3 Aralık dünya engelliler farkındalık günü

okypete

Nirvana
Kayıtlı Üye
28 Mart 2008
84.873
40.718
698
BİR DAKİKA ENGELLİ OLABİLİR MİSİNİZ? -2
(TEKERLEKLİ SANDALYE İLE KISA BİR GEZİ)

Düşünün, tekerlekli sandalye’ye mahkûm olmuş bir engellisiniz. Hayatınız boyunca gitmek istediğiniz her yere bu tekerlekli sandalye’yle ulaşmak zorundasınız. Ondan ayrılma şansınız yok ve asla onsuz olamazsınız.

Çarşıya ya da bir arkadaşınızla görüşmeye gitmeniz gerekiyor muhtemelen gideceğiniz birçok yerde uygun bir rampa bulma olasılığınız düşük olacaktır ve tekerlekli sandalyenizle merdivenlerden çıkmanız ya da inmeniz gerekecektir. Bu basamaklar sizin için hiç de kolay olmayacaktır tabi eğer düşmez, bir yerinizi kırmazsanız şanslısınız çünkü tekerlekli sandalyeyle merdivenlerden geçmek bir hayli zorlu hatta imkânsızdır.

Ancak dertler bununla da bitmiyor merdivenleri geçtiniz diyelim bu sefer önünüze kocaman bir kaldırım çıkıyor, hele bir de kaldırımların yüksekliği abartılıysa işiniz oldukça zor demektir. Fakat hedeflediğiniz yere gidebilmek için bu kaldırımları tekerlekli sandalyenizle aşmaktan başka bir çareniz yok. Belki aşamazsınız ve size bu engel olan kaldırımlarda saatlerce birinin size yardım etmesini beklemek zorunda kalabilirsiniz. Neyse ki sonunda bu kaldırımları da aşıp yola koyulabildiğinizi varsayalım ancak bozuk yüzeyli yollar sizin için tam bir kâbusa ve yol işkencesine dönüşüyor hele bir de kış aylarında bir türlü temizlenmeyen buzlu yolları aşmaksa çok daha büyük bir işkence halini alır. Bu arada paraya ihtiyacınızın olduğunu düşündünüz ve bir bankamatiğe vardınız ancak bankamatiğin alt kaldırımı ve para çekmek için kullanmak istediğiniz ekranın yüksekliği sizin için bir engel kapısı daha ortaya seriyor. Ne kaldırımı aşmak ne de o yükseklikteki ekrana erişmek mümkün değil. Vazgeçiyorsunuz para çekmekten ve bir ulaşım aracına binerek hedeflediğiniz yere daha kısa sürede ulaşmayı istiyorsunuz ancak tekerlekli sandalyeyle ulaşım araçlarını kullanmak isterken çok daha farklı sıkıntılarla karşı karşıya kalıyorsunuz. Ulaşım araçlarındaki kapıların darlığı ve yüksekliği, araca binebilmeniz için taşıtlarda uygun basamak bulunmaması gibi yetersizlikler size bir kez daha engel oluyor ve istemeseniz de bu fikirden de vazgeçmek zorunda kalıyorsunuz.

Yolun ortasında kaldınız ve iyice sıkılmaya, bunalmaya başlıyorsunuz birde şu kaldırım işgalcilerini önlemek adına yapılan koruyucu mantarlar, zincirlerler yok mu işte onlar tekerlekli sandalyenizle bir yere gidebilmeniz ve yoldan geçebilmeniz için adeta engel olmakta ve geçebilmek tam bir yol işkencesine dönüşmektedir. Neyse ki zar,zor ilerlediğiniz yolun hemen karşı tarafında kocaman bir sinema salonu gözünüze çarpıyor, harika bir film gelmiş ve gitmek herkes gibi sizde bu filmi izlemek istiyorsunuz. Büyük bir hevesle oraya doğru ilerliyorsunuz ancak sinemanın önünde ne engelliler için uygun bir rampa ne de engellilerin rahatlıkla içeriye girebileceği uygun ölçülerde bir kapı bulunmamaktadır. Nasıl çıkar ve nasıl girersiniz bu merdivenlerden demeden sinema salonları da size engel olmaktadır.

Sinirleriniz ve psikolojiniz iyice geriliyor ama derdinizi de kimseye anlatamıyorsunuz içinizde ki ses adeta sessiz bir çığlığa dönüşüyor ah bir de etrafta acıyarak bakanlar yok mu bilmezler ki siz onların başaramadıklarını başarıyorsunuz. Yaşadığınız hayal kırıklıkları size artık eve dönmeniz gerektiğini düşündürmeye başlıyor zaten etrafta hiç tekerlekli sandalyeyle giden hiçbir engelli de yok. Hem nasıl olsunlar etrafınızda bu kadar engel varken, nasıl dışarı çıkabilsinler diye düşünürken birlikte eğlenen arkadaşları, sevgilileri görüyorsunuz ne güzel el ele tutuşmuşlar cafelerde, parklarda gezip, oturuyorlar. Eşiniz ya da sevgiliniz, arkadaşlarınız aklınıza geliyor birden belki de çocuğunuz ama sizin onlarla cafelerde, parklarda oturmanız hatta gezmeniz bile sırf bu kaldırımlar, uygunsuz rampalar yüzünden adeta bir hayale dönüşüyor. İçinizdeki ses, sessiz bir çığlığa dönüşürken çığlık daha da yükseliyor ve mırıldanarak söyleniyorsunuz engelsiz bir hayat bizim de hakkımız değil mi?

Sevgili dostlar, Siz hiç tekerlekli sandalye’yle merdivenleri çıkmayı denediniz mi? Ya da yüksek rampaları aşmaya çalıştınız mı? Çıkamadığınız kaldırımlarda tek başına saatlerce beklediniz mi? Hiç bir ulaşım aracına binmeye çalıştınız mı? Çok istediğiniz halde tekerlekli sandalyeyle Tiyatro, sinema ya da bir konsere gitmeyi denediniz mi? Sonunda yalnızlıktan sıkılıp arkadaşlarınızla buluşmak istediğinizde bu engeller yüzünden hiç gidemediğiniz ve yapayalnız bırakıldığınız oldu mu? Düşünün…

Bir dakika olsun düşünün…

Çünkü birilerini yalnızlaştırdığımızı ve onlara nasıl engel olduğumuzu bilmek için sadece bir dakika olsun düşünün ve tüm bunların çözümünün yine sizler olacağını bilin. Yaşamak sizin olduğu kadar onlarında hakkıdır.

ANIL YÜCEL
 
ellerinize sağlık..

facebookta bir resimde, bir rampa ve ilersinde tam ortasına dikilmiş bir agaç vardı..
çok etkilendim çok üzüldüm.. kendi çapımda bi yerlerde bişileri protesto etmeye çalıştım..
"senden önce ben" diye bir kitap var.. ondada bunları anlatıyor..
Engel sorun deil, bunu sorun olarak önümüze koyan devlet..
en çokta mankamatiklerin önüne gidince, yüksekli görünce aklıma geliyor..
rabbim bu engelleri kaldıracak insanları başımıza getirsin..
 

inşallah. devlet buna el atmalı artık.
 
Engelli bir çocuğun annesine mektubu

Merhaba anne,ENGELLİ BİR ÇOCUĞUN ANNESİNE SÖZLERİ... Nasılsın? Ben iyiyim. doğuma çok az bir süre kaldı. Ama sana söylemem gereken birşey var. Kimilerine göre bazı eksikliklerle geleceğim.. "Özürlü" diyecekler bana.. Ama ben kimseden "özür" dilemeyeceğim anne.. Senin dışında... Senden şimdiden özür dilerim.. Beklentilerinin hepsine cevap veremeyeceğim için.. Komşumuz çocuklarını benimle oynatmak istemediği zaman boynunu eğeceğin için.. "Bana doğru düzgün bir evlat bile veremedin", sesini duyarsan birgün..Kulağındaki her yankısı için.. Mağaza mağaza dolaşıp bisiklet seçmenin tatlı heyecanı yerine, Tekerlekli sandalye almanın burukluğunu sana yaşatacağım için.. Çağrılmayacağımız her aile toplantısı,bayram kutlaması, piknik için.. Yada çağrılacağın ama benim yüzümden gidemeyeceğin her toplaşma, her düzenlenen kadınlar günü için.. ÖZÜR DİLERİM ANNE.. Ama senden bir isteğim var; Benden sakın vazgeçme anne! Bacaklarım güçsüz olabilir.. Kolayca tırmanamayabilirim merdivenleri.. Sakın beni taşımaya kalkma anne! Tamam engelleri birlikte aşalım yine.. Ama sen elimden tutma! Bana yardım etmek istiyorsan yukarı çık ve bana "gel" de! Çıkamadığım için ağlayabilirim belki de.. Ama sen ağlat beni anne! Ağlasamda daha çok merdiven çıkarmalısın bana.. Yoksa asla güçlenemem.. Kulaklarım iyi işitmeyebilir..Konuşmaya başlamam biraz zaman alabilir belki.. Ama sen sakın suskunluğa bürünme anne! Daha çok konuşmalısın benle! Daha çok şarkı söylemeli, daha çok kitap okumalısın bana! Yoksa asla konuşamam... Belki bazı takıntılarım, ısrarlarım olabilir geldiğimde.. 'N'olur bana 'hayır' de anne! Bana acıdığın ve beni mutlu etmek için, istediğim herşeyi yapma hatasına sakın düşme! Lütfen ağlat beni anne! Şimdi beni ağlat ki, ilerde birlikte ağlamayalım.. Yoksa asla ayakta duramam.. Belki etrafındaki insanlardan biraz farklı bir yüzüm olabilir doğduğumda.. Çok iyi görünmeyebilirim belki.. Ama sen yine güzel güzel bak bana anne! Öyle bakki, bende aynaya baktığımda karşımda güzel bir yüz görebileyim.. Yoksa asla kendime gülümseyerek bakamam... Bir şeyleri hemen kavramayabilir, çabucak anlamayabilirim belki... Ama sen yine anlat bana anne!Defalarca anlat! Benden sakın VAZGEÇME! Yoksa asla Öğrenemem... Son birşey daha; Lütfen bu satırları okurken ağlama! Çünkü ben yazarken inan hiç ağlamadım ANNE!



Ben ağlayarak okudum rabbim herşeyin hayırlısını versin
 
bu yazı benide ağlattı. çok kötü oldum.
 
hepimiz engelli adayıyız. günlük yaşamdaki engelleri kaldırmak içinse onların gözlemine ihtiaç var devlet organlarında. belediyelerde muhakkak şehir planlama ekibinde görev almaları gerekir. bu konuda avrupadan alınacak çok ders var. bizde ise maalesef suistimal konusu olabiliyo. özel eğitim okulları rant kapısı olarak görülebiliyo.
sabah bununla ilgil güzel bir haber vardı. Bilgisayar Mühensiliğini okuyan murat Can'ın haberi. buraya da konusu açılmıştı dün. nelerden vazgeçerek neler kazanıyor insan.
 
Birkaç gündür bu konu aklımdaydı,yeri gelmişken yazayım.Şehirler,özellikle de İstanbul bir engellinin asla sokağa çıkamaması için dizayn edilmiş gibi.Tekerlekli sandalyeyle bir yerden bir yere gitmek tek başına değil,yanında rafakatçiyle bile mümkün değil.

Metrobüs duraklarındaki üst geçitlerde bir engellinin çıkabilmesi için hiçbir şey yok.Bir tekerlekli sandalyenin çıkmasının mümkün olmadığı kule gibi merdivenler var sadece.
Aynı durum otobüslerde de var.Orta kısım tekerlekli sandalye için boş bırakılmış,ama tekerlekli sandalyeli engellinin otobüse binebileceği bir mekanizma yok otobüste.
Bildiğim kadarıyla kaldırımların ortasına döşenen sarı parke taşları da görme engelliler için.Ama ağacın etrafından dolanan mı,ortasına araba park edilen mi,ne arasanız var.
Yani kısacası şehir "engelliysen,evinde otur,sakın sokağa çıkma" diyor.Yılda bir gün engellilerin farkında olmak hiçbir işe yaramaz,tabi en çok belediyelerin ve planlamacıların bu farkındalığı yaşaması gerekiyor.
 
[h=1]Sporcularımızdan Dünya rekoru[/h][h=2]Bedensel Engelliler Milli Takımı'ndan Burcu Dağ ve Erdoğan Aygan çifti, makaralı yay kategorisinde dünya rekoru kırdı.[/h]Bedensel Engelliler Okçuluk Milli takımından Burcu Dağ ve Erdoğan Aygan çifti, Tayland'daki Dünya Şampiyonası'nda makaralı yay kategorisinde dünya rekoru kırdı.

Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonundan yapılan açıklamada, Okçuluk Milli Takımı'nın 1-7 Kasım tarihlerinde Tayland'ın Bangkok şehrinde düzenlenen Dünya Şampiyonası'nda tarihi bir başarıya imza attığı bildirildi.

Açıklamada, Burcu Dağ ve Erdoğan Aygan'dan oluşan takımın şampiyonada makaralı yay kategorisinde 153 olan dünya rekorunu 154 ile kırarak şampiyon olduğu kaydedildi.

Burcu Dağ'ın bireysel makaralı yay mücadelesinde de birinci olduğu şampiyonada, karma yarışlarda 17 ülke yer aldı.

Sporcularmzdan Dnya rekoru - Hrriyet Dier Sporlar

Engel mi dediniz. Onlar engele meydan okudular
 
Engelli akrabası, kuzen sahibi, olarak sanırım bunu anlamaya en yakın insanlardan biri de benim...
Halama onunla alakalı ne zaman soru sorsam: 'O benim büyümeyen bebeğim, ondan hiçbir şey talep etmiyorum karşılıksız tamamen karşılıksız seviyorum onun beni sevmesini beklemeden, beni anlamasını ummadan' diyor.
Kelimelerin kifayetsiz olduğu an...
Unutmayalım hepimiz 'Engelli Adayıyız!'
 
Farkındalık artar mı bilmem ama Türkiye engellilerin yaşamasına zerre uygun bir ülke değil..
Engellerin kaldırılması gerekirken, bu insanlara nasıl daha fazla engel oluruz çabasında olan bir ülkeyiz biz..
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Biz sağlıklıyız ya, hani başımıza hiçbirzaman hiçbirşey gelmezmiş gibi yaşayıp gidiyoruz ya, onun rahatlığıyla var olan 3-5 tane tekerlekli sandalye rampasına araba bırakışlarımız, işte bu rahatlık yüzünden engelli çocuklardan kaçışımız.

Ben engellilerin farkındayım ama birde ülkece farkında olsak iyi olacak, postanelere vs engelli gişeleri konuyor ama giremediğin bir binada sana özel gişe olsa ne fayda, rampa yok
Rampa var, gişede var ama gişe yüksek

Otobüslerin bir kısmında engelli girişi var, büyük kısmında yok, kaldırımlar, yollar herkes için riskli, kaldırımlarda park halinde araçlar, yürürken ayağınızın altında zıngırdayan kaldırım taşı.

Bildiğim kadarıyle otizmli çocuklarımız devletin bünyesindeki rehabilitasyon merkezlerinde yıllık ders saat sınırlamasına tabii, durum değiştiyse bilmiyorum fakat 3-4 yıl önce tesadüfen tanıştığım bir anneyle ayak üstü sohbetimiz olmuştu, gül yüzlü yakışıklı oğlunu rehabilitasyon merkezine götürüyordu o anlatmıştı bana, sınırlama olmasına çok üzülmüştüm.

Başka bir arkadaşımın kızı epey ağır zihinsel engelliydi, kızını birçok merkez kabul etmedi( sabırla yıllarca uğraştı, kızımız 18 yaşına geldiğinde bir merkezden olumlu haber gelince arkadaşımın mutluluğunu size tarif edemem

Engelli insanların sorunları bugün oluşmadı, yıllardır var ve biz farkında olmakta çok geciktik, hala da onların hakkı olanı öteleyip duruyoruz, milletçe de bilinçlenmemiz gerekiyor. Farkında mıyız? Yeterince farkında olduğumuzu zannetmiyorum

Farkındalık günlerini doya doya kutlayamıyorum adımlar atılıyor belki ama yüzlerini güldürecek yollar katetmeliydik.

Farkında olmadığımız, onları görmezden geldiğimiz için özür dilerim
 
Engelli bir kardeşe sahip arkadaşım şöyle bir cümle paylaşmış. Ben de burada paylaşmak istedim...

-"Normal" addedilen kişilerin anneleri "Evlat acısı yaşatma rabbim bana" diye kaygılanırken, "Engelli" evlada sahip annelerin korkusu ise "Ya ben ondan önce ölürsem?" dir. Farkındalık mı demiştiniz?

Ben bu konuda çok rahat ifade edemiyorum kendimi. Zira cümlelerimden "Acıma" hissini arındırmak istiyorum. Bunu başaramıyorum. Üzüntü ve acıma hissini ayrıştırmak bazen imkansız oluyor. Farkındalık da bu noktada yardımcı olmuyor. Ben engelli kardeşlerime acımak istemiyorum. Acınacak onca "Normal!" insan varken, onlara söylemek istediğim tek şey şudur;

"ÜZÜLMEYİN, NORMAL KABUL EDİLENLERDEN DAHA ANORMAL DEĞİLSİNİZ"

Beni en çok rahatsız eden durum ise ısrar ve inatla "Özürlü" tabirinin kullanılmasıdır. Herhangi bir eylemi, biyolojik ve zihinsel yetersizlikten ötürü gerçekleştiremeyen kişiler özürlü değil engellidir. Bu eylemi yapamamak bir kusur değildir. Yapmasının önünde bir yahut birkaç engel vardır. Dolayısıyla bu durumun tanımı özür değil engeldir.

Çok şey yapmak istiyorum ancak ben de yetersizim. Belki toplum tarafından kabul görülen bir engele sahip değilim. Ancak engelliyim... Benim engelim, normal kabul edilen o insanların duyarsızlıklarıdır. Sizler için inşa edilmiş asansörleri utanmadan kullanan, birkaç merdiven çıkmamak için sizlerin hakkını utanmadan çiğneyen o vicdan engelli zatlara elimden geldiğinde çemkiriyor ve "Özürlü" olduklarını hiç çekinmeden dile getiriyorum. Sizler için daha çok şey yapmak istiyorum. Önümdeki engeller kalktığında. Bir gün...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…