İster 25 yaşında olsun, isterse 35, kısa veya uzun vadede her çiftin hayali sağlıklı bir ya da birden fazla çocuk sahibi olmaktır. Bazı çiftler evliliklerinin ilk yıllarında çocuk sahibi olmak ile ilgili plan yapmayı çok erken buldukları için; çocuk istemlerini evliliklerinin ilerleyen dönemlerine taşırlar. Bazıları ise evliliklerinin birinci yılını doldurduklarında bebeklerini kucaklarına alırlar. Bir bebek sahibi olmayı daha ileriki yıllara erteleyen çiftler, kimi zaman bazı olası sağlık sorunlarından kaynaklı olarak bu isteklerini elde etmekte zorlanırlar. Böyle olunca da çiftler için oldukça zor ve stresli bir süreç başlar. Zira doğal yolla bebek sahibi olamamak demek çok sayıda doktor muayenesinden geçmek, pek çok tahlil yaptırmak, bazı tedavi yöntemlerini uyguladığı halde gebelik elde edememek anlamına gelebilir. Ancak işte bu tip durumlar için günümüzde artık tüp bebek tedavisi bulunmaktadır. Tüp bebek tedavisi, günümüzde doğal yolla bebek sahibi olamayan çiftler için çok ciddi ve önemli bir umut ışığı olmuştur.
Günümüzün modern toplumlarında artık doğal yolla bebek sahibi olabilmek çok da olağan, sıradan bir durum değil aslında. Zira üreme çağında olan çiftlerden yaklaşık % 15’i günümüzde doğal yolla bebek sahibi olamıyor. Bu çiftlerden bazıları yumurtlama tedavisi, aşılama gibi üreme tedavileriyle gebelik elde edebiliyorken, pek çoğu için de tek çare ve en başarılı yöntem olarak tüp bebek tedavisi söz konusu oluyor.
Günümüz koşullarında modern tıp, çocuk sahibi olmak isteyenler için pek çok fırsat sunmaktadır. Tüp bebek tedavisi de bu yönde uygulanan ve en başarılı sonuçlar elde edilen yardımcı üreme yöntemidir. Kadın üreme hücreleri olan yumurtaların ve erkek üreme hücreleri olan spermlerin vücut dışında, laboratuvar ortamında bir araya getirilerek döllenmenin elde edilmesini sağlayan tedavi süreci olan bu yöntem bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin hayallerini gerçekleştiriyor.
Tüp bebek nedir?
Tüm dünyada ortalama 40 yıldır, doğal yolla bebek sahibi olamayan çiftlere tüp bebek tedavisi uygulanmakta ve bu şekilde gebelik elde etmek mümkün olabilmektedir. Tüp bebek; kadından, erkekten ya da her ikisinden kaynaklanan sebep veya sebeplerden dolayı doğal yolla bebek sahibi olamayan çiftler için bir umut ışığı olmuştur.
Şöyle ki; bir tane ya da birçok tane üreme hücresine sahip olan, yani hali hazırda üreme çağında olan çiftlerin doğal yolla değil de, laboratuvar ortamında döllenme ile gebelik elde edilebilmesi işlemi tüp bebek olarak adlandırılmaktadır.
Anne ve baba adayının var olan kendi üreme hücreleri kullanılarak uzman kişiler eşliğinde, laboratuvarda döllenme gerçekleştirilir ve bu döllenmiş yumurtadan oluşan embriyo, yine tıbbi işlemlerle anne adayının rahmine yerleştirilir ve kontrollü bir şekilde gebelik gerçekleştirilir. Aslında tüp bebek tedavisi ile, doğal yolla gebelikte tüplerin görev aldığı işlem ekarte edilmiş olur, bu doğal süreç uzmanlar kontrolünde gerçekleşir.
Tüp bebek tedavisi nasıl yapılır?
Tüp bebek tedavisi için öncelikle çiftlerin belli bir süre boyunca doğal yolla gebeliği uygun şartlarda denemiş olmaları istenmektedir. Yaşı 35’ten küçük olanların yaklaşık 1 yıl, yaşı 35’in üzerinde olanların ise ortalama 6 ay boyunca düzenli aralıklarla korumasız cinsel ilişki yaşamış olmaları ve buna rağmen gebelik elde edememeleri durumunda tüp bebek tedavisi denemesinden bahsetmek önerilmektedir. Burada kast edilen “düzenli cinsel ilişki” haftada 2 – 3 kez ya da 2 günde bir korumasız cinsel ilişkidir. Zira haftada bir kez gibi seyrek ya da her gün gibi çok sık cinsel ilişki durumunda gebelik elde edebilmek daha zor olabilmektedir. Çünkü çok seyrek olduğunda kadının yumurtlama zamanını kaçırmak söz konusu olabileceği gibi, çok sık ilişkide de baba adayının menisinde yeterli sayıda ve kalitede sperm birikebilmesi mümkün olmayabilir. İşte burada belirtilen sıklıkta korumasız cinsel ilişkiye rağmen doğal yolla gebelik elde edilemediğinde doktora başvurulması ile üremeye yardımcı tedavi yöntemlerinden en uygun olanı seçilmektedir. Genellikle yumurtalama tedavisi, aşılama uygulamaları gibi daha ön koşul uygulamaların ardından gebeliğin gerçekleşme olasılığının çok yüksek olduğu tüp bebek tedavisine geçilir.
Çifte yapılan detaylı inceleme ve testlerin sonucunda tüp bebek tedavisine karar verildiğinde kadının yumurtalık rezervi değerlendirilir ve gerekiyorsa yumurta sayısını artırıcı, yumurtlamayı kolaylaştırıcı birtakım ilaçlar kullanması sağlanır. Bu şekilde yumurta geliştirilir ve bu gelişim sık aralıklarla kontrol edilerek takip edilir. Kadından laboratuvar ortamında alınan yumurta hücreleri, vücut içindeki koşullara en yakın özellikte cihazlar ve büyüme sıvıları içinde toplanır ve döllenmeye kadar burada tutulur. Aynı gün baba adayından da sperm örneği alınır ve döllenmeye hazır hale getirilir. Eğer çifte klasik tüp bebek yöntemi uygulanacaksa sperm ve yumurta hücresi aynı ortama alınır ve tıpkı doğal yolla gebelikte olduğu gibi sperm hücresi yumurtaya ulaşır ve onu döller. Ancak mikroenjeksiyon yöntemi kullanılacaksa uzmanlar tarafından seçilmiş en kaliteli sperm hücresi, mikrokanüller kullanılarak yumurta hücresinin içine enjekte edilir.
Yukarıda anlatıldığı gibi döllenmiş yumurta rahim ortamına en benzer şekilde oluşturulmuş özel cihazlar içine alınır. Bu şekilde oluşan embriyoların gelişimi de her gün takip edilir. Bu şekilde en kaliteli embriyo seçilir ve uygun olan dönemde anne adayının rahmine transfer edilir. Embriyonun transfer edildiği günden sonraki 12. günde ise kanda gebelik testi yapılarak gebeliğin gerçekleşip gerçekleşmediği öğrenilir.
Ne zaman tüp bebek tedavisine başvurmak gerekir?
Gebelik elde edebilmek isteyen herkes, korumasız cinsel ilişkiye girdiği ilk ay bunu gerçekleştirmiş olmayı hayal eder. Ancak aslında durum hiç de öyle değildir. Gebeliğin gerçekleşmesi pek çok farklı faktörün her birinin olumlu seyretmesi ile mümkün olmaktadır. Şöyle ki; 30 yaşında, sağlıklı bir şekilde yumurtlayan bir kadının eşinin de sperm sayısı ve kalitesinin istenen düzeyde olduğu var sayıldığında korumasız cinsel ilişkiye giriyorsa her ay hamile kalabilme olasılığı ortalama % 20 – 25’tir. Bir de kadının yaşı 35’in altında ise bu olasılık her yıl, hatta her ay hızla azalmaktadır. Yani aslında toplumda yanlış bilindiği gibi birkaç kez korumasız cinsel ilişkiye girdiği halde gebe kalamayanlar kısır olmayabilir.
Bir üremeye yardımcı tedavi yöntemine başvurmak içinse en doğrusu yeterince sık ve yeterince düzenli olarak korumasız cinsel ilişkiye girmiş olmak gerekir. Bu bağlamda genel geçerli olan uzman görüşü; 35 yaşın altındaki kadınların 1 yıl süre ile 35 yaşın üzerindekilerinse 6 ay süre ile düzenli olarak korumasız cinsel ilişkiye girmelerine rağmen gebelik elde edememelerinin gerektiği şeklindedir.
Burada kast edilen düzenli ilişki; her gün değil, haftada 1 değil, 2 ya da 3 günde bir korumasız cinsel ilişkidir. Zira her gün ilişkiye girmek erkeğin menisinde yeterince kaliteli sperm birikmesine engelken, haftada 1 gibi nadiren ilişkiye girmek de gebelik şansını düşürmektedir. Zira gebelik elde edebilmekte önemli olan kadının yumurtlama dönemini denk getirebilmektir.
Tüm bu yukarıda anlatılanlar ışığında üreme çağındaki bir çiftin doğal yolla gebelik elde edemediğini düşünmesi ve kısırlıktan şüphe etmesi için en az 6 ay süre ile düzenli olarak korumasız cinsel ilişki yaşaması gerekiyor. Başarılı olamama durumunda ise kesinlikle fazla vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir. Zira zaman geçtikçe, yaş ilerledikçe kadınlarda doğurganlık yeteneği hızla azalıyor.
Kısırlık oranları erkek ve kadında farklı mı?
Genellikle toplumda kısırlık ya da bebek sahibi olamama konusunda kadın faktörünün daha ağırlıklı olduğuna dair bir görüş egemendir. Ancak bilimsel verilere göre kısırlık % 40 erkekten, % 40 kadından, % 20 ise her ikisinden de kaynaklanmaktadır. Yani gebelik sürecinin sağlıklı olarak ilerlemesi kadın kadar erkek faktörüne de bağlıdır. Bununla birlikte kadının yaşı ilerledikçe yumurta sayısı azaldığından üreme yeteneğinin hızla düştüğü, erkeğin üreme yeteneğinin ise kadına oranla yaşa ve ilerleyen yıllara karşı daha dirençli olduğu şeklinde de bir gerçek var.
Kısırlık sorunu kadından, erkekten ya da her ikisinden de kaynaklanıyor olsa da günümüzde tüp bebek tedavisinde sağlanan ilerlemeler sayesinde gebelik elde edebilme oranları oldukça yüksektir. Doğal yolla gebelik elde edilemediğinde uygulanan tedavi sürecinin zaman zaman zorlukları olabilir. Ancak bu zorluklar hastaların gözünü korkutmamalı, stres altına sokmamalıdır. Çünkü bu yöntem ile gebe kalma sürecinde hastanın morali yüksek olması tedavinin başarısını zannedilenden daha fazla yükseltebilmektedir.
Dünyada ve ülkemizde ilk tüp bebek
Modern tüp bebek tedavisinin kurucusu, Bob Edwars’tır ve tedavi sonucu doğan ilk bebek olan Louise Brown, 1978 yılında İngiltere’de dünyaya gelmiştir. Çalışmalara başlandığı 1971 yılından itibaren tüp bebek ile ilgili olarak yapılan tüm uygulamalar günümüzde uygulanan tekniğin temelini oluşturmakta, her geçen gün yenilikler eklenerek başarı oranı arttırılmaktadır. Dünyada tüp bebek ile ilgili gelişmeler hızla devam ederken, ülkemiz de tüp bebek konusundaki çalışmalara kayıtsız kalmayarak ilerleyen t yöntemleri uygulamaya başladı. Bunun bir sonucu olarak da 1989 yılında Ege Üniversitesi’nde ilk tüp bebek doğumu gerçekleşti. Günümüzde ise sadece ülkemizdeki hastalar değil, dünyanın dört bir yanından bebek sahibi olmak isteyen çiftler ülkemizde tedavi görmektedir. Çünkü ülkemizdeki merkezler ve uzmanlar tüp bebek tedavisi ile ilgili her bir yeniliği, gelişmeyi başarıyla uygulayarak sağlıklı bir gebelik ve canlı bir doğum elde edebilme başarılarını artırmaktalar.
Kaynak: www.bulenttiras.com
Günümüzün modern toplumlarında artık doğal yolla bebek sahibi olabilmek çok da olağan, sıradan bir durum değil aslında. Zira üreme çağında olan çiftlerden yaklaşık % 15’i günümüzde doğal yolla bebek sahibi olamıyor. Bu çiftlerden bazıları yumurtlama tedavisi, aşılama gibi üreme tedavileriyle gebelik elde edebiliyorken, pek çoğu için de tek çare ve en başarılı yöntem olarak tüp bebek tedavisi söz konusu oluyor.
Günümüz koşullarında modern tıp, çocuk sahibi olmak isteyenler için pek çok fırsat sunmaktadır. Tüp bebek tedavisi de bu yönde uygulanan ve en başarılı sonuçlar elde edilen yardımcı üreme yöntemidir. Kadın üreme hücreleri olan yumurtaların ve erkek üreme hücreleri olan spermlerin vücut dışında, laboratuvar ortamında bir araya getirilerek döllenmenin elde edilmesini sağlayan tedavi süreci olan bu yöntem bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin hayallerini gerçekleştiriyor.
Tüp bebek nedir?
Tüm dünyada ortalama 40 yıldır, doğal yolla bebek sahibi olamayan çiftlere tüp bebek tedavisi uygulanmakta ve bu şekilde gebelik elde etmek mümkün olabilmektedir. Tüp bebek; kadından, erkekten ya da her ikisinden kaynaklanan sebep veya sebeplerden dolayı doğal yolla bebek sahibi olamayan çiftler için bir umut ışığı olmuştur.
Şöyle ki; bir tane ya da birçok tane üreme hücresine sahip olan, yani hali hazırda üreme çağında olan çiftlerin doğal yolla değil de, laboratuvar ortamında döllenme ile gebelik elde edilebilmesi işlemi tüp bebek olarak adlandırılmaktadır.
Anne ve baba adayının var olan kendi üreme hücreleri kullanılarak uzman kişiler eşliğinde, laboratuvarda döllenme gerçekleştirilir ve bu döllenmiş yumurtadan oluşan embriyo, yine tıbbi işlemlerle anne adayının rahmine yerleştirilir ve kontrollü bir şekilde gebelik gerçekleştirilir. Aslında tüp bebek tedavisi ile, doğal yolla gebelikte tüplerin görev aldığı işlem ekarte edilmiş olur, bu doğal süreç uzmanlar kontrolünde gerçekleşir.
Tüp bebek tedavisi nasıl yapılır?
Tüp bebek tedavisi için öncelikle çiftlerin belli bir süre boyunca doğal yolla gebeliği uygun şartlarda denemiş olmaları istenmektedir. Yaşı 35’ten küçük olanların yaklaşık 1 yıl, yaşı 35’in üzerinde olanların ise ortalama 6 ay boyunca düzenli aralıklarla korumasız cinsel ilişki yaşamış olmaları ve buna rağmen gebelik elde edememeleri durumunda tüp bebek tedavisi denemesinden bahsetmek önerilmektedir. Burada kast edilen “düzenli cinsel ilişki” haftada 2 – 3 kez ya da 2 günde bir korumasız cinsel ilişkidir. Zira haftada bir kez gibi seyrek ya da her gün gibi çok sık cinsel ilişki durumunda gebelik elde edebilmek daha zor olabilmektedir. Çünkü çok seyrek olduğunda kadının yumurtlama zamanını kaçırmak söz konusu olabileceği gibi, çok sık ilişkide de baba adayının menisinde yeterli sayıda ve kalitede sperm birikebilmesi mümkün olmayabilir. İşte burada belirtilen sıklıkta korumasız cinsel ilişkiye rağmen doğal yolla gebelik elde edilemediğinde doktora başvurulması ile üremeye yardımcı tedavi yöntemlerinden en uygun olanı seçilmektedir. Genellikle yumurtalama tedavisi, aşılama uygulamaları gibi daha ön koşul uygulamaların ardından gebeliğin gerçekleşme olasılığının çok yüksek olduğu tüp bebek tedavisine geçilir.
Çifte yapılan detaylı inceleme ve testlerin sonucunda tüp bebek tedavisine karar verildiğinde kadının yumurtalık rezervi değerlendirilir ve gerekiyorsa yumurta sayısını artırıcı, yumurtlamayı kolaylaştırıcı birtakım ilaçlar kullanması sağlanır. Bu şekilde yumurta geliştirilir ve bu gelişim sık aralıklarla kontrol edilerek takip edilir. Kadından laboratuvar ortamında alınan yumurta hücreleri, vücut içindeki koşullara en yakın özellikte cihazlar ve büyüme sıvıları içinde toplanır ve döllenmeye kadar burada tutulur. Aynı gün baba adayından da sperm örneği alınır ve döllenmeye hazır hale getirilir. Eğer çifte klasik tüp bebek yöntemi uygulanacaksa sperm ve yumurta hücresi aynı ortama alınır ve tıpkı doğal yolla gebelikte olduğu gibi sperm hücresi yumurtaya ulaşır ve onu döller. Ancak mikroenjeksiyon yöntemi kullanılacaksa uzmanlar tarafından seçilmiş en kaliteli sperm hücresi, mikrokanüller kullanılarak yumurta hücresinin içine enjekte edilir.
Yukarıda anlatıldığı gibi döllenmiş yumurta rahim ortamına en benzer şekilde oluşturulmuş özel cihazlar içine alınır. Bu şekilde oluşan embriyoların gelişimi de her gün takip edilir. Bu şekilde en kaliteli embriyo seçilir ve uygun olan dönemde anne adayının rahmine transfer edilir. Embriyonun transfer edildiği günden sonraki 12. günde ise kanda gebelik testi yapılarak gebeliğin gerçekleşip gerçekleşmediği öğrenilir.
Ne zaman tüp bebek tedavisine başvurmak gerekir?
Gebelik elde edebilmek isteyen herkes, korumasız cinsel ilişkiye girdiği ilk ay bunu gerçekleştirmiş olmayı hayal eder. Ancak aslında durum hiç de öyle değildir. Gebeliğin gerçekleşmesi pek çok farklı faktörün her birinin olumlu seyretmesi ile mümkün olmaktadır. Şöyle ki; 30 yaşında, sağlıklı bir şekilde yumurtlayan bir kadının eşinin de sperm sayısı ve kalitesinin istenen düzeyde olduğu var sayıldığında korumasız cinsel ilişkiye giriyorsa her ay hamile kalabilme olasılığı ortalama % 20 – 25’tir. Bir de kadının yaşı 35’in altında ise bu olasılık her yıl, hatta her ay hızla azalmaktadır. Yani aslında toplumda yanlış bilindiği gibi birkaç kez korumasız cinsel ilişkiye girdiği halde gebe kalamayanlar kısır olmayabilir.
Bir üremeye yardımcı tedavi yöntemine başvurmak içinse en doğrusu yeterince sık ve yeterince düzenli olarak korumasız cinsel ilişkiye girmiş olmak gerekir. Bu bağlamda genel geçerli olan uzman görüşü; 35 yaşın altındaki kadınların 1 yıl süre ile 35 yaşın üzerindekilerinse 6 ay süre ile düzenli olarak korumasız cinsel ilişkiye girmelerine rağmen gebelik elde edememelerinin gerektiği şeklindedir.
Burada kast edilen düzenli ilişki; her gün değil, haftada 1 değil, 2 ya da 3 günde bir korumasız cinsel ilişkidir. Zira her gün ilişkiye girmek erkeğin menisinde yeterince kaliteli sperm birikmesine engelken, haftada 1 gibi nadiren ilişkiye girmek de gebelik şansını düşürmektedir. Zira gebelik elde edebilmekte önemli olan kadının yumurtlama dönemini denk getirebilmektir.
Tüm bu yukarıda anlatılanlar ışığında üreme çağındaki bir çiftin doğal yolla gebelik elde edemediğini düşünmesi ve kısırlıktan şüphe etmesi için en az 6 ay süre ile düzenli olarak korumasız cinsel ilişki yaşaması gerekiyor. Başarılı olamama durumunda ise kesinlikle fazla vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir. Zira zaman geçtikçe, yaş ilerledikçe kadınlarda doğurganlık yeteneği hızla azalıyor.
Kısırlık oranları erkek ve kadında farklı mı?
Genellikle toplumda kısırlık ya da bebek sahibi olamama konusunda kadın faktörünün daha ağırlıklı olduğuna dair bir görüş egemendir. Ancak bilimsel verilere göre kısırlık % 40 erkekten, % 40 kadından, % 20 ise her ikisinden de kaynaklanmaktadır. Yani gebelik sürecinin sağlıklı olarak ilerlemesi kadın kadar erkek faktörüne de bağlıdır. Bununla birlikte kadının yaşı ilerledikçe yumurta sayısı azaldığından üreme yeteneğinin hızla düştüğü, erkeğin üreme yeteneğinin ise kadına oranla yaşa ve ilerleyen yıllara karşı daha dirençli olduğu şeklinde de bir gerçek var.
Kısırlık sorunu kadından, erkekten ya da her ikisinden de kaynaklanıyor olsa da günümüzde tüp bebek tedavisinde sağlanan ilerlemeler sayesinde gebelik elde edebilme oranları oldukça yüksektir. Doğal yolla gebelik elde edilemediğinde uygulanan tedavi sürecinin zaman zaman zorlukları olabilir. Ancak bu zorluklar hastaların gözünü korkutmamalı, stres altına sokmamalıdır. Çünkü bu yöntem ile gebe kalma sürecinde hastanın morali yüksek olması tedavinin başarısını zannedilenden daha fazla yükseltebilmektedir.
Dünyada ve ülkemizde ilk tüp bebek
Modern tüp bebek tedavisinin kurucusu, Bob Edwars’tır ve tedavi sonucu doğan ilk bebek olan Louise Brown, 1978 yılında İngiltere’de dünyaya gelmiştir. Çalışmalara başlandığı 1971 yılından itibaren tüp bebek ile ilgili olarak yapılan tüm uygulamalar günümüzde uygulanan tekniğin temelini oluşturmakta, her geçen gün yenilikler eklenerek başarı oranı arttırılmaktadır. Dünyada tüp bebek ile ilgili gelişmeler hızla devam ederken, ülkemiz de tüp bebek konusundaki çalışmalara kayıtsız kalmayarak ilerleyen t yöntemleri uygulamaya başladı. Bunun bir sonucu olarak da 1989 yılında Ege Üniversitesi’nde ilk tüp bebek doğumu gerçekleşti. Günümüzde ise sadece ülkemizdeki hastalar değil, dünyanın dört bir yanından bebek sahibi olmak isteyen çiftler ülkemizde tedavi görmektedir. Çünkü ülkemizdeki merkezler ve uzmanlar tüp bebek tedavisi ile ilgili her bir yeniliği, gelişmeyi başarıyla uygulayarak sağlıklı bir gebelik ve canlı bir doğum elde edebilme başarılarını artırmaktalar.
Kaynak: www.bulenttiras.com