide görüp ona, öteki rol aldığı yapımlarda “Temel” diye seslenmeyi bırakabildi? Temel’in ilk beş sezon boyunca muhtarın kızı Fadime’ye, öteki beş sezon boyunca da Şirin’e olan aşkını izledik. Şimdi diziye dönüp bakınca anılarımız, içimizi ısıtıyorsa bu diziye “güzelmiş” demek için başka bir sebep aramalı mıyız?
Süper Baba (1993-1997)
Senaristleri arasında Yavuz Turgul gibi bir sinemacının, Sulhi Dölek gibi bir yazarın ve Nilgün Öneş gibi unutulmaz diziler yaratacak birinin bulunması Süper Baba’nın, neden bu kadar büyük bir dizi olduğunu açıklamaya yeter herhalde. Yine de Şevket Altuğ’un canlandırdığı Fiko, bu büyük isimlere ve dizinin ismi gibi “süper” olmasının yanında çok naif bir karakterdir. Çengelköy’ün tatlı mı tatlı insanı Fikret’in üç kızı ile yaşadıkları diziyi, Türk televizyon tarihinin unutulmazları arasına sokmaktadır.
Kaygısızlar (1994-1998)
Gani Müjde’nin yazarlığında gelişen dizi Türk televizyonlarının ilk ve gerçek ”Geniş Aile”sidir. Kaygısızları tanımayanlar ya da yeniden hatırlamak isteyenler için Ercan Yazgan’ın canlandırdığı “Memnun Kaygısız” karakterinden bahsedelim. Memnun bey, 3 eşli ve 36 çocuklu bir ailenin reisidir. Bu cümle bile diziyi bir sene boyunca götürecek argümana sahiptir. Ancak her şey bununla bitmez. Çünkü sayın Kaygısız, bu aileyi nasıl geçindireceğini bilemez ve çözümü İstanbul’a taşınmakta bulur. Olaylar da böylece akıp gider.
Çiçek Taksi (1995-2003)
Çiçek Taksi ismini duyar duymaz dizinin jeneriğini mırıldanmaya başlamanız çok normal. Muhtemelen dizinin ismini duyan herkes sizinle beraber aynı şeyi yapıyordur. Buğday sarısı taksilerin içinde yaşanılan gerek dramatik gerek “aksiyon” dolu anlar her yaştan izleyicinin ilgisini diziye toplamayı başarmıştır. Yıllar sonra bu dizinin bir benzeri olan “Akasya Durağı” en az orijinali kadar uzun soluklu olsa da Çiçek Taksi’nin yarattığı etkiyi yakalamamıştır.
Çılgın Bediş (1996-2001)
Çılgın Bediş için verdiğimiz yayın tarihlerine bakanlar içlerinden muhtemelen “Çılgın Bediş bu kadar sürmedi ki.” Diye geçiriyorlardır. Çılgın Bediş hakkında fazla bilgi sahibi olmayanlar için de neden bu süreyi aldığımızı anlatalım. 1976’da Gırgır dergisinde Özden Öğrük tarafından çizilmeye başlayan Çılgın Bediş karakteri, 1996 yılında televizyona uyarlandı. Tabi bire bir hikaye ile değil. Sadece bu karikatür ve karikatürdeki karakterler merkeze alınarak Çılgın Bediş dizisi yaratıldı. Yonca Evcimik’in başrolünde oynadığı dizi daha ilk sezonundan ciddi reyting almaya başlamıştır. Ancak dizinin ikinci sezonunun sonuna doğru fiyatta anlaşamayan Evcimik diziyi yarıda bıraktı ve Çılgın Bediş aniden yayından kaldırıldı. Daha sonra sancılı geçecek yıllarla aralıkla olarak gösterilse de dizi, kaybolup gitti.
Sıdıka (1997-2003)
Dizinin jeneriğinde geçen animasyon ile sevmeye başladığımız Sıdıka, içinde olmak istemeyeceğimiz ancak dışarıdan izlemesi fazlası ile zevkli bir aileyi konu edinmektedir. Bu ailenin bahtsız kızı Sıdıka da tahmin edeceğiniz üzere bu dizinin başkarakteridir. Yazdığı günlükle hülyalara dalan genç kız Sıdıka, abisinin şamarları sayesinde hayaller ülkesinde pek de uzun süre kalamaz. Alkolik babası, serseri abisi ve onu evlendirmek isteyen annesi ile İstanbul'un kenar mahallesinde yaşayan Sıdıka, bunca olumsuzluğa penceresinden dış dünyayı izleyip "mutlu" olmaya çalışır. "Ne çektin be Gülistan" aman Sıdıka.
Ruhsar (1998-2001)
Türk televizyon ve sinema tarihimizin en geri kalmış türleri bilim kurgu/fantastik ve korkudur. Korku sineması 2000'ler ile beraber kıpırdanmaya başlasa da 80'lerdeki yarı fantastik filmler dışında bu türde neredeyse örnek film yoktur. Televizyonlarımızda ise Çağan Irmak'ın kısa soluklu fantastik/korku serileri ve "tatlı cadı" filmleri dışında tek örnek belki de Ruhsar'dır. Dört başı mamur bir özgünlükle kurulmuş olduğunu iddia edemesek de Ruhsar, Türk seyircisi için yeterince ilgi çekici bir yapım olmuştur. Öldükten sonra bile kocasını kıskanıp "onun yakasını bırakmayan" Ruhsar'ın hikayesi yine 90'ların Türk dizileri içindeki olmazsa olmaz komediden bağımsız bir yapıda değildir. Bu da bir türe ne kadar fazla yüklendiğimizin bir kanıtı herhalde. Fantazimiz bile komedisiz olmuyor.
Çarli (1998)
Normal insanlar evlerinde kedi, köpek, kuş ya da balık gibi evcil hayvanları besleyebilirler. Biraz daha "marjinal" takılanlar sürüngenlere yönelirler. Ancak evinde maymun besleyen kişilerin sayısının fazla olduğunu söyleyemeyeceğiz. Çarli bu "evcil maymunlardan" ilki değil ama en eğlencelisi olduğu kesin. Annelerimiz evlerimizde, bir maymun besleme fikrine katiyetle karşı çıkabilir ancak maymun Çarli'yi televizyon ekranlarından seyretmek o kadar da kötü değil.
Yılan Hikayesi (1999-2002)
Yılan Hikayesi ya da halkın kulağına daha hoş gelen şekliyle Memoli, muhtemelen Türkiye'de polisiye türünde yapılan en eğlenceli dizidir. Her karakteri ayrı bir "deli" olan dizi, yayınlandığı dönemde replikleri ile de konuşulur olmuştu. Memolin, "Eh be köylü kızı, eh be köylü kızı" ve "Sadece arkadaşlarım bana Memoli" der repliklerini günlük hayatında kullanmayan var mı? Tabi Memoli'yi canlandıran Mehmet Ali Alabora'nın onca düşmanının yanında bir de dizi dışı eli başka bir rakibi vardı, Deli Yürek. İkisi genç, ikisi de karizmatik ve ikisi de "tek tabanca". Deli Yürek'i canlandıran Kenan İmirzalioğlu'nun karşılaştırılmalarla geçecek kariyeri daha o zamandan başlamış meğer.
Deli Yürek (1999-2002)
Yukarıda Deli Yürek'ten bu kadar bahsettikten sonra şimdi konuyu "Memoli" karşılaştırılmasından sıyırıp direkt olarak Deli Yürek'e odaklayalım. Osman Sınav'ın Polat Alemdar'dan önce yarattığı kahraman Deli Yürek, en az onun kadar cesur ve en az onun kadar "ölümsüzdü". Belki tüm dünyaya meydan okumadı ama tüylerimizi diken diken eden o "Haydarinna" parçası ile tüm düşmanlarını yenecek güce sahip olduğu kesin. Yine de işin içinde Osman Sınav'ın olması dizinin politik içerikten yoksun olmadığının garantisidir. Ayrıca "Deli Yusuf Miroğlu"nun hikayesini anlatan dizinin senaryo ekibinde Onur Ünlü' nün oluşu da diziye dair ilginç bir detaydır.
Ayrılsak da Beraberiz (1999-2004)
Bir evin için ayrı yaşamaya çalışan bir çift... Ayrılsak da Beraberiz'den haberi olmayan seyirciler varsa içimizde ki bu pek olağan değil, onlar için hikayenin fikri bile fazlası ile özgün gelirdi. Ancak Ayrılsak da Beraberiz'i ve onun yıllar sonra yeniden çekimini izleyenler için bu dizi çok normal görünecektir. Çünkü Teoman ve Berna'nın sorunlu evliliklerine iyice şahit olmuşuzdur. İki tarafından birbirinden zorlu annesi de bu ilişkiyi iyice çıkmaza sürükleyecektir. Bunca karakterin yanına bir de Teoman'ın yakasından düşmeyen arkadaşı Feridun'u ve onun "belalısı" Dijital Binali ve ekibini katarsak "tadından yenmeyen" bir dizi ile karşı karşıya olduğumuza emin olabiliriz.
AHMET TOĞAÇ
mynet.com